07-11-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Sensizliğin Günlüğünden
Haşlanmış pirinci pilav niyetine sadece senin hatırın için yiyebilirdim 
Ya da İzmirim' den belki sadece senin hatırın için -kısa bir süre-vazgeçebilirdim 
En mahsun ve en kızgın zamanlarımdayken sadece sen sesimi duymak istediğin için gülümser ve
konuşabilirdim 
Kanayan dizimde babamın eli, ürkek yüreğimde güvenilir bir adamın sesi olmuştun sen 
Güvendeydim ben Ben olduğum kadar "sen"deydim 
Gittiğini anlamamışım Sahi gittin mi , yoksa uyuya mı kaldın?? kaç haftadır her elma yediğimde aklıma
gelir bu Öyle ya bu anlamsız yokluğunun bir açıklaması olacaksa o da ancak cadının zehirli
elmasından yediğini düşenecek kadar saçma bir neden olmalı 
Ve bir tek susukunluğunu bırakmışsın yokluğunda bol bol kullanabileyim diye 
Nazar boncuklarımızı da ben kaldırdım  bir kutunun içine yerleştirdim sessizce Öyle ya biz diye bir şey
kalmadıysa,neyin nazarına siper olacaklar ki zaten Kızmazsın umarım 
Güvendiğim dağlara kar yağması olmuş kaderim diyorum içimden Bir kez daha göl olmuş birileri
diyorum ve inanmak istemeyen kalbimi ikna etmeye çalışıyorum yeniden 
Nazar boncuklarımın kutusunu fırlatıp o gölün en dibine ve O gölün başında ben işte aynen de
böyle "verdiğim kayıpların beni ne kadar büyüttüğünü gördüm gölgemde" 
Gölgemden korktum 
Etrafta bir sessizlik 
Bir anda vazgeçme diyor sanki gölde zıplayan bir kurbağa 
İrkiliyorum 
"Evet, beni öpmen sadece masallarda, ama bir gün çıktığımda karşına, sunduğum aşk, bu çektiğin acıya bedel
bedel olacak güven " diyor bana 
Ah be kurbağa ben seni yüz 1000 kez öpmeye razıydım ama
diyorum 
Yok oluyor kurbağa Senin gibi  Kurbağayı görüyorum ama sen yoksun ki  
(Bir rıhtım kenarında ben bir kurbağa ile konuştuğuma inanamıyorum )
Göle düşen son gözyaşıma sadece güneş şahit olmuşken, içimden milyonlarca kez kuşlara
yalvarıyorum
"Yalvarırım sevdiğimin en azından hala nefes alabildiğinin haberini siz getirin bari"
diyorum 
("Ne olur sevdiğim yaşıyor olsun   ne olur sadece yaşıyor olsun bari" )
   
Neden bu kadar suskun olduğumu merak ediyor yeni tanıştığım insanlar ve eski dostlar 
Tabağımda kalan pirinç tanelerine bakıp ta neden ağladığıma anlam veremiyorlar 
Ya da çok sevdiğim
İzmir akşamlarında fazladan pişmiş kahve fincanının o sehpada ne aradığını hiç kimse bilmiyor 
Bir de neden bu kadar suskunlaştığımı anlayamıyorlar söylemiş miydim??
Ve biliyorum  bir gün sol omzumun üzerinden dalıp gittiğim o uzaklardan biri gelecek Ve geldiğini o
sessizlikte duyduğum o eşsiz soluktan anlayacağım ben   
Kuşlarım söz verdi çünkü   biliyorum  
Hem neden bu kadar suskun olduğumu merak ediyor insanlar söylemiş miydim??
(Diyemiyorum her şeyimi giderken aldı diye Olur da birgün dönerse, döndüğünde başı onlara
eğilmesin sevdiğimin diye  )
Bir başlarsam konuşmaya durdurmayacaklarından korkuyorum ! Ağladıkça konuşmaktan,
konuştukça seni, beni, belki kırıntısı kalmış bizi yıpratmaktan korkuyorum  
İşte ağlamıyorsam şayet bil ki susuyorumdur da hala 
sessizlik çemberimde (önüm,arkam,sağım,solum sen iken) akrep ve yelkovanı mıh gibi çivileyerek olduğu yere , Gelmeni bekliyorumdur
Ama ağlarsam                  Sakınnnn!!
Biliyorummm o zaman zaten dönmenin bir anlamı da kalmayacaktır geriye  (değil mi?)
Ama "S"EVDİĞİM 
Ama güzel gözlüm 
Ama bak hala AĞLAMIYORUM ki ben??
Bir de geldiğinde gör diye,
bak hala birkaç küçük haşlanmış pirinç tanesi bırakıyorum tabağımda 
(gerçekten)
Onların hatırına bari gelirsin ümidiyle 
Ve kahven 
Bak 
Bu akşamda pişti sevgilim 
Hadi gel  
Hem bak vallahi hala AĞLAMIYORUM ben     
Ceyda Arslan
Sensizliğin Günlüğünden - Yaşam Hikayeleri - Öyküler - Ceyda Arslan
|
|
|