Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı Saray Hazinesinden Eserler
Gövde ve boyun üzeri üç kademe halinde son derece zengin bir bezemeye sahiptir En altta küçük motiflerden oluşan altın kakma ince dalla, çiçekler vardır Kabartma olan ikinci kademe yine kıvrımlı dallar ve hatayi formunda çeşitli altın çiçeklerle bezelidir Dalların kesişme yerlerine inciler yerleştirilmiştir Üçüncü kademede ise altın ajur tekniğinde yapılmış, etrafı dilimli, içleri ince kıvrımlı dallar ve rumilerden oluşan şemseler ve kartuşlar sıralanır Bunların da üzerleri iri yakutlar, firuzeler ve incilerle süslüdür Altın ajurlu tüm motiflerin yüzeyleri kazıma ile değerlendirilmiştir Bu maşrapa, biçimi ve bezeme üslubu, tekniği ile erken Safevi sürahi örnekleriyle benzeşir
Kapaklı Tutya Maşrapa (2/2863): Şişkin gövdeli, düz kısa boyunlu, klasik Timuri maşrapa formundadır “S” şeklindeki kulpun ağızla birleştiği yer ejder başı figürlüdür Ejderin gözleri birer yakutla belirlenmiştir Tepesi yakutlu kapak tutamağı ve zinciri altındır Gövdenin bütün yüzeyi ve hafif bombeli kapak kumlama zemine kabartma altın dallar ve rumilerle bezeli, dalların birleşme yerlerine firuze ve yakutlar yerleştirilmiştir Rumilerin üzeri kazıma-kabartma ile desenlendirilmiş, boyun kısmı iki yazı kuşağı ve dönüşümlü firuze ve yakutlardan oluşan bir sıra ile üçe ayrılmıştır Altın kakma ile nesih hatta yazılmış Farsça satırların anlamı: “Kim derdinden kurtulmak isterse, Hayat çeşmesine benzeyen bu tutyadan içsin Hüseyinin işi” Eserin 16 yüzyılın ilk yarısında Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) döneminde yaşamış Hüseyin adlı bir usta tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir

Tutya Gülabdan, 17 yüzyılın sonu-18 yüzyılın başı, Osmanlı, çap: 9 8 cm, yükseklik: 19 5 cm, T S M 2/2838
Kapaklı Tutya Maşrapa (2/2858): Klasik Timuri maşrapa formundadır S şeklinde ejder başlı kulbun sonu kıvrık ve ajurludur Çok hafif bombeli kapak altın kakma tekniğinde dilimli oval şemsiyeler ve kartuşlarla, kartuş içleri ise yüzeysel altın kakma çiçek ve dallarla bezelidir Şemse içleri rumi tarzında kakma desenlidir Gövdede haç biçiminde kartuşlar ve oval şemseler dönüşümlü olarak sıralanır Kumlama zeminli boyunda aynı tarz bezemeler yer alır Belli bir simetri ve düzen şemasında bezenmiş eser 16 yüzyılın ilk yarısına tarihlenmektedir
Kapaklı Tutya Maşrapa (2/2859): Klasik Timuri maşrapa formundadır Ejder biçimli kulpunun muhtemelen rumi formunda olan ucu kopmuştur Altın kapak tutamağında bir yakutu vardır Ağız ve omuz kısmındaki torna izleri altın kakma tellerin olduğunu gösterir Bütün yüzeyler kumlama zemine altın kabartma ile kıvrım dallar, bulut biçimli rumi bağlar ve gülçelerle bezelidir Yoğun ve girift bezemesi ve dengeli bir geometriye dayanan kompozisyonu ile klasik Osmanlı zevkini yansıtır 16 yüzyılın ilk yarısına ait eserlerdendir Aynı yüzyıla ait gümüş benzerleri de mevcuttur
Tutya Sürahi (2/2857): Gövdesi armut biçimli sürahinin üzerindeki izlerden daha önce kulplu ve emzikli olduğu anlaşılmaktadır Gövde üzerinde ayrıca boyutları karnın şişkinliğine göre değişen şemse ve kartuşlar dönüşümlü olarak sıralanır İçleri altın dal ve rumiler ile ortaları yakut, firuze ve sadece orta şerittekilerde olmak üzere zümrütlü altın çiçek bezemelidir Şemse ve pafta zeminleri kumlamadır (Bu sürahiden alınan örneğin kimyasal analizinde kaplardaki patinanın-tabakanın-çinko ve kalaylı olduğu anlaşılmıştır )
Tutya Su Tası (2/2847): Ağız kısmı ve gövdesi 9 dilimli iç bükey yüzeyden oluşur Bu yüzeyler tasın dip kısmında daha küçük 9 dilimle birleşir Yüzeylerin üzeri altın kakma ile içleri rumili, salbekli şemseler ve alt sırada ise rumilerle biçimlendirilmiş taç motifleriyle bezelidir Kısa kaidesi kendindendir Üzeri altın kakmalı, küçük bir kulpu vardır Eser, form açısından Horasan metal işçiliğinde görülen bazı eserlere benzer Ancak rumi üslubu ve tekniği daha sonraki bir döneme, 16 yüzyılın ilk yarısına işaret eder 17 yüzyılda Mughal (Hint-Türk) yeşim ve necef benzerleri vardır

Kapaklı Tutya Maşrapa, 17 yüzyıl Osmanlı, çap: 11 cm, yükseklik: 15 6 cm, T S M 2/2853
Tutya Su Tası-Çamçak-(2/2848): Kısa çaplı, oval, dilimli yaprak biçimindedir Ana formu oluşturan yaprağın ucu kıvrıktır Bu uç noktada ve tasın içindeki düz yaprağın alt kısmında altın benekler vardır İç kısmında ortada altın yuvalı bir yakut yer alır Kendisinden ve tutya olan sapın ucu yivli bir kıvrımla son bulur Sapın ortasına iki başı palmet biçiminde oymalı altın bir plaka yerleştirilmiştir Palmetlerin arasında birer kabaşon yakut yer alır
Eserin, Hazinede 16 yüzyıl Osmanlı kuyumculuğunun karakteristik özelliklerini yansıtan aynı boyut ve biçimde neceften yapılmış bir örneği daha vardır (2/30) Hint kökenli olabileceği ileri sürülen bu formun Osmanlı Sarayında da uygulandığını kanıtlayan necef çamçağın varlığı, bu tutya çamçağın da Osmanlı saray ustaları tarafından yapılmış olabileceğini düşündürür
Gırgırlı Tutya Maşrapa (2/2872): Klasik Timuri formunda ve kapaksızdır Boyun ve gövdenin dışı tümüyle iki kademeli ve iki ayrı tarzda bezemelidir Hafif kıvrımlı sapında firuze ve yakutlar sıralanır Boynun iç yüzeyi altın plaka ile kaplanmıştır Sapın karşısına gelen kısımda “Ya Halim, Ya Alim” yazısı kazınmıştır Ajurlu altın gırgırı (süzgeci) bitkisel motifli ve üzeri firuze, yakut ve zümrütlüdür
Birinci kademeyi oluşturan alt kısım siyah savatlı zemine altın kakma ile ince spiral dallar, küçük yapraklar ve gülçelerle süslüdür Gülçelerin göbekleri yakut ve firuzelidir İkinci kademede daha geniş kıvrımlar yapan altın yaldızlı kabartma dallar ve üzerlerinde iri yakutlar, firuzeler yer alır Dalların birleştikleri yerler birer elmasla belirtilmiştir Eserin formu ve kullanılan teknikler 16 yüzyılın ilk yarısında Osmanlı saray atölyelerinde yapılmış olduğunu gösterir

Kapaklı Tutya Maşrapa, 16 yüzyılın ikinci yarısı, Osmanlı, çap: 11 cm, yükseklik: 12 cm, T S M 2/2868
Kapaklı Tutya Büyük Kase (2/2864): Kısa basık gövdeli, yuvarlak tencere formundadır Sade fakat özenle bezenmiştir Kapak ve gövde üzerindeki bezemeler benzer tasarımdadır Çiçek biçimindeki tutya kapak tutamağının içi balmumuna benzer bir madde ile doldurulmuştur Altın yaldız izleri, üzerinde daha önce ikinci bir parçanın olduğunu akla getirir Ağız çevresinde ve kapak üzerinde dolaşan altın kakma nesih yazılarda:
“Dostun parlak kalbi cam-ı cihannuma gibidir
Orada ihtiyacını belirtmeye ne hacet var?
Felek kadehimi baş aşağı tut, zira içinde işret şarabı yok
Ters dönmüş kadehten şarap aramak aptallık alametidir
Kadehi usulünce tut, çünkü onun aslı,
Cemşid, Behmen ve Kubadın kelleleridir ”
anlamında Farsça beyitler vardır Kapağın ağız kısmında yer alan dizelerde ise:
“Dünyanın muradınca olsun, felek arkadaşın,
Cihanı yaradan seni korusun  ”
gibi dileklerle devam eden sekiz satırlık bir dua yazılıdır Gövde ve kapaktaki içleri kumlama zemine rumi desenli yarımşar şemseler de altın kakmalıdır Eser 16 yüzyıl Osmanlı üslubunu yansıtmaktadır
Tutya-Gümüş Tas (2/2870): İçi gümüş kaplamadır Ağız kenarında, altın yaldızlı rumi bezemenin üzerinde altın kabartma talik hatla Farsça beyitler yer alır Yazıların arasındaki dikdörtgen altın paftalar savatlı rumi desenleri, firuzeler ve yakutlarla süslüdür Tasın gövdesinde iki kademeli bir bezeme vardır Alt kademe altın yaldız kıvrım dallar, rumiler, ikinci kademe ise altın kabartma dallar ve rumilerle bezelidir Bu bezemelerin arasında altın yuvalı firuze, yakut ve zümrütler görülür Eserin üzerinde ayrıca içleri altın ajurla rumili şemseler yer alır Aralarına altın yuvalı yakut, firuze ve inciler yerleştirilmiştir
Tasın ortasına dış yüzdeki şemselerin benzeri işçiliğe sahip, kumlama zemine yuvarlak bir plaka monte edilmiştir 16 yüzyıl Osmanlı üslubunun seçkin örneklerinden birisidir
Gırgırlı Tutya Maşrapa (2/2856): Klasik formdadır Kapağının kenarları düz, ortası bombelidir, altın yaldızlı bir zincirle kulba tutturulmuştur Kulbun üzeri savatlıdır Diğer tüm yüzeyler kumlama zemine altın kakma dallar, rumiler ve ortaları firuzeli, yakutlu gülçelerle süslüdür Tam ve yarım şemseler oluşturan kompozisyonların içinde iri yakut ve firuzeler, sadece gövde üzerindekilerde olmak üzere ortalarında birer elmas vardır Ağzının iç kısmına altın ajurlu, benzer bezemeye sahip bir gırgır yerleştirilmiştir 16 yy ortalarına doğru Kanuni Sultan Süleyman döneminde saray sanatçılarından biri tarafından yapılmış olmalıdır
Kapaklı Tutya Kase (2/2861): Yuvarlak ve kase kaidelidir Bombeli kapağının ve tasın bezemesi bir bütün olarak tasarlanmıştır Çok köşeli altın kapak tutamağı yakutlarla süslüdür Tutamağın etrafını, kapak kenarını ve tasın ağzını altın kakma nestalik hatla yazılmış satırlar çevirir Kabartma ve altın kaplama tam ve yarım şemselerin içlerinde yüksek yuvalı yakut ve zümrütler yer alır Şemselerin dışında kalan yüzeylerde altın kakma dal, yaprak, gülçeler ve bunların arasında aslan, geyik, kuş betimlemeri görülür Kasenin kapağının tepesinde, “Nasrun min Allah ve fethün karib ve beşşirin el-Müminin”, kenarında: “Dünyadan gitmeden ve kafatasın kürek gibi kullanılmadan önce/ Kal ve altın kaseden şarap dök  ” anlamında devam eden Hafızdan bir dörtlük yer alır Gövdenin ağız kısmında nesih hatla: “Ey adalet kulesi, ey alemi aydınlatan güneş!/ Kadehinde daima saf şarap olsun  ” ile başlayıp devam eden Farsça dizeler vardır Kasenin kuyum işçiliği ve bezeme üslubu 16 yüzyılın ortalarına ait özellikler gösterir Özellikle dikdörtgen yuvalı ve düz kesimli zümrütler, alt uçları dilimli gül biçimindeki yüksek yakut yuvaları bu dönem kuyumculuğunun sevilen tarzıdır
Kapaklı Tutya Maşrapa (2/2868): Timuri formdaki maşrapanın kulbu yuvarlak sade bir hat oluşturur Ejder başlı biçim terk edilmiştir Bombesiz kapağın ortasındaki altın tutamakta iri bir firuze yer alır Maşrapanın bütün yüzeylerinde siyah tabakanın çok ince olduğu, griye çalan özgün patinası ile kendini gösterir Kapaktaki oval ve yarım şemseler, boyun ve gövdede yer alan kartuşlar kumlama zeminlidir
Ana zemin altın kakma ile dal, yaprak ve üzerleri firuze, yakutlu altın çiçeklerle süslüdür Boyun ve gövdede yer alan altın ajurlu, aplike ovam şemselerin zemini pembe, yeşil kumaşla kaplıdır Şemselerin üzerine altın yuvalı, yakut, firuze ve birer elmas yerleştirilmiştir 16 yüzyılın ortalarından itibaren altın işçiliği ve süsleme şemasının değiştiğini gösteren eserlerden biridir İkili kademeli bezeme üslubu daha sonraki pek çok eserde görülecektir
Tutya Tabak (2/2844): Tüm bezemeleri altın kakmalı olan eserin kenarları hafif pahlıdır Ağzını çevreleyen bordürde “S” ve üç benek motifleri sıralanır Tabağın ortası boş bırakılmış ve merkez bir yakutla belirtilmiştir Yanlarda lale, sümbül, karanfillerden oluşan demetler ve oval şemseler dönüşümlü olarak yer alır Şemselerin içleri hafif kabartma-kakma ile kıvrım dal, yaprak ve gülçelerle bezelidir, merkezlerine birer zümrüt veya yakut yerleştirilmiştir
Eserin bezeme üslup ve kompozisyonu 2/2836 envanter nolu tutya maşrapanın altlığı olarak yapılmış olabileceğini akla getirmekte ve 16 yüzyıl sonu Osmanlı beğenisini yansıtmaktadır
Kapaklı Tutya Maşrapa (2/2835): Timurlu maşrapa formundan geliştirilen klasik Osmanlı biçimindedir Hafif kıvrım yapan kulbunun ağızla birleştiği yer stilize ejder başını andırır Yüksek bombeli kapağın üzerinde altın kakma karanfiller ve göbeklerde firuze ve yakutlu altın gülçeleri vardır
Boyun ve gövdede dönüşümlü olarak altın kakma lale-karanfil motifleriyle içleri yakut, firuze, altın, dal yapraklarla bezeli şemseler yer alır Maşrapa formu ve bezeme kompozisyonu ile klasik Osmanlı zevkini yansıtır Muhtemelen 16 yüzyıl sonları veya 17 yüzyılın ilk yarısında saray atölyelerinde yapılmıştır Daha seyrek ve naturalist bir yüzey bezemesine sahiptir
Kapaklı Tutya Maşrapa (2/2853): Timuri maşrapa formunun tekrarlandığı eserin kulbu sade biçimdedir Yüksek bombeli kapağın tutamağı pirinçtendir Altın kakma tekniğindeki kıvrımlı dalların üzeri, konturları belirlenmiş dilimli şemselerin içleri yine altın kakma gülçelerle değerlendirilmiştir Aralarda altın benekler yer alır Formunun klasik olmasına karşın bezemesindeki oldukça katı üslubu, mücevher kullanılması ile 17 yüzyılda klasik Osmanlı zevkinin sona erdiği dönemin bir uygulamasıdır
Tutya Gülabdan (2/2838): Gövdesi ve kaidesi yuvarlak, ince silindirik boyunludur Kubbe biçimli kapağı vidalıdır Gövdede kenarları dilimli salbekli şemseler ve üzeri narlı serviler dönüşümlü olarak sıralanmıştır Ana motiflerin içleri kazıma tekniğinde stilize çiçek ve yapraklarla bezelidir Zeminin kazınması ile elde edilen motifler kabarık bırakılmış ve tamamen altın varak kaplanmıştır Boyun ve kapakta aynı teknikte tam ve yarım şemseler yer alır 17 yüzyıl sonu ile 18 yüzyıl başı Osmanlı üslubunu yansıtır *
SONNOTLAR:
1) Buradaki ruh-i tutya sözcüğü, saf tutya anlamında kullanılmış olmalı
* Saray Hazinesindeki tutyaların tümünün özel bir sergiyle tanıtılması planlanmıştı Ancak gerçekleşmedi Bu fikrin sahibi Sn Dr Filiz Çağmana değerli görüşlerini bizimle paylaşan Dr Esin Atıla Prof Dr Tarcan Yılmaza burada teşekkür etmek istiyoruz Bazı örneklerin laboratuar analizlerini sağlayan Prof Dr Ali Fuat Çakıra ve Farsça yazıların çevirisi için Sn Aras Neftçiye de minnettarız
Farklı renk ve desenlerde süslenen İmari porselenlerinin tarihçesini ve günümüze ulaşan eşsiz örneklerini Topkapı Sarayı Müzesi Çin ve Japon porselen seksiyonu sorumlusu Ayşe Erdoğdu kaleme aldı
1715-1730 yıllarına tarihlenen, klasik mimari renkleri ile krizantem ve sarı zambak desenli, Qing Hanedanlığına ait Çin İmarisi tabak ve kapaklı kase
1700-1730 yıllarına tarihlenen, şakayık, bambu ve erik ağacı desenli Japon İmarisi kase İmari, Japonyada Hizen yarımadasının kuzeyinde, Çin Denizi kıyısında bulunan bir liman kentidir Yakınında zengin kömür madenleri ve kaolin yatakları bulunan bu kent, ihraç ettiği porselenlere kendi adını vermiştir 16 yüzyıl sonlarında Koreli seramikçilerin Japonyaya gelerek üretmeye başladıkları ilk porselenler, Sometsuke adı verilen mavi-beyaz porselenlerdir Genellikle Çin porselenleri taklit edilerek üretilen bu porselenler, İmari limanından gemilere yüklendiği için İmari olarak adlandırılmışlardır Arita Sometsike üretimi 17 yüzyıla kadar devam etmiştir
Japonyada Edo devrinde (1603-1868) seramik sanatındaki en önemli gelişme İmari seramiğinin ortaya çıkmasıdır 1643 yılında Kakiemon seramikçileri tarafından tanıtılan sır üstü emaye işinin Arita seramikçileri tarafından anlaşılmasından sonra, sır üstü emaye işlerine rağbet mavi-beyazları geçmiştir Japonyada Kyusu adasının kuzeyinde bulunan Arita kasabasında 17 yüzyıl ortalarında çok renkli ve desenli porselenler imal edilmeye başlanmıştır Hollandanın Doğu Hindistan Şirketinin ticari gemileri ile İmari limanından Avrupaya ihraç edilen bu porselenler, Avrupada “İmari Seramiği” olarak tanınmakta ve çok beğenilmekteydi

1700-1730 yıllarına tarihlenen, şakayık, bambu ve erik ağacı desenli Japon İmarisi kase
Hollanda, İngiltere ve Fransadaki seramik sanatlarına da etki eden İmari seramiği, bu ülkelerde taklit edilerek üretilmeye başlanmıştır Bu tür çok renkli ve desenli porselenin imal tekniği Japonyanın her bölgesinde yaygındı Ko-imari porselen imalatı Genroku döneminde (1688-1703) zirveye ulaşmış, Kyoho dönemi (1716-1736) sonları doğru giderek azalmıştır İhracattaki azalma ile birlikte Ko-imari kalitesi de düşmüş, stilize, tekdüze ve kalıplaşmış desenler üretilmeye başlanmıştır İmari stilinde karakteristik renkler mavi ve kırmızıdır ve bu renkler bol miktarda altın yaldızla süslenmiştir Geç dönem imarilerde renk sayısı artar Aslında göz alıcı biçimde renklendirilmiş bir emaye işçiliği söz konusudur

1715-1730 yıllarına tarihlenen, klasik mimari renkleri ile krizantem ve sarı zambak desenli, Qing Hanedanlığına ait Çin İmarisi tabak ve kapaklı kase
Japon porselenlerinden Nabeşima sadece imparatorluk ailesi, Ko-imari, Kutani ve Kakiemon daha çok Avrupa İhraç pazarları için üretilmekteydi Avrupa koleksiyonlarında İmari örnekleri çok sayıdadır Ancak bu dönemde çok sayıda İmari porseleninin Osmanlının başkenti İstanbula kadar gelmiş olmasına karşılık, Osmanlı seramiklerinde belirgin bir İmari etkisi bulunmamaktadır
Japon İmari Porselenleri
Topkapı Sarayı Müzesi Japon Porselenleri koleksiyonunda altı yüzden fazla eser bulunmaktadır Ancak koleksiyonun çok önemli bir bölümünü mavi-beyaz ve bilinen klasik renklerde çok renkli İmari porselenleri oluşturur Aslında Japon porselenleri Topkapı Sarayında kullanılmımıştır Daha çok Yıldız Sarayında kullanılan Japon porselenleri, Sultan II Abdülhamidin 1909 yılında tahttan indirilmesinden sonra, ikamet ettiği Yıldız Sarayındaki Yıldız Müzesinden alınmış, sayı ve tarifleri yapılarak Topkapı Sarayına taşınmıştır
Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bulunan Hicri 1327 tarihli üç sayfalık bir belgede (Y EE  37/98), Hazine-i Hümayında bulunan ve antika sayılan Çin ve Japon imalatı eşyaların açıklamalı listesi bulunmaktadır Belgenin birinci sayfasında 1468 numarada kayıtlı bir çift küp kayıtlıdır Bu küplerle birlikte Ko-imari porselenler hakkında şu bilgiler yer alır: “Halis Japonya imali bir çift küp vardır ki Japonyada Ko-imari, yani eski İmari tabir edilen meşhur fabrikanın ilk üretiminden, yani 500 sene önce imal olunmuştur

1670-1690 yıllarına tarihlenen, mavi-beyaz renklerde, kayalıklar, göl manzarası ve amblemlerle süslenmiş Japon İmarisi tabak
Bugün pek makbul ve gayet nadir bulunur bir antika olup, eğer kapaklarının üzerinde bulunan imparator suretlerinin başları kırılmamış olsaydı, kıymetlerinin takdiri ve tayini mümkün olmazdı Bu küpler içlerine çay saklamak üzere imparator saraylarına mahsus olup, eski zamanda kayda geçirmek mümkün olmadığından, hangi imparatorun zamanı ise o imparatorun veya imparatoriçenin suretlerinin kapakların üzerinde bulundurulması adet hükmündeymiş ” Yine aynı belgede “Birinci hanenin dördüncü dolabında bulunan, 300 sene önce Ko-imari yani eski İmari adlı fabrikanın imalatı olduğu anlaşılan, kapakları ve ağızları Avrupada imal edilmiş yazı hokkalarından” söz edilmektedir

1700-1740 yıllarına tarihlenen, ortasında vazo içinde çiçekler, kenarında beyaz zeminli dilimli üç pafta içinde kuşlar ve bitkiler ile süslenmiş Japon İmarisi tabak
Belgede konu edilen küplerden Saray koleksiyonunda çok miktarda bulunmaktadır Genroku döneminde bol miktarda üretilerek ihraç edilen yuvarlak gövdeli, sekiz köşeli kavanozlar ile diğer kavanoz ve küpler, Osmanlılarda yiyecek ve baharat depolamak için kullanılmıştır

1710-1730 yıllarına tarihlenen, krizantem betimlemeli Çin İmarisi maşrapa
Ancak koleksiyondaki kapakların çoğu kavanoz ve küplere tam olarak uymamaktadır Küp ve kavanozların kapaklarının üzerine yapılan kimono giymiş kız figürü, ihracat için yapılan örneklerde bulunmaktadır Saray koleksiyonunda bulunan figürlü kapakların özellikle insan figürlü olanların başları kırılarak yok edilmiştir Bunun İslamiyette belli bir dönemde uygulanan tasvir yasağı ile ilgili olduğu düşünülmektedir
Koleksiyondaki büyük boyutlu İmari tabakların ortak özelliği, kobalt mavisi ve kırmızının yanı sıra zengin renkler kullanılarak yapılan çiçek ve bitkisel süslemelerdir Tabakların diplerinde fırınların içerisindeki parçaların istiflenmesinde kullanılan sarkıtmalardan dolayı oluşan bir sürü küçük iz bulunur Meoto (mahmuz izleri) adı verilen bu minik çıkıntılar, Japon İmarileri ve Çin İmarilerini ayırıcı önemli bir özellik olarak karşımıza çıkmaktadır

1710-1730 yıllarına tarihlenen, Qing Hanedanlığına ait, şakayık, krizantem ve anka kuşu betimlemeli Çin İmarisi kavanoz
Saray koleksiyonundaki bazı Japon İmari kaplarında metal aksamlar görülmektedir Bunların büyük bölümü Osmanlılar tarafından yapılmakla birlikte, sergilenmekte olan kapalı tencerede olduğu gibi, Avrupada yapılanları da vardır Genel olarak kap formlarına bakıldığında, İslam ülkeleri ve Osmanlı beğenisine uygun porselenler dikkati çekmekte, ancak Avrupa etkisi de hissedilmektedir Bunlar Hollanda, Ortadoğu ve Asya pazarlarında büyük talep görmekteydi Ama biçim ve bezeme açısından her ülkenin isteğine göre farklı üretim yapılıyordu
Çin İmari Porselenleri
Çindeki siyasi açıdan karışık ortamdan yararlanan Japonlar, yeni ürettikleri çok renkli emaye porselen kaplarla ihracattaki Pazar payların artırarak özellikle Avrupa ve Orta Doğu pazarlarını ele geçirmişlerdir

1700-1730 yıllarına tarihlenen, ortasında vazo içinde çiçekler, çam, erik, bambu ve şakayık desenli Japon İmarisi tabak
Bir süre sonra rekabet ortamına geri dönen Çinliler hiçbir şeyin bıraktıkları gibi olmadığını, Japonların yarattığı İmari adı verilen yeni stilin Avrupayı ele geçirdiğini görmüşler ve 18 yüzyılın başlarından itibaren İmariyi taklit etmişlerdir Kobalt mavisi, demir kırmızısı ve altından oluşan bu tür, Çinliler tarafından büyük bir başarıyla uygulanmış ve geliştirilmiştir

Saray koleksiyonunda bulunan Japon İmarisi bir tabağın dış yüzü Dibindeki mahmuz izleri adı verilen fırınlama izleri Çin porselenlerinde görülmediği için ayırıcı bir özelliktir
Topkapı Sarayı Müzesinin Çin Porselenleri koleksiyonunda 673 parça İmari stili porselen eşya bulunmaktadır Hemen hemen tümü 18 yüzyılın başından ilk yarısına kadar tarihlenmektedir Belirgin kap formları yemek kültürüyle ilgili tabak ve kaselerdir Ayrıca leğen ve ibrikler, gülabdanlar, maşrapalar, kavanoz ve küpler, çiçeklikler, bardak ve fincanlarda da bu formlar arasındadır
Çin İmari porselenlerini Japon İmarilerinden ayıran önemli bir fark renkleridir Japon İmarilerine göre daha parlak renklere sahip olan Çin İmarilerinin desenleri de Çin karakterini yansıtmaktadır Dikkatlice bakındığında hamuru ve diplerindeki fırın izleri ile kolayca ayrılmaları mümkün olabilmektedir
Osmanlı Saray Hazinesindeki necef koleksiyonundan bazı örnekleri tanıtmadan önce necef taşı hakkında genel bir bilgi vermek uygun olacaktır Gemolojide (değerli taşlar bilimi) kaya kristali olarak adlandırılan doğal kristal (necef), kuvars grubundan yarı değerli bir taştır Osmanlı kayıtlarında billur olarak da geçen taşa necef denmesinin nedeni o dönemde Irakta Kule yakınlarındaki Necef kentinden getiriliyor olmasıdır Necefin yer aldığı kuvars grubu taşlar çok güçlü bir kristal iskelet yapısına sahiptir Bu yapı onları son derece sert ve dayanıklı kılar, yarılmalarını önler

Mücevherli Necefli Hançer, 17 yy sonu, Mughal Çelik, altın, necef, yakut, zümrüt Uzunluk: 35 cm TSM 2/166
Kuvarsın sert yapısı aynı zamanda değerli taşların düşmanı olan aşındırıcı bir unsurdur Dolayısıyla mücevher taşlarının sertlikleri kuvarstan daha fazla veya daha az olmak üzere ikiye ayrılabilir Mohs ölçeğine göre, kuvarsın sertlik derecesi 7, elmasınki ise 10dur Taşın oldukça sert olduğu düşünülürse necef işletmeciliğinin üstün bir yetenek ve tecrübe gerektirdiği açıkça anlaşılır

Necef Şekerlik, 17 yy, Avrupa yapımı, Necef, gümüş, altın, yakut, mine 13x26x21 cm T S M 2/11
Kuvars oldukça saf bir mineraldir Ancak binde bir oranından daha az miktarda değişik bir element içermesi bile renk oluşumunu etkiler Bazı türlerinde ısı ve röntgen ışınları da rengi değiştirebilir Mücevher olarak kullanılan necef, ametist, yeşil kuvars, sitrin, morion, dumanlı kuvars ve pembe kuvars başlıca kuvars çeşitleri arasında yer almaktadırlar
Kuvars, yarı değerli taşlar arasında erken çağlardan buyana en fazla sevilmiş malzemelerden biri olmuştur Renkli çeşitlerinin yanında özellikle renksiz, necef türü berrak kuvars, saydam görünüşü ile insanları etkilemiştir Erken dönemlerden bu yana insanlar çoğunlukla boncuk, mühür veya tılsım olarak kullandıkları neceften daha sonraları çeşitli kaplar, heykelcikler gibi eşyalar yapmışlardır Düzgün kristal yapısından gelen olağanüstü saydamlığı taşa birçok gizemli anlamlar yüklemiştir İlkçağlarda necef kürelerden geleceği okumaya çalışan falcıların devamını günümüzde de görmekteyiz
Necef objelerin en erken bazı örnekleri İsviçre, Fransa ve İspanyada tarih öncesi diğer kalıntılarla birlikte bulunmuştur Mısırda bulunan bir grup silindir mühür ve bezemeli bir necef tılsım taşı MÖ 4000 yıllarına tarihlenmektedir Anadoludaki erken örneklerden ikisi ise Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde korunan1 ve MÖ 3000 yılının ikini yarısına tarihlenen necefli kolye ile Tarsusta bulunup Adana Müzesinde korunmakta olan ve MÖ 14-15 yüzyıllara tarihlenen heykelciliğidir

Necef Yazı Kutusu, 16 yy ikinci yarısı, Osmanlı Yakut, elmas, zümrüt, kağıt 28x10x8 cm T S M 2/22 (Hazine-i Hümayun kitabı, s42)
Antik Yunan ve Romada yaygın biçimde mücevher olarak kullanılan necefe Yunanlılar “buz” anlamında “krystallos” adını vermişlerdir Antik Yunan inancına göre tanrılar suyu dondurup sonsuza kadar buz halinde kalsın diye krystallosu yaratmışlardı
Erken 16 yüzyıl İslami kaynaklardan el yazma bir kitapta birçok mücevherin oluşumları, uğur ve faydaları hakkında ilginç görüşler yer alır Necef (billur) oluşumu “     her şeffaf cevherin maddesi bir safi su olur ki yumuşak toprak zerreleri ile karışık olup billur ve lal ve zümürrüd ve yakut gibi ve bazı akikler  ” biçiminde açıklanmaktadır 3
Necef dünyanın değişik bölgelerinden çıkarılmaktadır En zengin yataklara İsviçre ve Fransa Alplerinde, Brezilyada, Minas Geraisde, Madagaskarda, yukarı Burma ve A B D Arkansastadır Türkiyede daha çok Çatalca, Kazdağı ve Karacadağda necef yatakları bulunmaktadır Günümüze ulaşan önemli örneklerden özellikle Fatimiler döneminde (909-1171) Mısır ve Irak topraklarında zengin necef yatakları işletildiği anlaşılmaktadır
Dünyanın birçok önemli müzesinde, katedral hazinelerinde Ortaçağ ve Rönesans döneminden üstün nitelikli necef eserler yer alır Bu koleksiyonlarda Avrupada işlenmiş kase, vazo, kadeh, maşrapa, çekmece gibi neceflerin yanında özellikle Fatimi yapımı necef eserler de bulunmaktadır Mısırlı tarihçi Al Makrizi (1364-1442)nin kaydettiği 36 bin parçadan oluşan Fatimi necef koleksiyonundan günümüze sadece birkaç yüz parça örnek ulaşmıştır 1060tan sonra dağıtılmış olan Kahiredeki hazinenin en önemli necef örnekleri daha kaydedilir 1204te İstanbulun Latinler tarafından işgalinden sonraki yıllarda da önemli birçok necef eserin Avrupaya ulaşmış olduğu tahmin edilmektedir

Sakal-ı Şerif Mahfazası, 18 yy sonu Mughal (Hint-Türk) Necef, altın, yakut, zümrüt Çap: 7 cm TSM 2/481
Dünyanın birçok önemli müzesinde, katedral hazinelerinde Ortaçağ ve Rönesans döneminden üstün nitelikli necef eserler yer alır Bu koleksiyonlarda Avrupada işlenmiş kase, vazo, kadeh, maşrapa, çekmece gibi neceflerin yanında özellikle Fatimi yapımı necef eserler de bulunmaktadır Mısırlı tarihçi Al Makrizi (1364-1442)nin kaydettiği 36 bin parçadan oluşan Fatimi necef koleksiyonundan günümüze sadece birkaç yüz parça örnek ulaşmıştır 1060tan sonra dağıtılmış olan Kahiredeki hazinenin en önemli necef örnekleri daha kaydedilir 1204te İstanbulun Latinler tarafından işgalinden sonraki yıllarda da önemli birçok necef eserin Avrupaya ulaşmış olduğu tahmin edilmektedir

Necef Gotik Maşrapa, 15 yy ikinci yarısı, Burgun Necef, altın yaldızlı gümüş Yükseklik: 23 cm, çap: 13 5 cm T S M 2/471
Necef işleme sanatı Yakındoğu ve Avrupada Yunan, Miken, Roma Uygarlıklarından İslamiyetin ilk dönemlerine ve Ortaçağ Avrupa Gotik stili ve Osmanlı saray kuyumculuğunun zengin örneklerine kadar kesintisiz izlenir Ayrıca 16 yüzyıldan itibaren Mughal Hindistanda necef işletmeciliği diğer kuyumculuk işleriyle birlikte üstün eserler vermeye başlar

Necef Gotik Kase, 15 yy sonları, Alman, Necef yaldızlı gümüş, zümrüt Yükseklik: 22 5 cm çap: 16 cm T S M 2/470
1046-1050 yılları arasında Kahireyi ziyaret eden İranlı gezgin Nasır-ı Hüsrev (1003-1061) daha önceleri Kuzey Afrikadaki Qulzümden getirilen üstün kalitedeki neceflerin işlenişini kaydeder İran ve Mezopotamyada kaya kristali işleme Mısıra göre daha zayıftır Ancak mineraloji konusunda kitap yazan El Biruni (973-1051) Basranın da önemli bir merkez olduğunu belirtir Ayrıca Çinliler ve Japonlar da yüzyıllar boyunca necefi büyük bir ustalıkla işlemişlerdir

Necef Sürahi, 18 yy sonu-19 yy başı, Avrupa Necef ve gümüş Yükseklik: 30 5 cm, çap: 9 5 cm T S M 2/12
Özellikle Japonlar, saflığın, uzay sonsuzluğunun, azim ve sabrın sembolü olarak necefe büyük değer vermişlerdir Hindistanda diğer birçok değerli taşla birlikte necefin de Budanın vücudunun bir parçası olduğuna inanılırdı Yeni Dünyanın keşfinden sonra ele geçen işlenmiş neceflerden İnka, Maya, Aztek Öncesi e Aztek uygarlıklarında da necefin önemli yer tuttuğu görülür Birbirinden çok uzak coğrafyalarda, Burma ve Kuzey Amerikadaki yerli halkların vücutlarını zinde tutsun diye necefi toz haline getirip yuttukları bilinmektedir Haçlılar tarafından Ortadoğudan Avrupaya götürülen necef küreler sihirli güce sahip oldukları inancıyla aşıra bir itibar görmüşlerdir Geçen yüzyılın sona kadar necef küreler İrlanda ve İskoçyada sığır hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktaydı                     
|