07-11-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Acının Sarnıcı Ben Oldum
Gitmiştim Saçımdan tırnaklarıma kadar boylu boyunca bir gidiştim  
Durakta beklemekle otobüse binmek arasındaki çırpınışları kaplıyordu aklım
Aklım öyle sevimsizdir ki böyle zamanlarda, bulutlarla yerkabuğu arasında sıkışır kalırım
Doyumsuz bir yolculuk şoku ardı ardına gözlerime saplanır 
İki adımda bir kavşak serilir önüme Karasızlık buhranı sonra 
Her acının yürüdüğü söylence bir yol vardır
İşte kavşakları hep acıya ayarlanan gidişlerim bu söylenceye aldanır 
Kandili kısık bir aydınlıkta zamanın geç kalmışlığında yolları birbirine düğümlerim
Günü ikiye böler acının kılıcı yüzüne yakışan rengi seçer,
geceyi giyinir acının kanayan yarıklarından küçük adımlar geçer 
Resmi sevinç, içi ezinç başlangıçla gözüm görmeye başlar
Dilim tatlanır, ceplerimde kıvranır ellerim
Oysa yürek yeniktir hala Bunu artık kim değiştirebilir
İnsan görebilirse erdiğini soğuk sokaklara sokulma vakti gelmiştir
Alnımdan su eksildiğinde,
acıların kayaları küflendiğinde aynalara suretimin sığmadığı zamanlarda
gözüme dokunacak bir göz olmadığında sırası gelmiştir çantayı sırtlamanın
o günden sonra bütün kent sokaklarında asit yağmurlarında
tek başıma yürürüm Yüzüm keskin bir mehtapta küskün bir kedi kadar
kimsesiz,yüzüm kapalı tüller kadar sessiz  
Az evvel bütün ıışıkların ardına baktım yoktun!!
Bu kentte senin lisanını konuşuyorum aşk boyu
Lisanım var inanıyorum öyleyse bu gözümü alan sessizlik neden?
Bu sağır özlemin failini göster bana
Her gün yüreğimi ipe götüren bir cellatı arıyorum 
Gözlerimi gösteriyorum kalabalığa gören yok mu?
Peki tanıyan celladı mı? Bir yol daha uzadı önüme,
kıyısında sıra sıra meşe kolyesi
Her meşenin gövdesine bir kelime yazıp geçmşim o yoldan 
Senden başka kim başarabilirdi ağaçlardan cümle kurmayı  
Ve beklediğim oldu ağaçların yolun sonu denize çıktığı 
Ben seni denizsizken bilirim 
Gözlerindeki son damla maviyi ellerinle saklardın her seferinde
Daha engelleri aramızdan söküp karşımıza almadan gittin 
Deniz sıçradı üzerine, tuza, yakamoza aldanıp gittin!!!
Ne zaman rüzgar saçılsa bir kadıın saçlarına,
benim bungun ellerim ağlıyor şimdi Gel ben ölmekteyim 
Caddelerde adımlarım boğuluyor, gözlerindeki surları katlime örüp durma!!
Rengi kokuşmuş yazlara mezarımı kazma!! Naçar oturup ağladığım,
güldüğüm çay bahçelerinde denizden donuk gözlü balıklar bakıyor bana
Vapurların bir bir sana seferi yok
Gözlerimdeki kayıp ilanlarına aldıran da
İç bükey bir acıyla geldiğim kentte enkaz oldum
Bana ayrılan kül bulutlarını soğuruyorum şimdi
Kanat ve el gibi tutabilir mi bir başka eli ey deniz?
Bugün varlığımın infazına hükmettim
Durgun bir denizle yanan bir kentin arasında kaldım
Yamacıma yanaşan şu gemi son kavşağım olsun İsimsiz olsun 
Eylüle açılıyor dalgalar Ah kalbim üzerine çullanacak yine sonbahar
Sulara sok kanlı saçlarını
El salla tren istasyonuna, kıyıdaki cam kırıklarını damıt
Olsa olsa bir sevgiden düşmüştür bu acı
Peki neden ben oldum bu acının sarnıci?
|
|
|