06-24-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Tecahül-i Arif
TECÂHÜL - İ ÂRİF ( BİLMEZLİKTEN GELME )
Bir anlam inceliği yaratmak ya da nükte yapmak için, şairin, çok iyi bildiği bir şeyi bilmiyor görünerek söz söylemesine tecâhül -i ârif denir
ÖRNEKLER
* "Yılın ilk karı yağdı
İyice kısaldı günler
Ölülerimiz üşür mü ki?"
Son dizede şair ölülerin üşümediklerini bildikleri halde,sorudan
yaralanarak bu durumu bilmezlikten geliyor
* "Sözü yazdımdı da kalmış öbür entaride
Va'diniz bûse mi vuslat mı unuttum ne idi"
VAAD : herhangi bir konuda söz vermek , BUSE : öpücük ,
VUSLAT : kavuşma
Şair, sevgilisinin kendisine buse mi vuslat sözü mü verdiğini unuttu-
ğunu belirterek bildiği bir gerçeği bilmezlikten geliyor
* "Ey şûh Nedimâ ile bir seyrin işittik
Tenhaca varıp Göksu'ya işret var içinde"
ŞÛH : çılgın , TENHACA : gizlice , İŞRET : yeme içme
Bu beyitte,sevgili ile Göksu'ya gezmeye giden de Nedim,bunu başkasından işitmiş gibi bibi söyleyen de Nedim'dir
* "Âb-ı gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Yâ muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su"
( Bilmiyorum, dönen kubbe "gökyüzü" kendiliğinden mi su rengindedir;
yoksa göz yaşlarım mı gökyüzünü kaplamıştır )
Fuzuli bu beytinde, gökyüzünün niçin su renginde olduğunu bilmediğini söyleyerek, döktüğü göz yaşlarının gökleri kaplaması nedeniyle böyle olabileceği ihtimalini ileri sürüyor Doğal olarak şairin gökyüzünün niçin su renginde olduğunu bilmemesi imkânsız; fakat böylece ne kadar çok ağlamış, çok gözyaşı dökmüş olduğunu nükteli bir tarzda belirtmiş oluyor Bu beyitte tecâhül-i ârif ile mübalağa da vardır
|
|
|