Yalnız Mesajı Göster

Vatan Canım Sana Feda-Sürekli Öykü

Eski 06-24-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Vatan Canım Sana Feda-Sürekli Öykü




BİRİNCİ BÖLÜM

VATAN SANA
CANIM FEDA


Adınız tek
Adınız bir milletle ayakta
Kimi Vatan der
Kimi Mehmetçik
Yaşamanız bu toprakta
(Fazıl Hüsnü DAĞLARCA)

GÜLE GÜLE OĞLUM
Tam terminalden çıkarken, onun da gözlerinden birkaç damla yaşın usulca süzüldüğünü gördüm
Ağlıyordu kadın İhtiyar elleriyle yüzünü gizleyerek ağlıyordu Belli ki, annesiydi Parmaklarının arasından bakıyordu oğluna Gurur ve ayrılık, iç içeydi bu bakışlarda Yürek dolusu bir sevgi, bir hayranlık vardı “Onu ben doğurdum, ben büyüttüm!” der gibiydi Öylesine içten, öylesine sıcaktı ki, daha iyi görebilmek için yapıştım otobüsün camlarına Şu köşedeki, kır saçlı, alnı kırışıklarla dolu, yüzü güneşten yanmış adam da babası olmalıydı Dizlerinin üzerine çökmüş, duvara yaslanmıştı Biraz sonra oğluna vereceği bavula sımsıkı sarılmıştı Sıcak bir yaz günüydü Güneş tam tepedeydi

“En büyük asker bizim asker!”
Terminal bu sesle yankılanıyor, halaylar çekiliyor, arkadaşları arasında öpülüp koklanan asker adayı havalara fırlatılıyordu Ellerindeki ay yıldızlı bayrağı sırayla dudaklarına götürüyor, alınlarına dokunduruyorlardı Sağdan, soldan sesler geldikçe ateşleniyor, nispet yaparcasına daha çok bağırıyorlardı Güleç yüzlü insanlardı Kim bilir, ortak ne çok hatıra paylaştılar! Dost bazen kardeşten öteydi

Davulcu babayiğit bir adamdı Göbeğinin ortasına yerleştirdiği davula olanca gücüyle vuruyor, pala bıyıklı, çelimsiz zurnacı da gözlerini kapamış, havaya, ezberlediği nağmeleri üflüyordu Birbirlerine yakışmışlar, iyi bir ikili olmuşlardı Yanakları balon gibi şişen zurnacı, kırmızı gömleğine iliştirilmiş bahşişlerden birinin uçuşarak yere düştüğünü görmedi Çocuklardan önce davranan davulcu, parayı kaptı ve nasılsa paylaşacağız düşüncesiyle hemen cebine koydu

Eş, dost, arkadaş, akraba elbirliğiyle yolcu ediyorlardı Mehmetçiği Acaba; “Oğullarını, askere sanki düğün yapıyormuş gibi davul zurnayla uğurlayan başka bir millet var mı?” diye meraklandım Yıllar öncesine gittim Ben de böyle asker olmuştum Oğlumu da böyle göndermiştim askere Bizim için de zor olmuştu ayrılık Rahat bir çocuktu Annesi biraz fazla düşerdi üstüne “Yapma hanım, bırak şu oğlanı da öğrensin artık sorumluluklarını!” diye söylenir dururdum Gönlümce yetiştiremediğimi, iyi şeyler veremediğimi düşünürdüm

Annesine kalsa, kışlasının kapısına kadar uğurlayacaktı; ama oğlum istemedi ve “Ben çocuk muyum anne, ben artık askerim!” dedi Ziyaretine ilk gittiğimizde, karşımızda çakı gibi durup da verdiği selamı hiç unutamam Eşim bana dönmüş, “Bu, şimdi benim oğlum mu?” diyordu

Önce, geniş bir alana dizildiler İstiklâl Marşımız bayrak bayrak dalgalandı gökyüzünde Binlerce askerden, anneden, babadan selam götürdü yıldızlara:

“Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak
O benimdir, o benim milletimindir ancak

Silâha, bayrağa ve birbirlerine gururla sarılmışlardı Dikkatle baktığım halde aralarındaki oğlumu seçemiyordum “Sen görüyor musun hanım?” dedim Koluma daha bir sıkıca tutundu ve “Ne fark eder, şimdi hepsi de bizim oğlumuz!” dedi

Sonra, yemin töreni yapıldı Duramadım yine yerimde, fırladım ayağa Bütün satırları içime sindire sindire onlarla birlikte tekrarladım:

“Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada, her zaman ve her yerde, milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle hizmet ve kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu, Türk Sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime namusum üzerine and içerim!”

Sokuldum en yakındaki Mehmetçiğe, sordum; “Nedir bu yeminin anlamı?” Siyah, hilâl kaşlarının altındaki gözleri çakmak çakmak yandı ve dedi ki:

“Askerin;
Mesleğine yürekten bağlanışıdır
Teminatı; şeref,
Bedeli de;
Gerektiğinde uğrunda ölmektir!

Nasıl da sarılmıştım ona uzunca bir süre Önümüzden sıra sıra geçtiler Bir toz bulutu kalktı ve her adımda; “Vatan Sana Canım Feda!” “Her Türk Asker Doğar!” nidalarıyla inledi dağ taş Gurur duymuştum oğlumla Askerden döndükten sonra bambaşka biri olacağını, daha o an anlamıştım Utandırmadı beni Her hareketiyle olgun bir insan artık

–İyi günler, oturabilir miyim?
Öylesine dalmıştım ki, bu ses beni kendime getirdi Yol arkadaşım olmalıydı Hemen toparlandım:
–Tabii, buyurun
O otururken dikkat ettim Biraz önce arkadaşlarının elleri arasında havalara fırlatılan delikanlıydı bu! Kendisini uğurlamaya gelenlere el sallıyordu Mutlu görünen güzel bir yüzü, kısa saçları ve koyu kahve gözleri vardı Otobüs ayrılıncaya kadar salladı elini Tam terminalden çıkarken, onun da gözlerinden birkaç damla yaşın usulca süzüldüğünü gördüm Yakmaya başlamıştı ayrılık acısı Bunca kalabalıktan sonra yalnızlık hissetmişti Koluna dokundum:
–Hayırlı teskereler tertip!

Sayfa 1 (Arkası Yarın)



Alıntı Yaparak Cevapla