Konu
:
Hz. Hatice'nin (r.a) Kısaca Hayatı
Yalnız Mesajı Göster
Cevap : Hz. Hatice'nin (r.a) Kısaca Hayatı
11-20-2009
#
3
b@ron
Cevap : Hz. Hatice'nin (r.a) Kısaca Hayatı
RESULLAH'IN EN KÜÇÜK KIZI KİMDİR?
Cürcânî diyor ki: "Benim yanımda sahih olan görüş şudur ki Rukayye Resulullah'ın en küçük kızı idi; hatta Fâtıma'dan (a
s) da küçüktü
"
Bazıları ise Ümm-ü Külsüm'ün hepsinden küçük olduğunu söylemişlerdir
Ebu Ömer de şöyle demiştir: "Fâtıma ve bacısı Ümm-ü Külsüm
Resullah'ın en küçük kızlarıdır; ancak bu ikisinden hangisinin daha küçük olduğunda ihtilaf edilmiştir
İbn-i Serrâc demiştir ki: "Ben Ubeydullah-il Haşimi'nin şöyle dediğini duydum: "Fâtıma
Resulullah kırk bir yaşındayken dünyaya gelmiştir
"
El-İstiâb kitabında bu rivâyete "Rukayye'nin Fâtıma'dan daha küçük olduğu söylenmiştir" cümlesi de ilave edilmiştir
Bazıları ise Hz
Fâtıma'nın
kızların en küçükleri olduğunu ileri sürmüş ve bu görüşü sahih bilmişlerdir
Her halükârda eğer biz Rukayye ve Ümm-ü Külsüm'ün Hz
Fâtıma'dan küçük olduğunu kabul edersek
sonuca varabilmemiz için bu sefer Hz
Fatıma'nın doğum tarihine bakmamız gerekecek
Yine kaynaklara baktığımızda
bazıları Hz
Fâtıma'nın bi'setten önce
bazıları bi'set yılında
bazıları Resulullah kırk bir yaşında iken
bazıları ise bi'setin ikinci yılında
doğduğunu iddia etmişlerdir
Biz ise sonradan vereceğimiz delillere dayanarak Hz
Fâtıma'nın bi'setin beşinci yılında dünyaya geldiğine inanıyoruz
Şimdi bu görüşlerin hangisini alırsanız alın
bi'setten biraz önce veya bi'setten sonra dünyaya gelen Hz
Fâtıma'dan daha küçük kızların Ebu Leheb'in iki oğluyla evlenmeleri
boşandıktan sonra da Rukayye'nin Osman b
Affân ile evlenip bi'setin 5
yılında Habeşistan'a hicret ederken yolda çocuk düşürmesi makul bir ihtimal olabilir mi?!
Şimdi Hz
Fâtıma'nın bi'setin 5
yılında dünyaya geldiğini gösteren delillerimizi vermeye çalışalım:
Bizimle aynı görüşü (hicretin 5
yılında doğduğunu) paylaştıklarını açıkça ortaya koyanların
yanı sıra şu delilleri zikredebiliriz:
a)-Hatırlayacağınız gibi bahsimizin başlarında bir çok râvi ve tarihçiden
nakletmiştik ki
Resulullah'ın bütün çocuklarının (bazıları sadece Abd-u Menaf'ı istisna etmişti) bi'setten sonra dünyaya geldiklerini ileri sürmüşlerdi
Bu da Hz
Fâtıma'nın bi'setten sonra dünyaya geldiğini gösteriyor
b)-Çeşitli mezheplere mensup hadisçi ve tarihçilerin naklettiği bir çok rivâyete göre Hz
Fâtıma'nın nütfesi
Cebrail'in (a
s) miraç gecesinde Resulullah'a (s
a
a) cennetten getirdiği meyveden bağlanmıştır
Miraç olayı ise en doğru görüşe göre bi'setin ikinci veya üçüncü yılında gerçekleşmiştir
Bu rivâyetler
Sa'd b
Vakkas
Ümm-ül Mu'minin Âişe
Ömer b
Hattâb
Sa'd b
Mâlik ve diğer bazı meşhur şahsiyetlerden
aynı şekilde İmam Cafer-i Sâdık'tan nakledilmiştir
Bu rivâyetlerin bazısı üzerinde tartışılabilir belki; ancak bunlardan bir çoğu tartışma götürmez derecede sahihtirler
Zikrettiğimiz kaynaklara başvurup dikkat eden herkes bunu görebilir
c)-Yine Hz
Fâtıma'nın bi'setten sonra dünyaya geldiğini gösteren bir diğer delil şudur ki
önceden de değindiğimiz gibi
Hz
Hatice Resulullah ile evlendikten sonra Kureyş kadınları onu kınamış ve ona küsmüşlerdi
Sonradan Hz
Hatice Hz
Fâtıma'ya hamile kalınca
henüz annesinin karnındayken onunla konuşuyor ve ona teselli veriyordu
Hz
Hatice bunu Peygamber'den saklıyordu
Bir gün Resulullah (s
a
a) içeri girdiğinde Hatice'nin (karnındaki bebeği) Fâtımay'la konuştuğunu gördü ve "Ey Hatice kiminle konuşuyorsun?" diye sordu
Hatice "Karnımdaki bebekle; o benimle konuşuyor ve beni yalnızlıktan çıkarıyor" dedi
Bunun üzerine
Resulü şöyle buyurdu: "Ey Hatice
işte Cebrail bana onun kız çocuğu olduğunu haber veriyor
"
Bu hadisten anlaşılan şu ki
Hz
Hatice'nin Hz
Fâtıma'ya hamile kalması
Hz
Resulullah'ın Cebrail (a
s) ile görüştüğü sıralarda gerçekleşmiştir; bu ise Resulullah peygamberliğe seçildikten sonra başlamıştır
Yine aynı hadis bu hamileliğin bi'setten kaç yıl sonra gerçekleştiğini gösteriyor; zira rivâyetten bu hamileliğin Kureyş'in Resulullah'a karşı eziyetlerinin başladığı ve Kureyşli kadınların Hz
Hatice'ye küstükleri sırada olduğu anlaşılmaktadır
Bu ise bi'setten kaç yıl sonra
yani gizli davet süresi sona erdiğinde açık davetin başlamasıyla başlamıştır
d)-Hz
Fâtıma'nın bi'setten kaç yıl sonra dünyaya geldiğini gösteren bir delilimiz de şudur: Ebu Bekir Hz
Fâtıma'ya talib olduğunda
Resulü onu reddetmiş
ardından aynı talepte bulunan Ömer'e de red cevabı vermiş ve gerekçe olarak da Hz
Fatıma'nın küçüklüğünü göstermişti
Sonra Hz
Ali (a
s) tâlip olunca Hz
Fâtıma'yı ona nikahlamıştı
Buna gücenenlere de
Resulü şu cevabı vermişti: "
'a andolsun ki size engel olup da ona nikahlayan ben değilim
'tır
"
Öte yandan şunu da kesin bir şekilde biliyoruz ki Hz
Fatıma'nın nikahlanması hicretin ikinci yılında gerçekleşmiştir
Buradan da anlaşılıyor ki Hz
Fâtıma bi'setten önce (Mesela bazılarının iddia ettiği gibi 5 yıl önce) dünyaya gelmiş olsa o zaman Hz
Fâtıma
söz konusu şahıslar talip olduklarında takriben 20 yaşlarında olması gerekirdi
O zaman da 20 yaşındaki birisine
Resulü'nün henüz küçüktür deyip gelenleri reddetmesi makul ve mantıklı olabilir mi?!
HZ
HATİCE
RESULULLAH (S
A
A)
İLE NE ZAMAN EVLENDİ?
Üzerinde durulması gereken bir diğer husus ise şudur ki
Rukayye ve Ümm-ü Külsüm'ün Ebu Leheb'in iki oğlu ile evlenmeleri iddiası ancak Resulullah ile Hz
Hatice'nin
bi'setten bir hayli önce evlenmiş olmaları halinde mantıklı olabilir
Şimdi bu evliliğin geçekleşme tarihine bir bakalım:
Rivayetlere baktığımızda gerçi bu evliliğin bi'setten 15
16
hatta 20 yıl önce gerçekleştiğini iddia eden nadir görüşler de vardır; beş yıl önceve üç yıl önce gerçekleştiğini ileri süren rivâyetler de vardır
ancak bunlara karşılık bu evliliğin bi'setten on yıl önce
[
Özellikle son görüşü te'yid eden nakiller ve karineler de vardır; mesela Beyhâki Hz
Hatice'nin 50 yaşında vefat ettiğini ileri sürüyor
Hz
Hatice'nin Resulullah'la evlendiği zamandaki yaşını
vefat ettiği sıradaki yaşı ile kıyaslarsak o zaman son görüşün daha mantıklı olduğunu görürüz
Yine önceden de naklettiğimiz gibi
rivâyetler Hz
Hatice'nin cahiliyet zamanında Abd-ü Menaf'tan başka bi çocuk doğurmadığını ileri sürüyorlardı
Bu da Hz
Hatice'nin Resulullah'la bi'setten bir hayli önce evlendiği görüşü ile örtüşmemektedir
Zira çok önceden evlendikleri ve zâhiren bir mazeret de gözükmediği halde onca yıl çocuklarının olmaması çok uzak bir ihtimaldir; bu da bi'sete yakın bir zamanda evlendikleri görüşünü güçlendirmektedir
Böylece bu delil de
Rukayye ve Ümm-ü Külsüm'ün cahiliyet zamanında doğup büyüdüklerini
önce Ebu Leheb'in çocuklarıyla evlenip
boşandıktan sonra da Rukayye'nin Osman b
Affân'la evlenmeleri görüşünün tutarsızlığını
verdiğimiz vereceğimiz diğer delillerle de yan yana konulduğunda bu görüşün asılsız olduğu kesin bir şekilde ortaya çıkmaktadır
Öte yandan Ehl-i Sünnet Alimlerinden Dûlâbî ve Diyarbekri'nin görüşlerine bakılırsa
Osman b
Affân Rukayye ile cahiliyet zamanında evlenmiştir
Bu ise iddia edilen Peygamber kızlarının Ebu Leheb'in oğlanlarıyla evlendiğinin doğru olmadığı demektir; zira söz konu rivayetler
Ebu Leheb'in kızları boşattırmasının sebebi olarak onların Müslüman olduğunu ileri sürüyorlardı; oysa bu rivâyet Ebu Leheb'in oğlundan sonra Rukayy'le evlendiği söyleyen Osman'ın dahî onunla cahiliyet zamanında evlendiğini ileri sürmektedir!
ÜMMÜ GÜLSÜM HİCRET
SIRASINDA NEREDEYDİ?
İşlediğimiz konuda bize yardımcı olacak bir diğer husus Müslümanların Medine'ye hicreti sırasında Ümm-ü Külsüm'ün muammalı durumudur
Cahiliyet zamanında Ebu Leheb'in oğluyla Mekke'de evlenip de sonra ayrılan ve yıllar sonra Medine'de Osman'la evlenen Ümm-ü Külsüm'ün
Medine'ye hicret sırasında ortada adı bile yok
Tarihçiler müslümanların ardından Hz
Ali'nin Resulullah'ın kızı Hz
Fâtıma da dâhil
Fatıma isimli birkaç kadını
Ümm-ü Eymen'i ve güçsüz mu'minleri alıp kendisiyle birlikte Medineye getirdi
Ancak hiçbir kaynakta Ümm-ü Külsüm'ün adından bahsedilmemektedir
Acaba önceden mi hicret etmişti? Sonraya mı kaldı? Kiminle birlikte ve neden?! Güçsüz mu'minlerin içerisinde miydi? O zaman
neden bacısı Fâtıma ve Ümm-ü Eymen'den ayrılıp onların içerisine yerleştirildi?!
Bütün bunlar cevap bekleyen muammalı sorulardır
Görüldüğü gibi bazen çok meşhur şeyler dahi araştırldığında
en azından öyle zannedildiği kadar da olmadığı ortaya çıkmış oluyor
ZEYNEP HAKKINDA BİR KAÇ NÜKTE
a)-Yazımızın başlarında da değindiğimiz gibi Ebulkâsım Kufi
Zeyneb'in
Resulullah'ın değil Hz
Hatice'nin bacısının kocasının kızı olduğunu nakletmektedir
b)-Bazı rivâyetlerde şöyle nakledilmiştir: "Hatice Nabbâş b
Zurâre (Ebu Hâle) için üç evlat doğurdu; bunlar Hind
Hâris ve Zeynep'ti
"
Bu rivâyet iki şeyi teyid etmektedir; biri Zeyneb'in Resulullah'ın üvey kızı olduğunu
Hz
Hatice'yle ilgili tarafına gelince
biz Hz
Hatice'nin Resulullah'tan önce evlenmediğine inanıyoruz
Bunun delillerini de önceden aktardık; ancak bu rivâyette muhtemelen
Hz
Hatice'nin isminin verilmesi Zeyneb'in Hz
Hatice'nin kefaleti altında olmasından veya Hz
Hatice'nin bacısıyla karıştırıldığından kaynaklanabilir
Kısacası işin bu yanı bizi fazla ilgilendirmiyor; bizi ilgilendiren yanı şudur ki bu rivâyet Zeyneb'in Ebu Hale'nin kızı olduğunun öteden beri bilindiğini ortaya koyuyor
Aşağıda vereceğimiz şu iki rivâyet de aynı te'yidi içermektedir:
"El-Envar" ve "El-Bideu" isimli kitaplardan şöyle naklediliyor: "Rukayye ve Zeynep Hatice'nin bacısı Hâle'nin kızlarıdır
"
Yine El-Envar
El-Keşf
El-Lum'e kitaplarından ve Belâzurî'den şöyle nakledilmektedir: "Zeynep ve Rukayye Resulullah'ın üvey evlatlarıdır
"
Bu rivâyetlerde cüz'î bazı yanlışlar ve karıştırmalar olsa da
onlardan şu gerçeği anlıyoruz ki söz konusu kızlar
Resulullah'ın gerçek kızları değil
onun üvey evlatlarıdırlar
Ancak onların kimin evlatları oldukları şimdilik bizi ilgilendirmiyor
Evet onların
Resulullah'ın kızları olduklarını ileriye süren önceden değindiğimiz rivâyetler arasındaki akıl almaz çelişkileri de dikkate aldığımızda bu iddiamızın haklılık payı daha da artacaktır
HZ
ALİ'YE AİT BAZI HASLETLER
Zeynep
Rukayye ve Ümm-ü Külsüm diye adı geçen ve Ebu Leheb'in iki oğlu
Osman ve Ebul'âs b
Rabi ile evlendikleri söylenen kızların Resulullah'ın gerçek kızları olmadığını gösteren bir delil de
Hz
Ali'ye özgü bazı haslet ve özellikler hakkında nakledilen rivâyetlerdir
Örneğin Ebul-Hamrâ
Resulullah'tan (s
a
a) şöyle rivayet etmiştir:
"Ey Ali
sana üç haslet verilmiştir ki
senden başka kimseye
hatta bana dahi verilmemiştir
: Sana benim gibi bir kayınpeder verilmiştir; ama bana benim gibi biri verilmemiştir
Sana kızım gibi bir Sıddîka verilmiştir; ama bana onun gibi bir (eş) verilmemiştir
Sana sulbünden Hasan ve Hüseyin gibi evlatlar verilmiştir; ama bana benim sulbümden onlar gibisi bana verilmemiştir; ancak siz bendensiniz
ben de sizdenim
"
Şimdi eğer Osman ve Ebul'âs ile evlenen kızlar
Resulullah'ın gerçek kızları olsaydı
Resulu'nün bu sözü doğru olmazdı; zira o durumda onlar da Resulullah gibi bir kayınpedere sahip olmuş olacaklarından
bunun Hz
Ali'ye has bir özellik olarak gösterilmesi yanlış olurdu
Hatta Osman'ın böyle bir vasfa sahip olması daha uygun olurdu
Zira o
(iddiaya göre) Resulullah'ın iki kızıyla evlenmemiş miydi?!
Ebuzer-i Gıfâri'den nakledilen hadis de bunu te'yid etmektedir
Ebuzer söz konusu hadiste Resulullah'tan şöyle nakletmektedir:
"Hiç şüphesiz
-u Teâlâ
Arşından -keyfiyet ve zevâl söz konusu olmadan- yer yüzüne baktı ve beni seçti
Ali'yi de (bana) damat olarak seçip ona (eş olarak) tertemiz Fatıma-i Betul'ü verdi ki böyle birisi hiçbir Peygambere verilmemiştir
Yine Ona Hasan ve Hüseyin verilmiştir ki onların misli başka hiçbir kimseye verilmemiştir
Ona benim gibi bir kayın peder ve (Kevser) havzu (başında dostlarını suya doyurma hakkı) verilmiştir
Yine Cennet ve Cehennem'i bölme yetkisi meleklere değil
ona verilmiştir
"
Bu konuda
Buhâri'de Abdullah İbn-i Ömer'den nakledilen uzun bir rivâyet'in bir bölümü de bizi destekler niteliktedir
Söz konusu rivâyette kısaca şöyle denmektedir:
"Haricîlerden bir kişi Abdullah İbn-i Ömer'e gelerek bazı konularda sorular yöneltip tartışıyor ve son olarak
üçüncü halife Osman ve Hz
Ali hakkındaki görüşünü soruyor
Bilindiği gibi Haricîler
üçüncü halifeyi ve Hz
Ali'yi hilâfetleri zamanında meydana gelen fitnelerden dolayı sorumlu tutuyor ve onlar hakkında ama siz onu affetmeği hoş görmediniz
Ali'ye gelince
o Resulullah'ın amcasının oğlu ve dâmâdıdır
" Sonra eliyle işaret ederek: "İşte bu da onun evidir ve gördüğünüz gibi (Peygamber'in evinin içerisinde) yer almıştır
"
Görüldüğü gibi bu rivâyette Abdullah İbn-i Ömer
üçüncü halife Osman'ı savunmak için sadece Uhut Savaşı'na ve kaçanların affıyla ilgili âyete değinmektedir
Fakat Hz
Ali'yi savunurken üç delil zikretmektedir: 1-Resulullah'ın amcasının oğlu olduğunu 2-Resulullah'ın damadı olduğunu 3-Evinin Resulullah'ın eviyle yanyana olduğunu
Bu rivâyette bizim şâhidimiz ikinci delilden ibarettir
Demek istiyoruz ki eğer gerçekten Osman Resulullah'ın kendi kızıyla evlenmiş olsaydı
Abdullah onu da savunurken Hz
Ali gibi onun da Resulullah'ın damadı olduğunu vurgulardı; oysa buna şiddetle ihtiyacı olduğu halde Osman hakkında böyle bir isnatta bulunmamaktadır
Bu da onun böyle bir fazilete (Resulullah'ın damatlığı şerefine) sahip olmadığını göstermektedir
Evet daha güçlü ve daha ma'kul bir delil bulunduğu halde
zayıf bir şahidi (işlenen bir suçun affını; Osman'ı da kapsadığını kabul etsek dahi) zikretmek mantıklı bir girişim olmasa gerek
O halde böyle bir şeyin (damatlığın) esasen olmadığını söylemek daha mantıklı olmaz mı?!
MUHTEMEL BİR ÇÖZÜM YOLU
Buraya kadar ortaya koyduğumuz deliller
Osman ile evlenen kızların
yine Ebul'âs ile evlenen Zeyneb'in Resulullah'ın gerçek kızları olmadığını gösteriyor
Şimdi burada şu sorunun cevabını vermemiz gerekir ki
geldiğimiz bu noktada
acaba Resulullah'ın evlatlarından bahseden rivâyetlerde ismi geçen Zeynep
Rukayye ve Ümm-ü Külsüm isimli kızların esasen varlığı da mı şüphelidir; yoksa söz konusu rivâyetlere muhtemel de olsa makul bir açıklama getirmek mümkün müdür?
Bize göre bu rivâyetlerde ismi geçen söz konusu kızların varlığını inkar etmek istemiyorsak
bu konuda ortaya koyulabilecek en makul ihtimal şudur ki evet Peygamber'in Hz
Hatice'den olan Zeynep
Rukayye ve Ümm-ü Külsüm isminde kızları vardı; fakat bunlar (bazı rivâyetlerin de değindiği gibi) küçük yaşta vefat etmişlerdir
Yani Peygamber'in hem üvey evlatlarının ismi Zeynep
Rukayye ve Ümm-ü Külsüm'dü
hem de kendi kızlarının; fakat kendi kızları fazla yaşamadan
küçük yaşta vefat etmişlerdir
Ebul'âs ve Osman ile evlenen kızlar ise Peygamber'in üvey evlatlarıdır ve o zamanlar halk arasında üvey evlatlar da gerçek evlat gibi telakkî edildikleri için
söz konusu kızlar da sürekli Resulullah'ın kızları diye anılarak öyle meşhur olmuş ve sonrakiler onları Resulullah'ın kızları zannederek kaynaklara da daha çok o şekilde kaydetmişlerdir
Bu rivâyetleri bu şekilde tevil etmekten başka bir çaremiz yoktur; aksi taktirde zikrettiğimiz çelişkilerle karşılaşmamız kaçınılmazdır
OSMAN'IN RUKAYYE İLE
EVLENMESİNE DÂİR
Resulullah'ın
üvey kızı Rukayye'yi Osman ile neden evlendirdiği hakkında bazı Ehl-i Sünnet kaynaklarında şu ipuçlarına rastlamaktayız
"Rukayye fevkalde bir güzelliğe sahipti
"
"Bir kâhin Osman'a Resulullah'ın peygamberliğini haber vermesinin ardından
o Ebubebekir'e "Eğer (Peygamber) beni Rukayye ile evlendirirse Müslüman olurum" diye söz verdi
"
Demek oluyor ki Resulullah'ın Osman'ı Rukayye ile evlendirmesi
onu İslam'a ısındırma amacını taşıyordu
Öte yandan bazı rivâyetler de şöyle diyor: "Sâ'd b
Muâz
Hz
Ali'ye (Resulullah'tan) Hz
Fâtıma'yı istemesini önerince Hz
Ali şu cevabı verdi: "Ben ne dünya metaından bir şeye sahibim
; ne altınım var ne de gümüşüm; ne de İslam'a ısındırılacak bir kâfirim ben; zira ilk Müslüman olan benim
"
Yine Esmâ bint-i Umeys aynı öneriyi Hz
Ali'ye götürdüğünde ona da benzer bir cevapla şöyle dedi: "Benim ne altınım var
ne de gümüşüm; dini sahih olmayan
İslam'ı şüpheli birisi de değilim (ki evlilik vasıtasıyla İslam'a ısındırılmam söz konusu olsun!!)
Hz
Ali'nin bu sözünde
belki de evlilikleri benzer gerekçelere dayanan kimselere bir tariz söz konusudur
Yine Hz
Ali'nin Hz
Fâtıma'yla evlenmesini anlatan bazı rivâyetlerde Resulullah'ın Hz
Ali'ye şöyle buyurduğu kaydedilmiştir: "O (Fâtıma) senindir ey Ali; sen Deccâl değilsin
"
Bu hadiste de Hz
Fâtıma'yı önce isteyip de Resulullah'tan red cevabı alanlara açık bir tariz olduğu için bazıları (İbn-i Sa'd ve Bezzâr gibi)
hadiste bulunan "Leste" (değilsin) kelimesindeki zamirin şeklini "Lestu" (değilim) şeklinde değiştirerek
"Sen deccâl değilsin" yerine
"Ben deccâl değilim" manası çıkarmış ve
Resulü'nün bu cümleyle önceden Hz
Ali'ye verdiği vaade sâdık kalıp kızını ona vereceğini vurgulamak istediğini iddia etmiş ve böylece birilerine yönelik olan tarizi halletmeğe çalışmışlardır
Oysa bu çabaları da nafiledir; zira:
a)-Aynı rivâyeti Akilî söz konusu iddiaya yer bırakmayacak şekilde
şöyle nakletmiştir: Resulullah (s
a
a) Fâtıma'yı Hz
Ali'yle evlendirdiğinde Hz
Fâtıma'ya hitaben şöyle buyurdu: "Ben seni Deccâl olmayan birisiyle evlendirdim
"
Bu hadisin kelimelerindeki harekeleri değiştirmek mümkün olmadığı için
yukarıda verdiğimiz manadan başka bir mana çıkarmak mümkün değildir
b)-Resulullah'ın önceden Hz
Ali'ye bu konuda vaadde bulunduğu iddiası da doğru değildir; zira eğer bu doğru olsaydı
Ömer ve Ebu Bekir Hz
Fâtıma'ya tâlip olduklarında
Resulü onlara "Fatıma henüz küçüktür" cevabını vermez ve Hz
Ali'yle sözlü olduklarını söylerdi
c)-Konuyla ilgili kaynakların bir çoğu
kendisine Hz
Fâtıma'yı istemesi bir çokları tarafından önerilmeden önce
Hz
Ali'nin (kendi tabiriyle) aklının ucundan bile böyle bir şeyin geçmediğini nakletmektedir
Durum böyle iken Resulullah'ın önceden Hz
Ali'ye söz verdiği iddiası doğru olabilir mi?!
Hadisin manasını bu tür soğuk te'villerle değiştiremeyeceğini anlayan İbn-i Hacer Askalânî
aynı sened ve aynı râviyle naklettiği hadisin son bölümünü ("Sen Deccâl değilsin" cümlesini) maalesef makaslayarak nakletmiştir
Bu da onun ne kadar emânet ve insaf sahibi olduğunu yeterince gösteriyor!!
Bunu sadece o değil
daha niceleri ve nice yerlerde gerçekleştirmişlerdir ki yeri olmadığı için geçiyoruz
BİR KAÇ NÜKTE
Son olarak birkaç nükteye değinip bu bahsi kapatmak istiyoruz:
1-Zikrettiğimiz bunca delile ve rivayetler arasındaki bunca çelişkiye rağmen bazılarının Zeynep Rukayye ve Ümm-ü Külsüm'ü Resulullah'ın gerçek kızları olarak göstermekte ısrarlı davrananların niyetinde belki de Hz
Ali'nin faziletlerine karşılık başkalarına fazilet üretmek yatmaktadır
İşte bu yüzden görüyoruz ki 3
Halife Osman'a " Zun-nureyn" (iki nur sahibi) lakabını vermişlerdir
Oysa dünya kadınlarının efendisi olan ve Resulullah'ın gerçek kızı ve mübarek neslinin menbaı
olduğunda zerre kadar şüphe bulunmayan Hz
Fâtıma'nın kocası Hz
Ali'den benzer bir lakabı esirgemişlerdir nedense!!
2-Osman'ın Rukayye ve Ümm-ü Külsüm ile hiç de mutlu bir hayat yaşamadıklarını ve Osman'ın onlara karşı çeşitli eziyetlerde bulunduğunu kaynaklarda okuyoruz
3- Bütün bunlara rağmen
ikinci kız (Ümm-ü Külsüm) de vefat ettiğinde güyâ
Resulü'nün "Eğer on kızım olsaydı yine hepsini Osmân ile evlendirirdim" buyurduğunu nakleden kaynaklar
söz konusu Hz
Ali (a
s) olunca şu utanç verici uydurma hadisi nakletmekte bir beis görmüyorlar:
Güyâ Hz
Ali (a
s)
(Hz
Fatıma'yla evli olduğu halde)
81]
Ebu Cehl'in kızıyla evlenmeğe tâlip olmuş; bunu duyan Resulullah öfkeli bir şekilde minbere çıkarak bütün ashabın arasında Hz
Ali'nin bu fiilini teşhir ederek onu kınamış ve "Ebu Tâlib oğlu eğer bunu yapmak istiyorsa benim kızımı boşamalıdır; zira
'ın düşmanının kızıyla
'ın Resulü'nün kızı bir araya toplanmaz" buyurmuş; ardından da o sıralarda henüz müşrik olan Ebul'âs b
Rabi'nin (Zeyneb'in kocası) damatlığını övmüştü?!
Orjinal Link: TEVBE EDENLERİN SİTESİ
http://www.tevbe.org/forum/hanim-sah...ca-hayati.html
Bu kıssayı uyduranlar bir çok yerin aksine burada Osman'ı neden unutmuş ve Peygamber'in methine onun yerine Ebul'âs'ı mezhar kılmışlardır acaba?! Belki de Hz
Ali'ye karşı müşrik birisinin övülmesi ona olan ta'riz ve hicvi daha da galizleştirir de ondan!!
hepimizi nefsimizin ve Şeytan'ın şerrinden korusun
4-Önceden de değindiğimiz gibi bu kızlardan bahseden Ehl-i Sünnet rivâyetleri
Rukayye ve Ümm-ü Külsüm'ün Ebu Leheb'in oğlanlarıyla evlendiği üzerinde te'kid ederken
ısrarla bu oğlanların kızlarla cinsel ilişkiye girmeden bakire olarak onları boşadıklarını ileri sürmektedirler
Halbuki kaynaklar buna engel olabilecek herhangi bir engelden bahsetmemiştir
Fakat sıra Osman'a gelince durum değişiyor
O evlenir evlenmez cinsel ilişki gerçekleşiyor; hatta hanımı Habeşe'ye giderken gemide çocuk düşürüyor
Evet böyle olmalıdır; aksi taktirde Osman'a bir fazilet daha nasıl üretilsin?!
__________________
b@ron
Kullanıcının Profilini Göster
b@ron tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul