Konu: Türk Elleri
Yalnız Mesajı Göster

Eski 09-21-2007   #4
Ergenekon
Varsayılan


KIRIM TATAR TÜRKLERİ

Yüzölçümü :
26 140 km2

Nüfusu : 2 700 000

Başkenti : Akmescit

Karadeniz'in kuzeyinde bir yarımada olan Kırım, Ukrayna'ya bağlı muhtar bir cumhuriyettir Kırım Türkleri Tatar Özerk Yönetimi olan Kırım Tatar Milli Meclisi tarafından yönetilmektedir Önemli Şehirleri, Akmescit, Akyar, Yalta'dır

Türkler, çok eski dönemlerden beri Kırım'da yaşamaktadırlar 13 asırdan itibaren Kırım Tatarları adını almışlardır Önceleri Altınorda Devleti içinde yeralmışlar, daha sonra ise sınırları Moskova'ya kadar ulaşan Kırım Hanlığı'nı kurmuşlardır 1475'ten itibaren Kırım Hanlığı ile Osmanlı ‹mparatorluğu tek devlet gibi yakınlaşınca, Osmanlı ‹mparatorluğu'nun hudutları Rusya'nın güney hudutlarına kadar uzanmıştır Osmanlı ‹mparatorluğu ile Rusya arasında 1774 yılında imzalanan Küçük Kaynarca anlaşması ile Kırım Hanlığı Osmanlı himayesinden çıkmıştır Rus işgaline maruz kalan Kırım Türklerinin esaret yılları böylece başlamıştır Yerli halkı başka bölgelere göçe zorlanmıştır En büyük göç dalgaları 1792, 1860-63, 1874-75, 1891-1902 seneleri arasında olmuştur Rus çarlığı 1917 yılında Bolşevik ihtilâli ile parçalanınca Kırım'ın Bağımsızlık yolu da açılmıştır 9 Aralık 1917'de Kırım Tatar Milli Kurultayı toplanmış; 26 Aralık 1912'de Kırım Halk Cumhuriyeti'nin kurulduğu ilân edilmiştir Kırım, Nisan 1918'de Almanlar tarafından da belli bir süre işgal edilmiş; 1920 yılının sonlarına doğru tekrar Bolşeviklerin eline geçmiştir 1921 yılında Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuş ve Rusya'ya bağlanmıştır 18 Mayıs 1944 yılında Kırım Tatarları, Kırım'dan topluca sürgün edilmişlerdir Sovyet Hükümeti, 2561945 yılında yayınladığı Kararname ile Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırmış; Kırım, oblast statüsüne getirilerek yine Rusya'ya bağlı kalmıştır Kruşçev, Rus-Ukrayn kardeşliğinin 1000 yılı münasebetiyle Kırım Oblastı'nı Rusya'dan alarak Ukrayna'ya bağlamıştır Kırım Bölgesi bugün Ukrayna'ya bağlı Muhtar bir Cumhuriyettir Cumhuriyet içerisinde ise Tatar Özerk Yönetimi bulunmaktadır

Kırım Türkçesi ile konuşan Kırım Türkleri'nin kültür yapısı, Osmanlı İmparatorluğu ile münasebetleri sebebiyle Türkiye'ye çok yakındır İdil-Ural Türk bölgesi ile Osmanlı kültürünün etkilediği bölge, Türk uyanışının fikrî temsilcilerini yetiştirmiştir


EĞİTİM-ÖĞRETİM

Kırım'da 5 üniversite, 16 enstitü, 1 akademi, 32 Teknikum (teknik lise), 35 PTU (Endüstri Meslek Lisesi ve Çıraklık Eğitim Merkezi arasında bir okul çeşidi), 598 düz okul bulunmaktadır Toplam öğrenci sayısı 232 859'dur Bu sayının içinden 197 162'sini Rus ve diğerleri, 38 697'sini Kırım Tatar öğrencileri teşkil etmektedir Yapılan girişimler sonunda şimdiye kadar Kırım'da toplam 1839 öğrenci diploma almış; 166 öğretmen görev almış, 6 adet Milli Okul açılabilmiştir Fakat dersliklerin yetersiz olmasından dolayı Kırım Tatar Türkçesi hariç, bütün dersler yine Rusça olarak gösterilmektedir Kırım Devlet Üniversitesi'nde 1991 yılında Tatar Türkçesi ve Edebiyatı Bölümü açıldı 1995 yılına kadar bu bölüme her yıl 50 öğrenci kabul ediliyordu Ancak, 1996 yılından itibaren sayı düşürülerek 30 öğrenci kabul edilmeye başlandı 1994 yılında Kırım Tatar Entellektüeller ve Halk Hareketi ile Kırım Devlet Sanayi Pedagoji Enstitüsü açıldı Bu enstitüde 1300 öğrenciden 722'si Kırım Tatarlarından oluşmaktadır Çalışan 100 öğretmenden 70'i ve Rektör Tatardır Yaklaşık 200'ün üstünde Kırım Tatar öğrenci de Türkiye'de üniversite eğitimine devam etmektedir


GERİ DÖNÜŞ

Kırım'dan sürgün edilen Kırımlıların geri dönüşleri devam etmektedir Yurtlarına dönen Kırım Türk'ü sayısı 300 bine ulaşmıştır Özellikle Özbekistan'da bulunan Kırım Türkleri geriye dönmek istemekte iseler de, Özbekistan idaresi bu dönüşe izin vermemekte ve çeşitli zorluklar çıkarmaktadır


EKONOMİ

Kırım'ın en önemli ekonomik değeri turizmdir Ülkede dünyaca ünlü dinlenme yerleri, turistik tesisler bulunmaktadır Sanayide elektrik üretimi, demir üretimi, makine yapımı, kimya sanayii önemli bir yer tutmaktadır Ziraat sektöründe bağcılık ve hayvancılık önem kazanmıştır


Türkiye tarafından başlatılan 1000 (bin) konut projesi, yurtlarına dönen evsiz-barksız Kırım Türkleri için önemli bir imkân olmuştur Bu konutların 300 kadarı teslim edilmiş; geriye kalanın ise inşaatı sürdürülmektedir Türk kuruluşları tarafından kazandırılan anaokulu, ilkokul ve hastane gibi tesisler, Kırım'ı, Kırım Türkleri için tekrar yerleşim bölgesi ve yurt haline getirmiştir


DOĞU TÜRKİSTAN

Yüzölçümü : 1 828 418 km2

Nüfusu : 30 milyon (Yaklaşık)

Başkenti : Urumçi

Uzun tarihi boyunca Doğu Türkistan, İç ve Orta Asya'da kurulmuş olan Türk devletlerinin ve hanlıklarının merkezi olmuştur MÖ 8-3 asırlarda İskitlere; MÖ 300- MS 93 yıllarında Hunlara; 522-744 döneminde Göktürk İmparatorluğuna; 744-840 devresinde Uygur devletine; 751-870 Karluk ve Karahanlılar İmparatorluğuna ve Saidiye Hanlığına merkez olan (1509-1679) bu Türk yurdu, tarihte daima önemli olmuş ve dikkatleri üzerine çekmiştir 8 ve 18 asırlar arasındaki bin yıllık dönem, Çin İmparatorluğu ile önemli derecede kültürel ve siyasî işbirliğinin gerçekleştirildiği bir barış dönemi olmuştur Ancak bu barış dönemi, Doğu Türkistan'ın 1759 yılında Çin Mançu İmparatorluğu'nun işgali ile son bulmuştur

Günümüzde hala devam eden Doğu Türkistan’daki Çin işgali 1700'lü yılların ortalarında başlamıştır 17 ve 18 yüzyıllarda Doğu Türkistan'da yaşanan iç savaşlar hem halkın birlik ve beraberliğini zedelemiş, hem de devletin gücünü zayıflatmıştı Aynı dönemde Çin'de Mançu Hanedanlığı dönemi başlamıştı 1911 yılında Mançu Çin İmparatorluğu yıkılıp, yerine Kuomintang Partisi'nin lideri Sun Yat Sen önderliğindeki Çin Cumhuriyeti kurulduğunda, Doğu Türkistan halen esaret altındaydı

Kuomintang rejiminin Doğu Türkistan halkına yaptığı işkence ve zulüm, 1931 yılında halkın ayaklanarak bağımsızlık ilan etmesi ile sonuçlandı Bu zamana kadar Doğu Türkistan Müslümanları dönemin siyasi koşullarını göz önünde bulundurarak herhangi bir bağımsızlık girişiminde bulunmaktan kaçınmışlardı Çünkü Doğu Türkistan toprakları üzerine plan kuran yalnız Çinliler değildi Sovyet Rusya da bu sahayı ele geçirmek için fırsat kolluyordu Bu durumun farkında olan ve komünist Rusya'nın Batı Türkistan Müslümanlarına yaptığı eziyete şahit olan Doğu Türkistan halkı da, komünistlerin denetimi altına girmektense mevcut durumu muhafaza etmeyi tercih etmişti Nitekim, 1931'deki bağımsızlık girişimi Doğu Türkistanlı Müslümanları, endişe ettikleri bu tehditle yüz yüze bıraktı Çin, ancak komünist Rusya'nın desteği ile bu girişimi bastırabildi ve ülkenin büyük kısmı Sovyetler'in denetimine geçti

Bu ilginç sonuç, bir dizi gelişmenin ardından ortaya çıktı: Doğu Türkistan isyanını tek başına bastıramayacağını anlayan Çin, Sovyetler Birliği ile gizli bir anlaşma imzalamıştı Bu gizli anlaşma uyarınca, Ruslardan silah ve askeri destek sağladı Ancak buna rağmen Müslümanların bağımsızlık hareketinin bastırılması mümkün olmadı 1933'de Kızıl Ordu karadan Doğu Türkistan'a girerek Müslüman kuvvetleri mağlup etti Müslümanlar Kızıl Ordu birliklerince toplu olarak katledildi, camileri ve mescitleri yıkıldı

Bu sırada başlayan II Dünya Savaşı ile birlikte Ruslar askerlerini Doğu Türkistan'dan çektiler Öte yandan milliyetçi Çin hükümeti de, Mao'nun komünist gerillaları ile ülkenin çeşitli bölgelerinde devam eden savaşı kaybederek, Formoza (Tayvan)'ya çekildi Çin toprakları komünist rejime teslim oldu ve tabii Doğu Türkistan da

1944 yılında Bağımsız Doğu Türkistan Cumhuriyeti kuruldu Ne var ki Doğu Türkistan Cumhuriyeti'nin ömrü 1949 yılında Çin'de Mao'nun iktidarı ele geçirmesi ile son buldu


Doğu Türkistan’da “Kızıl Dönem”

Dünya, bir komünist partinin iktidarı ele geçirişine ilk kez Rusya'da tanıklık etti Rusya'nın hakimiyeti altındaki Batı Türkistan (Kazak, Özbek, Kırgız, Türkmen ve Tacik) toprakları ile sınırı olan ve bu ülkelerle tarihi, dini, etnik ve kültürel bağa sahip Doğu Türkistan Müslümanları da bölgedeki gelişmeleri yakından takip ediyorlardı Özellikle, merhum İsa Yusuf Alptekin gibi, Batı Türkistan topraklarında görev yapıp komünist Rus zulmüne bizzat şahit olanlar, hem Çin hükümetini hem de Doğu Türkistan Müslümanlarını komünizm tehlikesine karşı uyarıyorlardı Çünkü komünistler genel bir taktik olarak, iktidara gelene kadar eşitlik, sosyal adalet, milletlerin özgürlüğü gibi kavramlardan bahsediyorlar, ancak sıra uygulamaya gelince durum değişiyordu Eşitliğin yerini politbüro diktası, sosyal adaletin yerini sömürü, özgürlüklerin yerini ise sürgünler, işkenceler, toplama kampları ve toplu katliamlar alıyordu

Nitekim aynı gelişmeler Doğu Türkistan'da da yaşandı İktidarı ele geçirmeden önce 1945'de gerçekleştirilen 7 Kongre'de Mao, komünistlerin, iktidarı ele geçirince farklı etnik kökenlere kendi geleceklerini tayin etme ve kendi kendini yönetme hakkını vereceğini deklare etti Ancak iktidara gelir gelmez, önceden verdiği sözleri bir anda göz ardı etti ve "Sincan iki bin yıldır Çin'in ayrılmaz bir parçasıdır, bu nedenle Çin'i federe devletlere bölmenin hiçbir manası yoktur Bu talep tarihe ve sosyalizme düşmanlık anlamına gelir" açıklamasını yaptı

Ardından baskı ve zulüm başladı İlk olarak, Mao ile görüşmek üzere yola çıkan Doğu Türkistan Cumhuriyeti'nin önde gelen liderleri esrarengiz bir uçak kazasında hayatlarını kaybettiler Daha sonra da Doğu Türkistan'ı kendi toprağı olarak gören ve elinden bırakmak istemeyen Kızıl Çin hükümeti, Müslüman halka karşı acımasız bir soykırıma girişti İlk savaş Müslümanların inançlarına karşıydı Dini eğitim veren tüm okullar kapatıldı, din adamları tutuklandı, büyük kısmı da öldürüldü Camilere Mao'nun resimleri ve Komünist Parti'nin bayrakları asıldı ve Müslümanlara bu resim ve bayraklara saygı gösterilerinde bulunmaları emredildi Müslümanların bir kısmı Pan-Türkist, bir kısmı da Pan-İslamist oldukları gerekçesi ile gözaltına alınıyor ve idam ediliyordu Toplu sürgünler ise zulmün bir diğer yüzüydü Yurtlarından sürülen Müslümanların bir kısmı, zorlu iklim şartları nedeni ile yolda hayatlarını kaybetti 1949-1952 yılları arasında 2800000, 1952-1957 yılları arasında 3509000, 1958-1960 yılları arasında 6700000, 1961-1965 arasında 13300000 Doğu Türkistan Müslümanı çeşitli yollarla öldürüldü

Müslümanlar bir yandan sistemli olarak katledilirken, bir yandan da onların yerlerine Çinliler yerleştirilmekteydi Doğu Türkistan'ı bir Çin eyaleti haline getirmek isteyen Maoist rejimin bir diğer yöntemi ise, zorunlu kürtajla "aile planlaması"ydı Bu uygulamalar bugün de halen devam etmektedir


Özgürlük Mücadelesinin Önde Gelen İsimleri

20 yüzyılın başı, Doğu Türkistan'da milli ve manevi duyguların uyanmaya başladığı bir dönem oldu Uygur Türkleri'nin bu "milli uyanışı" Abdülkadir Damulla sayesinde oldu Dönemin en önemli ihtiyaçlarından birisi halkın, mukaddes değerleri, tarihi ve sahip olduğu miras konusunda bilinçlendirilmesi idi Abdülkadir Damulla, açtığı Matle'ul Hidayet ismindeki okulla Doğu Türkistan gençlerini bu konuda yetiştirmiş, yayınladığı kitaplarla halkın bilinçlenmesine katkıda bulunmuştur Abdülkadir Damulla'dan sonra Doğu Türkistan'da mücadeleyi "Üç Efendiler" olarak anılan İsa Yusuf Alptekin, Muhammed Emin Buğra ve Mesud Sabri Baykuzu üstlendiler Mesud Sabri Baykuzu'nun Doğu Türkistan için verdiği mücadele, 1951 yılında komünist Çin yönetimi tarafından tutuklanıp, 1952 yılında zehirli bir iğneyle öldürülmesi ile son bulmuştur İsa Yusuf Alptekin ve Muhammed Emin Buğra'nın mücadeleleri ise ömürlerinin sonuna kadar devam etmiştir

Çin'e bağlı Doğu Türkistan Eyalet Hükümeti'nin Genel Sekreteri olarak görev yapan İsa Yusuf Alptekin, tüm hayatını Doğu Türkistan'ın haklı davasını uluslararası arenada anlatmaya ve Müslümanların esaretten kurtulmasına vakfetmiştir 26 yaşındayken Batı Türkistan'daki Çin Konsolosluğu'nda çalışmaya başlamıştır Batı Türkistan'da bulunduğu süre boyunca, Doğu Türkistan'daki bağımsızlık yanlısı kişilerle bağlantı kurmuş ve çalışmalarını gizli olarak yürütmüştür

İsa Yusuf Alptekin'in en çok üzerinde durduğu konulardan birisi, halkını komünizmden korumak olmuştur Hatta komünizme karşı daha etkili çalışmalar yapabileceğini düşündüğü için Çin Hükümeti nezdinde temaslar yürütmüş ve 1936-1945 yılları arasında Çin Parlamentosu'nda ülkesini temsil etmiştir Komünistlerin önce Pekin'i ele geçirmeleri, ardından da Doğu Türkistan'a doğru ilerlemeleri üzerine İsa Yusuf Alptekin vatanından ayrılmak zorunda kalmıştır 1954 yılında İstanbul'a yerleşen ve çalışmalarını buradan yürüten Alptekin, Doğu Türkistan'da yaşanan zulme dünya ülkelerinin dikkatini çekebilmek için birçok ülkeyi dolaşmış, konferanslara, panellere katılmış, üniversitelerde konuşmalar yapmıştır

Muhammed Emin Buğra ise Doğu Türkistan mücadelesi tarihine Doğu Türkistan Tarihi adlı dev eseri ile geçmiştir 1931'deki bağımsızlık hareketinde bizzat görev almış ve Hotan, Yarkent gibi şehirlerin Çin işgalinden kurtulmasını sağlamıştır 1944 yılında kurulan Doğu Türkistan Devleti’nde bakanlık yapmış, komünist Çin işgalinin gerçekleşmesinden kısa bir süre önce ise Hindistan'a iltica etmiştir Buradan Türkiye'ye geçmiş, mücadelesine devam etmiştir

Bu vatansever insanların yaşamları boyunca şerefle sürdürdükleri bağımsızlık mücadelesi bugün de aynı hızla devam etmektedir Şu anda uluslararası arenada Doğu Türkistan için faaliyet gösteren yirmiye yakın vakıf ve dernek vardır Bu dernekler Doğu Türkistan Milli Kurultayı (ETNC)'nın şemsiyesi altında toplanmıştır ve Doğu Türkistan halkının sesini dünyaya duyurabilmek için çalışmalar yürütmektedir


Doğu Türkistan’a Çin İşkencesi

Doğu Türkistan toprakları bin yıl boyunca İslam yurdu olmuştur Ancak yarım asırdan fazla bir süredir, Doğu Türkistan topraklarında Müslümanlar, komünist Çin yönetiminin işgali altında yaşamaktadırlar Urumçi Üniversitesi'nin duvarında yer alan ve 2 Ekim 1988 tarihli İngiliz The Independent gazetesinin bölge sorumlusu Andrew Higgins'in deyimiyle "katıksız ırkçı düşünce ile zehirlenmiş bir zihniyetin göstergesi" olan bir yazı, Çinlilerin Uygur Türkleri'ne bakış açısını yansıtmaktadır: "Uygur erkeklerini sonsuza kadar kölemiz yapalım, Uygur kadınlarını da asırlar boyunca fahişemiz"

Bölgede 1 milyon kadar askerini silah altında tutan Çin, Doğu Türkistan'da Müslümanların attığı her adımı kontrol etmektedir Yollarda kurulmuş olan askeri denetim noktalarında tüm araçlar tek tek durdurulup içleri aranırken erkekler hakarete uğrayıp tartaklanmakta, Müslüman kadınlar ise tacize uğramaktadırlar Çin'in baskısı, yolların tutulması veya askeri birliklerin sık sık evlerde arama yapması ile de sınırlı değildir Japonya'da yayınlanan Mainichi Daily News gazetesi bu ağır baskıyı 29 Haziran 2000 tarihli sayısında şöyle aktarmıştır:

(Doğu Türkistan'da) Çin'in denetimi gün geçtikçe artmakta ve daha da dayanılmaz bir hal almaktadır Halkın Kurtuluş Ordusu her yerde İletişim sınırlı ve polis denetiminde yapılabiliyor Çok az köyde telefon var ve bu hatların hepsi dinleniyor Bir kişi sadece boş bir şüphe üzerine yıllar boyunca tutuklu kalabiliyor

Müslümanlar keyfi olarak tutuklanıp çalışma kamplarına gönderilmekte, asılsız suçlamalarla idam edilmekte, zaman zaman da toplu olarak katledilmektedirler Bunun yanı sıra, namazlarını gizli kılmak zorunda kalmakta, oruç tutmalarına izin verilmemekte, dini eğitim almaları engellenmektedir Müslüman nüfusun sayısının artmasını engellemek için uygulanan metot ise insanlık dışıdır: kadınlara zorla kürtaj yapılmakta, birden fazla çocuğa sahip olanların çocukları ellerinden alınmaktadır


YERALTI KAYNAKLARI

Doğu Türkistan; petrol, wolfram, altın, kömür, uranyum gibi stratejik hammaddelere ve sayısız yeraltı ve yerüstü zenginliklerine sahip bir ülkedir Çin'de mevcut 148 madenin 118 çeşidi Doğu Türkistan'dan çıkarılmaktadır Doğu Türkistan'da şimdiye kadar 5000 yerde maden ocağı işletmeye açılmış olup; Çin'deki toplam maden ocaklarının %85'ini teşkil eder Yaklaşık 500 bölgeden "petrol", 30 bölgeden "doğalgaz" çıkarılmaktadır Petrol rezervi 8 milyar ton olarak tespit edilmiştir Her yıl 10 milyon ton petrol Çin'e taşınmaktadır Çin'in kömür rezervinin yarısı Doğu Türkistan'dadır Yıllık "altın" üretimi 360 kg civarındadır Uranyum, wolfram gibi stratejik madenlerle tuz ve renkli kristal taşları Doğu Türkistan'ın başlıca yeraltı ürünlerindendir 150 bin km2 tarım arazisine, bir o kadar ekilebilen toprağa ve 12 bin km2 genişliğinde ormanlık alana sahip Doğu Türkistan yaylalarında 60 milyona yakın küçük ve büyükbaş hayvan beslenmektedir Sanayi kuruluşlarında çalışanların %90'ını ve petrol tesislerinde çalışanların %99'unu bölgeye yerleştirilen Çinliler oluşturmaktadır


KÜLTÜREL YAPI

Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde halkın % 50'si Uygur Türkçesi ile konuşmaktadır 1000 seneden beri kullandıkları Arap Alfabesi Çin hükümeti tarafından 23101969 tarihinde tamamen yasaklanmıştır Onun yerine Çin fonetiğine uygun olarak hazırlanan Latin Alfabesi kabul ettirilmiştir 1980'li yıllarda Uygur aydınlarının hazırlamış oldukları, Uygur fonetiğine uygun Kiril Alfabesi projesi Pekin tarafından reddedilmiştir Bunun yanında halkın büyük çoğunluğunun Türk olması sebebiyle Doğu Türkistan'da her şeye rağmen Türkçe konuşulmaktadır Eski bir Türk yurdu olan Doğu Türkistan, Türklerin ilk yerleşik hayata başladığı yurtlardan biridir, Uygur mimarisi ise dünyaca meşhurdur ve Türk-İslam mimarisi özelliklerini ihtiva eder Yeni Uygur edebiyatı dönemi (XIXyy Uygur edebiyatı) Doğu Türkistan'daki Çin istilâ ordularını, Çin hakimiyetini ve onlara karşı yapılan mücadeleleri işleyen eserlerin çok olduğu bir dönemdir Ortaya çıkan edebî eserler, Uygur Türklerinde meydana gelen yeni millî edebiyatın temelini oluşturmuştur


EĞİTİM-ÖĞRETİM

Doğu Türkistan'da okuma-yazma bilmeyenlerin oranı % 58-60 civarındadır Yayınların ise ancak %16'sı Uygur Türkçesiyledir Doğu Türkistan bölgesinin tarihi, kültürü ve etnik geçmişine dair bilgilerin resmî yorumdan farklı olarak verilmesi yasaklanmıştır Öğretim kurumlarının yabancı ülkelerdeki öğretim kurumlarıyla doğrudan ilişki kurmaları da yasaklanmıştır Aksi hareket edenler ise en ağır cezalara çarptırılmaktadır Her sene alfabe değiştirilmesi yüzünden çocukların eğitimi eksik kalmakta ve öğrenim görmeleri engellenmektedir

GAGAVUZ YERİ

Yüzölçümü :
1831 km2

Nüfusu : 171500

Başkenti : Komrat

Gagavuz Yeri, Moldova'nın güney doğusunda yer alan "özerk bölge"dir

Gagavuz Yeri'nin en üst düzey idari yöneticisi Başkandır Özel kanuna göre, Gagavuz'lar kültür eğitim, istihdam, konut, yerel bütçe, maliye konularına ters düşmemek kaydıyla kanun çıkarma yetkisine sahip olacaklardır Moldova Cumhuriyeti tarafından yürürlüğe konulan Özel Yasaya göre Gagavuz Yeri Moldova'nın toprak bütünlüğü içinde özerk cumhuriyet statüsündedir

Komşuları, kuzeyde Ukrayna, batıda Romanya, güneybatıda Bulgaristan

Önemli şehirleri Komrat, Çadır, Lunga, Vulkaneşti

Gagavuz Türkçesi, yaşayan Türk lehçelerinden biridir Gagavuz Türkçesi; Azeri Türkçesi, Türkmen Türkçesi ve Türkiye Türkçesiyle birlikte Türk dilinin Oğuz grubunu teşkil etmektedir Bu üç lehçeden Türkiye Türkçesine en yakın olanı Gagavuz Türkçesidir Bu dil, Osmanlı Türkçesinden etkilenerek Türkçe, Arapça, Farsça kelimeler alarak zenginleştiği gibi, birlikte yaşadığı Yunan, Bulgar, Romen, Moldova ve Rus dillerinden de birçok kelimeyi bünyesine almıştır Bugün edebi Gagavuz Türkçe'sinin içerisinde çok sayıda Slav asıllı kelime bulunmaktadır Gagavuzlar Osmanlı alfabesini öğrenmemiş ve Osmanlı yazılı edebiyatını okumamışlardır Osmanlı döneminde ve ondan sonra uzun zaman Kiril alfabesi ile yazılmış bulunan Türkçe kitapları okumuşlardır 1957 yılına kadar Gagavuzların kendilerine ait bir alfabeleri olmamıştır Gagavuzlar değişik zamanlarda Rumca, Bulgarca, Rusça ve Romence öğrenmek ve bu dillerin alfabelerini kullanmak zorunda kalmışlardır 1918'den 1932 yılına kadar Kiril alfabesini, 1932'den 1957'ye kadar Latin Alfabesini kullanmışlardır 1957 yılında Moldova SSCB Yüksek Sovyeti'nin kararıyla Rus Alfabesine birkaç harf ilave edilerek, Kiril esaslı Gagavuz Alfabesi hazırlanmıştır 1957'den 1996'ya kadar tekrar Kiril Alfabesini, 1996'dan sonra ise Latin Alfabesini kullanmaya başlamışlardır Gagavuz Türkçesini bir yazı dili haline getirme mücadelesinde Rusça'dan etkilenilmiştir Gagavuz Türkçesi morfoloji, fonetik ve sentaks açısından değerlendirildiğinde Slav etkisinde kalmıştır Gagavuz Türkçesinin her gün yaşayan iki diyalekti vardır Birisi merkez diyalekti (Konrat ve Çadır), diğeri ise güney (Vulkaneş) diyalektidir Kanuna göre Gagavuz Yeri'nin resmi dili "Gagavuzca, Rusça ve Romence"dir Özerklik süreciyle birlikte Gagavuzların anadillerini her alanda kulla-nabilme imkanı doğmuştur XI Yüzyıla kadar Hıristiyan kiliseleri arasında bir takım teolojik problemler olmasına rağmen bu problemler kiliseler arasında büyük bir ayırıma sebep olmamıştı Ancak 1054 yılında Hıristiyan kilisesi Ortodoks ve Katolik olmak üzere iki ana mezhebe ayrıldı Eskiden olduğu gibi günümüzde de Gagavuzlar arasında Babtist ve Adventist gruplar ve bunlara ait kiliseler mevcuttur Gagavuzların uzun bir süre yazılı edebiyatları olmamıştır Çeşitli zamanlarda farklı alfabeler kullanmak zorunda kalan Gagavuzlar yaşadıkları ülkenin alfabesiyle Türkçe kitaplar yayınlamışlardır Çağdaş Gagavuz edebiyatının gelişmesinde Mihail Çakır'ın oldukça büyük rolü vardır Çünkü Çakır daha 1094 yılında Gagavuz Türkçesiyle ilk gazeteyi çıkarmış ve bu dilin bir edebî dil haline gelmesi için ilk meşaleyi yakmıştır 1934 tarihinde Gagavuz Türkçesiyle Besarabyalı Gagavuzların İstoryası adlı kitabını bastırmıştır Bu kitap bir Gagavuz tarafından yazılan ilk Gagavuz tarihidir Yine Çakır 1939 yılında Gagavuzca-Romence sözlüğü neşretmiştir ve İncil'i anadiline çevirmiştir 1957 yılından günümüze kadar Gagavuz Türkçesi ile 25-30 civarında edebi eser yayınlamıştır


İDARİ YAPISI

Gagavuz Yeri'nin en üst düzey idari yöneticisi Başkan'dır Kanunun 6 Maddesine göre tüm yeraltı ve yerüstü kaynaklarının mülkiyeti Gagavuz Yeri idaresine aittir Gagavuz Yeri'nin Moldova Cumhuriyeti bayrağı yanında kullanılan kendi bayrağı mevcuttur Gagavuz Yeri idaresine, Moldova Anayasası ve kanunlarına ters düşmemek kaydıyla kanun çıkarma yetkisi tanınmıştır


SİYASİ YAPISI

Özel Yasaya göre, Gagavuz Yeri Moldova'nın toprak bütünlüğü içinde özerk bir bölgedir Kendi parlamentosunda ve bölge yönetiminde söz sahibidirler


EKONOMİ

Ekonomisi tarıma dayalı olan bölgenin ekilebilir alanı 148 hektardır Yılda 400000 ton üzüm işleyen 12 şarap fabrikası, 1 adet et kombinası, 2 adet yağ fabrikası, 1 adet tütün fabrikası, mentasyon fabrikası ve 2 adet halı fabrikası vardır Şarapçılıkta dünya çapında üne sahip olan Gagavuzlar üzümün yanısıra hububat, bakliyat ve sebze-meyve yetiştirmektedirler


EĞİTİM-ÖĞRETİM

Bugün yaşlı ve okuma-yazma bilmeyenler yalnızca Türkçe konuşmaktadırlar Sovyetler Birliği zamanında Rusça'nın okullarda zorunlu hale getirilmesi sonucu Gagavuzlar, iki dilli olmuşlardır Moldova'da yaşayan milletler içinde Rusça'nın ikinci dil olarak konuşulma oranının en yüksek olduğu grup Gagavuzlardır Gagavuzların %74'ünün Rusça'ya vakıf oldukları tespit edilmiştir Okullarda kademeli olarak Latin Alfabesi ve Gagavuzca eğitim verilmeye başlanmıştır Gagavuzca yayınlanan gazetelerden başlıcaları Ana Sözü ve Gagavuz Sesi Gazetesidir Ayrıca Saba Yıldızı adlı bir dergi de yayın hayatına başlamıştır

KARAKALPAKİSTAN

Yüzölçümü
: 164900 km2

Nüfusu : 1418100

Başkenti : Nukus

Karakalpak Özerk Cumhuriyeti, Aral Gölü'nün güneydoğu ve güneybatısında yer alır Orta kesim, Amuderya ırmağı vadisi ve deltasından oluşur 164900 km2'lik bir araziye sahip olan Karakalpakistan'ın iklimi kara iklimidir Değişik etnik grup ve milliyetlerin yaşadığı cumhuriyette 1418100 kişilik nüfus vardır Karakalpakistan'ın en önemli yerleşim merkezi başkent Nukus'tur Amuderya deltasının başında kurulmuş olan Nukus 1932'de şehir statüsünü kazandı Başta gıda işleme tesisleri olmak üzere çeşitli hafif sanayi kuruluşlarının bulunduğu kentte , Özbek Bilimler Akademisi'nin Karakalpak şubesi ile öğretmen okulu, müze ve tiyatro mevcuttur

Uzun yıllar Kazaklarla da iç içe yaşayan Karakalpaklara ilişkin tarihi kayıtlar ancak 16yüzyıla kadar iner Eski yurtlarının Kazan ve Astrahan arasındaki Volga kıyıları olduğu, oradan Amuderya çevresine göç ettikleri bildirilmektedir 18 yüzyılda Amuderya yöresine yerleşen Karakalpaklar , Özbekler ve Kazaklar dışında bölgede az sayıda Türkmen ve Rus azınlıkları da yaşamaktadır Karakalpakistan, 1936 yılı Aralık ayında Özbekistan'a katılmıştır 1 Aralık 1990'da Cumhuriyet Yüksek Konseyi tarafından Karakalpakistan'ın özerkliği kabul edilerek Özbekistan'ın ilk ve tek özerk cumhuriyeti olduğu onaylanmıştır Kentlerde oturanların oranı % 48 dolayındadır Başlıca kentler Nukus, Hoceyli, Biruni, Tahyataş, Çimbay, Turtkul ve Altıkıl'dır


EKONOMİ

Anayasa çerçevesinde demokratik bir ülke olan Özbekistan'ın tecrübesine uymayı taahhüt eden Karakalpakistan, aynı zamanda piyasa ekonomisi politikasını gerçekleştirme yolundadır Ekonomi büyük ölçüde tarıma dayanır Sınırlı sanayi sektörü hafif imalat kuruluşları, petrol işleyen rafineriler, Hoceyli'deki tersaneyi, kireçtaşı, alçı, asbest, mermer ve kuvarst kaynaklarını kullanan çok sayıda yapı malzemesi fabrikası ve Tahyataş'taki enerji santralından ibarettir Pamuğun yanısıra yonca, pirinç ve mısır yetiştirilir Kızılkum çölünde sığır ve karakul koyunu beslenir Çiftçilerin büyük çoğunluğu ipek böcekciliği ile uğraşmaktadır Karakalpakistan , pamuk yetiştirme ve pirinç üretiminde önde gelen bir bölgedir Özellikle tarım ürünleri ve zengin mineral ve hammadde kaynaklarına bağlı olarak çeşitli sanayii dalları bulunmaktadır

Karakalpakistan ekolojik bir felaketin eşiğindedir Aral Gölün'ün kuruması tehlikesi cumhuriyetin en önemli problemidir

KABARTAY - BALKAR CUMHURİYETİ

Yüzölçümü :
12500 km2

Nüfusu : 900000

Başkenti : Nalçik

Büyük Kafkaslar'ın kuzey yamacında yer alan ülkenin, kuzeyinde Stavropol krayı, doğusunda Kuzey Osetya Cumhuriyeti, güneyinde Gürcistan ve batısında Karaçay-Çerkez Özerk Cumhuriyeti yer almaktadır1998 tahminlerine göre nüfusu 900 bin kişi kadar olan Kabartay-Balkar Cumhuriyeti'nin alanı 12 500 km2' ve başşehri 240 500 nüfuslu Nalçik'dir Coğrafi açıdan üç bölgeye ayrılır Güneyde, birbirine paralel dağ sıralarından (Glavni, Peredovoy, Skalisti ve Çornıye) oluşan ve ülkenin güney sınırını çizen Büyük Kafkas Dağları uzanır Bu dağların en yüksek dorukları Elbruz 5642, Dihtau 5203, Koştantau 5144, Djangitau 5049 ve Shara 5068 m'dir Bölgede hızlı akışlı akarsuların kaynaklarını oluşturan çok sayıda buzul vardır Buzul alanlarının altındaki ikinci bölgede Alpin çayırlar, iğne yapraklı ve yaprak döken (kayın,meşe, kızılağaç, gürgen, akçaağaç, dişbudak ve kavak) ağaçlardan oluşan ormanlar yer alır Sıradağların, deniz seviyesinden yükseklikleri 500-700 marasında değişen kuzey eteklerinde yaprak döken ağaçlardan oluşan ormanlar uzanır; vadilerin daha geniş kesimleri ise çayırlarla kaplıdır Kuzey ve kuzeybatıda yer alan üçüncü bölge düz Kabartay Ovası'ndan oluşur; Çerek,Çegem, Baksan ve Malka ırmaklarının birleşmesiyle oluşan Terek ırmağı ovayı boydan boya geçer Terek'in batısında ve doğusunda Büyük ve Küçük Kabartay ovaları yer alır Bölgenin doğal bitki örtüsü çayırlar ve verimli çernozem topraklarını kaplayan sorguç otu steplerinden oluşur, bununla birlikte, stepler temizlenerek bu toprakların büyük bölümü tarıma açılmıştır Kabartay-Balkar'a hakim olan karasal iklim yüzey şekillerine göre bölgeden bölgeye farklılık gösterir; Yazlar genellikle sıcak geçer, ortalama sıcaklık temmuz ayında 22°C, ocak ayında ise -40°C'dir Dağlarda 750 mm'yi geçen yıllık yağış miktarı, oldukça kurak olan Kabartay Ovası'nda 500 mm'ye düşer


İDARİ YAPI VE NÜFUS ÖZELLİKLERİ

Merkezi Kafkasya'nın yüksek dağlık bölgelerinde yaşayan ve kendilerine Taulı (dağlı) denen Balkarlar, Karaçayların doğusunda Baksam, Çegem ve Çerek nehirlerinin geçtiği vadilerde yoğunlaşmışlardır Kendi aralarında Mezengiy, Bezingi, Hulamlı, Çezemli, Baksamlı gibi kollara ayrılan Balkarlar; 1989 sayımına göre BDT'da toplam 88 771 kişidir Ancak bunun 71 bin kadarı kendi ülkelerinde yaşamaktalar l5yy sonlarında Osmanlı'ya bağlanan Balkarlar, 1827'de Rus hakimiyetine girmişlerdir 1917'den sonra Karaçaylılarla birlikte Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti içinde yer almışlar ve 1921'de Kabartay oblastına katılmışlardır Bu yönetim birimine,1922'de Kabartay-Balkar Özerk oblastı adı verilmiş ve 1936'da da özerk cumhuriyet statüsü tanınmıştır II Dünya Savaşı'nda Almanlarla işbirliği yaptıkları gerekçesiyle 1943'de Orta Asya'ya sürülmüşler ve toprakları da Gürcistan'a katılmıştır 1956'da ülkelerine dönmelerine izin verilerek 1957'de Kabartay-Balkar ÖSSC yeniden oluşturulmuştur Halen Rusya Federasyonunu bağlı federe bir cumhuriyettir


EKONOMİ

Ülkenin başlıca geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır Tarım genellikle sulamaya dayalıdır Cumhuriyetin başlıca tarım bölgesi Kabartay Ovası'dır Bölgede buğday, mısır, ayçiçeği, kenevir, patates, sebze ve meyve yetiştirilir Dağlık sahalarda koyun ve keçi (441 bin baş) beslenir Kabartay Ovası'nda ise sığır yetiştiriciliği (236 bin baş) yapılır Ünlü Kabartey atlarının yetiştirilmesine (24 bin adet) günümüzde de devam edilmektedir, Kabartay-Balkar yeraltı kaynakları bakımından zengin bir bölgedir Baksan vadisindeki Tirnyauz'un çevresindeki topraklarda molibden ve tungsten çıkarılır

AHİSKA TÜRKLERİ

Nüfus :
600000

Bulundukları Başlıca Şehirler : Rusya'nın Moskova, Smolensk, Orel, Belgorod, Özbekistan'ın Fergana, Taşkent, Kırgızistan'ın Bişkek, Oş, Celal-Abad, Kazakistan'ın Almatı, Jambıl ( Taraz ), Türkistan ve Kentav şehirleri

İlk Göç : 1944

Siyasi ve İdari Konumları : 1944 yılından itibaren sürüldükleri bölgelerde azınlık olarak yaşayan Ahıska Türklerinin SSCB'nin dağılmasıyla birlikte kurulan az sayıdaki sivil-toplum kuruluşları dışında herhangi bir siyasi grupları yoktur

Ahıska, Türkiye sınırına 12-30 km mesafede Gürcistan'ın güneybatısına düşen bölgenin adıdır 31 Temmuz 1944 gün 6279 sayılı Devlet Savunma komitesinin ''gizli'' kararıyla top yekün sürgüne tabi tutulan Ahıskalıların çoğu, bu zor yolculuk şartlarına dayanamayarak hayatlarını kaybettiler Ahıska Türkleri'nin neden sürgüne tabi tutuldukları tam 47 yıl gizli tutuldu Ahıska Türkleri tarafından ,, vatana dönüş'' mücadelesi veren bir çok cemiyet oluşturulmuş ise de çeşitli ülkelerdeki sürgün hayatı hala devam etmektedir

Türkiye dışında 8 cumhuriyette 260 kadar yerleşim bölgesinde dağınık vaziyette yaşayan Ahıska Türklerinin sosyal, kültürel ve eğitimle ilgili pek çok etkinlik sunan kültür merkezlerinde Ahıskalılar kimliklerini koruma mücade- Iesi vermektedirler Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan'da Ahıska Türklerinin kurduğu çok sayıda Türk Kültür Merkezinde bu çaba gösterilmektedir Özbekistan'da bulunan Ahıskalılara ait kültür merkezi, Özbekistan Medeniyet Vakfı bünyesinde 1992 ylll başında ''Türk Medeniyet Merkezi'' adı ile kurul- muştur Merkezin başında Dr Ömer Salman bulunmaktadır Dr Salman bir mücadele ve gönül adamıdır Hem Ahıskalılarca hem Özbekler tarafından sevilip sayılmaktadır Kazakistan Ahıska Kültür Merkezi 1991 yılında Dr Tevfik Kurdayev Haşimoğlu tarafından Almatı'da kurulmuştur Merkezde Türkçe , din bilgisi gibi dersler verilmektedir Ayrıca merkez Türkiye'den Kazakistan' a giden Türk vatandaşlarına da kapılarını açmaktadırlar Kırgızistan Ahıska Türklerince 1991 yılında kurulan Türk Medeniyet Merkezi'nin başında eski milletvekili İzzet Maksudov bulunmaktadır Bir işadamı olan Maksudov, Türkiye'den giden bir çok yatırımcıya yardımcı olmuş, Kırgızistan makamları ile ilişkilerini kolaylaştırmıştır Bu üç merkezin stratejik açıdan önemleri çok büyüktür Türk, Kazak,Kırgız, Özbek kardeşlikleri arasında nifak tohumları ekmek isteyenlere karşı bu merkez mühim görevler üstlenebilecek yapılanmalar haline getirilebilir


NOGAY TÜRKLERİ

Nüfus :
1030000

Bulundukları Başlıca Şehirler : Rusya Federasyonuna bağlı Astarhan, Terek, Kızılyar , Açıkulak, Perekop, Çelyabinsk, Bulgaristan'ln Şumnu, Dobruca ve Türkiye'nin Ankara -Polatlı , Şereflikoçhisar , Konya-Kulu , İstanbul, Osmaniye, Adana, Çorum, Eskişehir , Bursa, Kütahya Gaziantep, Isparta-Senirkent şehirlerinde yaşamaktadırlar

Siyasi ve İdari Konumları : Bulundukları ülkenin idari yapısına uymaktadırlar

Türk tarihinde Nogay sözüne ilk olarak Altınordu devletinde rastlanır Nogay Han , üstün kabiliyeti , büyük teşkilatçılığı sayesinde Altınordu devletinin en yüksek mevkilerine çıkar Nogay Han'a tabi olan Türk toplulukları onun adını almışlardır Nogaylar, 13 yüzyıla kadar, Deşt-i Kıpçak'ta ( Kıpçak çölünde ) göçebe hayatı yaşadılar Birleşik bir hayat süren Nogaylar çeşitli sebeplerden dolayı daha sonra dağıldılar Bir kısmı mekan değiştirirken kalabalık bir kısmı diğer Türk boyları arasında eridiler

Erimeden günümüze kadar kalan Nogaylar ; Hazar bozkırında, Kuzey Kafkasya'da, Kırım'da , idii-Ural havzasında , Batı Türkistan'da ve Litvanya'da , Dobruca'da, Deliorman bölgesinde ve Türkiye'de yaşamaktadırlar

1) Hazar Bozkırı Nogayları : Aşağı itil'in geniş deltasında Astarhan çevresindeki köy ve kasabalarda, Kalmukya'nın güney kesimine düşen Kuma çayının kuzey yöresinde bulunurlar Kendi ağızlarını unuttukları için Kazanlı diye de adlandırılırlar Buradaki başlıca toplulukları 11 Kara ağaçlar ( Karagaş) 11 ve Kundurlardır

2) Kuzey Kafkasya Nogayları : Kafkasya'da beş bölgede yer alırlar Dağıstan'ın Kuma ile Terek akarsuları arasında kendi adlarıyla anılan bozkırda , özellikle Kızılyar yöresinde , Hasavyurt ve Açıkulak kazalarında kalabalık bir topluluk halinde bulunurlar

3) Kırım Nogayları : Nogaylar Kırım yarımadasının kuzeyindeki ovalık alan ile dağlık kesimin kuzey eteklerinde, Perekop kasabası çevresinde , kuzeydoğuda Azak denizine dökülen çaylar ( Tolmak, Bedri vb ) boyunda yaşamaktadırlar

4) İdil-Ural Havzası Nogayları : Burada Tatarlar arasındaki ,, Nogaylar'' ( Nagaybaklar ), küçük bir etnik topluluktur Günümüzde Başkurdistan'da ve Başkurdistan'ın kuzeydoğu komşusu Çelyabinsk vilayetinin Yukarı Ural çevresinde yaşamaktadırlar Nogaybaklar, Kuzey ( Kıpçak ) Türkçesinin Başkurt unsurlarının da karıştığı Tatar ağzıyla konuşurlar Hıristiyanlığın Ortodoks mezhebindendirler Başkurdistan'daki Nogaylar, Kuzey Türkçesi'nin Başkurt ağzıyla konuşurlar

5) Batı Türkistan ( Kazakistan ) Nogayları : Bu büyük bölgenin Kazaklar arasındaki Nogaylar'ı, onların boy düzeninde , Orta ve Kiçi ( Küçük ) cüzlerde bulur)urlar Orta cüzdekiler, şecereye göre , Kongırat kolunun Camanbay'ından gelirler Buradaki Nogay'dan da Satıbaldı, Tokas, Şahan uruk- Iarının ataları çıkmıştır Kazakistan'daki Nogay obaları, şimdi Kızılorda tümeninin Canga-Korgan yöresinde yaşamaktadırlar Hepsi Kuzey Türkçesinin Kazak ağzıyla konuşurlar

6) Kırgızistan Nogayları : Kırgızlar arasındaki boy düzeninde Ön-Kol'a bağlı Çirik boyunun "Nogay'' adlı bir oymağı vardır Onlar, Kuzey Türkçesi'nin Kırgız ağzıyla konuşurlar

7) Litvanya Nogayları : Polonya'nın kuzeyinde ve Baltık denizinin doğu yanında yer alan bölgede yaşarlar Nogaylar'a ''Litvanya Tatarlar''ı da denirBuradaki Nogaylar sadece dinlerini muhafaza edebilmişlerdir

8) Romanya Nogayları : Yüzyıllarca önce, Karadeniz'in batı kıyılarına göçmüş bulunan Nogaylar,çağımızda Tuna ırmağı deltasının sağ yöresindeki Dobruca bölgesinde ( Köstence ili ) dağınık olarak yaşarlar

9) Bulgaristan Nogayları :Tuna'nın güneyindeki Deliorman bölgesinde ,Şumnu (Kolarovgrad ) çevresindeki köylerinde yaşarlar

10) Türkiye Nogayları : İki yüzyıl önce Türkiye'ye gelmiş Nogaylar'ın çoğu Orta Anadolu'ya yerleştirildiler Bugün Nogaylar , Ankara'nın Polatlı ve Şereflikoçhisar ilçelerinin bazı köylerinde, Konya'nın Kulu ilçesinin bazı köylerinde, İstanbul, Osmaniye, Adana, Çorum, Eskişehir, Bursa, Kütahya, Gaziantep ve Isparta'nın Senirkent ilçesinde yaşamaktadırlar








Alıntı Yaparak Cevapla