meLankoLik_asaLet
|
Danimarkalı Genç Kız..

Herkes gibi o da sarı saçlı, mavi gözlüydü, hem de fidan gibiydi On üç yaşında iken babası evi terk etmişti Boşanma lafına alışkın olduğundan fazla sarsılmadı Annesi işsizlik ücreti alır, kendisi de okula devam ederdi
On sekiz yaşma gelince İzmirli bir Türk'le evlendi Buna "Evlenmek" de denmez ya  Çünkü İzmirli, Danimarka'da kalmak için bu yolu seçmişti Charlotte de, evet kızın ismi Charlotte idi, o da tatlı sözlere kanmış Kendine bir YAR bulduğunu sanmıştı
Atlattığı kalb krizinden eser yoktu anıma şimdi teşhisi konamayan bir hastalığa yakalanmıştı, kemikleri kolayca kırılıyordu
Böylece ayrılma, pardon boşanma mazereti de ortaya çıktı
Charlotte bir ameliyattan ötekine koşarken annesi de Öldü Artık dünya başına yıkılmıştı, İsa'dan, Tanrı'dan söz edilmesini istemiyor, iradesinin dışında kendisini felakete atan kadere isyan ediyordu Kiliseyi manasız buluyor, çan seslerini gürültü sayıyordu Zaten İzmirli de İslamiyet adına ona birşey vermemişti
Her ameliyattan sonra küçücük evinde yalnız yaşar, "Bu son!" derdi Bahçedeki çimenlere, çiçeklere bakar, koşuşan çocuklar, dolaşan insanlara imrenir di
Bir gün kapısını Nurgül çaldı Charlotte az-çok Türkçe, öbürü de o kadar Danimarkaca biliyordu; konuştular, anlaştılar
Nurgül'e göre komşusu çok cana yakın, sevimli bir kızdı Asıl sebep ise Nurgül'ün şuurlu bir müslüman olmasıydı Ayrıca şefkat kaynağıydı Bir yandan "İslamiyet adına ona birşeyler verebilir miyim?" diye çırpinirken, öte yandan yapayalnız bir hanıma can yoldaşı olmak istiyordu
Günler böyle geçerken, bir gün telefon çaldı, Charlotte:
- Nurgül artık yaşama gücüm kalmadı, evdeki ilaçların hepsini içtim, elveda!
Nurgül beyninden vurulmuştu, bağırıyor: "Charlotte, Charlotte!" Ses yok, telefon kapanmıştı
Hemen polisi aradı: "Lütfen, acele edin, arkadaşım intihar ediyor, adres  "
Belki üç dakika sonra siren sesleri duyuldu Kapıyı çaldılar çıt yok, kırıp içeri girdiler; melek gibi genç bir kız, derin bir uykuya dalmıştı Hemen sedyeye koyup, cankurtarana taşıdılar
Ertesi gün Nurgül hastaneye koştu: "Acaba? "
Onun ölüm haberiyle karşılaşmak istemiyordu Başka ne yapabilirdi? Korkak adımlarla hemşireye yaklaştı Çekingen bir ifade ile:
- Charlotte? 
- Ooo Charlotte mu, çok iyi, çok iyi  
Alay mı ediyordu?
- Ciddi misin?
- Elbette
Beraberce bir odadan içeri girdiler, Nurgül ağlıyordu Charlotte yalvarırcasına:
- Sen benim anam mısın, bacım mısın? Neden bana sahip çıkıyorsun?
Nurgül gözyaşlarını sildi:
- Sana nasıl yardımcı olabilirim?
Aynı ses tonuyla:
- Hiçbir şeye ihtiyacım yok, sadece konuşan birisine  Yalnızlik zor, susmak zor, yanımda birisi olsa  Neden beni kurtardın? Ne güzel uçup gitmiştim  
Bu sefer Charlotte gözlerini siliyordu
- Her gün geleceğim, belki yarın hastahaneden çıkarsın, hep beraber olacağız
Yarınlar birbirini kovaladı, kontroller, kontroller ve nihayet acı teşhis kondu:
Kan kanseri
Hayret, Charlotte birdenbire canlandı:
- Artık çok yaşamam! Öleceğine seviniyordu
Nurgül irkildi: "Ölümü bu kadar Özlemek, hayattan bu kadar nefret etmek  "
- Nurgül çok daldın, yoksa  Evet, yoksa öleceğime üzülüyor musun?
- Ölüm, dünya şehrinden ahiret yurduna göçmektir Dünyayı yaratan Allah, ahireti de yaratmıştır Bizi dünyaya getiren Allah, ahirete de götürür  
Gözlerini lambaya dikmiş sayıklar gibi konuşuyordu
- Anlat Nurgül anlat, lütfen devam et, ben senin inandığın Allah'a inanıyorum, ne olur anlat
Artık o andan itibaren Charlotte Tuba oldu Tuba'nın manasını öğrenince çok sevindi: "Bari ahiretim cennet olsun  "
Eskiden sohbetler havadan, sudandı, şimdi bu hastahane odası medreseye dönmüştü: Kitaplar, dergiler  
Hastahane personeli bir Türk'le, bir Danimarkalınin bu derece samimiyetine gıpta edip, memnun oluyordu, bütün kapılar Nurgül'e açılmıştı
Tuba'nın dilinden Allah kelimesi düşmüyordu:
- Allah, Allah  
Neş'e dolu gözleriyle arkadaşına baktı:
- Nurgül, biliyor musun, artık ölümden korkmuyorum İn tiharı hiç mi, hiç düşünmüyorum İçimde tarifi mümkün olmayan bir rahatlık var Hani Besmele'de öğrettin ya, işte ben Rahman ve Rahim olan Allah'ı seviyorum O'nun adil olduğuna inanıyorum İnanıyorum ki, çektiklerim için beni mükafatlandıracak Kötülüklerin, hastalıkların olmadığı bir aleme gidiyorum Nurgül Sana uzun ömürler dilerim amma, her halde, seni orada da özleyeceğim
Onların ağlamaları bile eğlenceleriydi
Tuba'nın günleri kelime-i şehadet getirmekle, Allah'ı zikretmekle geçiriyordu
Vefat ettiğinde sarı bir gül demeti gibi yatağindaydı Etajerin üzerinde bir mektup vardı: "Lütfen, cenazemi İslam Kültür Merkezine teslim ediniz, beni müslüman mezarlığına gömsünler, elhamdülillah, Tuba (Charlotte)" Nurgül arkadaşına baktı baktı:
- Ya Rab, topraktan bu güzel cesedi nasıl yarattın, ve bu güzel vücudu nasıl toprak yapacaksın? Sen Kudret sahibisin herşeye gücün yeter! Charlotte müslümandı Ya Rab, şehadet ederim Onu cennetine koy
Hekimoglu Ismail  
|