Şengül Şirin
|
Türkiye Hidrografyası
Türkiye nin Denizleri[Karadeniz, Marmara Denizi, Ege Denizi, Akdeniz]
Karadeniz
Sularının Özellikleri
Karadeniz, bol su taşıyan akarsularla beslendiğinden ve bol yağışlı bir bölgede bulunduğundan su seviyesi yüksektir
Bulunduğu enlem nedeniyle suların sıcaklığı Akdeniz sularına göre daha düşüktür
Derinlerde kükürtlü hidrojen gazının bulunması, 200 m’nin altındaki derinliklerde deniz canlılarının yaşamını engeller
Tuzluluk oranı, %o 18’dir
Akıntılar
Karadeniz’in su seviyesinin yüksek ve tuzluluk oranının düşük olması nedeniyle Karadeniz’den Marmara Denizi’ne doğru bir üst akıntı bulunmaktadır Marmara Denizi’nden de Karadeniz’e doğru alt akıntı bulunur
Kıyı Tipi
Karadeniz’in Anadolu kıyıları, dağlar kıyıya paralel uzandığından genellikle dik ve yüksek kıyılar şeklindedir Boyuna kıyı tipi özelliğindedir Bu nedenle, Anadolu kıyılarının gerçek uzunluğu ile kuş uçuşu uzunluğu arasındaki fark azdır
Marmara Denizi
Sularının Özellikleri
Marmara Denizi sularının özelliği bakımından, Akdeniz ile Karadeniz arasında bir geçiş özelliği gösterir Karadeniz’den olan üst akıntı nedeniyle yüzeyde %o 23 tuzluluk oranı, Akdeniz’den olan alt akıntının etkisiyle derinlerde %o 36 civarındadır
Akıntılar
Akdeniz’in tuzlu suları alt akıntı ile Karadeniz’in az tuzlu suları ise üst akıntı ile Marmara Denizi sularına karışır
Kıyı Tipi
Marmara Denizi kıyılarında birden fazla kıyı tipi görülmektedir Örneğin, İstanbul ve Çanakkale Boğazı kıyılarında ria kıyı tipi, İzmit-Yalova arasında enine kıyı tipi, kuzey kıyılarında limanlı kıyı tipi görülür
Ege Denizi
Sularının Özellikleri
Sularının özellikleri bakımından Akdeniz’e benzerlik gösterir Tuzluluk oranı, Ege Denizi’nin kuzeyinde yaklaşık %o33, güneyinde ise yaklaşık %o 37 dir
Akıntılar
Akdeniz’in tuzlu suları alt akıntı ile Ege Denizi sularına karışmaktadır Karadeniz’den ise Ege Denizi’ne doğru üst akıntı bulunmaktadır
Kıyı Tipi
Ege Denizi’nin Edremit – Kuşadası arası, dağlar kıyıya dik uzandığından enine kıyı tipindedir Güneybatı Anadolu kıyıları ise (Bodrum, Marmaris, Datça) ria tipi kıyılardır
Akdeniz
Sularının Özellikleri
Akdeniz sularının sıcaklığı diğer denizlerimizden daha yüksektir
Bulunduğu enlem nedeniyle sıcaklık ve buharlaşma fazladır Buna bağlı olarak, tuzluluk oranı %o 36 ilse %o 39 arasında değişir
Akıntılar
Akdeniz’in çok tuzlu yoğun suları dip akıntı ile Marmara Denizi’ne ulaşır
Kıyı Tipi
Akdeniz’in Anadolu Kıyıları genlikle boyuna kıyı özelliğindedir Finike – Kaş arasında Dalmaçya kıyı tipi görülür
Akşehir Gölü
Koruma Statüsü : Bölgenin herhangi bir koruma statüsü yoktur
Coğrafi Koordinatları: 38o 32′ Kuzey 31o 28′ Doğu
Eber gölü gibi, Sultan dağları ile Emir dağı arasındaki çöküntü alanında yer alır İdari olarak Konya ve Afyonkarahisar illeri sınırları içerisinde yer almaktadır
Kapalı bir havzada bulunduğundan dışarıya akıntısı yoktur Buna karşın suları çok az tuzludur Kıyılardan göle karışan tatlı su kaynaklarının bolluğu, kıyılarda suyun tatlılaşmasını sağlar Tuzluluk orta kesimlerde ve kuzeydoğuda daha belirginleşir
Göl, Sultan dağlarından inen mevsimlik ve sürekli akarsular, göl çevresindeki akiferlerin yer altı suyu akımı ile göl alanına düşen yağışlarla beslenmektedir Boşalımı ise, göl yüzeyinden buharlaşma ve sulama amacıyla alınan sularla olmaktadır
Gölün geçmişte Taşköprü çayı vasıtasıyla Eber gölü ile olan bağlantısı, Eber gölü çıkışına DSİ’nce inşa edilen regülatör ve sulama kanalları ile kesilmiştir
Göldeki su seviyesi ve göl alanı, yıllara ve mevsimlere göre büyük değişiklikler göstermektedir 1961-1991 rasat periyodunda en düşük su seviyesi Kasım 1963′de tespit edilmiştir Buna göre su kodu 955 01 metre, göl alanı 25 500 hektar ve su hacmi 460 milyon m3 olmuştur En yüksek su seviyesi ise Mayıs 1970′de tespit edilmiş, bu seviyedeki su kodu 959 76 metre, göl alanı 39 000 hektar ve su hacmi 2 1 milyar m3 olmuştur
Sığ bir göl olup, derinliği 2 ile 4 m arasında değişmektedir Gölün güneydoğusundaki yaklaşık 10 kilometrelik kıyı şeridi dışında kalan tüm kıyıları seyrek fakat geniş sazlıklarla kaplıdır Akarsu deltalarında söğüt toplulukları mevcuttur
Gölün flora ve faunası, Eber gölüyle benzerlik göstermektedir Eber gölü seviyesinde olmasa bile, yine de ekolojik olarak bol gıdalı (eutrophic) göl sınıfına girmektedir Sazan ve turna gibi ticari önemi olan balıkların yanısıra beş balık türü daha bulunmaktadır
Akşehir Gölü de ornitolojik önemi büyük olan göllerimizden biridir Eber gölünde üreyen, beslenen ve konaklayan bütün kuş türlerine burada da rastlanır
Göl aynasını çevreleyen geniş sazlıklar, su kuşları için kuluçka alanı, beslenme yeri, sığınma, barınma ve toplanma mekanı olarak son derece uygun bir ortam oluşturmaktadır Sazlıklar, burada Eber gölüne nazaran daha seyrek olmasına rağmen geniş alanlara yayılması; kuşlara avcılardan korunmak için geniş bir hareket olanağı sağlamaktadır Yine geniş su aynası, avcılar tarafından taciz edilen kuşların sığınmaları yönünden büyük önem taşımaktadır
Gölde, sonbahar ve kış başlarında başta yaban kazları ve yaban ördekleri olmak üzere, pelikanlar, dalgıçlar, balıkçıllar, yağmurcunlar ve martı türlerinden oluşan 60-80 bin civarında kuş görülmektedir Özellikle yaban kazları, kış mevsiminde geceyi çok kalabalık gruplar halinde gölde geçirmektedirler Türkiye’de görülen yaban kazı populasyonunun en büyüğü (107 000) Aralık 1977′de Tansu GÜRPINAR tarafından Akşehir Gölünde kaydedilmiştir
Ancak kışın şiddetli dönemlerinde göl yüzeyinin donması sebebiyle, 1-2 ayda olsa göl bu işlevini kaybetmektedir
Aktaş Gölü
İl : Ardahan İlçe : Çıldır Yüzölçümü : 2700 ha
1798 metre gibi yüksek rakımlı bir platoda yer alan göl tektonik oluşumludur
Göl Gürcistan sınırında yer almakta olup 1400 hektarlık kısmı Ülkemiz sınırlarında geri kalan 1300 hektarlık kısmı Gürcistan sınırlarında yer almaktadır
Göl içerisinde oniki tane irili ufaklı ada bulunmaktadır Göl birkaç küçük dere vasıtasıyla beslenmektedir Göl su seviyesinin artığı bahar aylarında göldeki fazla su Kura Nehrine boşalır Göl kıyısında ve adalarda yer yer sazlanma gözlenmektedir
Sulak alanın kullanım durumu :
Gölde balıkçılık karadan olta balıkçılığı şeklinde yapılmaktadır
Tepeli Pelikanın Ülkemizdeki en önemli üreme alanlarından biridir
Koruma Statüsü :
Gölde herhangi bir koruma statüsü olmamasına karşın, askeri yasak bölge olması nedeniyle insan aktivitesi oldukça sınırlıdır
Sulak alanı tehdit eden faktörler :
Gürcistan ve diğer Kafkas Ülkeleri ile gelişen ticarete cevap verebilmek amacıyla açılması planlanan Aktaş Sınır Kapısı bölgeye bir hareketlilik getirecektir Buda gölde insan baskısının artmasına sebep olacaktır
Çözüm önerileri :
Askeri yetkilililerinde görüşleri alınarak Gürcistan Hükümeti ile işbirliği halinde alan için ortak bir yönetim planı geliştirilebilir
Akyatan Lagünü
Coğrafi Koordinatları : 36o 37’ Kuzey 35o 16’ Doğu
Rakım : Deniz Seviyesi
Yüzölçümü : 4900 hektar
İdari olarak Adana ilinin Karataş ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır Adana’ya 48 km mesafededir
Deltadaki göl ve lagünler, Akdeniz’in su düzeylerinin değişmeye başladığı 4 dönemin sonunda (10 000 yıl önce)oluşmaya başlamıştır Akyatan gölünün bulunduğu yerde, deltayı oluşturan nehirlerin yataklarından taşmasıyla geniş bir bataklık oluşmuştu
Bataklık, daha sonra dalgaların taşıdığı kumların zamanla kıyıda oluşturduğu kordonla denizden ayrılmış ve bugünkü görünümünü almıştır Tipik bir alüvyal baraj gölüdür
Akyatan gölü, Türkiye’nin en büyük lagün gölüdür Ortalama su seviyesindeki alanı 4 900 hektardır Yaz boyunca gölü besleyen suların azalması ve yüksek buharlaşma nedeniyle göl alanı çok küçülmektedir Suyun çekildiği alanlarda geniş çamur düzlükleri oluşmakta ve yaz sonuna doğru tamamen kurumaktadır
Çamur düzlükleri özellikle gölün batı ve kuzeydoğu kesimlerinde oluşmakta, Kapıköy yakınlarındaki bazı adalar ise karayla birleşmektedir
Göl, güneybatıdan çıkan 2 km lik dar bir kanalla denize bağlanmaktadır Göl sularının yüksek olduğu dönemlerde kanal vasıtasıyla gölden denize, düşük olduğu dönemlerde ise denizden göle doğru su akışı olmaktadır Bu nedenle göl suyundaki tuzluluk mevsimlere göre değişiklik göstermektedir
Kışın ve ilkbaharda, drenaj kanalları ile taşınan sular ve yağışların etkisi ile göl suyu tatlılaşmakta, yazın ise yüksek buharlaşma ve denizden göle olan su girişi nedeniyle tuzluluk artmaktadır Ayrıca, tuzluluk denize bağlantının olduğu kesimde daha yüksek, sızıntı ve drenaj sularının etkili olduğu kuzey kesimlerde ise daha düşüktür
Göl ile deniz arasında yer yer genişliği birkaç km’yi, yüksekliği ise 20 m’yi bulan Türkiye’nin en büyük kumulları yer almaktadır Yer yer birkaç sıra halinde olan kumul tepeleri arasında deniz seviyesinin altında oluklar (çukurlar) bulunmaktadır Bunlar yağışlı dönemlerde suyla dolarlar Ayrıca, kumulların kuzeydoğusunda hiç kurumayan ve ekolojik açıdan önemli tatlısu birikintileri ve bataklıkları vardır
Göl kıyılarında genişlikleri tatlısu sızıntılarına bağlı olarak farklılıklar gösteren bataklık ve sazlık alanlar bulunmaktadır Gölün kuzeyi geniş tarım alanları ile çevrilidir
İŞLEV VE DEĞERLERİ
Deltalar, mikro ve makro floranın yüksek bir üretim düzeyine ulaştığı, dünyanın en verimli doğal alanlarıdır Bu yüksek verimin oluşturduğu yiyecek ağı, başta su kuşları olmak üzere, değişik türden zengin bir yaban hayatının barınmasına ve beslenmesine imkan sağlamaktadır
Deltalar, balıkların yumurta döktüğü, özellikle yavru balıkların beslendiği ve korunduğu alanlardır Yapılan araştırmalar, yediğimiz balıkların üçte ikisinin hayatlarının tamamını yada belirli bir devresini sulak alanlarda geçirdiğini göstermiştir Bu nedenle sulak alanlar, özellikle deltalar balıkçılığın devamlılığı yönünden hayati öneme sahiptirler
Akyatan Lagünü, yaşama ortamlarının çeşitliliği, barındırdığı hayvan ve bitki türleri ile çok sayıda uluslararası öneme sahip sulak alan kriterine sahip bir sulak alan ekosistemidir Kışın Orta Anadolu’daki sulak alanların donması sonucu pek çok sukuşu güneydeki sulak alanlarımızda kışı geçirmektedir Ayrıca, göç yolu üzerinde bulunmasından dolayı göç sırasında değişik türden çok kalabalık kuş gruplarına beslenme ev konaklama imkanı sağlamaktadır Bu durum Akyatan lagününün önemini daha da artırmaktadır
Değişik habitatları, zengin bitki ve hayvan varlığı ile bilimsel çalışmalar için birer açık hava laboratuvarıdır Taban suyunu dengeleme, denizden tuzlu su girişini önleme gibi işlevleriyle bölgenin su rejiminin düzenlenmesine katkı sağlarlar
Tüm bunların yanı sıra, Akyatan lagünü, su ürünleri üretimi ve turizm faaliyetleri gibi imkanlarıyla yöre ekonomisine önemli katkılar sağlayan çok yönlü bir sulak alan ekosistemidir
Güzel manzarası ve barındırdığı yaban hayatı ile kuş gözleme, balık tutma ve avcılık gibi rekreasyonel faaliyetler için de ideal bir ortamdır
FLORA VE VEJETASYON
Yörede, Türk-İran ve Akdeniz bitki coğrafyasının etkisi hakimdir Yaşam ortamlarının çeşitliliği, farklı ekolojik istekleri olan bitki türlerini gelişmesine imkan sağlamıştır Bitkiler açısından en ilginç kesimi, denizle lagünler arasında yer alan kumullar oluşturmaktadır Lagünlerden kumullara çıkıldıkça hakim tür zakkum ve kirpi dikeni görülmektedir Daha içerilerde canavar otu, fare kulağı, fiğ ve yonca yaygındır Çalılık alanlar ise mersin, böğürtlen ve Smilax türlerinden oluşmaktadır Kumul vadiler ise Ophyrus sphegodes, Serapias sp ve Orchis sp ile kaplıdır
1955 yılında kumul stabilizasyonu amacıyla ağaçlandırma çalışmaları başlatılmış ve bugüne kadar yaklaşık 3687 hektar kumul alanı ağaçlandırılmıştır Ağaçlandırmada, okaliptüs, kıbrıs akasyası, yalancı akasya, fıstık çamı, kızıl çam ile selvi kullanılmıştır
Tatlı suyun etkili olduğu alanlarda saz, kamış ile nilüfer ve sarısüsen bulunmaktadır Tuzul su bataklıklarında ılgınlar ile Salicornia sp ve Sueda sp yaygındır Kapıköyü yakınlarındaki adalar Daffodilis narcisusu ile kaplıdır Köylerin çevrelerindeki çayırlarda ise süsen ile akyıldız görülmektedir
FAUNA VE ORNİTOLOJİK ÖNEMİ
Açık su yüzeyleri, sazlıklar, tatlı ve tuzlu bataklıklar, tatlısu birikintileri, gölcükler, geniş kumul ekosistemleri, kumsallar gibi farklı ekolojik karakterlerdeki yaşam ortamları, başta sukuşları olmak üzere değişik türlerden çok zengin bir yaban hayatının barınmasına olanak sağlamaktadır
Göl ile deniz arasındaki geniş kumullar, çalılık alanlar etoburlar takımından birçok memeli için çok uygun yaşama ortamlarıdır Alanda en yaygın görünen tür çakaldır Alanda görünen diğer türler; tilki, yaban kedisi, tavşan ve kirpidir
Göl kıyılarında ve eski nehir kollarının oluşturduğu küçük göllerin bulunduğu yerlerde yaygın olarak kuyruk süren görülmektedir Bölge, türün Asya’daki dağılımının en batı kesimidir Ayrıca, bölgede su samurunun da görüldüğüne dair kayıtlar vardır
Sulak alan habitatları bakımından zengin çeşitlilik gösteren bölge, bol miktarda ağaç kurbağası, ova kurbağası ve gece kurbağası bulunmaktadır
Sürgünler bakımından da oldukça zengin olan bölgedeki, önemli türler yeşil kaplumbağa ve adi deniz kaplumbağasıdır Bölgedeki kumsallar, Chelonia mydas’ın Akdeniz’deki önemli birkaç üreme alanından birisidir
Tatlısu birikintileri ve kanallarda çizgili kaplumbağa ile bataklık kaplumbağasına; kumullarda ise kara kaplumbağasına sıkça rastlanır Çukurbaşlı yılan, ok yılanı, yılangöz kertenkele, tıknaz kertenkele, bukalemun, Crytodactylus kotschyii ile Agama stellio kumullarda görülen diğer sürüngen türleridir
Akyatan gölü Akdeniz’deki önemli dalyanlardan birisidir Denizle olan bağlantısından göle beslenmek amacıyla bolca balık girmektedir Göldeki diğer önemli tür mavi yengeçtir
Ornitolojik Önemi:
Alınan en önemli fauna elemanlarını sukuşları oluşturmaktadır
Akyatan gölü, uluslararası ölçütlere göre, ülkemizdeki uluslararası öneme sahip sulak alanlardan birisidir Göç yolu üzerinde bulunması, yaşama ortamlarının çeşitliliği ve uygun iklim koşulları alanı kuş varlığı yönünden zengin ve önemli kılmıştır
1990 yılı Mart, Nisan ve Mayıs aylarında yapılan bir araştırmada, alanda 250 kuş türü tespit edilmiştir Göç sırasında binlerce kıyı kuşu gölde konaklamaktadır Göl çevresindeki çamur düzlükleri kıyı kuşları için ideal ortamlardır Göç sırasında kalabalık gruplar oluşturan kıyı kuşları; kılıçgaga küçük cılıbıt, küçük kumkuşu, döğüşkenkuş ve batak çulluğudur
Böcekler bakımından son derece zengin olan gölün sazlık kıyıları ve çalılıklarla kaplı kumulları, ibibik, gök kuzgun ve kırlangıç gibi kuşlar için ideal beslenme ve barınma alanlarıdır
Akyatan gölü kışlama alanı olarak son derece önemlidir Özellikle şiddetli soğukların Anadolu’ya egemen olduğu dönemlerde, Anadolu yaylasındaki göllerin donmasıyla birlikte alandaki kuş varlığı büyük sayılara ulaşmaktadır Her yıl 70 000 ile 80 000 arasında sukuşu kışı alanda geçirmektedir
Alanda nesli tehlikede olan dikkuyruk ördeğin yanısıra, elmabaş patka, fiyu,suna ve sakarmeke kalabalık gruplar oluşturur Göldeki kışlayan önemli türlerden biri de flamingodur Her yıl önemli kir kısım İran’ın Urumiye Gölü’nden gelen 10 000’i aşkın flamingo kışı gölde geçirmektedir
Göl, nesli tehlikede olan türlerden yaz ördeğinin ve yine ülkemizde nadir olarak görülen saz horozu ile turaç’ın önemli üreme alanlarından birisidir Macar ördeği, yeşilbaş ve pasbaş gölde üreyen diğer ördek türleridir Bölgede üreyen diğer önemli kuş türleri, kocagöz, akça cılıbıt mahmuzlu kızkuşu ve küçük sumrudur Kuluçkaya yatan kuşlar hakkında ayrıntılı bir çalışmaya ihtiyaç vardır
TARİHİ VE KÜLTÜREL DEĞERLER
Yöredeki ilk yerleşim Neolitik Çağın (İ Ö 800-5500 yılları) sonlarına kadar uzanmaktadır Gölün doğusunda yer alan Karataş kasabasının yakınlarında ilk çağda antik Mallos kenti bulunmaktaydı Mallos kentinin güney batısında ise Çukurova’nın ilk liman kenti olan Magarsos kenti kurulmuştur, Kuzey kesimi surlarla çevrili olan kentin liman tarafında kale, tiyatro, Athena Tapınağı, kilise, hamam, lahit, ve sarnıç kalıntıları bulunmaktadır Ortaçağda yıkılan kale Abbasiler tarafından onarılmıştır Osmanlı döneminde yapılan Karataş Hanı ise büyük ölçüde yıkılmıştır İ Ö 17 yüzyılda Hititlerin egemenliğinde olan bölgeye, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna kadar, Asurlar, Yunanlılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar egemen olmuşlardır
İNSAN AKTİVİTELERİ
Tarım
Çukurova nitelikli toprakları ve uygun iklim koşullarıyla ülkemizin en verimli, aynı zamanda en büyük delta ovasıdır Deltanın çok büyük kısmı tarımsal amaçlarla kullanılmaktadır Ovadaki ana ürün pamuktur Diğer önemli ürünler çeltik, karpuz, kavun, çilek, hububat ve turunçgillerdir Deltanın tamamı dikkate alındığında göl ve civardaki nüfus yoğunluğu ve tarımsal verimin üst kesimlere nazaran daha düşük olduğu görülmektedir Ancak, üst kesimlerdeki tarım alanlarının yerleşme ve sanayiye açılması, hızlı nüfus artışı ve yoğun göç deltadaki doğal alanlar üzerindeki baskının artmasına neden olmuş; göl çevresindeki geçici sulak alanların tamamına yakını direne edilerek tarıma açılmıştır Yine, göl çevresindeki kumullar düzeltilerek kavun, karpuz ve çilek alanlarına dönüştürülmüştür
Hayvancılık
Ağaçlandırılmış kumul alanlarında otlatma yasaktır Ancak, Kapı ve İnaplıhüyük Köyü yakınlarındaki kumul alanlarda aşırı otlatmanın etkileri görülmektedir
Balıkçılık
Akyatan gölü, Doğu Akdeniz’in en zengin dalyanlarından birisidir Denizle olan bağlantısından göle beslenmek ve üremek amacıyla bolca balık girmektedir Gölün denize açılan bölümünde geleneksel bir dalyan inşa edilmiştir Dalyan Karataş’lı balıkçılar tarafından işletilmektedir Gölde avlanan balık türleri; kefal, çipura, levrek, yılanbalığı, yayın, karabalık, bıyıklı balık, sazan, aynalı sazan, gökkuşağı alası ve sırazdır
Gölde avlanan balıkların bir bölümü ihraç edilmektedir Gölün doğru kesimlerinde mavi yengeç avlanmaktadır Usulsüz ve yasa dışı avlanma, yavru balık toplanması ve tarım alanlarından gelen kirlilik göldeki balık populasyonlarının zarar görmesine neden olmuştur
Turizm
Akyatan gölünde turizm faaliyetleri yok denecek kadar azdır Sadece gölü denize bağlayan kanalın doğusunda tatil konutları inşaa edilmiştir
Tuzla Gölü civarında yazlık konutlar mevcut olup, turizm amaçlı tesislerin inşası için yoğun talepler sözkonusudur
Avcılık
Alanın tamamı Orman Bakanlığınca 1987 yılında Yaban Hayatı Koruma Sahası ilan edilerek avcılık yasaklanmıştır Ancak, denetimlerin yetersizliği nedeniyle sınırlı da olsa avcılık yapılmaktadır
KORUMA VE YÖNETİM
Gölün tamamını ve ağaçlandırma alanını kapsayan 11 244 hektarlık alan 1987 yılında Orman Bakanlığınca Yaban Hayatı Koruma Sahası ilan edilmiştir
1996 yılında Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ve Çevre Bakanlığı’nın işbirliğiyle deltadaki tüm doğal alanları kapsayacak şekilde hazırlanan çevre düzeni planında, sulak alan ekosistemi ve sistemle ilişkili habitatlar dikkate alınarak, mutlak koruma, ekolojik etkilenme ve tampon bölgeler belirlenmiş; her bir bölge için koruma ve kullanım esaslarını düzenleyen özel plan kararları geliştirilmiştir
Alan için geliştirilmiş bir yönetim planı mevcut değildir Değişik etkinlikler için farklı kuruluşların yetkili olması ve kuruluşlar arasında yeterli koordinasyon ve işbirliğinin olmayışı korumada sıkıntılara neden olmaktadır
Arin (Sodalı) Gölü
İli:Bitlis İlçe:Acil cevaz Yüzölçümü:1500 ha
Arin Gölü, Van Gölü’nün hemen güneyinde, Van Gölünden alçak bir sırtla ayrılan tuzlu sığ bir göldür Göle tatlı su sızıntısının olduğu kıyılarda küçük bataklıklar mevcuttur
Boz ördek, Macar ördeği ve dik kuyruk alanda üreyen en önemli türlerdir Üreme mevsimi sonrasında gölde dik kuyruk sayısı 750′ye ulaşmaktadır Bu türler Arin Gölü’nün uluslararası öneme sahip sulak alanlar içerisinde yer almasını sağlamaktadır
Koruma Statüsü:
Alanın herhangi bir koruma statüsü bulunmamaktadır
Sulak Alanın Kullanım Durumu:
Göl çevresinde yer alan bataklıklar ile otlaklarda hayvancılık yapılmaktadır
Göl çevresinde kuru hububat tarımı yapılmaktadır
Sulak Alanı Tehdit Eden Faktörler:
Avcılık:
Göl kenarında yerleşik olan köy ve kasaba halkının yanı sıra dışarıdan gelen avcılar tarafından gölde kaçak avcılık yapılmaktadır
Erozyon:
Göl çevresinde yer alan tarım alanlarında su ve rüzgar erozyonu problemi mevcuttur
Çözüm Önerileri:
Arin gölü çevresindeki tarım alanlarında ve otlaklarda erozyonla mücadele yöntemlerinin bir program dahilinde uygulanması gerekmektedir
Arin gölü çevresinde nesli tehlike altında olan türlerden toy’un ürediği avcılar tarafından belirtilmektedir Ancak bu konuda yapılmış bir araştırma bulunmamaktadır Bölgedeki toy habitatları araştırılarak avcılık eğitim programı uygulanmalıdır
Bafa Gölü
Koruma Statüsü: Göl 8 7 1994 tarihinde Tabiat Parkı ilan edilerek koruma altına alınmıştır
Coğrafi Koordinatları: 37o29’ Kuzey 27o28’ Doğu
Eskiden Ege Denizinin bir körfezi olan Latmos Körfezi’nin, Menderes Nehri’nin taşıdığı alüvyonlarla kapanması ve yaklaşık 300 km2 lik körfezin dolması sonucunda bugünkü Bafa Gölü meydana gelmiştir
İdari olarak Aydın ve Muğla İli sınırları içerisindedir
Göl alanı, ortalama su seviyesinde (2m kotunda) 6708 hektar olup, göl su seviyesi ve alanı mevsimlere ve yıllara göre değişiklik göstermektedir 1962-1990 rasat periyodunda; en yüksek seviye 1984 yılında 5 39 metre olarak, en düşük seviye ise 1990 tarihinde 0 15 metre olarak tespit edilmiştir Bu seviye kuzeydeki Serçin Gölü tamamen kurumuştur
Gölün beslenmesi, göl alanına düşen yağışlar, mevsimlik akarsular, kıyılardan çıkan pınarlar, dip kaynaklar ve Menderes nehri ile olan bağlantı kanayla olmaktadır
Kuzeyde ortalama derinliği 2 metre civarında olan gölün, orta kesimleri 21 metreye ulaşmaktadır Göl üzerinde antik kalıntıların bulunduğu 4 ada vardır
Ekolojik yönden bol gıdalı özellik arz eden gölün, güneybatı kesimlerinde saz toplulukları, kuzeybatı ucunda sazlarla birlikte ılgın, söğüt ve kındıra toplulukları bulunmaktadır
Menderes nehri ile göl arasında taşkın önleme seddesi yapılmadan önse 300 tonun üçerinde olan balık üretimi, su seviyesinin düşmesi, sazlıkların kuruması ve ekolojik dengenin bozulması sonucu önemli ölçüde azalmıştır
Gölde sazan, yayın, sarıbalık, kızılkanat ve kefal bulunmaktadır
Kuş varlığı yönünden de son derece zengin olan gölde, pek çok kuş türünün yanısıra, nesli tehlikede olan türlerden cüce karabatak ve deniz kartalı kuluçkaya yatmakta ve kış mevsiminde de yüzbinlerce ördek ve su kuşu tarafından beslenme ve barınma yeri olarak kullanılmaktadır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|