10-05-2009
|
#1
|
bonsoir
|
İslak Ellerle Tutulmuş Mektuplar
Masanın üzerinde, elimdeki kahve fincanıyla daireler çiziyorum
Sevimsiz bir dalgınlık yakıyor gözlerimi, suskunluğum çok ağrıma gidiyor
Kalbim denizin üstünde uçuşan kuşlar gibi dönüyor sanki,
yere düşürmeden sevmeyi öğreneli çok oldu ama ;
bugün anılar kadar canlı ve bir o kadar güzel değilim Eyvah! Özledim 
Bu hasret ruhumun hep kırık yerinden saldırır bana
Islak ellerle tutulmuş mektuplar gibi lekelenirim
Ah ardından sayıp sövemediğim adam; seni destursuz sevmenin bedeliymiş yalnızlık
Bilmeliydim!
Sevdiğimi poyrazı deli bir şehre emanet ettiğimden beri
Güzünü hüznüne sarmış yorgun bir Ankara akıtıyorum kirpiklerimden
Ve ben
Dilini bile bilmediğim bir ülkeye ait gibiyim şimdi  
Hani uçurtmanın ipi kopar, dayanamaz rüzgâra Hani ucundan tutulamayan kayıplar verir ömür
Koca bir karanlık yürür insanın gövdesinde
Her saniye daha çok şiddetlenen bir efkar sızar tütün kokusu sinmiş perdelerin köşelerinden
Porselen bir dünyaya çiniler işlerken sevimsiz dalgınlığım,
en çok kahve fincanımdaki dudak izimde takılırım
Bir sahne sürekli yanıp söner gözlerimin önünde;
bir gül lekesi, bir dudak izi, bir gül lekesi, bir dudak  
Birazdan daha da soğuyacak bu oda Sepya bir fotoğraf karesi gibi,
betimi benzimi solduracağım Burada olmaması gereken bedenime yüklenip,
masanın kenarına yığılacağım Belki sesi soluğu değecek az sonra düşlerime,
ağlayacağım  Ah yastığına sol yanımı bıraktığım güzel yürekli adam;
ben kendimi bile sende sevmişim
Sevdiğimi; poyrazı deli bir şehre emanet ettiğimden beri
Allah'a emanetim 

DostÇa KalıN
|
|
|