Konu
:
Ülkemizde Eğitim Sorunları
Yalnız Mesajı Göster
Ülkemizde Eğitim Sorunları
12-23-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Ülkemizde Eğitim Sorunları
İnsanlık
eğitim konusunda ciddi bir hastalığın sancılarını yaşamakta ve bu ülkemize de yansımaktadır
Yani çocuğuyla
velisiyle
öğretmeniyle
yöneticisiyle hep beraber çektiğimiz sıkıntıların bir anlamı
bir
nedeni
var
Daha önemlisi
çaresi
var
Peki
nedir bu hastalık? İnsanlık nerede ya da nede yanıldı
hataya düştü? Evrensel ve bilimsel eğitim prensiplerine uygun okullarda
uygarlığa imzasını atmış bilim adamları
sanatçılar
sporcular yetiştiren eğitim dünyası
hangi virüse kapıldı? İnsanlığın hangi zaafı buna meydan verdi?
Aslında virüs
zaaf gibi olumsuz sözcüklere yer vermemeliyiz
İyi niyetli fakat biraz safça
naifçe bir adım atıldı
1900’lerin başlarında
dünyadaki eğitimciler haklı olarak dediler ki
öğretimimiz de terbiyemiz de biraz –deyim yerinde ise- ‘hot-zot’ metotlara dayanıyor
Bu yolla çocuklar bilgili ve uslu yetişiyor ama bir şeyler eksik kalıyor
Bu işi çocukların içindeki cevheri söndürmeden
seslerini kısmadan yapmanın bir yolu olmalı; biraz özgür bırakalım onları
fikirlerini soralım
bilgiyi sunmadan önce motive edelim
‘sus-otur’ demek yerine uslu durmanın gereğine ikna edelim
İyi de dediler
Bunlar doğrudur
gereklidir
İşte sözünü ettiğim iyi niyetli ama yanlış adım burada atıldı
Vur deyince öldürdüler
Çocuklara ancak yetişkinlerin baş edebileceği özgürlükler ve seçenekler verildi
Cevaplayabilecekleri konularda değil
her konuda fikirleri soruldu
O evrensel ve hala geçerli olan bilimsel eğitim ve öğretim prensipleri kenara itilip
unutuldu
Uç örneklere iş geldi dayandı
bütün yük çocukların omuzlarına yüklendi
Bakın artık hangi konularda çocuklara danışılır oldu:
Hangi konuyu öğrenmek istersin?
Bugün okula giderken ne giymek istersin?
Hangi dersleri almak istersin?
Okulda hangi kurallar olsun?
Kurallara uymayanlara ne yapalım?
Abartıyorum sanılmasın
gelişmiş ülkeler bu eğilimlerin laboratuarı oldu
İzleyenler
yaşayanlar bilir
tabii
gelişmiş ülkeler hapşırır da biz nezle olmaz mıyız? Olduk tabii
çocuk yetiştirmenin bir bilim olduğu unutulunca;
öğretmen okullarına ne gerek var dedik
Gelişmiş ülkeler kapatmıştı
biz de kapattık gitti
[*]
“Seçenekler” dedik
Herkes kredili sistem uyguluyor
biz de uygulayalım dedik
Allah’tan sağduyumuzdan geri tepti
ucuz kurtulduk
Fırladık özel okul piyasasına;
‘öğrenci merkezli’
eğitim dedik
‘öğrenme merkezli’
eğitim yerine
Öğretmen sadece rehberdir dedik;
‘formasız’
okul dedik;
‘çantasız’
eğitim dedik; bilgisayarı öğretmenin yerine koyabiliriz zannettik; ders değil
oyun dedik; aldık yürüdük
er geç hatasından döner’ ABD’den ve Avrupa’dan doğru adımların atıldığı haberleri gelmeye başladı
İlk başta biçimsel görünen; New York Eyaleti’nde bu günlerde formaya dönüş
İsviçre’de bazı okullarda ölçülü ve makul ödeve dönüş gibi kararlar
yavaş ve emin adımlarla eğitim ve öğretimin sağlığına kavuşacağının habercileridir
İyi
güzel de; doğru yolu bulmak için ille 15-20 yıl diğer ülkelerin sonuç almasını mı beklememiz gerekiyor? Aklın yolu bir değil mi? Biz Türk eğitimcileri kendi yaralarımızı saramaz mıyız? Hatta eğitim ve öğretimin en güzel örneğini oluşturup
uygarlığın pek çok ürünüyle bize yardım etmiş olan ileri ülkelere böylelikle bir hediye de biz sunamaz mıyız? İnsanlığın bütün birikmiş bilgi ve deneyimlerinin sonuçlarından yararlanarak geliştirdiğimiz sistemlerimizle; 21
yüzyılın özgür düşünceli
kişilikli
bilgili
ahlâklı
kendine güvenen ve mutlu bireylerini yetiştiremez miyiz?
Eğitim dünyasını kaosa sürükleyen bu problemin çıkış noktalarını ve uygulamadaki hataları burada ‘bir cevizin kabuğu içine ‘ sığacak şekilde ifade etmeye çalışayım:
Eğitim ve öğretimin amacı
çocukları üç alanda kapasitelerinin en yüksek noktasına ulaştırmaktır
Bu üç alan
zihinsel
bedensel
ve
duygusal
alandır
Bunların her biri en az diğeri kadar önemlidir
Bildiğimiz gibi
uzun zamandır okullarımız çocuklara sadece bilgi yükleme yarışına mahkum oldular
Yani sadece zihinsel alanda faaliyet gösterdiler
Bu bile
tam anlamıyla olmadı
Çocuklarımızın zihinsel yeteneklerini
yani anlama
kavrama
akıl yürütme
hatırlama
soru sorma
problem çözme
hayal gücünü çalıştırma gibi yeteneklerini geliştirmeyi amaçlaması gereken zihinsel eğitim; sadece test sınavlarında doğru cevap seçeneğini hatırlama yeteneğini geliştirmekle sınırlı kaldı
Gerçek öğrenme sağlanamadı
Bedensel ve duygusal eğitim ise tümden unutuldu desek
yanlış olmaz sanırım
Duygusal eğitim; onların kendileri için doğru ve akılcı amaçlar benimseyip
o amaçlara ulaşma çalışkanlığını ve disiplinini gösterebilir duruma gelmelerini sağlayacaktır
Bedensel eğitim ise
özellikle İstanbul gibi yoğun bir şehirde yaşayan çocuklarımız için
daha da büyük önem taşıyor
‘Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur’ ilkesini hayata geçirmek görevi okullarındır
Sağlıklı
neşeli ve iradeli gençler hem sorunsuz ve uzun bir yaşama adaydır hem de zihinsel kapasitelerini sonuna kadar kullanma yetisine sahiptir
İşte gerçek eğitimin hedefi
genç insanı bu üç alanda en üst düzeye getirip
onun ileride
olabildiğince
bilge ve üretken
sağlıklı ve güzel
ahlâklı ve iradeli
bir yetişkin olmasını sağlamaktır
Günümüzde eğitim
eğer en azından yakın geçmişteki kadar başarılı olsaydı
bugünün gençleri bu alanlarda en az bir önceki nesil kadar gelişmiş olmalıydı
Kaldı ki
uygarlığın onlara fazladan sunduğu imkanlar
gençlerin her bakımdan daha ileride olmasını gerektiriyor
Oysa günümüzde
en ileri ülkelerde bile
gençlerin önceki nesilden genellikle daha az bilge
daha az çalışkan (sıcacık evlere
bilgiye ulaşmanın kolaylığına rağmen) daha sağlıksız ve kılıksız ( daha iyi beslenme
iyi giyinme koşullarına rağmen) daha az ahlâklı ve iradesiz ( uyuşturucu alışkanlıkları
kırıcılık dökücülük gibi ) olduklarının pek çok somut göstergesi vardır
Peki
eğitim denen bilim ve sanat bileşimi bu çabada
nasıl ve ne oldu da böyle beceriksizleştik?
Çok sade bir dille anlatmaya çalışırsam; bir çocuğu nasıl yetiştirdiğimizi belirleyen şey
çocuk denen varlığı nasıl anladığımızdır
Nitekim
tarihsel olarak eğitimin organize edilmesi
bu konudaki iki temel ve çatışan felsefi görüş etrafında olagelmiştir:
Birinci görüş
daha çok dini felsefeden kaynaklanır ve en güzel Jean Jacques Rousseau tarafından şekillendirilmiştir
Buna göre
çocuk Tanrı’nın imajıdır
Doğduğunda mükemmel bir bilgedir
Onu tamamen kendi haline bırakıp
sağlanan imkanlarla kendini nasıl geliştireceğini izlemek
büyüklerin yapacağı en iyi iştir
Bu görüş
eğitimi bir bilim olarak almayan
bir tür
‘mistisizm’
dir
İkinci görüş
ise
insan ve özellikle beyin fizyolojisi
psikoloji ve pedagoji gibi pek çok ilgili alandaki bilimsel verilere dayanır
Buna göre çocuk
belli genetik özellikler
yetenekler
yatkınlıklara sahip olarak temiz mazi ile doğar
Öğrenme kapasitesine sahiptir
fakat dağarcığında henüz hiçbir hatıra
bilgi yoktur
Sahip olduğu ‘fizyolojik malzeme’
bilgiyi
beceriyi alır hale getirilmelidir
İnsanca yaşamak
yani akıllı yaşamak ( anlamak
bilmek
düşünmek
hele hele doğru düşünmek ) hep ‘kazanılan’ şeylerdir
Bu kazanımlar ise
serbestlikle değil
‘sistematik'
bir programla (müfredat) mümkündür
İkilem
bu haliyle ortaya konulunca seçim kolay görünüyor
Oysa
bugün en iyi üniversitelerin eğitim fakültelerinde geniş kabul gören görüş; (bilinçli ya da bilinçsiz olarak) ‘çocuğun ne öğrenmek istediğinin kendisine bırakılması gerekir’ diye kabaca özetlenebilecek doktrindir
Bilim çevrelerinin düşünce ve çalışmalarını
bilime dayanan ikinci görüşe değil de mistik görüşe dayandırmaları kolay anlaşılır şey değildir
Bunun nedeni
belki de
çocuğun tabiatına dair ikinci görüşün gerektirdiği ‘sistematik’ program anlayışının
tarihsel olarak
dini ya da otoriter (Katolik okullar ya da Nazi Almanya’sının
Komünist SSCB’nin okulları gibi) yapılarda çokça kabul görmesi talihsizliğidir
Gerçekten de
demokrasi karşıtı güçler
savundukları doktirini hayata geçirmenin en etkin yolunu bulmuşlar ve “nasıl düşüneceği değil
ne düşüneceği” öğretilmiş çocuklar yetiştirmeye çok sistematik yaklaşmışlardır(!)
Özellikle 2
dünya savaşı sonrası
eğitimin akademik çevrelerinde
çocuğun serbest bırakılması
demokratik insan yetiştirmenin bir öncülü olarak yaygınlık kazanmıştır
Oysa insanlığın bu kötü tecrübelerinin hatası
eğitimin sistematik olması değil
bu sistemli eğitim programının hedef edindiği değerler bütününün yanlışlığı idi
Eğitimin tarihine daha dikkatli bir bakışla şu görülecektir: 20
yüzyıla kadar etkin olmuş ve bugünün uygarlığına en büyük katkıları yapmış büyük düşünürleri
bilim ve sanat insanlarını yetiştirmiş tüm iyi okulların ortak özelliği
aynı sistematik yaklaşımı doğru değerler doğrultusunda
uygulamalarıdır
Bu söylediklerim dünyada olurken Türkiye’miz de belli bir faz farkı ile aynı görüşlerin bir çatışma alanı olmuştur
Toplumsal ve tarihsel özelliklerin izin verdiği ölçüde ve biçimlerde
hemen hemen her eğitim modasının etkisini okullarımızda
Milli Eğitim kararlarında
tartışmalarda
panellerde izlemek kolaydır
Özel okulların yaygınlaşmasıyla
modaların Türkiye’de hayata geçmesi hızlanmış
hatta ‘kraldan da kralcı’ okullar sahneyi doldurmaya koyulmuştur
Ülkemizde Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana kurumsallaşmış bir eğitim-öğretim politikasının olmayışı ve
‘öğretmen yetiştiren kurumların’
kapatılması da eğitimin tamamen soluksuz kalmasına neden olmuştur
İşte bugün
uygar dünyanın eğitimde kavraması gereken gerçek burada: Her karmaşık üretim sürecinde olduğu gibi
yetişkin insana ulaşabilmekte de titiz ve tavizsiz bir sistemin yokluğu
günümüzdeki sorunları oluşturmuştur
Sistematik
programlı eğitim
daha önce yanlış ellerde kullanıldı diye bu gerçeğe küsemeyiz
Fakat eğitimde çok önemli bir incelik daha var ki o da
her bir çocuğun değişik ve dinamik bir canlı olması ve onun doğasına aykırı yapılacak her işlemin hem ona hem de topluma zararlı sonuçlar doğuracağıdır
Özetle ve kabaca
işin doğrusu; ne öğreteceğimizi çocuklar değil
biz büyükler (bu işi bilen) özenle planlayacağız
programlayacağız
Bütün bunları
çocuklarımızın isteyerek öğrenip hazmetmeleri için de
bilimin gösterdiklerinin ışığı altında onlara en uygun ortamı hazırlayacağız
Çocuklarımızı
yazının başında özetlenen üç alanda (zihin
beden
duygu) yetiştirip ne otoriter rejimlerin istediği neferler olarak ne de şimdiki serbest eğitim anlayışının kaçınılmaz sonucu
değer düşmanı nihilistler olarak yetiştireceğiz
AMA çocuklarımızın MUTLU ve YARARLI bireyler olmalarını sağlayacağız
Bir şeyin nedenini öğrenmeyi
kral olmaya yeğlerim
Demokritos
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul