Prof. Dr. Sinsi
|
Umutsuz Bekleyiş
Umutsuz Bekleyiş Hikaye - Hikaye Örneği - Yaşamdan Hikayeler - Yalnızlık Hikayesi
Umutsuz Bekleyiş
Eylem Yurtsever
Romantizmden ne kadar az anladığımı bu öyküyü okuduğunuzda görebilirsiniz  Bunu da lisede yazmıştım
Yağmur yağıyordu
Genç kızla delikanlı, yağmura aldırmadan söyleşiyorlardı
Bir saçak altına sığınmayı bile akıl edememişlerdi
Birbirlerinden ayrılamıyorlardı bir türlü
Genç adam, birazdan gidecek, genç kızı yapayalnız bırakacaktı
Genç kızın, uzun sapsarı saçları, kahverengi gözleri, bir heykeltıraşın elinden çıkmışa benzeyen çok güzel, düzgün hatları olan bir yüzü vardı
Genç adam ise, uzun boylu, kumral saçlıydı
Gök mavisi gözleri vardı
Gözlerinden onulmaz bir keder okunmaktaydı
Vedalaşmaya çok az bir süre kalmıştı çünkü
--Beni üç yıl bekle,
üçüncü yılı dördüncü yıla bağlayan gece, kilise çanları on ikiyi çaldığı vakit gelmezsem benden umudunu kes, demişti genç adam
Genç kız susmuştu Ondan asla umudunu kesmeyeceğini biliyordu
Onu, hep bekleyecekti Bu hayatı boyunca sürse bile
Onu sevdiği kadar kimseyi sevemezdi ki
Sonunda genç adamı bir tren aldı genç kızdan
Tren yitinceye kadar izledi Sonra, bardaktan boşalırcasına yağan yağmura karıştı gözyaşları
Genç kız, belki bebekliğinden beri ilk kere ağlıyordu
Doya doya ağladı
Aradan tam üç yıl geçmişti
Genç adam bir mektup olsun yazmamıştı
Yılbaşıydı Genç kız, kimi zaman kabına sığamıyor, oradan oraya deli gibi koşuyordu
Kimi zamansa, ikircik içinde kalıyor, “Ya gelmezse?” diyordu
O zaman ne yapardı! Nasıl yaşardı?
Bu gün farklıydı Onun üç yıl, bazen kuşkuyla, bazen özlemle beklediği gündü
Bu gün, yılbaşı ağacını özenle süsledi
Bir sürü yemek yaptı
Halbu ki evde, yalnız kendisi yaşıyordu
Annesi o onsekiz yaşındayken ölmüştü 
Babası da…
Babasına ne olduğunu bilmiyordu
Annesine çok kere sorduğu halde tam olarak cevabını alamamıştı
Annesi, o ne zaman babasından bahsetse, gözleri dolar, susardı
Ne zaman onu sorsa, gözlerini göğe kaldırır, çoban yıldızına bakar, dalardı
Kilisenin yakınlarında bir evde oturuyordu Müslüman kültürüyle yetiştirilmesine rağmen,
kilise çanlarının seslerini duymaktan çok hoşlanırdı
Tıpkı onun gibi…
Saat on ikiye yaklaşıyordu
Genç kızın kalbi, yerinden koparcasına atıyordu
Gözlerini, saatin saniye kolundan bir an ayırmıyordu
Saat gece on iki olmuştu
Ama çan bir türlü çalmıyordu
Ezelden beri bu çan, ne olursa olsun hep çalmıştı
Hiç aksatmadan çalmıştı
Bir kere bile olsun  
genç kızın yüreğini bir kazan kaynar su misali tutuşturdu beklenti
ve ardından, bir kazan buz gibi su misali dondurdu umutsuzluk ateşi
Üç yıl, koskocaman üç yıl boyunca onu beklemişti
Belki de saati ileriydi
neden olmasındı!
İçine biraz da olsa su serpildi
kilisenin saatine baktı
Saat gerçekten de on ikiydi
İçini emsalsiz bir hüzün kapladı
Saatin bir dakika geri olması için neler vermezdi!
Genç kız, artık tümden yitirmişti umudunu
Ağlamaya başladı
Ya ölmüşse! Ya bir kaza geçirmişse!
Onu unutmuşta olabilirdi
Hıçkıra hıçkıra ağluıyordu
Ağlamaktan gözleri şişmiş, kıpkırmızı olmuştu
Tekrar saatine baktı Saat bir olmuştu
Çanlar bir türlü çalmıyordu
O gece hiç uyumadı
Ama, o gelmedi
Artık hiç gelmeyecekti
Hiç ona gülümsemeyecek, yumuşacık elleriyle, hiç saçlarını okşamayacaktı
Artık, kahkahasını bir daha hiç duyamayacaktı
Genç kız, onu düşünürken o kimbilir neredeydi
Ama genç kız, tıpkı genç adamın ona gelmezse umudunu kesmesini söylediği günkü gibi düşünüyordu
Onu, her zaman bekleyecekti
Hiç umudu olmamasına rağmen bekleyecekti
Çünkü o genç adama bağlamıştı
Tıpkı, bir kaplumbağanın kabuğuna bağlandığı gibi
ve kabuğundan ayrılan bir kaplumbağa gibi, çabuk, çok çabuk ölecekti
Genç adamsa, çoktan umutup gitmişti, bir zamanlar biri için nasıl attığını kalbinin
O şimdi, başka dünyaların insanıydı
İşten başka bir şey yoktu hayatında
Yalnız, o, yani, bir zamanlar genç olan, öldüğünde ise bir deri bir kemik kalmış, yaşlanmış kadın öldüğü gün,
Emsalsiz bir hüzün kapladı içini
Sonra o sözünü anımsadı
O günleri anımsadı ve sessiz sezsiz ağladı
Artık o günler, unutulmaya mahkum günlerdi (bir zamanlar genç olan, şimdi ise, hüzünlü gözlerinden başka her şey değişmiş olan, yaşlı, kır saçlı) adam için
Son:
NOT:
Bu öyküyü, Kitaro’nun “Everlasting Road” adlı enstrumantal parçasından ilham alarak yazdım
|