10-21-2009
|
#1
|
|
b@ron
|
Tatlı Dil
Tatlı dil
Bir varmış bir yokmuş  Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellâl iken pireler de berber iken kış gelir kar yağar, bahar gelir çiçekler açarmış
Dünya kendi hâlinde dönüp giderken, ülkelerden birinde bir oduncu yaşarmış
Oduncu sabahtan akşama kadar saraya odun taşır, hava karardığında da taşıdığı odunları bir güzel sıralayıp, evine gidermiş
Evine gider gitmez yemeğini yer, hemen uyurmuş Sabahleyin de dinç bir şekilde kalkar, işine koyulurmuş
Oduncu o kadar çok çalışırmış ki, onun sabahtan akşama kadar sırtıyla bu kadar çok odunu nasıl taşıdığına herkes hayret edermiş
Bir de getirdiği odunları görseniz, hepsinin boyu aynıymış Sanki oklava yapmak için kesilmişler gibi son derece düzgünmüşler
Bu mesele o kadar çok konuşuluyormuş ki, sonunda padişahın kulağına kadar gitmiş
Padişah, halkı arasında görevine bu kadar bağlı insanları sürekli ödüllendirirmiş Bir gün oduncuyu huzuruna çağırıp: “Duyduğuma göre hem çok çalışırmışsın, hem de getirdiğin odunlar çok düzgün ve güzelmiş
Bu işi nasıl becerirsin?” Oduncu başı, ömründe ilk defa gördüğü padişahına ne cevap vereceğini şaşmış “Sultanım, marifet ben de değil sizdedir
Ben size lâyık odunları getirmeye çalışıyorum Eğer getirdiğim odunlar güzelse, sizin de amelleriniz o kadar güzeldir ”
Padişah bu sözler üzerine, oduncuda başka marifetler de olduğunu tahmin etmiş Bir süre onu takip etmeye karar vermiş Böyle bir adam, padişahın birkaç gününü almaya değermiş
Oduncu, ertesi gün yine erkenden saraya gelip ipini ve baltasını alarak, hızlı adımlarla ormana dalmış Padişah gizlenerek onu arkasından takip etmiş
Sabahtan öğleye kadar iki tur yapmasına rağmen, padişahın istedikleri bir türlü olmuyormuş
Öğleden sonra oduncu yine ormanda ilerlerken gözüne bir ağacı kestirip, dibine iyice yaklaşmış; “Ey ağaç, bu dünyaya niçin geldin söyler misin bana?” demiş
Ağaç: “Bu dünyadaki işim, iyilerin işine yarayabilmek ½u üzerinde bulunduğum toprakları çöl olmaktan kurtarmak” demiş
Oduncu: “Peki, ülkemizin tek ve adaletli sultanı için bana birkaç tane dalını verebilir misin? Her parçan, tam istediğin gibi iyi kişiler tarafından kullanılacak” demiş
Ağaç bu güzel sözleri duyunca, en altta bulunan en güzel dört tane dalını aşağı eğmiş Oduncu bunları özenle ağacın gövdesinden ayırarak, güzel bir deste yapmış
Aynı sözlerle birkaç tane daha ağaçtan düzgün ve güzel dallarını alarak, tam sarayın yolunu tutuyormuş ki, padişah karşısına çıkmış Oduncu, heyecandan ne yapacağını şaşırmış
Padişah kendisine bu kadar sadık olan oduncusuna neden böyle yaptığını sormuş Oduncu: “Sultanım, bilirsiniz tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır
Ne zaman ki, baltayla yaklaştım ağacın dibine yediğim tekmeyle metrelerce uzakta kendime geldim anladım ki, marifet iyi kesmede değil gönül almadaymış
Ben bunu öğrendim öğreneli, işte böyle her gün yüklerce odunu hiçbir ağacın gönlünü kırmadan alıp, sizin için saraya taşıyorum ”
Padişah, bu tatlı dilli oduncuya büyük bir kese altın vererek mükafatlandırmış Oduncu keseyi almış, bize de dersi kalmış
|
|
|
|