10-21-2007
|
#1
|
angelesdream
|
...Dedi Tanrı!
“Sonbaharın son gününe yetişmeye çalışan bir cümle sahibi gibi  
Aşk bu gece şehri terk etti!
Tüm dünya zamanlarının dışında
Gece - gündüz…
Bekleten  
Ne nazlı bir şiirmiş doğuranın ismi gibi  ”
Grinin vücut buluşu gibiydi aşk, siyahı ve beyazı aynı tene giydirebilirdi ve biterdi ardından  Aşk bütün şehirleri terk etse de, güzeldi  Korkmazdı insan aşktan, üşümezdi ki hiç aşk sarardı onu  Düşse bile, aşk tutardı onu, kaybetse bulur, ölse yaşatırdı 
Ürkek bir intro gibiydi şarkı, ardında sakladığı hakkında bilgi vermiyordu, "Aşktan korkma!" diyordu sadece ve ekliyordu; “Aşka kalbini açtığın zaman, acılar giremez diyemezsin Aşk acılarıyla, tutkularıyla, gözyaşlarıyla, rüzgarlarıyla, taze çicek kokularıyla bir bütün olarak girer içeri  Aşkı acılardan süzemezsin, istesende istemesende aşka boynunu eğersin  ”
Aşk biter yere düşersin ve sonra eklersin; “Hayır istemem bir başkasını, yalnızda ayağa kalkabilirim  ” Bu yüzden grinin vücut buluşu gibiydi işte aşk  Bütün tezatlıklara tezat bir şekilde yayılırdı gidenlerin ve kalanların ardından  Dikenler batardı gidenin ardında kalana, bir kum tanesi kadar küçük, daldığı derya kadar büyük bir acıyla  
Laf değildi, aşktı bu  
Griydi aşk, O ise; bu gri şehrin tüm yollarını rengarenk boyamak ister‘di, bana özel‘di sanki, biraz Umay Umay, biraz aşk  Hiç bilemezdim bir şarkı bir ömrü nasıl kanatır, hangi söz nasıl batar  Ve o sözler gün gelir nasıl susar  Susar işte, susar!

“Ya kendin dikebilirsin ya da hiç kimse  
Eline yalnızca bir iplik, bir iğne verebilirim!”
  dedi Tanrı!
|
|
|