Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Tarım Tarihinin Yeri ve Önemi

Eski 11-07-2010   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Tarım Tarihinin Yeri ve Önemi



Topraktaki demirli bileşiklerin oksitlenmesi sonucu oluşan kırmız al ferrik oksit ta o zaman fark edilmiş olmalı ki fırınlama teknikleri geliştirilmiştir Topraktaki organik madde ve metallerin farklı renk özelliği öğrenildiği için çömleklerin güzelleştirilmesi için öğrenilen bilgi kullanılmıştır Farklı renklerdeki topraklarda farklı renklerde ve kalitede çömlek yapıldığının görülmesi sonucu killerin faklılığı bilinci gelişmiştir

Farklı bitkisel yakıtlarda yapılan çömleklerin aldığı farklı renklerden çömlekler üretmişlerdir Demir içeriği yüksek kırmızı renkli killerin al renkli topraktan yapılmış çömleklerin üzerine sürülerek farklı renklerin oluşturulması o dönemde karmaşık bilgi birikiminin şekillenmesine yol açmıştır Ayrıca fırınlamada kullanılan bitkilerin N, S, K ve diğer besin elementleri içeriğinin farklı olması pişirilen killerin renklerinde yansımaktadır
Bu da dönemin bilginlerine ve sanatçılarına değişik renklerde kil tabletleri oluşturma fikri geliştirmiştir Sanatın Gelişmesinde Toprağın Önemi İnsanın evrim süresince alet geliştirmesi ve bu aletlerden faydalanarak kendisine barınak yapması, dil bilgisi gelişmediği için bazı önemli mesajları yumuşak malzeme üzerine kazıyarak sağlaması kanımca insanın toprak ile ilk tanışmasının işaretidir Neolitik toplum döneminde oluşan artı üretimin depolanması, geleceğe hazırlanması ilk defa sıcağa dayanan ve su tutabilen kapların önemini ortaya çıkarmıştır İlk çanak çömleğin Filistinli Natfiyan’lar tarafından yapıldığı bilinmektedir Küçük bir çamur parçasının yoğrulup şekil verilmesi ve onun üretimde kullanılması insan düşünüşünde ve yaratıcılığında önemli bir kilometre taşıdır İnsanın hamura şekil vermesi taşa veya kemiğe şekil vermekten daha kolaydı Taş ve kemik şekil ve nesnenin biçim ve boyutunun sınırından dolayı yine istenilen şekil verilemiyor olabilirdi Fakat kil çamuru istenilen şekle getirilerek kişiye sonsuz yaratma özgürlüğü veriyordu Çünkü çamur taş veya oduna göre işlemesi kolay bir malzeme
Ekstra enerji gerektirmiyor, ekipman gerektirmiyor Bu anlamda ilk insanın çamuru seçmesi biraz da tesadüften öteye bilinçli bir tercih gibi geliyor Çamurun kullanım özgürlüğü ve yaratıcılığa kazandırdığı yeni boyutu o dönemde kadınlar kullanıyorlardı Kadınların titiz ve temkinli yaklaşımları ilk sanatın boşluktan çok günlük kullanımındaki benzerleri taklit edilerek yapılmış olması yüksek bir olasılıktır Örneğin su kabağı şekli, kafa tası veya hasır sepeti şekli dikkate alınarak yapılmış olması olasıdır Çamura şekil vermek belki de insanın zekasının gelişmesinde önemli yer tutmaktadır Son yıllarda dahiler üzerinde yapılan araştırma, pratik yaparak en zor matematiksel problem çözmenin mümkün olduğu belirtilmektedir (Anahid Hazaryan, 2001) Ana okullarında ve çocuk geliştirme merkezlerinde çocuklara sentetik hamur verilerek yaratıcılıklarının geliştirilmesi sağlanmaktadır İlk insanın zamanının büyük çoğunluğunu çamurda geçirdiği düşünüldüğünde çamurun yaratıcılığa ne denli katkıda bulunduğu görülmektedir


Yaratılış teorisi hemen-hemen bütün dinlerde toprağa dayanması gelişen yıllarda etkisini farklı bir şekilde göstermektedir Çamura ruhun verilmiş olması inancı insanların hafızasında hep canlılığını sürdürmüştür Eskiden önemli insanların ikonaları yapılır, şekilleri yapılarak putlaştırılırdı Bir çok Firavun ve din bilgini putlaştırılarak ileride ruhun geleceği sanılmıştı Fakat bu konuda Müslümanlıkta insan resmi ve put yapımına karşı çıkar

Örneğin Hazretti Muhammet’in resmi yoktur Tabii bunun ilerleyen süreçlerinde İslam toplumunda resim ve diğer güzel sanatlar gelişmediği görülmektedir Kil Tabletleri ve Yazı Çıplak ayakla çamurda gezen ilk insanlar kuruyan çamurda kendi ayak izlerini görmesi veya çamur üzerinde oynarken veya bir sopa veya çöp ile şekil verdiği herhangi bir objenin çamur kuruyunca kendi çizdiği şekli göstermesi ile topraktan yararlanama fikri doğmuş oldu Daha önce de belirtildiği gibi çamurun yoğrulup şekillenerek çömlek yapılması ve sonra da fırınlanarak kırılmaz şekil bilgisinin kullanılması ile değer verdiği objelerin şekil olarak kil tabletlerine kazılması yazının başlangıcı olmuştur Yazı ilginçtir yine çanak çömleği MÖ 3000 yıllarında bulan Sümerler tarafından MÖ 2500 yıllarında kullanılmaya başlanmıştır



Mezopotamya’da Urak’ların ilk defa bazı sembolleri MÖ 3000 yıllarında kil tabletlerine kazdıkları görülmektedir Sümerlerin mutlu bir rastlantı ile yazı yazmak için kil kullandıklarından ve belgelerini fırınlayarak dayanıklı duruma getirdiklerinden, yazı tarihi Mezopotamya’da ilk yıllarından başlamak üzere son dönemlerine kadar devam etmektedir Yazının bu şekilde bulunması ve bilginin aktarımı ve kayda geçmesi yine Sümerlere ve Mezopotamyalılara has olan kent gelişiminin bu sürede hızlandığı ve kent yaşamını geliştirdiği görülmektedir Kil tabletleri üzerindeki en eski yazılı belgeler hesaplar ve sözcüklerden olması bir rastlantıdan çok gereksinimlerden kaynaklanan bir zorunluluk sonucu olabilir İnsanın bütün yaşam yolculuğunda daha iyi yaşam için verdiği savaşımda elde ettiği kazanımların temelinde insanın “insan” kendi yaratısı yanında doğal çevrenin verimli olması da önemli katkıda bulunmuştur Bu bağlamda, insan, varoluşuyla birlikte daha iyi koşullarda yaşayabilmek, kendisini doğadan gelebilecek tehlikelere karşı koruyabilmek için verimli bir doğal çevre arama ve yaşamını orada sürdürme gereğini duymuştur


Bu nedenledir ki sürekli verimli alanları, sulak alanları seçmiş ve buralarda kalmayı yeğlemiştir Bütün tarihi kaynaklar ve arkeolojik bulgular Anadolu ve Mezopotamya topraklarının Uygarlık Tarihinin başladığı günlerden bu yana hep verimli doğal çevre olarak bilinmektedir Bu nedenledir ki Yukarı Mezopotamya olarak bilinen ‘fertile Cracent” (verimli hilal) kavramı bu topraklar için kullanılmaktadır O zaman uygarlık veya UYGARLIKLAR, İNSANLA VERİMLİ BİR DOĞANIN ORTAK ÜRÜNÜDÜR denilebilir Bilimsel Yöntem Olarak Tarım Tarihi Kronolojisi Bilimsel Yöntem Bilgi üretimi; gözlem/deney, veri işleme, yorum ve modelleme aşamalarını içerir Bilimsel yöntemin en önemli özelliği kuşkuya yer vermesi ve sonuna kadar eleştiriye açık olmasıdır

Edinilen bilgi doğru mudur? Hangi koşullar altında doğrudur? gibi sorular bilimdeki yanlışların düzeltilmesinin sağlamaktadır Her bilimsel çalışmada öncelikle metodun çalışma sonuçlarının sağlıklı oluşması için belirlenmesi zorunlu olmalıdır Bitki Besleme Tarihi ve kronolojisi İnsanın iki ayağı üzerine geçmesi ve doğadan öğrendiklerinden etkilenmesi ve doğayı taklit etmesi ile başlayan sürecin bir sonucu olarak ekim dikim yapma zorunda olması ve bunun sonucu yerleşik hayata geçmesi yep yeni bir dönem oluşturmuştur İlk insanın ihtiyaç duyduğu toprak işleme aletleri uzun süre değişmemiş ve yakın geçmişe kadar devam etmiştir Halen Kızılderililerin Bolivya’da kullandığı karasaban ile Tevrat’a adı geçen Mısırlıların kullandığı saban aynı niteliktedir Dönemin bilgini Aristo bitkilerin beslenmesini humusa bağlı olduğunu açıklamıştı ve iki bin yıl bu bilgiler doğru kabul edildi Ancak 1840′lı yıllarda bir kimya profesörü olan Liebig beslenmenin mineral maddelere bağlı olduğunu açıklamasıyla konu yeni bir boyut kazanmıştır Bu görüş başlangıçta değer görmemiş ancak kimya bilimindeki gelişmeler N, P, K, S, O ve H’in bulunması ile bitkilerin minerallerle beslendiği ortaya çıkmıştır Kimya biliminin gelişmesi ki yakın çağda Avrupa’da kimya alanında kaydedilen gelişmeler gübrelerin oluşmasına katkıda bulunmuştur Bu da tarım biliminin diğer bilimlere bağlı olarak geliştiği anlamına gelmektedir Kimya bilimi yanında biyoloji biliminin gelişmesi bitki yetiştiriciliğinde önemli çığırlar açmıştır

Bütün bu gelişmeler son 200 yılda meydana gelmiştir Temel bilimlerin gelişmesi ve doğa yasalarının matematiksel modellerle ifade edilmesi ve bilgisayara uyarlanması çağımızda yepyeni bir çığır açmıştır Bitki ıslah çalışmaları uzun süre yapılmamıştır Her ne kadar insanlar 8000 yıldır buğdayı kültüre almışlarsa da buğday ıslahı ile ilgilenmediler Bu sürede bitkiler yalnızca kültüre alındı ve ekimi dikimi yapıldı
Ta ki Mendel genetik yasalarını açıklayana kadar Hayvan ıslahı için de benzer durum söz konusudur Gerçi Sümerler ve eski Mısırlar sulama kanalları e kemerler ile suyu kullanarak verim artışı sağlamışlar ve hayvan gübresi ile desteklendiği zaman verim arışını gözlemişlerdir Bitkilerin büyümesi göze çarpan bir doğa görünümüdür, bunun nedenleri ve koşulları çok eskiden beri düşünen insanları meşgul etmiştir Thomas Maltus ünlü eserinde yer yüzeyindeki doğal kaynaklarının geometrik olarak artan nüfusun besin ihtiyacını karşılayamayacağı ileri sürmekteydi 1840’ da 1 milyar kadar olan nüfus bugün 6 milyar ve yakın gelecekte 10 milyarı bulması beklenmektedir Dünyada daha fazla açılacak tarlanın olmaması, toprakların üretim kapasitelerinin sınırlı olması, o dönemde temel bilimler alanında gelişmiş ülkelerin bilim insanları tarıma daha fazla önem vermeye başladılar İnsanın tarım tarihindeki rolü belki birkaç aşamada incelenebilir; 1İnsanın Yerleşik Hayata geçişi ki bu ilk insan uygarlığı olan Tarım Devrimini yarattı Yukarıda işlendi 2Bitkilerin büyümesiyle ilgili spekülasyonlar (İlkçağdan Ortaçağın sonuna kadar) MÖ 3000 yılarında Çin imparatoru Huan hayvan gübresinin önemini fark etmiş ve önermiştir



Aristoteles (MÖ 350 cıvarında): humus teorisinin kurucusu: Bitkiler kökleri vasıtasıyla topraktan aldıkları humus maddeleriyle beslenirler Bitkiler fizyolojik ömürlerini tamamladıktan sonra tekrar humusa dönüşürler ve bu döngü ebediyen devam eder diyordu Aristo MÖ 3 yy bitkilerin temel öğesinin toprak olduğunu belirterek toprağın önemini vurgulumaktaydı MÖ 200 de Romalı Cato; 1 toprak işlemeyi, 2 Yeşil gübreleme, 3 Bitki Rotasyonu, 4 Kireç uygulaması, 5 Hayvan gübresi uygulaması, 6 Baklagil yetiştiriciliğinin önemini vurgulamaktadır 3 Büyümenin prensiplerinin aranması (1500-1750) Bitkilerin büyümesi için hangi besin elementinin en belirleyici olduğu sorusuna cevap aramak için yapılan denemeler çoğu zaman yanlış ve eksik hipotezlerle sonuçlanmışlardır; ancak bazen de doğru başlangıçlara da götürmüştür, fakat bunlar da etkisiz kalmışlardır Çünkü sonuçları doğru yorumlayacak kimyasal bilgi eksikti Palissy (1563): Belirleyici olan bitkilerin aldığı ve sonra da kendisiyle beraber toprağa dönen tuzdur ifadesini kullanmıştır Van Helmont (1620): Aristo’nun bitkiyi oluşturan temel öğenin toprak değil su oluğunu belirten görüşleri bilim çevrelerince konuşulmaya başlandı Van Helmont, bitki su alır ve bununla biyomas üretir tezini isplamak için saksı denmeleri kurmaya başladı


Hipotezini saksıda söğüt dalının ağaç haline gelmesiyle sağladığı klasik denemesine dayandırmıştı; toprağa diktiği söğüt dalına sadece su vermiştir Buna göre de bitki sadece suya ihtiyaç duyuyordu Güneş enerjisi sayesinde su ve CO2 ile fotosentezin gerçekleştiği bilinmediği için o dönemde gelişme yanlış yorumlanmıştı Glauber (1656): büyümenin prensibinin nitrat olduğunu açıklamıştır Woodward (1699): Belirleyici olan topraksal maddelerdir, çünkü bulanık suyla sulanan bitkiler daha iyi büyürler




Heles (1727) Bitkilerin temel besin maddelerinin bir kısmının havadan aldıklarını gösteren deney sonuçlarını açıklayarak havanın bitki için önemini belirtti Tull (17319: O zamana kadarki görüşlerin özeti: Bitkiler belirli şekilde bir çok maddelere ihtiyaç gösterirler, bunlardan hangisinin en belirleyici besin maddesi olduğu bilinmemektedir Bu maddelere örnek: Su toprak, nitrat, hava vs 4Temel Kimyasal ve fizyolojik esasların açıklanması (1770-1810) Kimya alanındaki gelişmeler sonucunda 18 yüzyılın sonlarında bitkilerin gaz metabolizmaları keşfedildi Scheele (1770) ve Priestley (1775) Bitkiler CO2 çıkarırlar tezini iler sürer Ingen-Housz (1779) gaz metabolizmasında ışığın etkisi açıklandı, ancak ışıkta O2 üretilir savı ileri sürülür Senebier (1782) Işık yarımıyla CO2’nin indirgenmesi ilk defa doğru biçimde açıklandı De Saussure (1804): Fotosentezin kantitatif açıklanması Bitkiler CO2’i havadan alırlar, ayrıca su ve bazı toprak maddelerine ihtiyaç duyarlar Ancak bu yeni bilgiler ne bilim alanlarında ne de tarımda yankı bulmaz, tam aksine Aristo’nun humus teorisi geçerlidir ve yeni taraftar bulabilmektedir Örnek olarak Thaer (1809): Humus tek başına su dışında bitkiye besin sağlar


Tuzlar uyarıcı maddelerdir Berzelius (1838): Bitkilerin karbonu sadece humustan kaynaklanır ve yalnızca köklerle alırlar 5 Ziraat kimyasının kuruluşu (1825-1840) Jean Baptist Boussingault (1802-1887): Sorbon’da 1836-1839 yılları arasında teorisini gelişirdi İlk olarak besin maddeleriyle ilgili denemeler yaptı Carl Sprengel (1787-1859): Almanya Göttingen ve Braunschweig’da zirai kimya ile ilgili teorisini 1825-1835 yıllarında geliştirdi İlk olarak mineral madde teorisinin esaslarının yayınladı Justus von Liebig (1803-1873): Kimya profesörü, Almanya Giessende teorisini 1835-1840 ‘da geliştirdi 1840’da yayınladığı “Ziraat Kimyası: Kimyanın Ziraat ve fizyolojide uygulanması” adlı kitabıyla mineral madde teorisininin çıkış yapmasını sağladı Bitkilerde gaz metabolizmasının keşfinden sonra mineral maddelerin (tuzların) rollerinin açıklanması gerekliydi


Üç bilim adamı mineral madde teorisini geliştirerek humus teorisini çürüttüler
Liebig, Boussingault ve İngiliz Lawes Gilbert gibi araştırıcılar bu aşamdan sonra bitkilerin sağlıklı bir şekilde gelişmesi için toprağın neler içermesi gerekli yapı taşlarının neler olabileceği konusunda çalışmalara başladılar 6 Ziraat Kimyasının Gelişmesi (1840-1900): -Kum kültürü denemeleri -Su kültürü denemeleri -Bitkide mineral madde analizleri -Tarla denemeleri, saksı denemeleri geliştirildi 7 Bitki Beslemenin gelişmesi (1900’den bu yana) Bitki Besin Elementleri Kronolojisine bakıldığında Desaussure, 1804 ilk defa bitkiler analizi eder ve besin kültürü denemeleri yapar Sachs, 1860 yılında bitkilerin C, O, H, S, P, N, K, Mg, Ca’a gereksinim duyduğunu belirler Gris (1849) Demir eksikliğinin kloroza neden olduğunu belirtmiştir Ranlin 1869 yılında Çinkonun bitki tarafından gereksinim duyulduğunu açıkladı Bertrand (1897) Mn’a gereksinim duymasını 1922 yılında bilimsel olarak açıkladı Nakamurai (1903) Ispanağın demire gereksinim duyduğunu belirlemesi Mage (1914) Yüksek bitkilerin Zn’ya gereksinim duyduğunu belirledi 1923 yılında Bor’un bitkilere gerekli olduğu açıklandı Somme (1931-1932) Yüksek bitkilerin bakıra gereksinim duyduğunu buldu Arnon ve Stock, (1939) Molibdenin domates için zorunlu element olduğunu buldu Broyer, (1954) Klorun domates için zorunlu olduğunu belirlemiştir

Broyer ve ark, (1954) Klorun zorunlu besin elementi olduğu belirlendi Brown ve ark 1987’ de Nikelin zorunlu besin elementi olduğunu belirledi 81960’lı yıllarda Meksika’da CIMIT tarafından geliştirilen yeşil devrim 91980’li yıllardaki Biyoteknoloji devrimi Bütün bu kavramları insanın yaşam yolculuğu ile bütünleştirdiğimiz zaman Bilim tarihinde “tarım özelde de toprak tarihinin önemi nedir” diye akla bir soru gelmektedir Tarım tarihinin ne olduğunu anlamak için de tarihi ve uygarlıkları yaratan insanın geçmişine ilişkin bir takım soruların sorulması gerekiyor
Prof Dr İbrahim ORTAŞ

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla