Konu
:
HAZRETİ ŞAHI NAKŞBEND Kuddise Sirruh / HAZRETİ ŞAHI NAKŞBEND Kuddise Sirruh
Yalnız Mesajı Göster
HAZRETİ ŞAHI NAKŞBEND Kuddise Sirruh / HAZRETİ ŞAHI NAKŞBEND Kuddise Sirruh
06-23-2012
#
2
Prof. Dr. Sinsi
HAZRETİ ŞAHI NAKŞBEND Kuddise Sirruh / HAZRETİ ŞAHI NAKŞBEND Kuddise Sirruh
HAZRETİ ŞAHI NAKŞBEND Kuddise Sirruh
:: 1 ::
Tarikatın imamı samedânî gavs rabbânî âlim sıddîkıyet sırlarının madeni hak ve hakikatin bahası Şâh-ı Nakşbend Muhammed el-Üveysî el-Buhârî kuddise sirruh hazretlerinin bazı menkıbeleri hakkındadır
Reşehât'da naklolunduğuna göre hicrî 718 yılının muharrem ayında dünyaya geldiler
Hâce Ali Râmitenî hazretlerinin zamanıydı
Doğuşu ve vefatı Kasr-ı Ârifan'da vuku buldu
Kasr-ı Ârifan Buhârâ'ya bir fersah mesafede bir köydür
Velayetinin nişanları ve keramet nurları çocukluk çağlarından itibaren sîmasında belirdi
Bahâeddin Hâce Muhammed Baba Semmâsî hazretlerinin elinde yetişti
Emir Külâl hazretlerinden da aynı şekilde terbiye gördü
Hâce Mahmud Fağnevî hazretlerinin zamanından Seyyid Emir Külâl hazretlerinin zamanına kadar bu tarikat mensubları cehrî zikir için toplanırlardı
Hâce Bahâeddin Nakşbend hazretleri gelince cehrî zikri terkedip hafî zikri ihtiyar etti
Çünkü Hâce Abdülhâlık Gucdüvânî hazretlerinin rûhâniyeti tarafından ona azimetlerle amel etmesi ruhsatlardan gücü yettiği kadar sakınması cehrî zikirden de sakınması emredilmişti
Hatta Emir Külâl hazretlerinin etrafında cehrî zikir için halka çevrildiği zaman Bahâeddin dışarı çıkar ve iştirak etmez bu hareket onlara ağır gelir ve öfkelerine aldırmaz havatırlarını düzeltmek için de teveccüh etmezdi
Bahâeddin Emir Külâl hazretlerinin hizmetinden geri kalmaz ona karşı olan âdabında zerre kadar kusur etmez onun bütün emirlerine karşı müstesna bir teslimiyet gösterirdi
Emir Külâl hazretleri de ona her zaman iltifat eder bu iltifatı gün geçtikçe artardı
Hatta bazan ihvanı huzuruna gelip Bahâeddin'in bazan gördükleri hareketlerini anlattıklarında onları kaale almazdı
Çünkü onu kıskanıyorlardı
Emir Külâl hazretleri onlara cevabını tehir edip büyük küçük bütün ihvanı mescidde topladıkları vakit onlara dedi ki:- Hâce Bahâeddin hakkında bazı yanlış zanlara kapılmışsınız
Allah Teâlâ onu kabul etmiştir
Fakat siz onu tanıyamadınız
Benim nazar kılıp iltifat edişim Cenab-ı Hakk'ın onu kabul buyurmasındandır
Bu sözünü bitirdikten sonra Hâce Bahâeddin'i istedi
Bahâeddin o zaman imarete süt taşıyordu
Bahâeddin gelince ona iltifat edip:
- Oğulcuğum Hâce Muhammed Baba Semmâsî'nin senin hakkındaki vasiyetini yerine getirdim
(Göğsüne işaret ederek): Göğsüm senin terbiyen için kurudu
Artık sana verebileceğim bir şey kalmadı
Senin istidadın fevkalade yüksektir
Var git bundan sonra kendine şeyh ara istidadına göre onlardan istifâde et!" dedi
Hâce Bahâeddin bundan sonra yedi sene Mevlânâ Arif hazretlerinesonra Şeyh Halil hazretlerine hizmet eyledi
İki defa hacca gittiler
İkinci yolculuklarında Hâce Muhammed Pârisa beraberinde idiler
Hosarasan'a vardığı zaman Hâce Muhammed Pârisa ve beraberindekileri Pâvend yoluyla Nişabur'a gönderdi
Kendisi Mevlânâ Zey-nüddin Taybâdî hazretlerini ziyaret için Taybad'a gidip üç gün onunla kaldı
Hac dönüşüyle ihvanıyla Nişabur'da toplanıp sonra Merv'e gitti
Bir müddet orada kaldı
Emir Külâl hazretleri son hastalıklarında bütün ihvanına vasiyet etti
Emir Külâl hazretlerine:
- Hâce Bahâeddin Nakşbend cehrî zikir yapmıyor ona nasıl tâbi olabiliriz? dediklerinde Emir Külâl:
- Allah ona ne vermişse hepsi hikmettir
Ona muhalefet etmeyin! buyurdu
Şeyh Ahmed bin Allan Makâmât'ında der ki: Hazret-i Hâce Alaeddin Attar kuddise sirruh Hâce Bahâeddin Nakşbend hazretlerinin kudsi sözlerinden nakletmiştir: "Çocukluk günlerimde Cenab-ı Hak bana büyük şeyh Hâce Baba Semmâsî hazretleriyle şereflenmeyi müyesser kıldı ve beni evladlığa kabul ettiler
Hâce Bahâeddin Nakşbend hazretlerinin muhterem dedeleri anlatıyor: "Oğlum Bahâeddin'in doğumundan üç gün sonra Hâce Baba Semmâsî ihvanından bir topluluk ile Kasr-ı Hinduvan'a geldiler
Kendisine intisab etmek istiyordum
Ona tam bir muhabbetim vardır
Aynı şekilde onu etrafımızdaki pek çok insan da seviyordu
Gönlüme öyle geldi ki "ona şu oğlumu göstereyim onun hakkında bir de adak adayayım
" Kemâl-i tazarru ile ona gittiğimde buyurdular ki:
- Bu benim oğlumdur
Onu evladlığa kabul ettim
Bundan sonra yüzünü ihvanına çevirerek -ki bu meclisde Seyyid Emir Külâl hazretleri de bulunuyordu- ona hitaben:
- Buralara uğradığımda bu güzel kokunun ne kadar arttığını size kaç defa söylemiştim
İşte o güzel koku bu mübarek çocuktan geliyordu
Ben bu çocuğun muktedâ-yı alem yani cümle alemin tâbi olacağı bir zât olacağını ümid ediyorum
Hâce Alaeddin Attar hazretleri anlatır:"Ben onsekiz yaşlarındaydım
Dedem de benim bir an önce evlenmem için gayret ediyordu
Beni Semmâs'a Hâce Baba Semmâsî hazretlerine rica etmem için gönderdi
Ben o mübarek beldeye varıp mübarek simasıyla şereflendiğim gün akşam vakti kendileriyle sohbet ettim
Sohbetinin bereketi hasıl oldu
İçimde tam tazarru ve meskenet duydum
Gecenin sonunda kalkıp abdest aldım
İçinde cemaat bulunan bu mescide girdim iki rekat namaz kılıp başımı secdeye koydum
Birçok dua ve tazarru ederken bu esnada dilime geldi ve: "Ya Rabbi bana belalara tahammül kudreti muhabbet mihnetine dayanma kuvveti ver" dedim
Sabah olunca Hâce Muhammed Baba Semmâsî hazretleri bana teveccüh edip firasetiyle benden sâdır olanları bana haber verdi
Dedi ki:
"Evladım dua ederken Ey Rabbim bu zayıf kuluna razı olacağın şeyi ver" de
Çünkü Hak Teâlâ'nın rızası kulunun belaya uğramasında değildir
Eğer Osevdiğine bir bela gönderirseondaki hikmetini de bildirir
İnsanın kendi ihtiyarıyla belayı istemesi çok tehlikeli bir iştir
Sabretmek zordur
Kulun edebde kusur etmesi yakışmaz" dedi
Bundan sonra sofra serildi
Yemekten sonra Hâce Baba Semmâsî hazretleri bana sofradan bir çörek verdi
Onu almak istemedim
Bana: "Bunu al sana faydası olur" buyurdular
Ben de çöreği aldım
Hâce Hazretleriyle beraber Kasr-ı Ârifan yoluna koyulduk
Yolda ben onun bineğinin arkasından ihlasla gidiyordum
Bazan da gönlüme havâtır geliyordu
İçime her tefrika geldikçe bana dönüp: "Gönlünü muhafaza etmen gerekir" diyordu
Bu hallerin müşahedesinden sonra bana yakîn hasıl oldu
Hazretine muhabbetim arttıkça arttı
Yolda Hâce Hazretlerinin sevenlerinin bulunduğu bir yere uğradık
Menzile varınca Hâce Hazretlerinin bir talebesi güleryüzle ve teslimiyetle karşılayıp oraya indirdi
Hâce hazretleri o menzile inince o mürid birdenbire muztarib oldu
Hâce hazretleri ona: "Bu halinin sebebi nedir? Doğruca söyle!" dedi
O da: "Evimde süt var ekmek yok" diye cevap verdi
Hâce hazretleri bana dönüp: "O çöreği şimdi getir
Gördüğün gibi şimdi faydası oldu
" buyurdular
Bu geliş ve gidişlerimizde beni devamlı murakabe eder her an kendilerine muhabbetim artardı
Yine Hâce Alaeddin Attar hazretleri naklederler: "Hâce Bahâeddin Nakşbend Hazretleri şöyle anlatmışlardı: Hâce Muhammed Baba Semmâsî hazretleri vefat edince dedem beni Semerkand'a götürdü
Orası sayısız dervişle dolu bir ehl-i kâlb diyarıydı
Beni onların yanma götürüp gösterince onlara karşı tazarru ve muhabbetim çoğaldı
Her biri bana iyi gözle ve halisane bakıyorlardı
Bundan sonra beni Buhara'ya getirdi
Orada evlendirdi
Kasr-ı Ârifan'da ikamet ediyordu
(Bu esnada Hâce Bahâeddin hazretleri buyurdular ki): "Buhârâ'da Kasr-ı Ârifan'da iken Hâce Ali Râmitenî hazretlerinin tâc-ı şerifleri bana ulaşıp geldi
O taç bana geldikten sonra halim iyileşip başkalaştı
Kalbimde muhabbet dolup taştı ümidim kuvvetlendi
Sonra Emir Külâl hazretleri Kasr-ı Ârifan'a teşrif ettiler ve buyurdular ki:
"Hâce Baba Semmâsî hazretleri bana "Oğlum Bahâeddin'den terbiye ve şefkatini esirgeme! Eğer onun terbiyesinde kusur edersen sana terbiye hakkımı helal etmem" demiş Hâce Emir Külâl de "Eğer Hâce Hazretlerinin vasiyetini bırakıp da senin terbiyende kusur edersem namerd olayım" diye adamıştı
Hâce Bahâeddin Nakşbend hazretleri anlatıyorlar:
Bir gece rüyamda Hakim Atâ'yı gördüm
Türk şeyhlerinin büyük-lerindendi
Rüyamda bana bir dervişi vasiyet etti
Ben de o dervişin simasını daima hatırımda tutardım
Kendisiyle görüşmek isterdim
Rüyamı nineme söyledim "Oğlum sana Türk şeyhlerinden bir fütuhat olacaktır" diye tabir etti
Bir gün Buhârâ'da gezerken o derviş ile buluştum
İsmi Halil idi
Fakat sohbetinde bulunmak nasib olmadı
Kederli bir vaziyette evime döndüm
O akşam birisi gelip: "Derviş Halil seni çağırıyor" dedi
O zaman çok sevindim ve bir mikdar hediye alıp hemen tazarru ve teslimiyetle gittim
Sohbetiyle şereflendim
Bana iltifat buyurdular
Rüyamı söylemek istedim
Bana Türkçe olarak: "Senin gönlündeki malûmumdur
Beyana hacet yoktur" dedi
Bu sözü işittiğimde bana bir hâl gelip muhabbetim arttı
Hizmetlerine devam ettim
Bir müddet sonra Maveraünnehir sultanı vefat etti
Saltanatı veraset yoluyla o dervişe intikal edip kendisine Sultan Halil denilmeğe başlandı
O dervişi Buhara'dan götürdüler
O da beni bareberinde götürdü
Saltanatından önce kendisinde nasıl güzel haller gördümsesaltanatından sonra da o halleri gördüm
Bana kâh yumuşak kâh sert muamele ederek tarikat âdabını öğretirdi
Marifet âdabı hususundaki terbiyesinin seyr ü sülûkde çok faydasını gördüm
Altı sene saltanat sürdü
Bütün sırlarına mahrem oldum
Her işini de ben idare ederdim
Ama zahirde hademe gibi zahir hizmetine koşardım
Çok kerre has ihvanı toplandıklarında derdi ki: "Her kim bize Allah rızası için hizmet ederse halk içinde aziz Allah katında ise mukarreb ve mükerrem olur
" Bu sözünden beni kastettiğini anladım
Zira benden başka kimse ona Hakk rızası için hizmet etmezdi
Bu sözünden maksadı şu idi: Sultana hizmet saltanatından dolayı olmayıp doğrudan doğruya Allah'ın azametinin gölgesi olduğu için layıktır
Altı sene sonra saltanatı zeval buldu
Bundan sonra kalbim dünyadan tamamen söğüdü
Ondan sonra Buhâra'ya gidip Zivertun köyünde ikamet ettim
Hâce Alaeddin Attar hazretleri Hâce Bahâeddin Nakşbend hazretlerinin şöyle anlattıklarını nakletti: "Benim uyanıp tevbe ve inabe etmeme sebeb şu hadise olmuştur: Birisiyle bir evde yalnız oturuyordum
Gönlümde onunla sohbet arzusu belirdi
Ona döndüm konuşmaya başladım
O anda kulağıma bir ses geldi diyordu ki: "Her şeyi bırakıp bütün kalbinle hazretimize yöneleceğin vakit gelmedi mi?" Bu sesi duyduktan sonra bana başka bir hal geldi
O evden çıktım
Kararsızdım
Yakınlarda bir su buldum
O su ile guslettim
Elbisemi de yıkadım
Bu mahviyet içinde iki rek'at namaz kıldım
seneler geçti bir daha bu namaz gibi namaz kılmak istedim fakat muktedir olamadım
"Şâh-ı Nakşbend Hazretleri buyurdular ki: "Cenab-ı Hak'dan üç şey istedim
Hatifden ses gelip "Onlar nelerdir?" dedi
Ben dedim ki:
Birincisi: Buhara'daki kabristanda ne kadar yatan varsa cümlesine şefaat edeyim senin rahmetine nail olsunlar
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul