Prof. Dr. Sinsi
|
Bir Patlak Hikaye
Bir Patlak Hikayesi - Bir Patlak Hikayeleri - Aynur Engindeniz - Aynur Engindeniz Yazıları
Sabahın dördüydü Şiddetli bir gürültüyle yataklarımızdan fırladık Ne olduğunu anlamaya çalışırken ikinci kattaki komşumuz Nedamet yengenin feryatlarıyla irkildik Ne söylediği tam anlaşılmasa da, küfürle karışık ağıtlar yaktığı besbelliydi Nedamet yenge, normal zamanlarda da asabi ve küfürbaz bir kadındı zaten
O yüzden, acaba o da bizim gibi gürültünün etkisiyle mi korkmuştu, yoksa, hadise onun evinde mi cereyan etmişti kestiremedik
Balkona çıktım Etrafa bakındım Etraftaki binaların lambaları da birer birer yanmaya başladı Penceresinden ya da balkonundan kafasını uzatan, uykulu ve meraklı gözlerle Nedamet yengenin evine bakıyordu Daha fazla bekleyemeyecektim, üzerimi giyinip koşar adım merdivenleri indim Nedamet yengenin kapısı açık, içerisi kalabalıktı Ben de girdim
Yatakta yatan kadına baktım, yüzü tanınmaz hale gelmişti Avuçlarından da kanlar damlıyordu
Gözlüğünün üstünden, kadının yırtılmış giysilerinden görünen vücuduna mı, yoksa gerçekte yaralarına mı baktığı belli olmayan, üçüncü kat komşumuz Nuriyenin kocası Şeref beye yaklaştım
Şeref amca, ne olmuş burada?
Adam gözlerini kadından ayırmadan cevap verdi:
Anlamadım ki, tüp mü patlamış, şofben mi ne
Ömrünü kadın peşlerinde koşarak tamamlamış ihtiyardan gerekli malumatı alamayacağımı anlayınca karşı apartmanda çamaşır asmadan toplamaya gördüğüm bir kadına yöneldim
Affedersiniz, ne olmuş?
Kadın korkudan iyice büyümüş gözlerini bana çevirerek:
Sen benim karşı katımda oturan kadın mısın? dedi
E, evet benim de Nedametle ne alakası var?
Yok, onla bir alakası yok Geçen paspasın alt katın balkonuna düştü Sen işteydin herhal Onu diyeyim dedim
Şaşırmıştım Şuracıkta canlı bir cenaze yatıyordu, kadının derdi neydi
Ya öyle mi, fark edememişim Sağ olun Şey Nedamet yengeye ne oldu acaba?
Anlamadık ki, sade sövüyor, bağırıyor Kesin kocası yakıp kaçmıştır meymenetsizi
Olur mu olur dedim içimden Ama ya o gürültü neydi? O kadar şiddetliydi ki, -Allah muhafaza-Tüpraş patladı sandım
Kadının biri eline geçirdiği bir havluyla Nedametin yüzünü silmeye başladı Aman ya Rabbim, o ne bağırış, hani derler ya, bir sesi yerde, bir sesi gökte, o biçim!
Herkes fısır fısır bir şeyler konuşuyor, hala ne olduğunu anlayamadığım olayı kritik ediyordu En iyisi kulak kabartmak, dedim içimden
Köşedeki kanepede, heyecanlı bir dizi izler gibi oturan iki kadına yanaştım
Komşu, böyle insanlara musibetlerin hangi kapıdan geleceği belli olmuyor işte
Ya ya, ne vardı o çatal dilini sağa sola sokacak Sanki fırıncının karısının yüzündeki çiller ona dertti Aleme yaydı, kadıncağızı kocası beğenmiyor, onu çilsiz kadınlarla aldatıyor diye Al sana çil!
Kız ne fena da yandı cadaloz İzi kalır mı dersin?
Çok da derdime şimdi Kalır inşallah Var mı öyle kimseyi beğenmeyip, kuyumcu karısıyım diye kasım kasım kasılmak?
Allahın adına güç gitmesin ama, bunun herifi de iyi kumaş değilmiş hani?
Sen de mi duydun kız?
Duymam mı? Bizim alt mahalle hep onu konuşuyor
Ya komşu, ar namus kalmamış, eskiler ne iyi demiş: ar gitti mısıra, namus da peşi sıra
Öyle öyle, dedikodu gıybet, iftira, ahlaksızlık kol geziyor Günah be, Allahtan da mı korkmazlar bilmem Ayy dağlara taşlara!
Güya, bunun kocası, kebapçı Seyfettinin karısıyla tövbe tövbe tövbe Hayrıyeden duydum, onun yalancısıyım ben de Günahı başına Derdi başına
Aman bu da pek çalım satardı, ben kocamı bin çıplağın arasına atar, tertemiz alırım, diye
O arada eşimin üst kattan gelen sesiyle olayı yarım bırakmak zorunda kaldım Beni çağırıyordu Bu tür vakalarda ilk evvel, kadın milletinin olay mahalline doluşacağını bildiği için, aşağı gelmek istememişti Ne de haklıymış meğer Kimsenin kadıncağızla alakası yoktu Hepsi, dizi setinin etrafını çevreleyen, ya da kaza alanındaki polis şeridinin arkasında kümelenen meraklı insanlar gibiydi
Dış kapıya çıkıp eşime seslendim:
Birazdan geliyorum hayatım, sen yat, üşüme orda
Ne olmuş, söylesene
Bilmiyorum ki
Ne yapıyorsun orda yarım saattir o zaman?
Ne olduğunu anlamaya çalışıyorum
Erkek var mı hiç?
Hı Şeref amca var
İyi, bari çok gecikme
Çok şükür Şeref amcayı erkekten saymamış da, biraz daha kalmama izin vermişti İçeri girdiğim de Nedameti daha canlı buldum Bir şeyler anlatıyordu İyice yanına yaklaştım
Oyy anam! Allah getirmesin seni Davut! Lastiğin patlasın da uçurumlardan uç, Allahın belası!
Az önce yüzünü silen kadın:
Öyle beddua etme Nedamet abla Allah korusun, göğün kapıları açık olur da, bedduan kabul olur Dedi
Kız! Bu göğün kapıları, ben beddua ederken mi açık oluyor Bunca ettiğim dualarda açıklığı denk düşmedi mi hiç?
Millet hep bir ağızdan tövbe istiğfar getirirken, yanındaki kadın daha hiddetli bir şekilde konuştu
Abla sen delirdin mi? Tövbe de
Tamam, tövbe Ama bedduam hala geçerlidir Oyyy, yandımmmm
Az önce istemeden de olsa kulak kabarttığım, dedikodudan gıybetten son derece çekinen iki kadın, yeniden fısıldaşmaya başladı
Görüyor musun Allahın işini Nedametin yaralarını silmek, kebapçının karısına nasip oldu
He valla, bak laf dedirtiyor mu Davuta Aralarında bir şey olmasa, karışır mıydı hiç
Vay Çingen vay!
Sonunda dayanamayıp Nedametin yanına oturdum Yaralarına iyice baktıktan sonra:
Geçmiş olsun Nedamet yenge Ne oldu böyle? diye sordum
Nedamet yer yer yanıktan parlayan yüzünü bana çevirerek:
Oyy, ne olacak, bizim boyu devrilesice, Urfaya gitmişti geçen hafta
Eee!
E si ne işte, bir güveç kapıp gelmiş Güya doğudan gelen güveçler el yapımıymış, çok güzel pişiriyormuş Akşam da mal almaya giderken, tembih buyurdu beyefendi, güveçte et istemiş köpek canı!
Eee dedi, ihtiyar Şeref
Dur patlama, yaralıyız şurda, konuşamıyorum işte Neyse, ben de sabah namaza kalktıydım
Dedim kalkmışken şu güveci bir kızdırıvereyim Oyyy! Bir güzel yağladım, fırına sığmayınca ocağın üzerinde kızdırdım İyice kızdığından emin olduktan sonra, malzemeyi içine doldurdum Kapağını sıkıca kapattım Bir zaman sonra yanık kokusu geldi burnuma Bir de ne göreyim, taşmış dolmuş ocağa E işte, kapağını açayım derken, bir patladı elimde, yüzüm gözüm kalmadı Gerisi gördüğünüz gibi Oyyy yandım anam! Allah getirmesin seni Davuttt!
Kebapçının karısı tekrar lafa karıştı:
Aaa beddua edip durma be! Senin yüzünden taş yağacak başımıza!
Nedamet, kadının bu tutumuna bir anlam veremese de, sağ olsun cümle ahali, olayı çözmüştü
O sırada ihtiyar Şeref kendinden umulmayacak bir çeviklikle Nedametin yanına yanaşıp,
Eee Nedamet hanımcığım, doğunun nesinden fayda geldi ki, güvecinden de fayda gelsin Aha elinde patlayıverdi demez mi, millet sus pus oluverdi
Ardından bütün gözler, elleri koynunda, kapı eşiğinden manzarayı seyreden Bitlisli Fikriye geline çevrildi Kadının beti benzi atmış, öfkeden dişlerini dudaklarına geçirmiş halde Şerefe bakıyordu Daha fazla kendini tutamamış olacak ki, Şerefin yakasına yapışıp:
Bana bak Şeref emmi, ağzını topla, senin gibi uçkuru çözükten ne hayır gelmiş vatana acaba? Ayıp olmuyor mu bu lakırdın Yakışır mı sakalına?
Şeref bastonuna dayanarak kendini kadının elinde kurtarınca:
Sana ne oluyor be! dedi
Ne demek sana ne oluyor, bana adıyla sanıyla Bitlisli Fikriye derler!
Eee bana ne derlerse Sana mı laf ettim Bitlise mi?
Doğu demedin mi?
Dedim, niye tek sen alındın Aha bu Aynur da Doğulu, Trabzondan, o niye alınmadı
Bari sözünün eri ol da kıvırma Doğu dedin mi kime çemkirdiğini bilirim ben Ayağını denk al, Rüsteme söylersem görürsün
Şeref çaresiz susmak zorunda kaldı Bir kalabalığa bir Fikriyeye baktıktan sonra:
Aman be! Ne haliniz varsa görün İnsanlık edip buraya gelende kabahat diyerek çıkıp gitti
Ahali hala suskundu Fikriye, kendi evindeki kavgaya müdahale etmeyen, Nedamete dargın dargın baktıktan sonra,
Aşk olsun Nedamet abla, ne kötülüğümü gördün de ağzının payını vermedin Şerefin?
Nedamet güçlükle yerinden doğrularak,
Kız sen ne diyon be! Ben de pay verecek hal mı var? Canımın derdine düştüm, siz açılım politikası yapıyorsunuz Geberesiceler
Fikriye daha da sarardı bu sözler üzerine Kaç yıllık kapı komşusundan bunları beklemiyor olacak ki, yüzündeki öfke kırışıklıkları daha da arttı Kapıdan çıkarken öyle bir laf etti ki, ahali bir kez daha sus pus oldu
Sana müstehak her bir şey, Allah daha beter etsin Gerçi daha beteri ne olabilir bilmiyorum Kocanın metresi yaralarını siliyor
Herkes heyecanla Nedamete ve kebapçının karısına bakıyordu Sahne o kadar heyecanlıydı ki, kimse nefes bile almıyor gibiydi Nedamet, kebapçının karısına baktı, kebapçının karısı Nedamete İkisinin de gözlerinden alev çıkıyordu
Böyle durumlarda yapılacak en iyi şeyin olay mahallinden uzaklaşmak olduğunu bildiğim için çabucak Nedametin yanından kalkıp kapıya yöneldim Tam kapıdan çıkıyordum, öyle bir Allah narası duydum ki, bir saat önceki patlama da, Tüpraşın patlaması da yanında hiç kalır
Kalabalık ayakkabılar içinde hangisi benim diye bakmadan ayağıma geçirdiğim en uygun ayakkabıyla eve koştum
Sonrasında ne mi oldu? Nedametle, kebapçının eski karısı, kapı komşusu oldu Duyduğuma göre, ikisinin de kirasını, Nedametin kocası Davut ödüyormuş Günahı söyleyenin boynuna
Aynur Engindeniz
|