hayko26
|
Cevap : ***mehmeh akif ersoy****
SEYFİ BABA
Geçen akşam eve geldim Dediler:
- Seyfi Baba
Hastalanmış, yatıyormuş
- Nesi varmış acaba?
- Bilmeyiz, oğlu haber verdi geçerken bu sabah
- Keşki ben evde olaydım  Esef ettim, vah vah!
Bir fener yok mu, verin  Nerde sopam? Kız çabuk ol!
Gecikirsem kalırım beklemeyin  Zîrâ yol
Hem uzun, hem de bataktır  
- Daha a'lâ, kalınız
Teyzeniz geldi, bu akşam, değiliz biz yalınız
Sopa sağ elde, kırık camlı fener sol elde;
Boşanan yağmur iliklerde, çamur tâ belde
Hani, çoktan gömülen kaldırımın, hortlayarak;
"Gel!" diyen taşları kurtarmasa, insan batacak
Saksağanlar gibi sektikçe birinden birine,
Boğuyordum! müteveffâyı bütün âferine
Sormayın derdimi, bitmez mi o taşlar, giderek,
Düştü artık bize göllerde pekâlâ yüzmek!
Yakamozlar saçarak her tarafından fenerim,
Çifte sandal, yüzüyorduk, o yüzer, ben yüzerim!
Çok mu yüzdük bilemem, toprağı bulduk neyse;
Fenerim başladı etrâfını tektük hisse
Vâkıâ ben de yoruldum, o fakat pek yorgun  
Bakıyordum daha mahmurluğu üstünde onun:
Kâh olur, kör gibi çarpar sıvasız bir duvara;
Kâh olur, mürde şuâ'âtı düşer bir mezara;
Kâh bir sakfı çökük hânenin altında koşar;
Kâh bir ma'bed-i fersûdenin üstünden aşar;
Vakt olur pek sapa yerlerde, bakarsın, dolaşır;
Sonra en korkulu eşhâsa çekinmez, sataşır;
Gecenin sütre-i yeldâsını çekmiş, uryan,
Sokulup bir saçağın altına gûyâ uyuyan
Hânüman yoksulu binlerce sefilân-ı beşer;
Sesi dinmiş yuvalar, hâke serilmiş evler;
Kocasından boşanan bir sürü bîçâre karı;
O kopan râbıtanın, darmadağın yavruları;
Zulmetin, yer yer, içinden kabaran mezbeleler:
Evi sırtında, sokaklarda gezen âileler!
Gece rehzen, sabah olmaz mı bakarsın, sâil!
Serserî, derbeder, âvâre, harâmî, kaatil  
Böyle kaç manzara gördüyse bizim kör kandil
Bana göstermeli bir kerre  Niçin? Belli değil!
Ya o bîçâre de râhmet suyu nûş eyliyerek,
Hatm-i enfâs edivermez mi hemen "cız!" diyerek?
O zaman sâmi'anın, lâmisenin sevkıyle
Yürüyen körlere döndüm, o ne dehşetti hele!
Sopam artık bana hem göz, hem ayak, hem eldi  
Ne yalan söyliyeyim kalbime haşyet geldi
Hele yâ Rabbi şükür, karşıdan üç tâne fener
Geçiyor  Sapmıyarak doğru yürürlerse eğer,
Giderim arkalarından  Yolu buldum zâten
Yolu buldum, diyorum, gelmiş iken hâlâ ben!
İşte karşımda bizim yâr-ı kadîmin yurdu
Bakalım var mı ışık? Yoksa muhakkak uyudu
Kapının orta yerinden ucu değnekli bir ip
Sarkıtılmış olacak, bir onu bulsam da çekip
Açıversem  İyi amma kapı zâten aralık  
Gâlibâ bir çıkan olmuş  Neme lâzım, artık
Girerim ben diyerek kendimi attım içeri,
Ayağımdan çıkarıp lâstiği geçtim ileri
Sağa döndüm, azıcık gitmeden üç beş basamak
Merdiven geldi ki zorcaydı biraz tırmanmak!
Sola döndüm, odanın eski şayak perdesini,
Aralarken kulağım duydu fakîrin sesini:
- Nerde kaldın? Beni hiç yoklamadın evlâdım!
Haklısın, bende kabâhat ki haber yollamadım
Bilirim çoktur işin, sonra bizim yol pek uzun  
Hele dinlen azıcık anlaşılan yorgunsun
Bereket versin ateş koydu demin komşu kadın  
Üşüyorsan eşiver mangalı, eş eş de ısın
Odanın loşluğu kasvet veriyor pek, baktım
Şu fener yansa, deyip bir kutu kibrit çaktım
Hele son kibriti tuttum da yakından yüzüne,
Sürme çekmiş gibi nûr indi mumun kör gözüne!
O zaman nîm açılıp perde-i zulmet, nâgâh,
Gördü bir sahne-i üryân-ı sefâlet ki nigâh,
Şâir olsam yine tasvîri otur bence muhâl:
O perîşanlığı derpîş edemez çünkü hayâl!
Çekerek dizlerinin üstüne bir eski aba,
Sürünüp mangala yaklaştı bizim Seyfı Baba
- Ihlamur verdi demin komşu  Bulaydık, şunu, bir  
- Sen otur, ben ararım  
- Olsa içerdik, iyidir  
Aha buldum, aramak istemez oğlum, gitme  
Ben de bir karnı geniş cezve geçirdim elime,
Başladım kaynatarak vemeye fincan fincan,
Azıcık geldi bizim ihtiyarın benzine kan
- Şimdi anlat bakalım, neydi senin hastalığın?
Nezle oldun sanırım, çünkü bu kış pek salgın
- Mehmed Ağ'nın evi akmış Onu aktarmak için
Dama çıktım, soğuk aldım, oluyor on beş gün
Ne işin var kiremitlerde a sersem desene!
İhtiyarlık mı nedir, şaşkınım oğlum bu sene
Hadi aktamıyayım  Kim getirir ekmeğimi?
Oturup kör gibi, nâmerde el açmak iyi mi?
Kim kazanmazsa bu dünyâda bir ekmek parası:
Dostunun yüz karası; düşmanının maskarası!
Yoksa yetmiş beşi geçmiş bir adam iç yapamaz;
Ona ancak yapacak: Beş vakit abdestle namaz
Hastalandım, bakacak kimseciğim yok; Osman
Gece gündüz koşuyor iş diye, bilmem ne zaman
Eli ekmek tutacak? İşte saat belki de üç
Görüyorsun daha gelmez  Yalınızlık pek güç
Ba'zı bir hafta geçer, uğrayan olmaz yanıma;
Kimsesizlik bu sefer tak dedi artık canıma!
- Seni bir terleteyim sımsıkı örtüp bu gece!
Açılırsın, sanırım, terlemiş olsan iyice
İhtiyar terliyedursun gömülüp yorganına  
Atarak ben de geniş bir kebe mangal yanına,
Başladım uyku teharrîsine, lâkin ne gezer!
Sızmışım bir aralık neyse yorulmuş da meğer
Ortalık açmış, uyandım Dedim, artık gideyim,
Önce amma şu fakîr âdemi memnûn edeyim
Bir de baktım ki: Tek onluk bile yokmuş kesede;
Mühürüm boynunu bükmüş duruyormuş sâde!
O zaman koptu içimden şu tehassür ebedî:
Ya hamiyyetsiz olaydım, ya param olsa idi!
alıntı
__________________
Hakan Guven®
|