11-04-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Doğruluğun Bilimse Acıklaması
Doğruluk
Doğruluk, hakikat olarak da kullanılan felsefe terimi ya da kategorisi Felsefenin bütün gelişim aşamlarında, felsefe içi tartışmalarda ve tanımlamalarda belirleyici bir konu başlığı olarak yer almıştır Dolayısıyla genel bir tanımı olmaktan çok, her felsefe eğiliminde ya da okulunda farklı şekillerde tanımlanışları sözkonusudur Yine de genel bir tanımlama yapılacak olursa, Dogruluk ya da Hakikat, gerçekten ya da gerceklikten ayrı olarak belli bir gerçekliğin düşünsel ya da zihinsel olarak temsil edilmesi ve temsilin gerçeklige uygun olması halidir diyebiliriz Bu son derece sorunlu bir tanımlamadır sözkonusu felsefe-içi tartışma bağlamında; özellikle de günümüz felsefe tartışmalarının ya da bu tartışmaların sonuclarının boyutları dolayısıyla
Her felsefe eğilimi ya da akımı belli bir epistemolojik model kullanmakta ve dolayısıyla Dogruluk kategorisi buna göre farklı niteliklerde ele alınıp değerlendirilmektedir
Çok genel olarak, Doğruluğun, felsefe bağlamında epistemelojik ve ontolojik olmak üzere iki ayrı bağlamda ele alındığını belirtmek mümkündür
Epistemelojik olarak doğruluk, bilgi etkinliğinin temel bir kavramıdır ve bilgiyi bilgi olmayan biçimlerden ayırmak üzere kullanılır Doğrulanabilir ya da yanlışlanabilir olan bilgi düzleminde ele alınır Doğruluk, doğrulanabilir bilginin kuramsal ifadesidir Buna göre doğruluk varolana dair bildirimde bulunan özneyle birlikte mümkündür Özne-nesne ilişkisi bağlamında yer alan ve öznenin nesneyi bilişinin niteligini belirten bir kategoridir Ontolojik doğruluk kavramı ise, doğruluğu varlığın özüyle özdeş olma hali olarak ele almak anlamına gelir Burada bilginin doğruluğunun bir özne-nesne ilişkisi sorunu değil varlığın özüyle ilgili oldugu varsayılır
Doğruluğun bir uygunluk hali mi, bir tutarlılık konusu mu, yoksa bir uzlaşım sorunu mu olduğu üzerine önemli kuramsal tartışmalar Platondan beri süregelmektedir, ve postmodern durum içinde bu tartışmalar yön değiştirmiş ve yeni bir boyut kazanmıştır Genel geçer bir tanımın ötesinde, Felsefe tarihi içinde epistemelojik alandaki gelişmenin ayrıntılı bir dokümantasyonu ortaya konulmaksızın yeterli bir dogruluk ya da hakikat tanımına ulaşmak olanaklı değildir
|
|
|