Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Allah(c.c) Dostları

Eski 01-30-2008   #7
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : Allah(c.c) Dostları



HZ VEYSEL KARÂNÎ ve İLÂHÎ AŞKIN ¤¤¤AHÜRÜ

Üveys el-Karânî hazretleri, Peygamber Efendimiz (sav) zamanında yaşamış büyük bir Allah dostudur İsmi Üveys b Âmir el-Karnî'dir Yemen’in Karn köyünde doğmuştur Doğum tarihi bilinmemektedir 657 (h 37) tarihinde şehit edilmiştir Peygamber (sav) Efendimizin sağlığında Müslüman olmuş; fakat göremediği için Sahâbî olamamıştır Tâbiî’nin büyüklerinden olduğu hadîs-i şerîfte bildirilmiştir

Hazret-i Ömer’in halifeliği sırasında Medine’ye geldi Çok ilgi ve hürmet gördü Önceleri kendi memleketi Yemen’de yaşadı Sonra Basra'ya gitti
Veysel Karânî hazretleri, Yemen’de iken deve güder, geçimini onunla temin ederdi Geçimi, yaşaması pek sadeydi Hasta, âmâ ve ihtiyar annesinden başka kimsesi yoktu Güttüğü develer için belli bir ücret istemez, ne verirlerse kabul ederdi Fakir olanlardan hiç ücret almazdı Aldığının yarısını sadaka olarak fakirlere dağıtır, kalanını da kendi ihtiyaçlarına ve annesine harcardı

Müslüman olduktan sonra bütün ömrü boyunca Sevgili Peygamberimiz (sav)’in aşkı ile yanıp tutuştu Bir an bile Rabbini unutmadı Kulluğunda o dereceye yükseldi ki, her hâli, her hareketi ve her sözü insanlara ibret ve nasihat oldu

Kimseden incinmemiş ve kimseyi incitmemiştir Onun en önemli vasfı; Peygamber (sav) Efendimiz’e olan aşkı, ibadete canla başla devamı ve annesine saygısıdır Annesine çok hizmet edip hayır duasını aldı Rasûlullah Efendimiz’i görmeyi çok arzu ediyordu Defalarca Peygamber Efendimizi görmek için annesinden izin istedi Annesi, kendisine bakacak kimsesi olmadığı için izin vermedi

Peygamber (sav) Efendimiz; "Üveys-i Karnî, ihsân ve iyilikte Tâbiînin hayırlısıdır” buyurdu Rasûlullah Efendimiz, zaman zaman mübârek yüzünü Yemen tarafına döndürür ve; “Yemen tarafından rahmet rüzgârı estiğini duyuyorum” buyururdu Yine Efendimiz (sav): “Kıyâmette Allah’ü Teâlâ Üveys sûretinde yetmiş bin melek yaratır ve Üveys’i onların arasında Arasat’a götürürler Cennet’e gider ve Allah’ü Teâlâ’nın dilediği (bildirdiği)nden başka mahlûk hangisinin Üveys olduğunu bilmez” “Ümmetimden bir kimse vardır ki, Rebî’a ve Mudar kabîlelerinin koyunları kıllarının adedince kişiye kıyâmette şefâat edecektir” buyurmuşlar ve o dönemde Arabistan’da bu iki kabîlenin koyunları kadar kimsenin koyunu olmadığı söylenmiştir

Ashâb-ı Kirâm; “Yâ Rasûl, bu kimdir?” dediler Peygamber Efendimiz; “Allah’ın kullarından biri” buyurdu “Biz hepimiz kullarız, ismi nedir?” dediler “Üveys” buyurdu “Nerelidir?” dediler “Karnlıdır” buyurdu “O sizi gördü mü?” dediler “Baş gözü ile görmedi” buyurdu “Hayret, size bu kadar âşık olsun da, hizmet ve huzurunuza koşup gelmesin!” dediler “İki sebepten: Biri hallerine mağluptur İkincisi ise benim dînime bağlılığından dolayıdır İhtiyar bir annesi vardır Îmân etmiştir Gözleri görmez, el ve ayakları hareket etmez Üveys gündüzleri deve çobanlığı yapar, aldığı ücreti kendisinin ve annesinin nafakasına harcar” buyurdu “Biz onu görür müyüz dediler Hazret-i Ebû Bekr’e; “Sen onu kendi zamanında göremezsin” ama Hazret-i Ömer ve Hazret-i Ali’ye; “Siz onu görürsünüz Sol böğründe ve avucunun içinde bir gümüş miktarı beyazlık vardır Bu baras hastalığı beyazlığı değildir Ona varınca, benim selâmımı söyleyin ve ümmetime duâ etmesini bildirin” buyurdu

Peygamber (sav) Efendimizin vefâtı yaklaşınca, hırkanızı kime verelim? dediler “Üveys-i Karnî'ye verin” buyurdu Rasûlullah’ın vefâtından sonra Hazret-i Ömer ile Hazret-i Ali Kûfe’ye geldiklerinde, Ömer (ra) hutbe esnasında; “Ey Necdliler, kalkınız!” buyurdu Kalktılar Aranızda Karn’dan kimse var mıdır? buyurdu Evet dediler ve birkaç kişiyi ona gönderdiler

Hazret-i Ömer, onlardan Üveys’i sordu Biliyoruz O, sizin bildiğinizden pek aşağı bir kimsedir Dîvânedir, akılsızdır ve insanlardan kaçar bir hâli vardır, dediler “Onu arıyorum, nerededir?” buyurdu Arne vâdisinde develerimize çobanlık yapmaktadır, biz de karşılığında ona akşam yiyeceği veririz, saçı-sakalı karışıktır, şehirlere gelmez, kimse ile sohbet etmez, insanların yediğini yemez; üzüntü ve neşe bilmez İnsanlar gülünce, o ağlar; insanlar ağlayınca o güler dediler “Onu arıyorum” buyurdu Sonra Hazret-i Ömer’le Hazret-i Ali, onun olduğu yere gittiler Onu namaz kılar gördüler Allah’ü Teâlâ, develerini gütmesi için bir melek vazifelendirmişti Namazı bitirip selâm verince, Hazret-i Ömer, kalktı ve selâm verdi Selâmı aldı Hazret-i Ömer; “İsmin nedir?” diye sordu “Abdullah, yâni Allah’ın kulu” dedi “Hepimiz Allah’ın kullarıyız; esas ismin nedir?” diye sordu “Üveys” dedi “Sağ elini göster” buyurdu Gösterdi Hazret-i Ömer; Peygamber Efendimiz size selâm etti Mübârek hırkalarını size gönderip; “Alıp giysin, ümmetime de duâ etsin” diye vasiyet buyurdu, dedi

“Yâ Ömer! Ben zayıf, âciz ve günahkâr bir kulum Dikkat buyur, bu vasiyet başkasına âid olmasın?” deyince; “Hayır yâ Üveys, aradığımız kimse sensin Peygamber Efendimiz senin eşkâlini ve vasfını belirtti” cevabını verdi
Bunun üzerine, Hırka-i Şerîf’i hürmetle aldı, öptü, kokladı, yüzüne gözüne sürdü Sonra; “Siz burada bekleyin” dedi Yanlarından ayrıldı Biraz ileride hırkayı yere bırakıp, yüzünü yere koydu Cenâb-ı Hakk’a şöyle duâda bulundu:
“Yâ Rabbî! Sevgili Peygamber Efendimiz, ben fakir, âciz kuluna Hazret-i Ömer ve Hazret-i Ali ile Hırka-i Şerîflerini göndermiş” dedi Günahkâr olan bütün müslümanların affı için duâ etti Bir çok günahkâr müslümanın affolduğu kendisine ilham ile bildirilince, Hırka-i Şerîf’i hürmetle giydi
Veysel Karânî hazretleri, kendisine hırka verildikten sonra Yemen’den Kûfe’ye gitti Kûfe’ye gittikten sonra çok az kimse onu görebildi

Görenlerden biri Harem bin Hayyan’dır Harem bin Hayyan anlatır: "Üveys’in şefâatinin ne derecede olduğunu bildiren hadîsi işitince, onu görmek istedim Kûfe’ye gidip, onu aradım Nihayet Fırat Nehri kenarında abdest alırken buldum Daha önce hakkında malûmatım olduğundan onu tanıdım Selâm verdim Selâmımı aldı Bana baktı Müsafaha etmek istedim, elini vermedi “Allah sana merhamet eylesin, seni bağışlasın ey Üveys, nasılsın?” dedim Onu o kadar sevmiştim, ona o kadar acımıştım ki ağladım Çünkü çok zayıftı O da ağladı ve; “Allah sana hayırlı ömür versin, ey Harem bin Hayyan! Nasılsın ey kardeşim! Beni sana kim gösterdi?” dedi İsmimi ve babamın ismini nasıl bildin ve hiç görmeden beni nasıl tanıdın? dedim “Her şeyi bilen ve her şeyden haberi olan bana bildirdi Rûhum senin rûhunu tanıdı Çünkü mü’minlerin rûhları birbirlerini tanırlar, birbirlerini görmeseler de!” dedi"

Rasûlullah Efendimizden bana bir haber ver, dedim “Ben onu görmedim, O’nun haberini başkalarından işittim Hadîs yolunu kendime açmayı istemem Muhaddis, müftü veya müzekkir olmayı istemem Benim meşguliyetim vardır Bunlarla uğraşamam” dedi Bana bir âyet okuyun Sizden duyayım dedim Elimi tuttu Eûzü besmele okudu ve çok ağladı Sonra; “Cinleri ve insanları beni tanımaları, ibâdet etmeleri için yarattım”(ez-Zâriyât, 51/56) “Gökü, yeri ve ikisi arasındakileri oyun olsun diye yaratmadım”(el-Enbiyâ, 21/16) meâlindeki âyet-i kerîmeleri okudu Sonra bir feryat etti Aklının gittiğini sandım Sonra; “Ey Hayyân’ın oğlu, sen buraya niçin geldin?” dedi Seni tanımak, seninle sohbet etmek arzusu ile dedim “Bir kimsenin Allah’ü Teâlâ’yı tanıdıktan sonra, herhangi bir kimse ile ahbaplık etmek istemesine hiçbir zaman bir mânâ veremem” dedi Bana vasiyet, nasihat et dedim “Yattığın zaman ölümü yastığının altında bil Kalkınca da karşında bulundur Günahın küçüklüğüne değil, onunla âsî olmaklığının büyüklüğüne bak! Günâhı küçük tutarsan, onu yasak eden Rabbini küçük tutmuş olursun Onu büyük tutarsan, Rabbini büyük tutmuş olursun” dedi Nereye yerleşmemi tavsiye edersin? dedim “Şam’a” dedi Orada geçim nasıldır dedim “Şüphenin ağır bastığı şu kalbe yazıklar olsun, nasihat kabul etmez” dedi Bana bir tavsiyede daha bulun? dedim “Ey Hayyân’ın oğlu! Baban öldü, Âdem aleyhisselâm, Dâvûd aleyhisselâm, Muhammed Rasûlullah öldüler Halîfesi Ebû Bekir öldü Kardeşim Ömer öldü Ah Ömer! Ah Ömer!” dedi Allah sana rahmet eylesin, “Hazret-i Ömer ölmemiştir” dedim “Allah’ü Teâlâ, onun öldüğünü bana bildirdi” dedi Salavât okuyup, kısa bir duâdan sonra şu vasiyeti yaptı: “Ben ve sen, ölülerdeniz Allah’ın kitabını ve onda bildirilen sırât-ı mustakîmi, doğru yolu elden bırakma ve ölümü bir an unutma! Kavmine ve akrabana varınca onlara nasihat et ve Allah’ın kullarına öğüt vermekten geri durma Ehl-i Sünnet’e uymaktan bir adım ayrılma ki, dînini kaybedersin de haberin olmaz ve Cehennem’e düşersin” Birkaç duâ daha etti, sonra; “Git Harem bin Hayyan, bir daha ne sen beni gör, ne de ben seni! Beni duâ ile hatırla, ben de seni duâ ile anarım Sen bu taraftan git, ben de şu taraftan gideyim” dedi Bir zaman onunla gitmek istedim Bırakmadı Gitti, ağlıyordu Ben de ağladım Ardından baktım durdum Gözden kayboluncaya, şehre girinceye kadar baktım Hâlâ ondan bir haber alamadım

Veysel Karânî hazretleri Mekke’de hac yapıp, Medîne’ye gidince, işte Rasûlullah’ın türbesi burasıdır diye kendisine gösterildi Kendinden geçerek düşüp bayıldı Ayılınca; “Beni buradan götürün Rasûlullah Efendimizin medfûn bulunduğu bir beldede benim için yaşamanın tadı olmaz” buyurdu
Geceleri hiç uyumazdı Bir gece; “Bu gece kıyâm gecesidir” dedi Diğer gece, “Bu gece rükû gecesidir” Öbür gece, “Bu gece secde gecesidir” dedi Bir geceyi kıyâm, bir geceyi rükû, bir başka geceyi de secdeyle geçirdi “Ey Üveys, bu kadar uzun geceyi bir hâlde geçirmeye nasıl katlanıyorsun?” dediklerinde; “Secdede, sabah oluyor da, ben hâlâ bir kere Sübhâne Rabbiyel a’lâ diyemem Hâlbuki üç tesbih sünnettir Bunu yapamamamın sebebi, meleklerin ibâdetini yapmak istememdir Buna ise gücüm yetmemektedir” dedi

Kendisine, namazda huşû nedir? dediklerinde; “Böğrüne iğne batırılsa, namazda duymamaktır” dedi Kendisine nasılsın? dediler: “Sabahleyin kalkıp, akşama sağ çıkacağını bilmeyenin hâli nasıl olur?” dedi İş nasıldır? dediler “Ah, yolun uzaklığından azıksızlıktan, ah!” dedi
Birisi Veysel Karânî hazretlerini ziyârete gitti Ona hitâben; "Ey Allah’ü Teâlâ’nın sevgili kulu! Bana bir nasîhatte bulun?" dedi Veysel Karânî hazretleri; “Allah’ü Teâlâ’yı bilir misin?” Evet bilirim “Öyle ise, Allah’ü Teâlâ’dan gayri şeyleri unut Bu yetişir” buyurdu

Yâ Üveys, bir nasihat daha söyle! “Allah’ü Teâlâ seni bilir mi?” Evet bilir “Öyle ise, Allah’tan gayrisi seni bilmesin Allah’ü Teâlâ’nın bilmesi senin için kâfidir” dedi
Buyurdu ki:
“Ey insan bu fâni hayatta Allah korkusunu kalbinden çıkarma! Kurtuluş çâresi O’na itâattedir
“Yüksekliği aradım, tevâzuda buldum Başkanlık aradım, halka nasihatte buldum Neseb aradım, takvâda buldum Şeref aradım, kanâatte buldum Rahatlık aradım, zühdde buldum Zenginlik aradım, tevekkülde buldum
Veysel Karani hazretleri Rasûlullah (sav) Efendimizi dünya gözüyle görememiş ve Sahâbî olamamıştır; ancak ”muhadramûn”dandır Çünkü Peygamberimiz (sav) Efendimiz zamanında yaşayıp onu göremeden îman eden kişilere İslâmî literatürde bu isim verilmiştir Tasavvufta mürşidlerini görmedikleri halde onların ruhaniyetinden istifade edip, feyiz alarak yükselenlere “üveysi” denilir Bu tabir Veysel Karani hazretlerinin Rasûlullah (sav)’i görmeden feyiz alıp, O’na tabi olmak suretiyle tasavvufta yüksek derecelere kavuşmasına benzetilerek söylenilmiştir Üveysi demek; görmediği halde Rasûlullah (sav) Efendimizin ve O’nun varisleri olan evliyanın büyüklerinin ruhaniyetlerinden feyiz alıp yükselmek demektir
Veysel Karani hazretlerinin yolu “Veysîlik” denilen öyle manevi bir yoldur ki, Peygamber (sav) Efendimizi görmeden sevmenin, sevebilmenin manevî bir okuludur O’nun bu Veysîlik denilen manevî okulundan îman ehli nice insanlar Allah’ın izniyle, kıyamete kadar Peygamber ve Allah aşkını öğreneceklerdir

Kaynakça
1 Tabakâtü’l-Kübrâ; c 1, s 27
2 ¤¤¤kiretü’l-Evliyâ; s 12
3 Tabakât-ı İbn-i Sa’d; c 6, s 161
4 Mektûbât-ı Rabbânî; c 1, Mektup, 222, 270
5 İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c 2, s 74
6 Sahih-i Müslim ve Evliyalar Ansiklopedisinden faydalanılmıştır




__________________
Alıntı Yaparak Cevapla