Konu
:
İlk Direniş - Albay Fethi Bey (Aziz Nesin'in Kaleminden)
Yalnız Mesajı Göster
İlk Direniş - Albay Fethi Bey (Aziz Nesin'in Kaleminden)
11-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
İlk Direniş - Albay Fethi Bey (Aziz Nesin'in Kaleminden)
KAYNAK:AZİZ NESİN-BORÇLU OLDUKLARIMIZ
İLK DİRENİŞ-KAHRAMAN ALİ FETHİYİ SAYGIYLA ANIYORUZ
İstanbul'da
Sirkeci'den Gülhane Parkı kapısına doğru giderken yol sağa kıvrılır
Yolun bu dönemecinde
sağda
eskiden bir tekke vardı
Salkımsöğüt Kaadiri tekkesi denilirdi
Bu tekkeyle bitişiğindeki yapılar sonradan yıktırılmış
yol biraz genişletilmiştir
Ondokuzuncu yüzyılın sonlarında Salkımsöğüt tekkesinin şeyhi İzzî Efendi'ydi
Şeyh İzzî Efendi'nin Üsküdar'daki evinde 1877 yılında bir oğlu dünyaya geldi
Çocuğun adını Süleyman Fethi koydular
Büyük Türk ansiklopedilerinin pekçoğunda Süleyman Fethi adını görebilirsiniz
Şeyh İzzî Efendi'nin oğlu ne yapmıştı da
adını ansiklopedilere geçirmişti? İşte bu sorunun cevabını anlatacağız
Küçük Fethi askerliği çok seviyordu
Bu yüzden askeri okula girdi
Her ders yılı sınıflarını başarıyla geçiyordu
1896 yılında
sınıfının onuncusu olarak Harp Okulu'nu bitirdi
1899'da kurmay subay oldu
Askerlik göreviyle Hicaz'da bulundu
Sonra savaşlara katıldı
Savaşta yaralandı
Üstün başarılar gösterdi
Rütbesi yükseldi
1912'de
o zamanın savunma bakanlığı olan Harbiye Nezareti'nde danışman yardımcılığına atandı
1914'te albaylığa yükseltildi
Birinci Dünya Savaşı başlamıştı
Kurmay albaylığa yükselmiş olan Süleyman Fethi Bey
savaşta gösterdiği üstün başarılar ve fedakârlıklarından ötürü nişanlar
madalyalar kazandı
Ne yazık ki
aldığı yaralar yüzünden hastalandı
1916 yılında tedavi için Wiesbaden kaplıcalarına gönderildi
Albay Fethi Bey tedavisinden sonra Wiesbaden'den yurda döndüğünde
Türkiye
tarihinin en üzünçlü günlerinden birini yaşamaktaydı
Büyük Savaş'ta
işbirliği yaptığımız savaş ortaklarımız olan uluslarla birlikte yenilmiştik
Yengin devletler
Türkiye'yi parçalayıp bölüşmeye çalışıyorlardı
İşte bu acı günlerde Wiesbaden'den yurda dönen Fethi Bey
Dördüncü Kolordu'nun İzmir Askerlik şubesi b
aşk
anlığına atanmıştı
Fethi Bey evliydi
ama çocuğu olmamıştı
Çocukları çok severdi; o denli çok severdi ki
sık sık yanına gelip kendisiyle konuşan çocukları sevindirmek için masasının gözünde çukulata bulundurur
bu çukulataları çocuklara dağıtırdı
O günlerde Yunanlılar'ın İzmir'e asker çıkaracakları-söylentisi çok yaygındı
Sonunda bu söylentiler gerçekleşti
Yunan savaş gemileri İzmir Limanı'nda göründü
1919 yılının 15 Mayıs'ı; işte o kara gün Yunan ordusu İzmir'i işgal etmişti
Albay Fethi Bey
hergünkü gibi o sabah da
İzmir'in Karantina denilen semtindeki evinden çıkıp işine gitmek için hazırlanmaktaydı
Eşi Edibe Hanım
düşmanın İzmir'i işgal ettiği böyle bir günde askerlik şubesine gitmemesi
bir süre evinde kalıp durumu gözlemlemesi için rica etmekteydi
Fethi Bey'in
eşi Edibe Hanım'a cevabı kısa olmuştu:
— Ben askerim! İşime böyle bir günde gitmezsem
b
aşk
a ne zaman gideceğim!
Fethi Bey evinden çıktı
Görevi başına gitti
Masasına daha yeni oturmuştu ki
başlarında iki Yunan subayı bulunan erler içeri girdi
Yunanlı subaylardan biri Fethi Bey'e
esir olduğunu söyledi
Fethi Bey
İzmir işgal edildiğine
savaş da olmadığına göre
esir olamayacağını söyledi
Ama Yunanlı subaylara söz anlatmanın olanağı yoktu Fethi Bey'i zorla odasından çıkardılar
Silahlı Yunan erleri arasından yürüterek Kordon denilen rıhtım yolundan geçirdiler; Pasaport denilen yere getirdiler
Pasaport'un rıhtım boyunda esir diye getirdikleri b
aşk
a Türk subaylarını da tek sıra olarak yanyana dizmişlerdi
Fethi Bey'i bu sıranın başına koydular
Efzun denilen özel kılıkta giyimli Yunanlı erler de rıhtım boyuna dizilmişlerdi
Yunan savaş gemileri limandaydı
Kıyıya asker çıkaran Yunan gemileri rıhtıma yanaşmıştı
İşgalden sevinç duyan yerli Rumlar alanı doldurmuş
bayram havası yaşıyorlardı
Kimi Rumlar da yapıların damlarına
çatılarına çıkmışlardı
Balkonları
terasları doldurmuşlardı
Sevinç çığlıkları atıyorlardı
Bir Yunan subayı
yanında bir Efzun eriyle
tek sıra dizilmiş olan Türk subaylarından biri önünde duruyor
onlara kollarını yana kaldırtıp indirterek "Zito Venizelos!" yani "Yaşasın Venizelos!" diye bağırmalarını söylüyordu
Venizelos
o zamanki Yunanistan'ın başbakanıydı
"Zito Venizelos!" diye bağırttıktan sonra Türk subaylarına bir de kollarını yana kaldırtıp indirtmesinin hiçbir anlamı yoktu elbet
Ama aşağılamak
küçültmek için Türk subaylarına böyle yaptırıyorlardı
"Zito Venizelos!" diye bağırtan Yunan subayının yanındaki Efzun erinin elinde süngü takılmış tüfek vardı
Söylenileni yapmayan
karşı gelen Türk subayı olursa Efzun eri onu süngüleyecekti
Yunan subayının karşısına geldiği her Türk subayı
kollarını yana kaldırıp indirerek "Zito Venizelos!" dedikçe
yapıların damlarındaki
çatılarındaki
evlerin balkonlarındaki Rumlar
alanı dolduranlar alay ederek kahkahalar savuruyorlardı
"Zito Venizelos!" diye bağırtılan bu Türk subayları
sonradan bir yolunu bulup Anadolu içlerine geçecek
işgalci Yunan ordusuyla çarpışacak ve bu üzünçlü anının acısını onlardan çıkaracaktı
Ama şimdi "Zito Venizelos!" diye bağırmak zorundaydılar
Çünkü karşılarında
süngüsünün ucunu göğüslerine dayamış Efzun eri duruyordu
Her "Zito Venizelos!" diye bağıran Türk subayının düşmana olan hıncı daha da bileniyordu
Yunan subayı sırayla gele gele Albay Fethi Bey'in karşısına gelmişti
Fethi Bey
Yunan subayının dediğini yapmıyordu
Ne kollarını yana kaldırıp indiriyor
ne de "Zito Venizelos!" diye bağırıyordu
Bakışlarını karşısındaki Yunan subayına dikmiş
ateş saçan gözlerini kırpmadan dimdik bakıyordu
Yunan subayı buyruğunu birkaç kez yineledi
Fethi Bey'e "Zito Venizelos!" dedirtmek için birkaç kez boşuna bağırdı
Fethi Bey sanki onu duymuyordu
kayadan bir yontu gibi dimdikti
Yunan subayı ummadığı bu direniş karşısında öyle kızmıştı ki
o kızgınlıkla birden elini uzatıp
Fethi Bey'in omuzlarındaki albaylık apoletlerini sökmek istedi
Fethi Bey
Yunan subayının elini şiddetle iterek
— Onları sen takmadın ki sen sökesin! diye bağırdı
Yunan subayı
Zito Venizelos
demesi için son bikez daha Fethi Bey'e bağırdı
Fethi Bey oralı değildi
Yunan subayı
yanındaki Yunan erine komut verdi
Efzun eri
Fethi Bey'in göğsüne dayalı süngüsünü hızla itti
Süngü albayın göğsüne saplanmıştı
Süngünün açtığı yaradan kan fışkırıyordu
Ama albay Fethi Bey'in yüz kaslarında en küçük bir kıpırtı
bir acı belirtisi yoktu
Yine öylece dimdik duruyordu
Efzun eri
Türk albayını süngülerken
alanı doldurmuş ve damlarda
çatılarda
balkonlarda
pencerelerde toplanmış Rumlar'ın çığlıkları göklere yükseliyordu
Efzun eri
kanlı süngüsünü Albay'ın göğsünden çekti
Yunan subayıyla birlikte
sırada bir sonraki Türk subayının karşısına geçti
Sıradaki her Türk subayına
Yunan subayı isteğini yaptırttı
Sıradaki Türk subayları bitince
Yunan subayıyla Efzun eri yeniden sıranın üst başına geçtiler
Sırayla gele gele yine albay Fethi Bey'in karşısına geldiler
Yunan subayının sözlerini İzmirli bir Rum
Türkçe'ye çevirdi:
— Kollarını yana açıp indirirken Zito Venizelos
diye bağıracaksın!
Fethi Bey'de yine ne ses
ne bir kıpırtı vardı
Yunan subayı bikez daha yanındaki Efzun erine komut verdi
Efzun eri
ikinci kez Fethi Bey'i süngüledi
Fışkıran kanlardan Fethi Bey'in giysisi kan içinde kalmıştı
Yerli Rumlar'ın bağrışmalarından
haykırışmalarından yer-gök inliyordu
Yunan subayı ve elinde kanlı süngüsüyle Efzun eri
Fethi Bey'den sonraki Türk subayının karşısına gittiler
Bikez daha bütün sırayı dolaşıp Türk subaylarına istediklerini yaptırdılar
Gele gele üçüncü kez Albay Fethi Bey'in karşısına gelmişlerdi
Ama bu kez
alanı dolduranların bağrışmaları
sövgü haykırışmaları
kahkahaları
homurtuları
uğultuları birdenbire kesilmişti
Onca kalabalık sanki birden donup kalmıştı
Kimseden ses soluk çıkmıyordu
Ordaki binlerce Rum merak içindeydi: Türk albayı üçüncü kez de direnecek mi
yoksa ölüm korkusuyla "Zito Venizelos!" diye bağıracak mıydı? Sonunda süngü zoruyla Türk albayı amana gelecek miydi? Kimseden çıt çıkmıyordu
Görünmez bir taş kesilmiş o sessizlik içinde Yunan subayının sözleri ve bir yerli Rum'un çevirisi alanın her yanından duyuluyordu:
— Kollarını kaldırıp indirirken Zito Venizelos diye bağıracaksın!
İki kama ucu gibi parlayan gözlerini Yunan subayına dikmiş olan Fethi Bey'in dudakları bile kıpırdamıyordu
Üçüncü kez süngülenmeyi göze almış
yine direnmişti
Yunan subayının buyruğuyla Efzun eri
Fethi Bey'i üçüncü kez süngüledi; bu kez süngüsünü daha hınçlı
daha hızlı dürtmüştü
Fethi Bey'den yine ses çıkmadı
ama alanı dolduran insanlardan birden bir uğultu yükseldi; ş
aşk
ınlık mırıltılarının oluşturduğu bir uğultuydu
TAM YİRMİİKİ KEZ
EVET
YİRMİİKİ KEZ Yunan subayı
albay Fethi Bey'in karşısına dikilip
O'nu "Zito Venizelos!"diye bağırtmaya zorladı
Hayır! Fethi Bey sesini bile çıkarmadı
Yirmiiki kez süngülendi
Süngülenirken gözünü bile kırpmıyordu
Yalnız her süngülenişinde daha çok kan yitirdiği için yüzü daha çok soluyor
ak donuk bir renk alıyordu
Yaralarından akan kanlar
ayaklarının dibinde gölleniyordu
Süngüleye süngüleye bile Üsküdarlı Albay Süleyman Fethi Bey'e "Zito Venizelos!" dedirtemediler
Ama yaralarından çok kan yitiren Türk albayının gücü gittikçe azalmaktaydı
Ayakta zor durabildiği belliydi
Yirmiiki yarasından kan akarken
yine de düşmanının karşısında dimdik durabilmek için insanüstü bir çabayla son gücünü harcıyordu
Kanı çekilen yüzü
dudakları aka kesmişti
Yunan subayı yirmiikinci kez haykırdı
Yerli Rum
O'nun sözlerini yine çevirdi:
— Zito Venizelos
diye bağıracaksın!
Hayır
Fethi Bey yine bağırmadı
Efzun eri
subayının buyruğuyla Fethi Bey'i yirmiikinci kez süngüledi
Artık ayakta durmaya direnci kalmamıştı
Fethi Bey ayaklarının dibinde göllenmiş kanının üstüne düştü
oraya yığıldı
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul