Yalnız Mesajı Göster

Artvin Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)

Eski 11-04-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Artvin Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)



Artvin Gezgin Gözüyle

Kolaya kaçmanın imkansız olduğu topraklar

Reyan TUVİ

Dışarıda bir haftadır fırtına, iki metre de kar vardı Hiçbir şey yapamadık, yerimizden kımıldayamadık Annemin kanaması durdurulamadı, kardeşimi doğururken, onu kaybettik O gün, her ne olursa olsun Macahelden kurtulmaya ve okumaya karar verdim

Borçkayı Camili köyüne bağlayan bozuk yol, yükselerek 1850 metredeki Macahel Geçidiyle buluştuğunda, turistin gözüne alabildiğine egzotik gelen bu bakir doğanın, zamanı geldiğinde, kendi insanına ne kadar vahşi davranabileceğini görebiliyorum Zirvesi 3500 metredeki Karçhal dağının bir uzantısı olan bu geçidi aşıp, Gürcistana açılan vadide yer alan köylere varınca, Laz ve Hemşin kültürü geride kalıyor Burada artık Gürcüce konuşuluyor, Gürcü yemekleri yapılıyor, Gürcü şarkıları söyleniyor Gürcistan sınırının tam üzerindeki Camili köyünün girişinde, 1990 öncesine ait, Yasak Bölge Girilmez uyarısının geçerliliği yok artık Geçen yıla kadar, Genelkurmaydan izin almadan, dışarıdan gelen herkese bu bölge yasaktı

Hasan Yavuz, annesiz geçirdiği yılların ardından terk ettiği köyünde o günden beri hiçbir şeyin değişmediğini fark edince, yeniden sahiplenmek için dönmüş Kendisine köylü Hasan diyor ama Macahel için yüklendiği sorumluluklar sıfatını aşıyor Parçalanan Sovyetler Birliğinin ardından, Türkiye ve Gürcistan arasındaki Sarp sınır kapısı açılınca, Türkiyeye turizm ya da bavul ticareti amaçlı girenlerin olması, Macahelin mücadelesinin de başlangıcı oluyor Macahel köylerinde yaşayanlar, zorunlu durumlarda, omuz omuza yaşadıkları komşu Gürcistan üzerinden geçiş yapabilmek için haklarını arıyorlar

Çünkü o güne kadar, Macaheli en yakın hastanenin bulunduğu Borçkaya bağlayan ve kışın geçit vermeyen 50 kilometrelik yolda, analarını, babalarını, çocuklarını kaybetmişler Oysa hemen burunlarının dibindeki Gürcistan sınırından geçip Batuma oradan da Sarp kapısından hastanenin bulunduğu en yakın Karadeniz kentine ulaşmak çok daha kolay İnsani amaçlı geçişlere izin verilmesinin ardından, ilk defa 1992de Macahel muhtarının öncülüğünde bir grup, hasta götürmek üzere geçiş yapıyor

YALNIZ OLUNAMAYACAK KADAR SERT BİR DOĞA

Hasan Bey karlı yolları çokça arşınlamış; Altı köyden adama haber salar, 70- 80 kişi toplanır, ayağımıza hedikleri takar, patika aça aça, altı-yedi saatte, sedyeyle, kızakla hastayı Borçkaya taşırdık Bu durumda kimse boşveremez, çünkü herkes bilir ki bir gün kendisinin de ihtiyacı olabilir Ne kadar mücadeleci ruha sahip olursanız olun, böyle sert bir doğada tek başınıza yaşayamazsınız

Doğu Karadeniz emek istiyor, sabır bekliyor Dağları aşmak, kavuşmak için geceyi gündüze katmak, yaşına bakmadan kilometrelerce yürümek, bel sızısına aldırmadan yüklenmek, tarlaları ayılarla paylaşmak gerekiyor Hızına ayak uydurulmaz Çoruh Nehrinin bir yakasından diğerine derme çatma, ahşap, asma köprüler, yük ya da insan taşımak için teleferikler uzanıyor Kolaya kaçmanın imkansız olduğu topraklar bunlar Artvinden belli değil mi? Kent merkezine ulaşmak için, üç kilometre boyunca, hiç bitmeyecekmiş gibi zikzak çizen, keskin virajlı bir yoldan yukarı tırmanmak gerekiyor Hatta bundan dört yıl öncesine kadar, İskebe mahallesindeki futbol sahasında, oyun sırasında, top stadın dışına fırladığında, ta Çoruh Nehrine kadar gidermiş Şimdi yeni yerleşimler topu durduruyor

Karahan Otelin sahibi Yavuz Karahanın önerisiyle, bir Artvin düğününe katılıyorum Gece Artvinin sokakları ıssız Düğün salonundaysa, Karadenizin bütün ezgileri çalınıyor, kızlar erkekler kol kola dans ediyor, horon tepiyorlar Sırada, Artvinin simgesi haline gelen Atabarı var Hikayesini dinlemiştim; 1936 yılında İstanbulda yapılan yerel danslar festivaline, Türkiyeyi Balkanlarda temsil etmiş olan Artvin ekibi de katılıyor Ekip, Beylerbeyi Sarayında, Atatürkün huzurunda Artvin Barı olarak adlandırılan gösteriyi sunarken, Atatürk, dansın coşkusuna dayanamayıp oyuncuların arasına katılıyor Artvinle özdeşleşen bu yöresel dans, o günden beri, Atabarı olarak anılıyor ve bugün hálá Artvinliler şu dizeleri mırıldanıyorlar: Bahçesi var, bağı var/ Ayvası var, narı var/ Atamızdan yadigar/ Bizde atabarı var

Gerçekten de insanın yerinde durmasını zorlaştıran, kıpır kıpır bir oyun Artvindeki evlilik geleneklerinden birine göre, gelin kaynanasının evine girdikten sonra bir süre oturmaz, dikilirmiş Ta ki evin büyüklerinden bir ya da birkaçı oturması için kendisine bir meyve ağacı ya da damızlık hayvan armağan edinceye dek Bu tür gelenekler bugün hálá geçerliliğini koruyor mu bilmiyorum ama Artvindeki düğün salonlarına ya da haftasonları meydandaki Atabarı Restaurantta düzenlenen atabarı partilerine bakılırsa, Artvinlilerin kültürel miraslarından tamamıyla vazgeçmemek için çaba sarfettiklerini görebiliyor insan

KAVGA İÇİN DEĞİLBARIŞ İÇİN GÜREŞ

Artvinlilerin kültüründe ilk günkü gibi kalmış bir başka renkse boğa güreşleri ya da bugünkü adıyla Kafkasör Festivali Bu festival, Anadolunun otantikliğini kaybetmemiş ender şenliklerinden Eskiden, köylüler hayvanlarını Kafkasör yaylasına otlatmaya getirdiklerinde, zamanla, güreşen boğalarının etrafına kalabalık bir grup izleyici toplandığını fark etmişler 24 yıldır, temmuzun ilk haftasonu yapılan ve üç gün süren boğa güreşleri böyle başlamış Festivale yaklaşık 20 bin kişi katılıyor, yaylada yüzlerce çadır kuruluyor Artvinliler, güreşçi ruhun, bazı boğaların genlerinde olduğuna inanıyorlar Bu yüzden ırkını takip ediyor, soyunun sürmesi sağlıyorlar

Kafkasör yaylasında Köy- Kent adlı bir kır lokantasının sahibi olan Enis Güneri, her yıl, canlılık getirsin diye festivale birkaç boğayla katılıyor Asıl mesleği kasaplık olan Enis Bey, yenilen boğaları festivalin ardından kesiyor, birinci olanı ise bir sonraki festival için hazırlamaya hevesli birine satıyor Hayvan hakları savunucularına Enis Beyin bir açıklaması var: Bu, Türk toplumunun en eski geleneklerinden biri Yerli ırkın dövüşü, hiçbir değişime uğramadan süregelmiş Yaylaya çıkmadan önce bütün boğalar düz bir arazide güreştirilir Hepsi birbirini tanır ve barışır Festivalde ise ne insan ne de hayvan zarar görmez, yaralanmaz bile Bu kavga için değil, barış için yapılır

Enis Beyin, 20 yıldır kasaplık yapması bir yana, o, dünyanın ve Artvinin geleceğine kafa yoranlardan Kafkasör yaylasının çevresinde altın ve bakır madeni olduğunun ortaya çıkarılması, sahip olduğu en büyük sermayeyi doğası olarak gören birçok Artvinli gibi onu da tedirgin etmiş İlk günden beri, TEMA ve Yeşil Artvin Derneği birlikte buna karşı koyuyorlar Bir de yapımına başlanan yedi baraj var Aslında bu topraklarda bir çelişki yaşanıyor Artvin, Cumhuriyetin ilk yıllarından beri, okuryazar oranıyla Türkiyenin ilk 10 kenti arasındaki yerini koruyor Eğitimli gençlerin hep göç etmesinden şikayetçi olan Artvin halkının aklını, bir taraftan da barajlarla birlikte doğacak iş imkanları çeliyor

YUSUFELİYE EN MERAKLI MİLLET İSRAİLLİLER

Enis Beyse olaya başka türlü bakıyor; Zaten Artvinde doğanın okumaktan başka çaresi yoktur Ancak bir taraftan da biz birçok şeyi okuması yazması olmayan bilge insanlarımızdan öğrendik Hatırlıyorum, yaylada çok az insanın katıldığı bir cenazeye gitmiştim, 60 yaşında bir çoban, işte böyledir demişti, bir zenginin namussuzluğu bir de fakirin ölümü duyulmaz

Bölgenin turizm merkezi Yusufeli su altında kalır mı diye merak ediyor herkes Son 25 yıldır barajın yarattığı belirsizlik sürüyor Kimsenin yatırım yapmaya eli varmıyor Geçim kaynağı sorulduğunda gurbetçilik diyorlar Eğer baraj yapılırsa, Çoruh Nehri üzerindeki, dünyaca ünlü rafting parkurlarından birinin de en heyecanlı etabı yok olacak Yeryüzünde, Yusufeline en meraklı millet, İsrailliler Kaçkar Dağlarında trekking yapmak için, ekmek karpuz yeme pahasına, buraya geliyorlar Barhal Pansiyonda karşılaştığım Roy, dergilerden belgesellere, Kaçkarların İsrailde çok meşhur olduğunu söylüyor Dokuz gün tek başına yürümüş, bir kere siste kaybolmuş, köylüler yardım etmişler Roy, Bizde de yeşillik var ama bu kadar su yok diyor

Çoruhun tepesindeki Çarın eski yazlığı Artvinde, Rus evleri yok denecek kadar azalmış 50lerde her evde en az bir kişi akordeon çalarmış Şimdi o da pek yok Kafkasör yaylasının serin sessizliğinde, şöminesinin başında akordeon çalan Enis Beyi dinliyorum; Aynı topraktan geldik/ Biz bize benzeriz/ Sevdalıklar dururken/ Neden kavga ederiz?

Doğu Karadeniz emek istiyor, sabır bekliyor Dağları aşmak, kavuşmak için geceyi gündüze katmak, yaşına bakmadan kilometrelerce yürümek, bel sızısına aldırmadan yüklenmek, tarlaları ayılarla paylaşmak gerekiyor Hızına ayak uydurulmaz Çoruh Nehrinin bir yakasından diğerine derme çatma, ahşap, asma köprüler, yük ya da insan taşımak için teleferikler uzanıyor Kolaya kaçmanın imkansız olduğu topraklar bunlar Artvinden belli değil mi? Kent merkezine ulaşmak için, hiç bitmeyecekmiş gibi zikzak çizen bir yoldan yukarı tırmanmak gerekiyor

BEN OLSAYDIM BUNLARI YAPARDIM

Doğu Karadenizin engebeli yollarında Macahel Gürcü Yaşlılar Korosunu dinlemek

Şavşatın rakip tanımayan çayırlarında, yaylalarında oksijen depolamak

Macahelin yağmur ormanlarında yürümek

Çoruhta rafting, Kaçkar Dağlarında trekking yapmak

Kafkasör yaylasındaki kır lokantalarında, bölgenin meşhur beyaz patatesini tatmak

Cehennem Kanyonunda, kendinizi eski zaman define avcıları gibi hissetmek

Artvinin Efkar Tepesinden, Çoruh Nehrine bakarak rakı içmek

Yusufeli civarındaki Gürcü kiliselerini kaçırmamak

Macahelde bir kütük evde konaklamak ve Hacer Hanımın Gürcü yemeklerini tatmak

Alıntı Yaparak Cevapla