| 
[KAPLAN]
 | 
				  "Ş" Harfiyle Başlayan Deyimler 
 
               "Ş"  Harfiyle Başlayan Deyimler   
 Şad olmak: Sevinmek, mutlu olmak
  "Seni gördük, şad olduk  " 
 Şafak atmak: Aniden önemli bir durumla karşı karşıya kaldığını anlamak, bu sebeple tedirgin olmak
  "Onu yanımdan kovunca bende şafak attı  " 
 Şafak sökmek: Güneşin doğmaya başlamasıyla gece karınlığının yavaş yavaş kaybolup ortalık aydınlanmaya başlamak
  "Şafak sökmeye başlayınca yola çıkmaya karar verdiler  " 
 Şaha kalkmak: 1
  Atın ön ayaklarını yerden kesip arka ayakları üstünde yerde durması  2  Coşmak, kükremek, baş kaldırmak  "Azgın at şaha kalkarak binicisini sırtından yere attı  " 
 Şaka gibi gelmek: Bir türlü inanamamak
  "Bütün olup bitenler şaka gibi geliyordu onlara  " 
 Şaka götürmemek: 1
  Şakadan hoşlanmamak  2  Bir iş ya da durum dikkatsizliğe, önemsenmemeye gelmemek  "Bu iş şaka götürmez beyler, dikkat edin!" 
 Şaka kaldırmak: Kendisine yapılan şakalara katlanmak, dayanmak
  
 Şaka maka (derken): "Ciddiye almıyor, ağırlığını duymuyor, gerektiği gibi önemsemiyorduk ama sonunda gerçekten önem vermemiz gerektiği ortaya çıktı" anlamında kullanılır
  
 Şakası yok: 1
  Tehlikeli  2  (O) hatır gönül tanımaz, gerekeni yapar, ciddi bakar olaya  "Şakası yok bu adamın, hemen buradan gidelim  " 
 Şakaya getirmek: 1
  Oldukça önemli, ciddi bir şeyi açıktan söylemeyip şaka yollu söylemek  2  Önemli bir meseleyi şaka yaparak geçiştirmek  "İşi şakaya getirip unutturmaya kalkma emi!" 
 Şakaya vurmak: Ciddî bir söz ve davranışı şaka yoluyla geçiştirmek
  
 Şamar oğlanı: Herkesin hıncını aldığı, dövdüğü, çattığı, söylendiği kimse
  "Yeter artık, şamar oğlanı olmaktan kurtar kendini!" 
 Şamata koparmak: Gürültü, patırtı yapmak
  
 Şapa oturmak: Güç bir duruma düşmek, çıkmaza girmek
  "Şimdi şapa oturduk işte, yardım alacak kimse de yok ortalıkta  " 
 Şart koşmak: Bir işin yapılmasını önceden bir şarta bağlamak
  "Para almadan, vermeyeceğini şart koş ona  " 
 Şeref vermek: Onurlandırmak, yapıp ettikleriyle övünç kaynağı olmak
  
 Şerefini korumak: Onurunu, kişiliğini gözetmek
  
 Şeşi beş görmek: Yanlış görmek, görüşünde aldanmak
  "Şeşi beş gördüm her hâlde  " 
 Şeyhin kerameti kendinden menkul: Çok büyük işler yaptığını belirtiyor ama bunu doğrulayacak ne kanıt ne de kimse var ortalıkta
  
 Şeytana uymak: Dinin emirleri dışına çıkmak, haram olan işlere bulaşmak, doğru yoldan ayrılmak
  "Şeytana uyup da tekrar kumara başlayacak diye korkuyorum  " 
 Şeytan diyor ki!: "İçimden şu kötü işi yap, doğru yoldan ayrıl eğilimi geçip duruyor" anlamında kullanılır
  "Şeytan diyor ki git şunu bir güzel döv  " 
 Şeytan dürtmek: Durup dururken uygunsuz, kötü bir davranışta bulunmak
  "Güzel güzel oynarken arkadaşına vurup kaçtı, şeytan dürttü her hâlde  " 
 Şeytan görsün yüzünü: "Onunla hiç görüşmek, bir arada bulunmak istemiyorum" anlamında kullanılır
  
 Şeytanın art bacağı: Çok afacan ve yaramaz (çocuk)
  
 Şeytanın ayağını kırmak: 1
  Aksiliği, uğursuzluğu yenmek  2  Herhangi bir sebepten ötürü yapamadığı bir şey yapmak  "Haydi, şu şeytanın bacağını kır da bize gel  " 
 Şeytan kulağına kurşun: İyi bir durumdan, işten gidişten söz ederken "Aman nazar değmesin, Allah kötülerin şerrinden korusun, şeytandan uzak bulundursun
  " anlamında kullanılır  
 Şeytanın yattığı yeri bilmek: Çok kurnaz ve açıkgöz olmak; bilinmesi, hatırlanması güç şeyleri bilmek; pek çok şeyden haberdar olmak
  "O ne tilkidir bilemezsin, şeytanın yattığı yeri bile bilir  " 
 Şıp diye geçmek: Ansızın, birdenbire geçmek
  
 Şifayı bulmak (veya kapmak): Hastalanmak
  "Burnum akıyor, yine şifayı kapacağız desene  " 
 Şimdiden tezi yok: Hemen, hiç durmadan, hiç vakit kaybetmeden
  "Şimdiden tezi yok, ne yapılacaksa yapılmalıdır  " 
 Şimşekleri üzerine çekmek: Söz ve davranışlarıyla çevresindekileri kızdırmak; rahatsız etmek; sert eleştirilerine, saldırılarına hedef ve neden olmak
  "Boşu boşuna şimşekleri üzerine çektin  " 
 Şirazesinden çıkmak: Bozulmak, çığırından çıkmak, düzenini yitirmek
  
 Şom ağızlı: Hemen her olayı kötüye yoran, kötü şeyler olacağını söyleyen, ileri sürdüğü ihtimallerin gerçekleşmesinden korkulan kimse
  "Milleti korkutup durma, kapa şu şom ağzını da rahatlayalım  " 
 Şöyle bir: Üstünkörü, gelişigüzel, üzerinde durmayarak
  "Şöyle bir baktım vitrindeki elbiselere" 
 Şöyle böyle: 1
  Ne iyi ne kötü, orta derecede  2  Hemen hemen, aşağı yukarı, yaklaşık olarak  "Şöyle böyle üç yıl oldu onunla görüşemedik  " 
 Şundan bundan: Belli belirsiz, önemsiz şeyler
  "Eh işte, şundan bundan konuşup durduk  " 
 Şunu bunu bilmemek: İtiraz dinlememek, mazeret kabul etmemek, bahane istememek
  "Şunu bunu bilmem, yarın akşam sizi bekliyoruz  " 
 Şunun şurası: Küçümseme, azımsama, yakın bir yer belirtmek istendiğinde kullanılır
  "Şunun şurası on adımlık yer, gelmeyecek misin?" 
 Şüphe kurdu: Kişinin içini kemiren, onu tedirgin eden kuşku
  "Onu arkadaşlarıyla birlikte gönderdim ama yine de içimi bir şüphe kurdu kemirip duruyor  
 |