Prof. Dr. Sinsi
|
Türk Edebiyatının Dönemleri
Islamiyetten Önceki Türk Edebiyati
A Sözlü Edebiyat
Destan, kosuk, sagu, atasözleri (savlar) bu dönem ürünleridir Kosuklarda ask ve doga, sagularda ölüm, destanlar da ise kahramanlik konulari islenmistir Bunlarda nazim birimi dörtlük, ölçü ise hece ölçüsüdür
Ulusal Türk Destanlari
Saka Türklerinin Destanlari: Alp Er Tunga Destani ve Su Destani
Hun Türklerinin Destani: Oguz Destani (Oguz Kagan Destani)
Göktürklerin Destanlari: Bozkurt Destani, Ergenekon Destani
Uygur Türklerinin Destanlari: Türeyis Destani, Göç Destani
B Yazili Edebiyat
Türklere ait en eski metinler 8 yy ürünleri olan Göktürk Yazitlari’dir Bu yazitlar ilk olarak 1893 yilinda Danimarkali bilgin Thomsen tarafindan okunmustur Bu dönemde Göktürkçe ve Uygurca kullanilmistir
Islamiyetten Sonraki Türk Edebiyati
A Anadolu Disinda Verilen Ilk Ürünler
Kutadgu Bilig: Yusuf Has Hacip tarafindan yazilmistir Eserin adi “Mutluluk Veren Bilgi” anlamina gelir Didaktik bir eserdir Eserde aruz ölçüsü kullanilmistir
Divan ü Lügati’t Türk: Kasgarli Mahmut tarafindan 11 Yüzyilda yazilmis
bir sözlüktür Türkçe sözcüklerin Arapça karsiligi açiklanmistir
Atatbetü’l Hakayik: 12 Yüzyilda Edip Ahmet Yükneki tarafindan Hakaniye lehçesiyle yazilmistir Gerçeklerin Esigi anlamina gelir
Divan-i Hikmet: Ahmet Yesevi tarafindan yazilmistir Bu yapitin,
Anadolu’daki tasavvufi halk edebiyatina etkisi çok büyüktür
Muhakemetü’l Lügateyn: 15 Yüzyilda Ali Sir Nevai Türkçenin zenginligini
kanitlamak amaciyla yazilmistir
Seçere-i Türki: Ebulgazi Bahadir Han’in dokuz bölümde Türk tarihini
anlattigi bir kitaptir
B Anadolu’da Gelisen Türk Edebiyati
Halk Edebiyati: Halk edebiyatinda düzyazidan çok siir görülür Halk edebiyati sözlü edebiyattir Siirler saz esliginde dogaçlamayla (o anda) söylenir Siirler islenen konulara göre, güzelleme, koçaklama, taslama; biçimlerine göre kosma, mani, semai, türkü gibi adlar alirlar Dil, halkin konustugu Türkçedir
Asik Edebiyati: Sanatçisi bilinen, din disi konularin islendigi
edebiyattir Asik edebiyatinin temsilcileri: 16 Yüzyilda Köroglu, 17 Yüzyilda Karacaoglan, Ercisli Emrah, 18 Yüzyilda Gevheri, 19 Yüzyilda Dadaloglu, Erzurumlu Emrah, 20 Yüzyilda Asik Veysel
Tekke Edebiyati: Sanatçisi bilinen, Tanri, insan, evren konusunu tasavvufi bakisla irdeleyen edebiyattir Kurucusu 12 Yüzyilda yasayan Ahmet Yesevi’dir Yunus Emre, Haci bektas Veli, Kaygusuz Abdal, Pir Sultan Abdal tekke edebiyatinin temsilcilerindendir
Ortak Edebiyat: Yaraticisi bilinmeyen, agizdan agiza yayilan ürünlerin olusturdugu bir edebiyattir Ortak edebiyatin ürünleri, halk masallari, halk hikayeleri (Dede Korkut Hikayeleri), efsaneler, mani, türkü, agit, bilmece, atasözü, fikralar ve ninnilerdir
II Divan Edebiyati
Türklerin Arap-Fars etkisiyle olusturduklari edebiyattir Divan edebiyatinda dil Arapça ve Farsçanin etkisiyle oldukça agirlasmistir Siirler aruz ölçüsü ile yazilmistir Arap ve Fars edebiyatindan alinan siir biçimleri kullanilmistir
Bati Etkisinde Gelisen Türk Edebiyati (19 yy- )
Çagdas Türk Edebiyati, Osmanli Devleti’nin gerilemesinin hizlandigi, yapilan yeniliklerin basariya ulasamadigi, batiya yönelme gereginin duyuldugu bir zamanda, yani 1839’da Tanzimat Fermani’nin ilân edilmesiyle baslayan medeniyet ve kültür degisikligi ve bu degisikligin dayandigi Batililasma olgusunun belirledigi bir gelisim sürecinde degerlendirilebilir
19 yüzyilda Türk edebiyati, batililasma hareketine bagli olarak roman, hikâye, tiyatro gibi yeni türlerin denenmesiyle çagdas bir çizgiye girdi Türk edebiyatinin yönü bati düsüncesinin temel alinmasi sonucu degisti Batiyla iliskiler, aydinlarin bir bati dilini ögrenmeleri, bati edebiyatindan yapilan çeviriler, batidaki fikir akimlari ile tanisma bir kültür ve medeniyet degisimini gündeme getirdi Sosyal, ekonomik ve siyasî hayatta meydana gelen degisiklikler edebiyata da yansidi, Cumhuriyetin kurulusuna kadar arayislar devam etti
1 Tanzimat Devri Türk Edebiyati
Tanzimat Fermani ile beraber edebiyatta da batiya yönelme baslar Tanzimat dönemi edebiyatinin kesin olmamakla birlikte baslangiç tarihi olarak 1860 gösterilebilir Bu tarih, Tercüman-i Ahval’in yayimlanmaya baslayis tarihidir
Bu dönemde bati edebiyatlarindan birçok yeni tür ve sekiller alinmis; önceleri çevirme, sonralari taklit ve telif etmek suretinde bu türlerde eserler verilmistir
Tanzimat Edebiyatinin temsilcilerinin amaci bati örnegine göre bir edebiyat yaratmak ve bati hayatini tanitmak oldugu için, sanatçilarin hepsi edebiyat türlerinin romandan siire kadar en az bir kaçi ile örnekler yazmislardir Bu dönemde telif eserler yaninda çok sayida tercüme ve adapte eser de Türk Edebiyatina dahil edilmistir
Bu dönemde yapilan yenilikler ve alinan türler sunlardir
Gazete
Bir yayin organi olarak 1831’de çikmaya baslayan Takvim-i Vakayi, resmî bir gazete idi Daha sonra yari resmî olarak 1840’ta Ingiliz Churchill tarafindan Ceride-i Havadis çikarildi
Ilk edebî ve özel gazete ise 1860 yilinda Sinasî ve Âgâh Efendiler tarafindan çikarilan Tercüman-i Ahvaldir
Daha sonra Sinasî, 1862’de Tasvir-i Efkâr’i çikarmaya baslar Bunlarin disinda Muhbir (1866), Hürriyet (1867), Basiret (1869), Ibret (1871), Devir (1872), Bedir (1872) gazeteleri çikar
Hikâye ve Roman
Türk edebiyati romanla ilk defa 1859’da karsilasir Yusuf Kâmil Pasa Fenolen’in Telemak (Telemaque) adli romanini tercüme eder Ilk yerli roman Semsettin Sami’nin Tassuk-i Talât ve Fitnat (1872)’idir Ilk hikâye Ahmet Mithat Efendi’nin Letaif-i Rivayet’idir
Tiyatro
Ilk tiyatro Sinasi’nin Sair Evlenmesi adli, iki perdelik, komedi türündeki eseridir Eserde görücü usulü ile yapilan evliliklere gönderme yapilir
Siir
Tanzimat döneminde en önemli yenilik siirde görülür Sekil olarak divan siirine bagli kalinmis, fakat konu bakimindan hem eski terk edilmis hem de oldukça yeni ve çesitli konular islenmistir Aruz ölçüsünün yaninda az da olsa hece kullanilmistir
Gazel, kaside, terkib-i bent gibi sekiller kullanilarak hak Adaler, kanun, medeniyet, esitlik hürriyet kavramlari islenmistir
Tanzimat yazar ve sairleri hem yasadiklari dönem hem de -daha önemlisi- edebiyata bakis açilari ve isledikleri konular bakimindan iki gruba ayrilir:
a Birinci Dönem (1860-1876 arasi)
1860-1876 yillari arasinda Tanzimat edebiyatinin birinci dönem temsilcileri Sinasi, Ziya Pasa, Namik Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Semsettin Sami ve Ahmet Vefik Pasa'dir
Bu dönemde sanat toplum içindir görüsü benimsenmistir Bu sebeple siirde söyleyise degil fikire önem verilmistir
Dilde sadelesme fikri savunulmus ama uygulanamamistir Hece vezni ve halk edebiyati da savunulmus ama sözde kalmistir Divan edebiyatina tümden karsi çikilmis ve agir bir dille elestirilmistir Fransiz edebiyati örnek alinarak romantizmden etkilenilmistir
Roman, tiyatro, makale gibi batidan alinan türler ilk defa bu dönemde kullanilmistir
Noktalama isaretleri de ilk defa bu dönemde kullanilmistir Kölelik ve cariyelik, romanlarda sikça islenmistir Romanlar teknik bakimdan oldukça zayiftir Yer yer olaylarin akisi kesilerek okuyucuya bilgiler verilmistir, uzun uzun tasvirler yapilmis, tesadüflere sikça yer verilmistir
Edebiyatçilar edebiyatin yaninda devlet isleriyle, siyasetle de bilfiil ilgilenmislerdir
Dönemin Edebiyatçilari
Sinasi (1826-1871): Türk edebiyatinda yeniliklerin öncüsüdür 1860’ta Tercüman-i Ahval’i (ilk özel gazete), 1862’de Tasvir-i Efkâr’i çikardi Ilk makaleyi (Tercüman-i Ahval mukaddimesi), ilk piyesi (Sair Evlenmesi) o yazdi Noktalama isaretlerini de ilk defa o kullandi La Fontaine’den fabllar tercüme etti Lamartin’den de manzum çevirileri vardir Ilk siir çevirilerini de o yapti Nesirlerinde dili sade; siirlerine ise agirdir Tanzimat Fermani’ni ilân eden Mustafa Resit Pasa için yazdigi iki kasidesi ünlüdür Bu kasidelerdeki övgüleri divan siirindekinden daha abartilidir O, basarili bir sair ve yazar olmamasina ragmen bati edebiyatindan alinan yeni türlerle edebiyatimizin batililasmasinda en çok onun emegi vardir
Eserleri: Sair Evlenmesi (Piyes; edebiyatimizdaki ilk tiyatro eseri), Müntehabat-i Esar (Siir), Divan-i Sinasi (Siir), Durub-i Emsal-i Osmaniye (ilk ata sözleri kitabi), Tercüme-i Manzume (çeviri siirler)
Ziya Pasa (1829-1880): Dogu kültürüyle yetismis, sonradan bati edebiyatina yönelmistir Fikren yenilikçi olmasina ragmen eserlerinde eskiyi, divan siiri gelenegini devam ettirmis, gazel ve kasideler yazmistir En meshur terkib-i bent ve terci-i bent sairimizdir
Harabat adli bir divan siiri antolojisi vardir Daha önce “Siir ve Insa”da divan siirinin bizim siirimiz olmadigini, asil siirimizin halk siiri oldugunu söyleyen sair, eski siir gelenegini sürdürmüs, Harabat’ta âsik siirini elestirmistir Bunun yaninda sade dilden yanadir, ama kendisi agir bir dil kullanir Bu onun içinde bulundugu bir ikilemdir Hem eskiyi elestirmekte hem de gelenegi devam ettirmektedir
Eserleri: Harabat: Divan Siiri antolojisi, Külliyat-i Ziya Pasa/Es’ar-i Ziya: Divan siiri tarzindaki siirleri (gazel, kaside ve sarkilar), Terkib-i Bent, Terci-i Bent: Bugün dahi dillerden düsmeyen beyitleri vardir Zafername: Hiciv türünde bir kasidedir Âlî Pasa’yi yermek için yazmistir Rüya: Mensur, Defter-i Âmal: Hatiralari
Namik Kemal (1840-1888): Tanzimat edebiyatinin en hareketli ve heyecanli ismidir Vatan sairi olarak taninir Siirlerinden çok nesirleri ile taninir Edebiyatta hürriyet kavramini ilk kullanan sairdir Siirlerinde “hürriyet, vatan, kanun, hak, adalet” kavramlarini islemistir Hürriyet Kasidesi, Vatan Sarkisi ve Vatan Mersiyesi bu konulari içerir
Namik Kemal de eski kültürle yetismis, divan siiri egitimi almis, gazeller, kasideler yazmistir Fakat o da sonradan divan edebiyatini elestirmistir Ziya Pasa’nin Harabat’ina karsi Tahrib-i Harabat’i yazarak eskiye olan tepkisini ortaya koymustur
Sinasi’nin kurdugu Tasvir-i Efkâr’i, Sinasi Paris’e kaçinca Namik Kemal çikarmaya basladi Daha sonra kendisi de Ziya Pasa ile Paris’e kaçarak orada Hürriyet gazetesini çikardi Istanbul'a döndükten sonra Ibret gazetesini çikardi
Eserlerinde romantizmin etkisi görülür Tiyatroyu faydali bir eglence olarak görmüstür
Eserleri: Intibah: Ilk edebî roman Cezmi: Ilk tarihî roman Tahrib-i Harabat, Takip: Ilk edebî elestiri Ziya Pasa’nin Harabat’ini elestirmek için yazmistir Renan Müdafaanamesi: Ilk elestiri Vatan Yahut Silistre: oyun Celâlettin Harzemsah: oyun Gülnihal: oyun Onun en basarili tiyatro eseridir Âkif Bey: oyun Zavalli Çocuk: oyun Kara Belâ: oyun, Osmanli Tarihi, Kanije Muhasarasi, Islâm Tarihi: tarih
Ahmet Mithat Efendi (1844-1912): Edebiyat, tarih, cografya, ziraat, iktisat alanlarinda eserler vermistir Edebiyat yapmak için degil, okuma zevki asilamak ve halki egitmek gayesiyle yazmistir
En velût yazarimiz odur Yazi makinesi olarak bilinir Asil ilgi alanlari, gazetecilik, romancilik ve hikâyeciliktir Otuz altisi roman olmak üzere iki yüze yakin eseri vardir Romanlari tür bakimindan çesitlilik gösterir: macera, ask, polisiye, tarih  
Dili sadedir, çünkü eser vermekteki amaci halki egitmektir Hatta romanlarinda olayin akisini keserek okuyucuya bilgiler de vermistir
Eserleri: Romanlari: Hasan Mellâh, Hüseyin Fellâh, Felâtun Bey’le Rakim Efendi, Paris’te Bir Türk, Yeniçeriler  
Çikardigi gazeteler: Bedir, Devir, Tercüman-i Hakikat
Hikâyeleri: Letaif-i Rivayet
Semsettin Sami (1850-1904): Dil alanindaki eserleri ile taninir Kamus-i Türkî adli sözlügü edebiyat ve dil alaninda en önemli eserlerdendir Kamus-i Arabî ve Kamus-i Fransevî: Diger sözcükleri Kamusul-a’lâm: Ansiklopedik sözlük
Sefiller: Hugo’dan çeviri
Robenson Cruose: çeviri roman
Ahmet Vefik Pasa (1823-1891): Milliyetçilik ve Türkçülük akiminin en önemli isimlerindendir Tiyatro uyarlamalari ve çevirileri vardir Bursa’da bir tiyatro yaptirmis, burada tercüme ettigi eserleri sahnelettirmis, halki tiyatroya gitme konusunda yönlendirmistir
Moliere’in hemen hemen bütün eserlerini çevirmistir Tarih ve dil alaninda da eserleri vardir Ebulgazi Bahadir Han’in Secere-i Türk’ünü Çagataycadan çevirmistir
Lehçe-i Osmanî: sözlük
Atalar Sözü: ata sözleri mecmuasi
Hikmet-i Tarih ve Fezleke-i Tarih-i Osmanî adli, tarihle ilgili eserleri de vardir
b Ikinci Dönem (1876-1896 arasi)
1876-1896 yillari arasinda ikinci dönemin taninmis temsilcileri Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan, Sami Pasazade Sezai ve Nabizade Nazim'dir Ikinci dönem edebiyatçilarin sanat anlayislari birincilerden farklidir Ikinci dönemde sanat sanat içindir anlayisiyla eserler verilmistir Bunun sebebi bu devirde idarenin daha baskici davranmasidir
Bu dönemde bati edebiyati örnekleri daha basarili bir sekilde ortaya konmustur Dönemin sanatçilari devlet isleriyle, siyasetle, toplum meseleleriyle degil sadece sanatla ilgilenmislerdir Birinci dönem sanatçilarinin toplumsal sorunlarla ilgilenmelerine karsin bu dönem sanatçilari kisisel konu ve temalari islemislerdir Bu yüzden dilleri daha agirdir Dönemin romanlarinda realizmin, siirinde ise romantizmin etkisi vardir
Dönemin Edebiyatçilari
Recaizade Mahmut Ekrem (1847-1914): Siir, roman, hikâye, tiyatro, elestiri, edebî bilgiler türlerinde eserler vermistir Siirlerinde hüznü ve elemi islemistir Ölümü hatirlatan tabiat manzaralari, hüzünlü duygular, romantik güzellikler, solgun güller, kitap yapraklari arasinda kurutulmus çiçekler, küçük kuslar onun siirlerinin konulari arasindadir Oglu Nejad’in ölümü; isli, üzüntülü siirler yazmasinda etkili olmustur Edebiyatta yenilesmeden yanadir Muallim Naci ile aralarinda bu konularda tartismalar olmustur
Eserleri
Nagme-i Seher: Siir
Yadigâr-i Sebab: Siir
Pejmürde: Siir
Zemzeme: Siir Önsüzünde edebiyat hakkindaki düsünceleri ve edebî elestirileri vardir (Bu esere Muallim Naci “Demdeme” ile karsilik vermistir )
Muhsin Bey: Hikâye
Semsa: Hikâye
Araba Sevdasi: Roman Realizmin etkisiyle yazilmistir ve bati hayranligi yolunda düsülen garip durumlari elestirir
Çok Bilen Çik Yanilir: Komedi
Afife Anjelik: Tiyatro
Vuslat: Tiyatro
Atala: Tiyatro
Talim-i Edebiyat: Edebî bilgiler içerir
Samipasazade Sezai (1860-1936)
Batili tarzda hikâyeleri ve bir romani vardir
Sergüzest adli romani realizme dogru atilmis bir adimdir
Küçük Seyler adli hikâye kitabi Fransiz realistlerinin sanat anlayislarina uygundur
Rumuzul-edeb, bazi makale, hikâye ve sohbetlerini içerir
Romantik özellikler tasiyan siirler de yazmistir
Siir isimli bir de piyesi vardir
“Iclâl”de, yegeni Iclâl’in ölümü üzerine yazdigi mersiye, bazi nesirleri ve
hatiralari vardir
Abdülhak Hâmit Tarhan (1852-1937): Edebiyatta batililasmanin asil ihtilâlcisidir Sair-i Azam olarak bilinir Kurallara uymayan, bati siirinde gördügü her yeniligi Türk siirine uygulayan, divan siirini bitiren o olmustur Dogu ve bati siirini islendikleri yerlere giderek ögrenmistir Sanatinda romantik etkiler vardir Zengin bir lirizm bulunan siirlerinde vezne, kafiyeye, söze, dile pek önem vermemistir Taskinlik ve yücelik, söyleyisteki tezat onun siirinin önemli özellikleridir Siirlerinde ve tiyatrolarinda tarihî konular önemli bir yer tutar Soyut kavramlar, hayat, tabiat, ölüm, insan, onun isledigi konulardir
Siirleri: Sahra, Belde, Makber, Ölü, Bunlar O’dur, Hacle, Bâlâdan Bir Ses, Garam  
Yirmiye yakin tiyatrosu vardir Sahnelenmesi imkânsiz tiyatro eserleri
yazmistir Bu eserlerde insanlarin yaninda ölüler, ruhlar, hayaletler, periler de rol alir Tiyatroda egzotik, tarihî, millî ve dinî konulari islemistir Bazi oyunlarinda Shakespeare’in tesiri görülür Hepsi de dramdir ve bazilari mensur bazilari da manzumdur
Ilk tiyatro eseri Macera-yi Ask’tir Tarik, Finten, Esber, Nesteren, Sardanapal, Ilhan, Hakan, Liberte önemli tiyatro eserleridir
Nabizade Nazim (1862-1893): Romanlariyla ve hikâyeleriyle realizmin ve natüralizmin temsilcisidir Karabibik, edebiyatimizda Anadolu konulu ilk hikâyedir Köy romani olarak bilinir Köy hayati tam bir realizmle yansitilmistir Zehra, ilk psikolojik roman örnegidir Eserde tasvir ve tahliller genis yer tutar
Diger hikâyeleri: Yadigârlarim, Bir Hatira, Sevda, Haspa
Muallim Naci (1850-1893)
Eski siirin savunucusu ve temsilcisidir Eski-yeni konusunda Recaizade ile aralarinda tartismalar olmustur Naci göze hitap eden kafiyeyi savunurken, Recaizade kulaga hitap eden kafiyeyi savunmustur Tartisma konusu, “abes” ve “muktebes” kelimelerinin -eski yazida- kafiyeli olup olmadiklaridir Batili siiri benimsememesine ragmen bu alanda basarili siirler yazmistir
Siir kitaplari: Atespare, Serare, Füruzan, Sünbüle
Edebî eseri: Istilahat-i Edebiye
Sözlügü: Lûgat-i Naci
Ara Nesil (1880-1896)
Tanzimat edebiyatinin ikinci kismi ile Servet-i Fünun arasinda kalan dönem Bu nesil Servet-i Fünun’un hazirlayicisidir En çok Recaizade Mahmut Ekrem’in ve Muallim Naci’nin etkisinde kalmislardir Bu dönemde eski-yeni tartismalari yasandi (Ekrem-Naci) Natüralizm bu dönemde edebiyatimiza girdi ve tartisildi (Natüralizmi Besir Fuat savundu) Serbest müstezat ve sone kullanildi Cümlelerin bir tek dizede bitmesi anlayisi terk edildi Yeni terkipler ve kelimeler bulundu Kafiyesiz siirler de yazildi Kulak için kafiye denendi
Dönemin Sanatçilari
Abdülhalim Memduh, Ali Ferruh, Ali Kemal, Ali Nusret, Andelib Mehmet Faik Esad, Besir Fuad, Fatma Aliye, Fazli Necib, Ismail Safa, Ismet Bey, Mehmed Celâl, Menemenlizade Mehmed Tahir, Nabizade Nazim
Bu dönemde elliye yakin çikan mecmuadan birkaçi:
Bahçe, Sark, Hazine-i Evrak, Mecmua-i Âsâr-i Edebiye, Mecmua-i Ebuzziya, Hafta, Âfak, Günes, Berk, Gayret, Risale-i Hafi, Nokta, Servet-i Fünun (1928’den sonra Uyanis adiyla), Mekteb, Hazine-i Fünun Malûmat, Resimli Gazete  
2 Edebiyat-i Cedide (Servet-i Fünun) (1896-1901)
Servet-i Fünun, daha önce Ahmet Ihsan tarafindan çikarilan bir fen dergisidir Recaizade, 1895 sonlarinda derginin basina Tevfik Fikret’i getirir Tanzimat’la birlikte baslayan edebiyati Avrupa ruhu ve teknigi içinde yenilestirme hareketi, 1896-1901 yillari arasinda, Servet-i Fünun dergisi etrafinda, Recaizade önderliginde toplanan yeni nesille ikinci bir hamle yapmistir
Bu nesli Ali Ekrem, Cenap Sahabettin, Süleyman Nazif, Mehmet Rauf, Tevfik Fikret, Hüseyin Cahit, Ahmet Hikmet, Faik Ali, Celâl Sahir, Hüseyin Suat olusturur Sonradan Halit Ziya da bu gruba katilmistir Dönem, 2 Abdülhamit’in istibdat dönemidir Dönemin bu özelligi sebebiyle edebiyatçilar içe dönük davranmis, kisisel konulari, içliligi, aski, karamsarligi, hayal kirikligini, tabiat güzelliklerini, melânkoliyi ve üzüntüyü islemisler; toplumsal sorunlara deginmemislerdir Adeta yüksek zümre edebiyati gibidir Bunda Recaizade’nin büyük etkisi vardir
Servet-i Fünuncu ve Edebiyat-i Cedideciler denilen grup, Fransiz edebiyatinin özelliklerini büyük ölçüde Türk edebiyatina adapte etmeye çalismislardir Fransiz realizmi örnek alinmistir Tanzimat döneminde baslayan ve benimsenen, dildeki yabanci unsurlari ayiklayarak sade Türkçe'ye geçis hareketi bu devirde durmus, Arapça ve Farsça kelimelere yeniden itibar edilmeye baslanmistir
Tanzimatçilarin birinci dönem sanatçilari, sanat toplum içindir prensibini benimserken, Servet-i Fünuncular ise Tanzimat’in ikinci dönemindeki gibi sanat sanat içindir prensibi ile hareket etmislerdir
Toplulugun üslûbu süslü ve sanatli; ruh ve ifade tarzi ise Avrupai'dir Siirde aruz vezni kullanilmakla birlikte, nazim sekillerinde ve konularda büyük yenilikler yapilmistir nazmi nesre yaklastirmislar, beyit bütünlügü yerine konu bütünlügünü esas almislardir Bir cümle birkaç dizede/beyitte tamamlanabilir
Fransiz siirinden alinan sone ve terza-rima gibi sekiller ve serbest müstezat çokça kullanilmistir Kafiyede kulak kafiyesi benimsenmistir Romanda ve hikâyede batili anlamda basarili örnekler verilmistir Romanda tahlile ve teferruata yer verilmis, modern kisa hikayenin ilk örnekleri bu dönemde sekillenmistir
Roman ve hikâyede olaylar ve kisiler tamamen Istanbul'a, seçkin tabakaya aittir Romanda realizmden, siirde parnasizm ve sembolizmden etkilenmislerdir
Bu dönemde gazetenin yerini dergiler almistir: Servet-i Fünun, Malûmat, Mektep, Mütalâa, Hazine-i Fünun, Resimli Gazete  
Siir, roman, hikâye, tiyatro, tenkit ve hatirat türlerinde basarili eserler veren Servet-i Fünun temsilcilerinin en taninmislari, Siirde Tevfik Fikret, Cenap Sehabettin, Süleyman Nazif; Roman ve hikâyede Halit Ziya Usakligil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçin, Ahmet Hikmet Müftüoglu'dur
Servet-i Fünun edebiyatina katilmayarak gene batili anlayisla eserler verenler arasinda Ahmet Rasim hatirat türü ile, Hüseyin Rahmi Gürpinar Istanbul'u anlatan romanlari ile yeni Türk edebiyatini desteklemislerdir Servet-i Fünun dergisinin 1901’de kapatilmasiyla topluluk da dagilir
Dönemin Sanatçilari
Tevfik Fikret (1867-1915): Recaizade ve Hamit’in tesiriyle batili siire yönelmistir Servet-i Fünun’un siirdeki en önemli temsilcisidir Ilk siirlerinde ferdî konulari (ask, acima, hayal kirikligi  ) isler topluluktan ayri yazdigi siirlerde toplumsal konulara yönelir Bu anlayisla yazdigi siirlerinde temalar, hürriyet, medeniyet, insanlik, bilim, fen ve tekniktir Sis, Halûk’un Vedai, Tarih-i Kadim, Halûk’un Amentüsü adli siirlerinde bu konulari isler Sanatinin bu ikinci döneminde dinlere de cephe alir, kutsal olan her seye karsi çikar, hatta Istanbul'a dahi küfreder (Sis)
Fikret, aruzu Türkçeye basariyla uygulamistir Serbest müstezadi gelistirerek serbestçe kullanmistir Ilk dönemde dili oldukça agirdir Siiri düz yaziya yaklastirmistir Ahenge büyük önem verir Siirlerinde sekil bakimindan parnasizmin etkisi görülür “Sermin”, onun çocuklar için ve heceyle yazdigi siirlerden olusan bir eseridir
Eserleri: Rübab-i Sikeste, Halûk’un Defteri, Rübabin Cevabi, Tarih-i Kadim, Doksanbese Dogru
Cenap Sahabettin (1870-1934): Servet-i Fünun’un Tevfik Fikret’ten sonra en önemli sairidir Asil meslegi doktorluktur Ihtisas için gittigi Fransa’da tiptan çok siirle ilgilenerek sembolizmi yakindan takip etmis ve bu akimdan etkilenmistir Siirde kelimeleri müzikal degerlere göre seçerek kullanir
Dili oldukça agirdir Bilinmeyen Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalar kullanir Duygu ve hayal yüklü tamlamalar kurar Serbest müstezadi çok kullanmistir Ayni siirde birden fazla aruz kalibi kullanmistir Ask ve tabiat degismez konularidir Sanati, sanat, hatta güzellik için yapmistir Bolca semboller kullanmis, tabiatla iç dünyanin kompozisyonunu çizmistir
Düz yazilari da vardir: Hac Yolunda, onun gezi yazisidir
Suriye Mektuplari ve Avrupa Mektuplari da gezi türündedir
Diger nesirleri:
Evrak-i Eyyam, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh, Tiryaki Sözleri (kendi vecizeleri)
Tiyatro eserleri: yalan (dram), Körebe (komedi)
Halit Ziya Usakligil (1867-1945): Servet-i Fünun’un roman ve hikâyede en ünlü edebiyatçisidir Süslü, sanatli ve agir bir dili ve üslûbu vardir Batili anlamdaki ilk romanlari yazmistir Realizmden etkilenmistir Romanlarinda aydin kisileri anlatir Mai ve Siyah’taki Ahmet Cemil, Servet-i Fünun sanatçisinin temsilcisidir Kahramanlari yasadiklari çevreye uygun anlatir ve ruh tahlillerine önem verir
Hikâyelerinde Anadolu hayatina ve köy ve kasaba yasayisina, romanlarinda yalniz Istanbul'a yer verir Ani ve mensur siir türünde eserleri de vardir
Romanlari: Mai ve Siyah, Ask-i Memnu, Kirik Hayatlar, bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Sürekasi, Sefile  
Hikâyeleri: Izmir Hikâyeleri, hikâye-i Sevda, Kadin Pençesi, Onu Beklerken, Aska Dair  
Hatiralari: Saray ve Ötesi, Kirk Yil, Bir Aci Hikâye
Mehmet Rauf (1875-1931): Servet-i Fünun romaninin ikinci önemli ismidir Roman, hikâye ve tiyatro türünde eserleri vardir Romantik duygulari, hayalleri ve asklari islemistir Sosyal hayata pek yer vermemistir Arzu, ihtiras ve ask maceralari temel konularidir Romanlarinda psikolojik tahlillere önem vermistir Dili sadedir
En önemli eseri Eylül’dür Roman edebiyatimizdaki ilk psikolojik roman olarak bilinir Konusu yasak asktir Sahis sayisi azdir Psikolojik tahliller basarilidir
Romanlari: Eylül, Ferda-yi Garam, Genç Kiz Kalbi, Define, Son Yildiz, Kan Damlasi
Hikâyeleri: Son Emel, Bir Askin Tarihi, Üç Hikâye, Hanimlar Arasinda, Menekse
“Siyah Inciler” ise mensur siirlerinden olusur
3 Fecr-i Âtî Toplulugu (1909-1912)
1901’de, Servet-i Fünun mecmuasi etrafinda, kendilerine Fecr-i Âtî adini veren yeni bir nesil toplanmistir Servet-i Fünun toplulugu dagildiktan sonra 1909 yilinda Yakup Kadri, Ahmet Hasim, Refik Halit, Fuat Köprülü, Ali Canip, Sehabettin Süleyman, Celâl Sahir, Tahsin Nihat, Emin Bülent gibi isimler bir araya gelerek yeni bir topluluk olustururlar Topluluk, sanat hayatina bir bildiriyle baslar Sanatin saygideger ve sahsi oldugu anlayisini benimserler Onlar Servet-i Fünun’u batili edebiyati tam olarak olusturamamakla suçlarlar Fransiz edebiyatini örnek alirlar Dilleri süslü, sanatli, agdali ve agirdir
Ask, ve tabiati konu olarak islemislerdir Ask genellikle hissi ve romantiktir Tabiat tasvirleri ise gerçekçi degil, Hasim’de oldugu gibi sahsîdir Kisa ömürlü olan bu topluluk, Servet-i Fünunculardan daha sade bir dil kullanmis sembolizm, empresyonizm ve romantizm gibi akimlari eserlerine uygulamislar, Avrupaî edebiyat ile Milli edebiyat arasinda bag olusturmuslardir
Aruzla siir yazan Fecr-i Âtî sairlerinin en taninmis ve en orijinali Ahmet Hasim'dir Siire herhangi bir yenilik getirmemisler, Servet-i Fünun’un devami olmaktan öteye gidememislerdir
Sanat anlayislarinda birlik ve bütünlük olmadigi için 1912’de dagilmislar, ferdî olarak degisik alanlarda eserler vermislerdir
Dönemin Sanatçilari
Ahmet Hasim (1884-1933): Fecr-i Âtî siirinin en önemli ismidir Sanat için sanat yapmistir Sembolizmin en önemli temsilcisidir Isledigi baslica temalar tabiat ve asktir Siirlerinde hayalle birlikte musikiye önem vermistir Lirik bir sairdir
Tamamen aruzu kullanmistir Dili süslü ve sanatlidir En çok serbest müstezadi kullanmistir Ona göre siir anlasilmak için yazilmaz, siirde anlam aranmaz; sair bir hakikat habercisi, siir dili de bir açiklama vasitasi degildir Siir duyulmak için yazilir ve okunur; sair tabiatin kendine hissettirdiklerini sembollerle siirine yansitir, okuyan da kendi hayal dünyasina uygun olarak algilar; siir dili de telkin görevindedir
Sirin dili musiki ile söz arsinda ve sözden ziyade musikiye yakindir Siirde musiki anlamdan daha önemlidir
Hasim’e göre siirin kaynagi suuraltidir Siirlerinde dis dünyayi, kisinin iç dünyasinda, ruhunda aldigi sekillerle yansitmaya çalisir Dis dünyaya ait
izlenimleri kendi dünyasinda sekillendirerek ve renklendirerek ortaya çikarir
Siirlerindeki tabiatla ilgili kavramlar, aksam, gurup, safak, gece, mehtap, yildizlar, göller, ormanlardir Sairin sahsinda var olan içe dönüklük, siirlerinde realiteden kaçis olarak ortaya çikar
Siirlerini Piyaleb ve Göl Saatleri adli eserlerinde toplamistir
Nesirleri: Gurabahane-i Laklakan, Bize Göre, Frankfurt Seyahatnamesi
|