Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Munzam Zarar: Munzam Zararın Tanımı, şartları Ve Sonuçları

Eski 09-20-2010   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Munzam Zarar: Munzam Zararın Tanımı, şartları Ve Sonuçları



2 TEMERRÜT

21 GİRİŞ


Türk hukukunda sözleşme özgürlüğü ilkesi esası geçerlidir Bu ilke dayanağını Anayasanın 48’nci ve Borçlar kanununun 19’uncu maddesinden almaktadır Anayasanın 48’inci maddesi ”Herkes dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahiptir” hükmü yanında Borçlar Kanununun 19’uncu maddesi de” Bir akdin mevzuu, kanunun gösterdiği hudut dairesinde serbestçe tayin olunabilir” demektedir Bu Anayasal hüküm ile hukuk düzeni bireylere istedikleri biçimde hukuki ilişkiler kurmak, değiştirmek ve ortadan kaldırmak ve sözleşmede istenilen hükümleri koyabilme hakkını tanımıştır

Kanunun kat'i surette emreylediği hukuki kaidelere veya kanuna muhalefet ahlâka (adaba) veya umumi intizama yahut şahsi hükümlere müteallik haklara mugayir bulunmadıkça, iki tarafın yaptıkları mukaveleler muteberdir Ancak bir akdin mevzuu gayri mümkün veya gayri muhik yahut ahlâka (adaba) mugayir olursa o akit batıldır Bu sınırlama dışında taraflar sözleşmeye istedikleri şartları vazedebilirler Tarafların yaptıkları sözleşmede belirledikleri şartlara uygun hareket etmeyen borçlunun bu tutumu karşısında alacaklının haklarının koruma altına alınacağı açıktır Bu koruma hiç şüphe yok ki paranın veya alacağın değerini korumaya dönüktür Temerrüt tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen zaman dolayısıyla enflasyonun etkisi, para değerinin düşmesi, alım gücünün azalmasıyla oluşan munzam zararının ödettirilmesi gerekecektir Bu bağlamda Temerrüt Faizine geçmiş günlerin faizi diyebiliriz Temerrüt Faizi ile ilgili hükümler kendi kanunu olan “3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine ilişkin Kanunda ” düzenlenmiştir


Temerrüt, hukuk dilinde "gecikme","direnme" gibi sözcüklerle de ifade edilmektedir Temerrütte borcun zamanında ifa edilmemesi, ifada gecikilmesi söz konusudur Borcun zamanında ifa edilmemesine neden olan kişi alacaklı ise alacaklının temerrüdü; ifanın borçlu tarafından ödenmesi, zamanında yerine getirilmeyip böylece borcun ihlaline yol açılması halinde borçlunun temerrüdü oluşur

Borçlar Kanunu’nun 104/1 ve 2 hükümleri uyarınca faizin niteliğinin belirlenmesi de önemlidir Zira, kapital faiz esası itibariyle bir paranın hukuki semere sağlamak amacıyla bırakılması sonucunda elde edilecek olan faizi ifade ederken, temerrüt faizi borçlunu borcunu zamanında ödememesi nedeniyle faiz ödeme yükümlülüğü altına girmesi halidir
Ayrıca bilinmesi gereken bir diğer noktada faizin uygulanış şekline ilişkindir Bu; a- Basit faiz b- Bileşik faiz olmak üzere 2 ye ayrılır

Basit faiz: Ana paraya belirli bir süre için belirli oranda uygulanması kararlaştırılan faizdir Temerrüt faizi ve diğer faizlere (TTK hükümleri saklı kalmak şartıyla) faiz yürütülmez Faiz alacağına faiz yürütülmeyeceği kuralı Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin 20091999 tarih ve 1999/4942-6876 sayılı kararında da belirtilmiştir

Bileşik Faiz: Faize faiz işletilmesi yani belirli dönemler sonunda işlemiş faizlerin anaparaya eklenerek üzerinden yeniden faiz işletilmesidir Bileşik faiz işlemesi az önce de belirttiğimiz gibi yasaktır ancak bu uygulamanın istisnasını teşkil eden hallerde vardır: Türk Ticaret Kanunu’nda belirtilen Cari Hesap Sözleşmeleri (Ticaret Kanunu m94/1 ve 88/5) ve Ticari Karz Akdi gibi hallerde bileşik faiz uygulanabilir


22 Alacaklının Temerrüdü


Bununla ilgili koşullar Borçlar Kanunu'nun BK 90 maddesinde düzenlenmiştir Bu konuda aranan koşullar şunlardır: Her şeyden önce borçlu tarafından borcun ifası, borç ilişkisinde öngörülen zamanda ve yerde gerçek ve eylemli (fiili) olarak, yani usulü dairesinde alacaklıya önerilmiş olmalıdır

İfanın gerçekleşmesi için alacaklının yapması gereken işler varsa ve alacaklının bu işleri savsaklaması nedeniyle borçlu edimini yerine getiremiyorsa, yine alacaklının temerrüdü söz konusu olur Örneğin, edime ilişkin bazı özelliklerin alıcı tarafında belirlenmesi gerekiyorsa ya da bir yapı yapılmasına ilişkin istisna sözleşmesinde inşaat ruhsatı alma yükümü alacaklıya aitse ve alacaklı bu işleri yerine getirmezse, yine sonuç olarak alacaklı temerrüde düşmüş olur

Bu koşulların dışında borcun ifasının "imkân dahilinde" bulunması da zorunludur Başka bir deyişle, ifanın imkânsızlığı alacaklının temerrüdünü engeller Ayrıca alacaklı kendisine sunulan edimi haklı bir neden olmaksızın reddetmiş bulunmalıdır Alacaklının temerrüdünün doğurduğu sonuçlar şöyle belirlenebilir:

Tevdi: Borçlu, alacaklının temerrüdü halinde, alacaklıya vereceği şeyi uygun bir yere tevdi ederek, sorumluluktan kurtulabilir Alacaklının borçlanılan şeyi nereye tevdi edeceğini ifa yerindeki yargıç tayin eder Yani borçlu, yargıca başvurarak tevdi yerinin tayinini ister Eğer verilecek şey ticari eşya niteliğindeyse, yargıç kararı olmaksızın da bunu bir ardiyeye tevdi edebilir Tevdi gerçekleştiğinde borçlu, şeyin hasara uğramasından ve tevdi giderlerinden sorumlu olmaz Borçlu tevdi ettiği şeyi geri alacak olursa, o zaman alacak bütün bağımlı haklarla birlikte, kesintiye uğramaksızın varolmaya devam eder

Satmak hakkı: Borcun konusunu oluşturan mal, özellikleri, niteliği gereği çok masraflı ise, borçlu önce alacaklıyı bu konuda uyararak ve uyarıdan (ihtardan) sonra satış için yargıçtan izin alarak söz konusu malı alenen sattırabilir Malın değeri belirliyse ve satış giderini kaldırmayacak ölçüde azsa, o takdirde açık artırma, hatta ihtar bile yapılmaksızın satış mümkündür Borçlu satım bedelini tevdi ederek borcundan kurtulabilir

Sözleşmeden dönme: Edimin konusu bir yapma borcu ise, bu takdirde tevdi olanağı bulunmadığından, borçlu sözleşmeden dönebilir (akdi feshedebilir) Sözleşmeden dönme halinde, BK'nın 106-108 maddeleri arasında düzenlenen borçlunun temerrüdü ile ilgili hükümler burada da örnekseme yoluyla uygulanır

Bu temel sonuçların dışında, alacaklının temerrüdü halinde aşağıdaki hükümler de meydana gelir: Alacaklı temerrüde düştüğü andan itibaren, mal borçlunun kusuru olmadan hasara uğrar ya da telef olursa, bundan doğan zarara alacaklı katlanır Temerrüt tarihinden itibaren, edim için borçlunun yapacağı giderler, özellikle şeyin korunma giderleri alacaklıya ait olur Eğer alacaklıya ifa öneren borçlu, daha önce borçlu temerrüdüne düşmüş bulunmaktaysa, bu öneriyle birlikte temerrütten kurtulur ve temerrüt tarihinden itibaren temerrüt faizi işlemez

İfa, alacaklının reddi gerçekleşmeden de imkânsız hale gelebilir Buna göre:

İfa alacaklının şahsına bağlı bir sebeble ona önerilmezse, Borçlu, alacaklının şahsını bilemiyorsa, borçlu alacaklının temerrüdünde tanınan tevdi ve sözleşmeden önme olanaklarından yararlanabilir

Bu hallere örnek olarak, alacaklının gaip olması, temyiz kudretini yitirmiş bulunması ve kendisine bir kanuni temsilci atanmamış bulunması, alacaklının ölmesi üzerine gerçek mirasçının çekişmelere meydan vermesi, birden fazla kişinin gerçek alacaklı olduklarını iddia etmeleri gibi olaylar verilebilir

23 Borçlunun Temerrüdü


Borçlu, borcun konusunu oluşturan edimi borç ilişkisinde öngörülen zamanda yerine getirmediği takdirde temerrüde (gecikmeye) düşer Bu duruma borçlunun temerrüdü (gecikmesi, direnmesi) denir; geciken borçluya da "mütemerrit borçlu" adı verilir Hukuki anlamıyla temerrüt ise, Henüz ifası olmayan muaccel bir borcun borçlusu tarafından gereken zamanda yerine getirilmemesidir

Temerrüt faizinin ödenmesinin kusura bağlı değildir

Borçlar Kanunu, tam iki taraflı sözleşmelerde alacaklıya daha geniş haklar vermiş ve borçlunun durumunu daha da ağırlaştırmıştır Genel olarak alacaklı aynen ifa ve gecikmeden doğan zararın tazmini ve para borçlarında ayrıca temerrüt faizi isteyebilirken, tam iki taraflı sözleşmelerde ek bazı haklara sahip kılınmaktadır (BK m 106-108)

Alım, satım, hizmet, kira, istisna gibi tam iki taraflı bir sözleşmede, temerrüt olayının gerçekleşmesinden sonra, alacaklının, ek olanaklardan yararlanabilmesi için borçluya borcunu ifa için bir süre (mehil) vermesi gerekir Mehil uygun olmalıdır Uygunluk her somut olayın özelliklerine göre ayrı ayrı değerlendirilmelidir

Temerrüt için borcun muaccel olması ve ihtar yapılması gerekmektedir

Alacaklının edayı talep ve bu maksat ile borçluyu dava edebilecek vaziyette olması, onu edaya talep edebilmesine kanuni ve akdi bir engel bulunmaması halinde borcun muaccel hale geldiği kabul edilir

24 Temerrüdün Şartları:
241 Borç Belli Bir Miktar Paradan İbaret Olmalıdır


Faiz alacağının doğması için para alacağının bulunması gerekir Alacak aslı olmadan faiz alacağı oluşmaz Ayrıca, faize faiz uygulanmayacağı prensibi de mevcuttur Bu halde faiz için temerrüt durumu gerçekleştirilemez Ancak, dava konusu edilen alacak, kural olarak bir ana para alacağı haline geldiği için artık ilamdan sonra bu tutar üzerinden de faiz işletilebilir

Konuyla İlgili İçtihat :

İcra takibinin dayanağı Dörtyol İş Mahkemesi’nin 21111995 günlü ve 295/499 sayılı ilamıdır İlam içeriği incelendiğinde kıdem tazminatının geç ödenmesi sebebi ile sadece 22324525 TL faiz alacağının davalıdan tahsiline hükmedildiği görülmektedir BKnun 104 maddesinde faiz alacağının tediyesinden temerrüt eden borçlunun bunlar için geçmiş günler faizini ancak icraya veya mahkemeye müracaat gününden itibaren tediyeye mecbur olduğu, bunun aksine devir alan her şartın cezai şart hakkındaki hükümlere tevfikan takdir olunacağı, geçmiş günler faizinin tediyesinde temerrüt sebebi ile faiz yürütülemeyeceği belirtilmiştir Faize faiz yürütülemeyeceği esası Dairemizin de süreklilik kazanan bir uygulamasıdır Ne var ki, dava konusu edilen alacak bir ana para (kapital) alacağına dönüşmüştür Bu durumda, bu bedele faiz uygulanması BKnun 104/son fıkrasına aykırılık teşkil etmez Dayanak ilamda, faizin başlangıcı belirtilmediğine göre, 21111995 karar tarihinden itibaren % 30 oranında faiz istenmesinde yasaya aykırı bir yön görülmemiştir Merciin aksine görüşünde isabet yoktur


242 Borç Vadesinde Ödenmemiş olmalı


Para borçlusunun temerrüdünden bahsedilmek için borcun muaccel olması gerekir Bunu niçin para alacaklısının edayı talep ve dava etme hakkına sahip olması gerekir Şayet borçlu bir ecelden istifade ediyorsa veya para borcu taliki bir şarta bağlı ise veya aidiyeti ihtilaflı ise temerrüt söz konusu olmaz Alacaklının temerrüdü halinde de temerrütten bahsedilmez


243 Temerrüde Düşürme


Vade belirtilmemiş temerrüde düşürülmesi gerekmektedir Çünkü: Temerrüt faizinin başlangıç tarihi bu temerrüde düşürme tarihidir

2431 Akitte Vade Gösterilmemişse Vadenin Tespiti Yöntemi:

Akitte vadenin nasıl tayin edileceği gösterilmemiş ve bu hususun kanun adete göre tayini mümkün değilse, dürüstlük kuralına göre boşluğun doldurulması gerekir Muaccel borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile temerrüde düştüğünden ve daha önce temerrüt ihtarı olmadığından faizin takip tarihinden başlaması gerekir

2432 Temerrüt İhtarına Gerek Olan Durumlar:

Vadesiz Borçlarda ve vadenin belirsiz biçimde tayin edildiği hallerde ihtara gerek vardır
Borçlunu temerrüdü için usulüne uygun ihtar,ihbar yapılmalıdır Böyle bir ihtar veya ihbar yoksa dava veya takip bu konuda temerrüt ihtarı sayılır

Vadesiz borçlarda ve vadenin belirsiz biçimde tayin edildiği hallerde borçlu sözleşmenin kurulduğu anda borcunu ödemesi gereken günü belirleyebilecek durumda olmadığından ihtar gereklidir Örnek olarak: Yurt dışından mal getiren bir şirketin gümrük işlemleri biter bitmez borcumu ödeyeceğim tarzındaki bir ifadesi borcun vadesinin belirlenmesi açısından belirsiz biçimli olarak kabul edilir ve (iş ticari bir iş niteliğinde olmasaydı bile) ihtar gereklidir

Muaccel borcun borçlusu alacaklını ihtarı ile temerrüde düşer ve mütemerrit olur:

Konuyla İlgili İçtihat :


Takip yapan, sermaye artırımı için ortak olduğu şirkete ödediği parayı sermaye artırımı gerçekleşmediği için geri istemekte ve paranın yatırıldığı tarih olan 3181988 tarihinden itibaren faiz talep etmektedir Borçlu şirket asıl alacağı kabul etmekle beraber paranın iadesi konusunda takip yapanla bir sözleşme bulunmadığını temerrüde de düşürülmediklerini, temerrüt faizi istenemeyeceğini ileri sürerek itiraz etmiştir BKnun 101 maddesine göre muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur Alacaklının borçluya 5111990 tarihinde gönderdiği ihtarname 8111990 tarihinde tebliğ edilmiştir Alacaklı, ancak bu tarihten itibaren temerrüt faizi isteyebilir Paranın şirkete tevdii edildiği tarihten itibaren faiz istenebileceğine ilişkin mercii kararında isabet yoktur


İhtarın şekli: Borçlar Kanunu ihtarın şekli hakkında bir şekil belirlememiştir İhtar sözle veya iradeyi açığa vuran davranışlarla zımni olarak da yapılabilir Ancak bu hal uygulamada ispat açısından sorun yaratır Yapılan ihtar ile borcun ödenmesi için münasip bir mehil verilmesi gerekir Özel bir hal olarak, tacirler için temerrüde düşürmek amacıyla yapılan ihtarın yazılı şekilde ve noter, iadeli taahhütlü veya telgraf aracılığıyla yapılması gereklidir Söz konusu gereklilik Ticaret Kanunu m 20/III ‘ten doğmaktadır

2433 Temerrüt için İhtara gerek olmayan haller:


Borcun ifa günün tafralarca belirlenmiş veya belirlenebilir bir tarzda düzenlenmiş ise ihbar gerekmez Ancak ecel kanundan veya hakimce tayin edilmişse ihtara gerek vardır

Borcun ifa gününün tayini mukavele ile taraflardan birine bırakılmışsa, bu kişinin ihbarı ile ifa günü belirlenir ve bu ifa gününden sonra tekrar ihtara gerek kalmadan borçlu temerrüde düşer

İhtar gereği sözleşmeyle veya kanun hükmü ile ortadan kaldırılmışsa, ihtara gerek yoktur
Ayrıca borçlunu borcunu ödemeyeceğini açıkça belirtmesi veya somut olaydan ihtarın faydasız kalacağının anlaşılması halinde de ihtara gerek yoktur Kanundan Doğan Para Borçlarının Ödenmesi Halinde İhtara Gerek Yoktur

Ayrıca ticari işlemlerde teslim için belirli bir süre kararlaştırılmış ve satıcı bu sürede teslimde bulunmamışsa bu süreni sonunda borç muaccel olacağından ihtara gerek yoktur

Haksız fiil halinde de ihtara gerek yoktur Y 131 HD 3111989 1989/2099-9131


2434 Mehile karşın ifanın borçlu tarafından yerine getirilmediği durumlarda alacaklının sahip bulunduğu yetkiler şunlardır:

24341 Alacaklı, aynen ifa ve gecikme tazminatını, tüm temerrüt hallerinde olduğu gibi isteyebilir

24342 Alacaklı, ifadan vazgeçtiğini mehil bittiğinde derhal borçluya bildirerek, ifa etmemeden doğan zararın giderilmesini isteyebilir Buna alacaklının "ifa çıkarı (menfaati)" denir ve bu olasılıkta borç ilişkisi varlığını sürdürür Bu bildirim, mehil tayini ile ilgili ihbar ile birlikte de yapılabilir

24343 Alacaklı, mehil sonunda sözleşmeden dönebilir ve sözleşmeye duyduğu güven nedeniyle uğradığı zararı (menfi zararı) talep edebilir (BK m 108/II) Dönme yerine yasa ve uygulama "fesih" terimine ağırlık vermektedir Dönme (fesih) beyanı ile birlikte borç ilikisi ortadan kalktığından, taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme kurallarına göre iade ile yükümlüdür (BK m108/I)

24344 BK'nın 106-108 maddelerinde yer alan hükümler, bu konuda özel hükümler öngörülmemişse uygulama alanı bulacaktır Örneğin satım sözleşmesinde, malı teslim etmiş olan satıcının, semeni (satış bedelini) tediyede temerrüde düşen alıcıya karşı bu hakkını ayrıca saklı tutmamışsa, sözleşmeden dönemeyeceği örgörülmüştür (BK mü 211/III)

Kısmi temerrüt durumunda ise, BK'nın 106-108, maddeleri hükümleri sadece gecikmeli bölüm için uygulama alanı bulabilecekir Bu husus, Türk Ticaret Kanunu'nun 25/I maddesinden anlaşılmaktadır


25 TEMERRÜT FAİZİ

Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtariyle mütemerrit olur (BK Md101) Borçlar Kanunu, borçlunun borcunu ifada temerrüde düşmesi dolayısıyla alacaklının doğabilecek zararlarını güvence altına almıştır Aynı kanunun 103’üncü maddesinde bir miktar paranın tediyesinden temerrüt eden borçluyu temerrüt faizi ödemeyi mecbur kılmıştır

Alacaklının zararını ödettirilmesini amaçlayan Temerrüt faizinin hesabında uygulayıcılar sıkça yanılgılara düşmüş ve tereddüdler oluşmuştur Bu belirsizlik Bütçe Kanunları ile açıklığa kavuşturulmaya çalışılmışsa da ihtilaf giderilememiştir 4833 sayılı 2003 Mali Yılı Bütçe Kanununun 50/t maddesinde” ilgili kanununda düzenleme yapılıncaya kadar, 04121984 tarihli ve 3095 sayılı Kanunun 1 inci maddesindeki kanuni faiz oranı, aylık % 2,5 (Yıllık%30) olarak uygulanır” ve 5027 sayılı 2004 Mali Yılı Bütçe Kanununun 49/o maddesinde “İlgili kanununda düzenleme yapılıncaya kadar, 04121984 tarihli ve 3095 sayılı Kanunun 1 inci maddesindeki kanuni faiz oranı, aylık % 1,25 (Yıllık % 15) olarak uygulanır” şeklinde hükümler yer almıştır Bu hükümler ile belirlenen kanuni faizlerin, yasal faiz ve temerrüt faizi için uygulanacağı hususu kabul görmüş ve uygulama buna göre yön almıştır Ancak 2003 yılı bütçe kanununda yer alan faiz oranına ilişkin hüküm anayasa mahkemesi'nin 22012004 gün ve 2003/41 E, 2004/4 K sayılı kararı ile iptal edilerek 08122004 gün ve 25664 S Resmi Gazetede yayımlanmıştır Bu çerçevede bu konu ile ilgili olarak Yargıtay 12 HDnin 05072004 gün ve 13778-1777 sayılı kararında da açıklandığı üzere; 4833 sayılı 2003 Mali Yılı Bütçe Kanunu 50/t maddesi ile 5027 sayılı 2004 Mali Yılı Bütçe Kanunu 49/o maddesindeki faiz oranları genel bütçeye dahil dairelerle, katma bütçeli idarelerin ilama bağlı borçları için uygulanabileceğinden, bütçe kanunlarındaki faiz oranlarının yasal faiz ve temerrrüt faizi olarak uygulanamayacağı" hüküm altına alınmıştır Yargıtay 12 Hukuk Dairesinin anılan ve süregelen kararları doğrultusunda, 3095 sayılı yasanın 4489 sayılı yasa ile değişik 2 maddesine göre, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadığı sürece, geçmiş günler için Yasanın 1 maddesinde belirlenen orana göre temerrüt faizi ödenmesi zorunluluğu belirtilmiş ve belirsizlik ortadan kaldırılmıştır

3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine ilişkin Kanunun 1’nci maddesi, 21042005 tarih ve 5335 sayılı kanunun 14’üncü maddesi ile değişikliğe uğramış ve yeniden düzenlenmiştir Buna göre ilgili kanunun 1’nci maddesi“ Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanununa göre faiz ödenmesi gereken hallerde, miktarı sözleşme ile tespit edilmemişse bu ödeme yıllık yüzde oniki oranı üzerinden yapılır” hükmü mevcuttur Bakanlar Kurulu, bu oranı aylık olarak belirlemeye, yüzde onuna kadar indirmeye veya bir katına kadar artırmaya yetkilidir

Bu yapılan düzenleme ile kanun koyucu temerrüt faizinde maktu bir oran belirleme yoluna gitmiştir Burada dikkat edilmesi gereken husus tarafların sözleşmede herhangi bir oran belirlemeleri halinde bu oranın geçerli olacağı, sözleşmede oran belli edilmeyen durumlarda ise yasal oranın dikkate alınacağı anlaşılmalıdır Bu durum 3095 sayılı kanunun 2’nci maddesinde hüküm altına alınmıştır Buna göre, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1’inci maddede belirlenen orana göre temerrüt faizi ödemeye mecbur kılınmıştır Maddenin devamında ise ”Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının önceki yılın 31 Aralık günü kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranı, yukarıda açıklanan miktardan fazla ise, arada sözleşme olmasa bile ticari işlerde temerrüt faizi bu oran üzerinden istenebilir

Söz konusu avans faiz oranı, 30 Haziran günü önceki yılın 31 Aralık günü uygulanan avans faiz oranından beş puan veya daha çok farklı ise yılın ikinci yarısında bu oran geçerli olur” demek suretiyle alacaklı lehine düzenleme yapmaktadır Bu düzenlemeye göre TC Merkez Bankasının belirlediği Reeskont faiz oranı Temerrüt faiz oranından fazla ise bu faiz oranı istenebilecektir Bu düzenlemelerin yanında aynı zamanda Temerrüt faizi miktarının sözleşmede kararlaştırılmamış olduğu hallerde, akdi faiz miktarı yukarıdaki fıkralarda öngörülen miktarın üstünde ise, temerrüt faizi, akdi faiz miktarından az olmayacaktır Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere TC Merkez bankasınca belirlenen Reeskont Faiz oranı Temerrüt Faizinden büyük olması halinde bu oran dikkate alınabilecektir Bu kıyaslamada dikkate alınacak TC Merkez Bankası Reeskont Faiz oranları aşağıdaki gibidir


251 TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASINCA UYGULANAN REESKONT FAİZ ORANLARI


KANUNİ FAİZ VE TEMERRÜT FAİZ ORANLARI

3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanuna göre yıllar itibarıyla uygulanması gereken kanuni faiz ve temerrüt faizi oranları:
(Önemli not: Temerrüt faizi miktarının sözleşme ile kararlaştırılmamış olduğu hallerde, akdi faiz miktarı aşağıda belirtilen oranların üstünde ise temerrüt faizi, akdi faiz miktarından az olamaz ) Yıllık %
11/1/2006 tarihinden itibaren :
11Kanuni faiz oranı sözleşme ile tespit edilmemişse, (19/12/2005 tarihli ve 2005/9831 sayılı BKK ile) 9
12Temerrüt faiz oranı
121Sözleşme ile tespit edilmemişse (19/12/2005 tarihli ve 2005/9831 sayılı BKK ile) 9
122Ticari işlerde (20/12/2005 tarihli Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tebliği ile) 25
21/7/2005-31/12/2005 dönemi için:
21Kanuni faiz oranı sözleşme ile tespit edilmemişse, (3095 sayılı Kanunun 5335 sayılı Kanun ile değişik 1 inci maddesine göre) 12
22Temerrüt faiz oranı,
221Sözleşme ile tespit edilmemişse (3095 sayılı Kanunun 5335 sayılı Kanun ile değişik 1 inci maddesine göre) 12
222Ticari işlerde (25/5/2005 tarihli Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tebliği ile) 30
31/5/2005-30/6/2005 dönemi için:
31Kanuni faiz oranı sözleşme ile tespit edilmemişse (3095 sayılı Kanunun 5335 sayılı Kanun ile değişik 1 inci maddesine göre) 12
32Temerrüt faiz oranı
321Sözleşme ile tespit edilmemişse (3095 sayılı Kanunun 5335 sayılı Kanun ile değişik 1 inci maddesine göre) 12
322Ticari işlerde (15/6/2004 tarihli Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tebliği ile) 42
41/1/2005-30/4/2005 dönemi için:
41Kanuni faiz oranı sözleşme ile tespit edilmemişse (15/6/2004 tarihli Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tebliği ile) 38*
42Temerrüt faiz oranı
421Sözleşme ile tespit edilmemişse (15/6/2004 tarihli Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tebliği ile) 38*
422Ticari işlerde (15/6/2004 tarihli Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tebliği ile) 42
51/1/2004-31/12/2004 dönemi için:
51Kanuni faiz oranı sözleşme ile tespit edilmemişse (8/10/2003 tarihli Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tebliği ile) 43*
52Temerrüt faiz oranı
521Sözleşme ile tespit edilmemişse (8/10/2003 tarihli Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tebliği ile) 43*
522Ticari işlerde (8/10/2003 tarihli Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tebliği ile) 48
61/7/2003-31/12/2003 dönemi için:
61Kanuni faiz oranı sözleşme ile tespit edilmemişse (14/6/2003 tarihli Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tebliği ile) 50*
62Temerrüt faiz oranı
621Sözleşme ile tespit edilmemişse (14/6/2003 tarihli Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tebliği ile) 50*
622Ticari işlerde (14/6/2003 tarihli Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tebliği ile) 57
71/7/2002-30/6/2003 dönemi için:
71Kanuni faiz oranı sözleşme ile tespit edilmemişse (17/5/2002 tarihli Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tebliği ile) 55*
72Temerrüt faiz oranı;
721Sözleşme ile tespit edilmemişse (17/5/2002 tarihli Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tebliği ile) 55*
722Ticari işlerde (17/5/2002 tarihli Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tebliği ile) 64
81/1/2000-30/6/2002 dönemi için: (3095 sayılı Kanunun 4489 sayılı Kanun ile değişik 1 inci maddesine göre)
81Kanuni faiz oranı sözleşme ile tespit edilmemişse 60
82Temerrüt faiz oranı
821Sözleşme ile tespit edilmemişse 60
822Ticari işlerde 70
91/1/1998-31/12/1999 dönemi için:
(20/8/1997 tarihli ve 97-9807 sayılı BKK ile)
Kanuni faiz ve temerrüt faizi oranı 50
101/1/1998 tarihinden önceki dönemler için: (19/12/1984 tarihinde yürürlüğe giren 3095 sayılı Kanunun Geçici maddesine göre)
Kanuni faiz ve temerrüt faizi oranı 30
* Maliye Bakanlığı Baş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü'nün 6/9/2005 tarihli ve B070BHM0-4198/21277/31113 sayılı yazısı gereğince


252 Temerrüt Faizinin Hukuki Niteliği

İfa ile yükümlü bulunduğu para borcunu zamanında yerine getirmeyerek temerrüde düşen borçlu belirli esaslar çerçevesinde alacaklıya temerrüt faizi ödemek zorunda kalır Temerrüdün gerçekleşmesine bağlı olarak kendiliğinden oluşan bu yükümlülük, bir yandan varsa sözleşme şartlarına ve kanunu hükümlerine, diğer yandan da genel faiz kavramına has özelliklere göre şekillenir

Faiz, anaparaya ilişkin alacağın bir parçası olmayıp, ondan ayrı da talep edilebilir Bunla beraber, faiz kural olarak asıl alacağa bağımlı (feri) bir karakter arz eder
Temerrüt faizi niteliği gereği olarak bir kanuni faizdir Yani, sözleşme ile bir faiz şartı kararlaştırılmamış dahi olsa, bu faizin ödenmesi kanundan doğan bir sorumluluk niteliği taşır Ancak eğer faiz ödenmesi yükümlülüğü sözleşmede öngörüşmüşse akdi faiz söz konusu olur Faiz borcu akdi veya kanuni işlemlerden doğmakla birlikte miktarı belirlenmemişse, uygulanacak olan faiz oranı 3095 sayılı kanunun 1 maddesine göre belirlenir

Temerrüt faizinin amacı ve fonksiyonu:

Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği olarak kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince devam eden bir karşılık olması nedeniyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içerisindedir Borçlu kusuru olsun olmasın sonuçta borç alacaklıya zamanında ödenmemiş demektir Bu halde korunması gereken tafra alacaklıdır Zira, kimse kendi temerrüdünden bir takım çıkarlar elde edememeli ve ifade temerrüt suretiyle alacaklıya zarar vermemelidir Bu nedenle, alacaklıya zararın varlığını ve miktarını ve de borçlunun kusurunu ispat zorunda kalmaksızın temerrüt faizini talep edebilme imkanı tanımaktadır

Temerrüt faizi alacaklının uğradığı varsayılan zararın hiç değilse faiz oranı ölçüsünde zahmetsizce giderilmesi amacını güder Faiz yükümlülüğünün doğumu için borçlunun alıkoyduğu para miktarından bir yarar sağlaması şart olmadığı gibi, faizin bu yararların iadesi amacı taşıması da söz konusu değildir Zira, borçlu ispat yükümlülüğünde olmadığı kısımdan daha fazla miktarda zararının varlığını iddia ediyorsa, BK m 105 uyarınca, aşkın zararın varlığını ve miktarını ispat ederek, munzam zarar talep edebilir

2521 Niteliği

Öncelikle belirtmek gerekir ki, alacaklını temerrüt faizi talep edebilmesi için temerrüt sonucunda gerçekten bir zarar görmüş olması gerekli değildir Bu yüzden zararla temerrüt faizi arasında illiyet bağının ve zararın varlığı ile miktarın ispatı gibi bakımlardan yükümlülük mevcut değildir Burada kanun, temerrüt sebebiyle alacaklını herhalde bir zarara uğradığını varsaymaktadır Ayrıca borçluya bir karşı ispat hakkı verilerek gerçekte alacaklını zarara uğramadığı veya zararın faiz tutarından az olduğunu ispatlayarak faiz ödeme yükümlülüğünden kurtulması yolu da mevcut değildir

Borçlunun temerrütten sorumlu olabilmesi için kusurlu olması da şart değildir Böylece borçlu kendisine kusur atfedilemeyeceğini ileri sürerek temerrüt faizinden kurtulamaz
Türk Hukukunda Temerrüt Faizi

a- 3095 sayılı kanunundan önceki dönem

3095 sayılı kanunu yürürlüğe girinceye kadar taraflar temerrüt faizini serbestçe kararlaştırabiliyorlardı Temerrüt faizi oranı için bir anlaşmanın mevcut olmaması halinde ise BK m 103/1’e göre yıllık %5 oranında alacaklı faiz talep edebiliyordu Taraflar sözleşme ile daha düşük bir faiz oranı öngörmüş olsalar bile durum böyleydi Buna karşılık öngörülen faiz oranı %5’in üstünde kararlaştırılmışsa bu oran üzerinden temerrüt faizi hesap edilmesi istenebiliyordu Ticari işler içinse temerrüt faizi TK M9/2’ye göre yıllık %10 olarak belirlenmişti

b- 3095 sayılı kanunun kabulünden sonraki dönem

3095 sayılı kanunun temerrüt faizi kenar başlığını taşıyan 2 maddesi genel olarak borçlunu temerrüt faizini ödeme yükümlülüğüne ilişkin esasları düzenlemektedir Maddede gerek oran gerekse ticari iş adi iş ayrımı yapılmamıştır Hem ticari işler hem de ticari olmayan işler için birinci madde hükmünde yer alan oranda temerrüt faizi işletileceği belirtilmektedir Taraflar sözleşme serbestisi çerçevesinde daha düşük veya daha yüksek bir oranda temerrüt faizi kararlaştırabilirler Bu takdirde ödenecek olan temerrüt faizi oranı da buna göre belirlenir



c- Temerrüt Faizini Talep Hakkı:

Alacaklını temerrüt faizine yönelik hakkının kapsamını 3 esaslı unsur oluşturur: 1- asıl borcun miktarı 2- temerrüdün devam eden süresi ve 3- bu sürede uygulanacak olan faiz miktarı

Temerrüdün işlemeye başlanacağı an yukarıda da izah ettiğim üzere boşlunun temerrüde düşmesi için ihtarın yapılıp münasip süre verildikten sonraki takip eden ilk gün veya ihtara gerek olmayan hallerde de belirlenen sürenden sonra takip eden ilk günden itibaren başlar
Temerrüt faizi asıl alacağa ilişkin dava veya takip çerçevesinde istenebileceği gibi asıl alacaktan bağımsız olarak ayrı bir dava veya takibe de konu olabilir Temerrüt faizi asıl davadan ayrı olarak talep edilebileceği gibi bu hakkın asıl alacak davasında saklı tutulmasına da gerek yoktur Ancak temerrüt faizi niteliği itibariyle feri bir hak olduğundan asıl borcun sona ermesini sağlayacak her türlü durum temerrüt faizinin de sona ermesine neden olacaktır Ancak BK m 113/2’de getirilen bir düzenleme ile alacaklı işlemiş bulunan faizleri talep hakkını saklı etmemişse veya bu hal olayın şartlarından anlaşılamıyorsa, bu faiz de artık istenemeyecektir Şu halde, alacaklı işlemiş temerrüt faizlerine ilişkin hakkını saklı tuttuğunu asıl borç sona erinceye kadar beyan etmiş bulunuyorsa, asıl borç sona erse dahi temerrüt faizinin talep edilmesi mümkün olur

2522 Zamanaşımı:

BK m 125 gereğince 10 yıllık zaman aşımına tabidir Ancak BK m 131 gereğince asıl alacağın zamanaşımına uğraması halinde faiz ve diğer feri alacaklar da zaman aşımına uğramış sayılır Asıl alacağın 10 yıldan uzun süre bir zamanaşımı süresine tabi olması halinde temerrüt faizinin zamanaşımı yine 10 yıl olacaktır

3 SONUÇ:


Nitelikleri bakımından yukarıda açıklanan şekilde bulunan temerrüt faizi ve munzan zarar, esas bakımından birbirinin devamı anlamına gelebilecek niteliktedir Zira, munzam zararın ilk şartı borçlunun temerrüde düşmesi ve munzan zararı belirlemenin de ilk yolu borçlunun temerrüt faizi ile karşılanmayan bir zararının bulunmasıdır Böylece temerrüt faizinin devamındaki zararın giderilmesi için munzam zarar vardır ve ilişki de açıkladığım şekilde sıkıdır

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla