KRDNZ
|
Cevap : Gaziantep
Mezopotamya’nın kan kırmızı toprakları, Fırat’ın sularıyla kucaklaşır Antep ovasında Bağlamanın, davulun, zurnanın eşliğinde yiğit erlerimiz diz vurur , sıcak kanlı kızlarımız zılgıt зalar
Tam orada Birecik durur
“Birecik’ten Mazmahor’a yol uzun
Mazmahor’dan цte giden yol uzun
Yьrь atım rahvan atım tez yьrь”
Ne gьzeldir Fırat’ın serin sularına karşı зay iзmesi Birecik’in o tatlı esintisini dinlemesi
Az beri gelin hele Burada bir tarih yatıyor Uyuyan bir şehir, ölümün nennisini Fırat’a karşı okuyor Binlerce yılın silip atamadığı, koca bir uygarlığın kalıntıları gömülü Antep ovasında Zeugma…
Kilikyalılar’ın eskimeyen gözleri şimdi Oğuz soyunun gözlerinin ta içine bakmakta Bu coğrafyaya aşık olmamak elde mi?
Geldik Barak eline… Türkmen’in oyalı gömleği, buğday tenine ne de güzel yakışmış Bağlaması elinde, türküleri tatlı dilinde… Davullar vursun, düğünümüz şen olsun…
“Oturmuş sevdiğim de gene yetmiyesice gelin
Benim yoluma bakar
Aman senin bir bakışın da güzel
Antep’i yakar
Yanağında yetmiyesice gelin
Şu Barak’ın gülleri kokar…”
Baharda fıstık ağaçları yeşerdiğinde, bir de toprağa ikindi yağmuru düşmez mi? Yollarından inip bağlara koşasınız gelir O koku, güneşte yanmış köy çocuğunun kokusu, minik ellerinde toprak kalmış Kapkara gözleri az sonra batacak kızıl güneşe bakmakta
İşte tam burada oldu Mercidabık Osmanoğlu, kanını bu toprağa akıttı Türkmen atlısının yay gerişi gözümüzün önündedir hala…
Nice ötede Yavuzeli oturmuş Oraya gitmeden Salkım’dan su içmemek olur mu?
Ya da Rumkale’ye uğramamak…
Rumkale’yi ve çevresini bir günde gezip görmek mümkün değildir Bu yüzden yöredeki Çepni köylerinde soluklanmak gerek Ev ekmeğiyle acılı yöre yemeklerini bir solukta yiyip üstüne buz gibi ayranı içmek gerek…
“Yavuzeli suyu bulanık akar
Öldüm aney öldüm, derdinden öldüm
Bir esmerin derdi sinemi yakar
Öldüm aney öldüm, derdinden öldüm”
Biraz dikkat edin göreceksiniz, bağlama ile semah dönenleri Narin adımlarla keklik gibi salınan kızları, erkekleri Biraz kulak verin duyacaksınız, “pirim Hacı Bektaş, şahım Ali” diyen dilleri…
Sarilar’dan, Rumkale’den, Yavuzeli’nden geçtim Yönümü kıbleye verip yürüdüm Geldiğim yer Gazi’in hemşerilerinin, gazilerin şehri
“ Ben Antepliyim şahinim ağam
Mavzer omuzlarıma yük
Ben yumruklarımla döğüşeceğim
Yumruklarım! Memleket kadar büyük
Hey hey”
Yine de hey hey
Kaytan bıyıklarım delişmen çağım
Düman kurşununa inat köprü başında memleket türküleri çağıracağım”
Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadı, bir kez daha göğsünü ateşe verir destan yazardı, yazdı!
Anasının işlediği bir yün yelek omzunda Ayağında yırtık yemenisi, göğsünde al bayrağa sarılı Kur’an Bir de boynuna cevşen asmışlar, kurşun değmesin diye…
“ Sürerim sürerim gitmez gadana
Fransız’ın kurşunu da değmez adama
Kara haberim verin garip anama
Vurun Antepliler namus günüdür
Vurun Türk uşağı vatan günüdür ”
Ağıtlar yaktı analar, gelinler “ Şu Antep’in harbine on bir ay oldu”… on bir ay oldu Fransız toprağıma geleli Açlık vurdu, hastalık vurdu, yarimin hasreti vurdu, bir Fransız vuramadı beni!
Beyaz taş duvarlarda mermi ve top delikleri, o günlerden mirastır Antepliye… bir de göklerin al beyaz süsü…
“ Bir bayrak dalgalanır Antep kalesi üstünde
Alı kanımdaki al, akı alnımdaki ak
Bayraklar içindeki en güzel bayrak
Hey hey
Yine de hey hey
Albayraklar altında kara bir kartal gibi
Yaşamak ne güzel şey “
Geзmişten gelen birikimini Antepli hayata işlemiştir adeta
Oyaları, nakışları, kilimleri ve en цnemlisi tadına doyulmaz yemekleri…
Baklavacı Gьllь’nьn oğulları şimdi dьnyanın dцrt kцşesine gitmiş Ama gel gцr ki Antep’te yediğin baklavanın tadını hiзbir yerde alamazsın Toprağın sunduğu zenginliği olabildiğince değerlendirmiştir Antepliler Bir bir зeşit tatlı ve yemek зeşidi Antep mutfağını yalnız Tьrkiye’nin degil, dьnyanın en zengin mutfağı yapar Dьnya ьzerinde bu kadar tatlı ve yemek зeşidine sahip başka bir yцre var mıdır? Yemek Antepli iзin sanattır
Ben nenemin nakış kergahı başında büyüdüm Parmak kadar yeri işlemek için yüzlerce kez elini kaldırır indirirdi Bir masa örtüsünü yapması en az bir yıl sürerdi Bu yüzden Antep’te kız çocuğu doğar doğmaz çeyizi hazırlanmalıdır
Bakıra ruhunu işleyen zanaatkarlar, belki bir asıra ulaşmayacak ömürlerinde, koca bir tarih yaratırlar
El işi kilimleri görmeden olmaz Türk kültürünün vazgeçilmez parçası kilimler Antep’te bir başka güzeldir
Antep ağzı Anadolu ağızları içinde önemli bir yere sahiptir Genelde Antep ağzı ile Urfa ağzı birbirine karıştırılsa da biz “Geliyem, biye, siye” demeyiz Antep ağzındaki sözcükler çok öteki yörelerde pek rastlanan cinsten değildir Örneğim, Süllüm(Merdiven), Acur(Bir çeşit salatalık), Tağa(Pencere) Eşik(Kapı girişi), Hayat(Avlu), Bayak(Biraz önce), Zağar(Galiba) Kele-Taman(Hani, aslinda tam olarak karşılığı yok), Yoorum(Bir çeşit hitap)… Ayrıca Antepliler ağızlarını gererek ve yayarak konustukları için söyleyişler yöreye özgüdür
Buram buram tarih kokan şehirde kısa bir gezinti yapalım Önce Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk’ün nufusa kayıtlı olduğu Bey Mahallesindeyiz Burada birbirine bitişik taş evler sokaklarında asırlık ağaçlar vardır
Oradan Karagöz’e yürüyelim Antep’in çarşısı burada başlar Aradığınız her seyi burada bulabilirsiniz
Şimdi Elmacıpazarı ve Şirehanındayız Burada o meşhur acı biberler, şire yani üzüm mamülleri ve bir çok bedesten içinde eski Antep kültürüne ait eşyalar satılır
Ünlü Tahmis Kahvesi de buradadır
Oradan Yazıcık ve Şehreküstü Mahallelerine geçiyoruz Buralar Antep’te ilk yerleşim yerleri olarak bilinir Şehreküstü’nün Antep’te bir de efsanesi vardır Rivayete göre Kral’ın kızı Şahra babasına küser ve bu günkü Şehreküstü Mahallesine ev yapar O günden sonra halk oraya Şahra küstü der…
Şehreküstü’nün hemen üstünde dar sokakları ve dik yokuşlarıyla ünlü Türktepe vardır Antep dilinde “Gasap şelliği” denen eski kasaplar burada otururlarmış Zaten mahallenin bir bölümüne Kasap Mahallesi denir
Tarihi Boyacı Camii Türktepe’nin hemen altındadır
Türktepe’den aşağı indik şimdi Kalealtı’ndayız Burası kebapçılarıyla ve Gaziantep Kalesiyle ünlüdür
Oradan Stadyumu geçerek Türkiye’nin en büyük Avrupa’nın üçüncü büyük parkı olan Atatürk Parkı’na geliyoruz Burası her yaz dolar taşar
Parkın sonunda Mehmet Akif Camii ve Batalhöyük bulunur
Daha oraya gelmeden Kavaklık Mahallesi başlar
Bu park ayrıca Antep’i ikiye ayıran Atatürk Parkı’nın devamıdır
Çok mu gittik ne? Eblahan’a ve Eyüpuğlu’na dönelim Burası eski Ermeni Mahallesi olarak bilinir Zaten Antep’in yerli halkı Ermeniler ve Türklerden oluşur Daha başka bir millet Antep il merkezinin yerli halkı değildir
Memleketin hası Gaziantep’imiz Atatürk’ün övgüsüne de mahzar olmuştur ki
"BEN GAZİANTEPLİLERİ GÖZLERİNDEN NASIL ÖPMEM Kİ;
ONLAR YALNIZ GAZİANTEP'İ DEĞİL TÜRKİYE'Yİ DE KURTARDILAR "
Sözleriyle Anteplileri selamlar
Her metrekaresi tarihle yoğrulmuş Gaziantep’ten ayrılmak zor Ay yıldız altında ebediyete kadar yaşayacak şehrimden ayrılırken köklerimin geldiği yere yöneliyorum Orası Oğuz’un obasıdır Adını verdiği toprağa, Oğuzeli’ne Türkistan’dan getirdiği köklerini salmıştır Avşar, Kızık, Beğdili, Çepni yüzyıllardır buralarda yaşar Ne yazık bir yanı yaban elde kalmış, Suriye’de!!!
Biz Halep’e, Halep bize bakar ağlar
Ezo Gelin olarak bilinen Zöhre Bozgeyik de burada doğmuştur Dizilere, filmlere konu olmuş ve bir çorbaya adını vermiş Ezo Gelin Beğdili boyundan bir Türkmen kızıydı (Ne yazık bazıları Ezo Gelin’i kürt sanar)
Oğuzeli’inden öte Karkamış konmuş Saymakla bitmez güzelliklere sahip Gaziantep yöresinin bu bölgesi yine antik uygarlıklara ev sahipliği yapar Dünyaca ünlü Belkıs Harabeleri buradadır
Karkamış’ın Yörük obalarından buz gibi Yörük ayranı içerek Üzüm bağlarından geçip, bir başka Yörük eline Nurdağı’na gidelim Nurdağı ilçesindeki Gavur Dağı Alageyiğin yurdudur Halil’i sevdiceğinden ayıran Alageyiğin…
“Ben de gittim bir geyiğin avına
Geyik çekti beni kendi dağına…
Kayanın dibinde çadır kursunlar
Çifte davul çifte zurna vursunlar
Nişanlımı gardaşıma versinler”
Nurdağı’nda ve çevresinde Yüreğir, Bayındır ve Kınık boylarından Türkmenler yer alır
Sıcağı daha çok hissetmek isterim derseniz O zaman İslahiye’ye uğrayın Antep’in batısına hakim karasal-bokır-çöl iklimi burada yerini nemli Akdeniz iklimine bırakır Burası Hatay’dan Osmaniye’ye kadar Toprakkale, Arapgir ve Saçıkara gibi Yörük oymaklarının yurdudur Bunlar tarihçilere göre bölgeye gelmeden önce Bozok obalarında(Yozgat’ta) yaşamışlar Güler yüzlü sıcak kanlı hoş insanlardır
Antik Yesemek harabeleri İslahiye sınırları içindedir
__________________
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, 'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
|