Prof. Dr. Sinsi
|
Fosillerin Dili
FOSİLLERİN DİLİ-4
Lucy fosilleri: Lucy 1974 yılında Amerikalı antropolog Donald Johanson ve Tom Gray tarafından bulunan ünlü fosilin adıdır
Australopithecus hakkındaki bir diğer önemli bulgu ise, bu canlıların ellerini günümüz maymunlarında olduğu gibi yürüme amaçlı kullandıklarının anlaşılmasıdır
Maymunlar el parmaklarının boğumlarının üzerine basarak dört ayaklı bir yürüme modeli kullanırlar Parmak boğumu yürüyüşü (knuckle walking) adı verilen bu yapı, maymunlar ile insanlar arasındaki büyük yapısal farklardan biridir
2000 yılında Australopithecus fosillerinin en ünlüsü olan Lucy üzerinde Richmond ve Strait adlı iki evrimci bilim adamı tarafından yapılan iskelet incelemeleri ise, araştırmayı yapan bu iki evrimciyi şaşırtan bir sonuç ortaya koymuştur
Lucy'nin el yapısı, aynen günümüzün maymunları gibi dört ayaklı knuckle walking yapısındadır Nature dergisinde detaylı sonuçları yayınlanan bu bulgu hakkında Strait'in bir röportajda yaptığı yorum dikkat çekicidir:
-Lucy'i çıkarıp baktım ve o da ne! Klasik parmak boğumu yürüyücülerinin (knuckle walkers) morfolojisiyle tamamen aynıydı
Birçok evrim taraftarı bilim insanı Lucy'nin insanla maymunsu ataları arasındaki ara geçiş formu olduğunu iddia etmişse de ilerleyen yıllarda yapılan incelemeler Lucy'nin sadece nesli tükenmiş bir maymun türü olduğunu ortaya çıkarmıştır
Evrim teorisi taraftarları her ne kadar Lucy fosilini ısrarla insanların atalarından birisi olarak takdim etselerde Lord Solly Zuckerman ve Prof Charles Oxnard ve Liverpool Üniversitesinden Fred Spoor gibi konunun uzmanlarından dünyaca ünlü üç anatomistin yaptığı detaylı incelemeler sonucunda Lucy'nin, insanın atası olmayacağını, dik yürüyemeyen, günümüz maymunları ile benzer özellikle sahip, soyu tükenmiş bir maymun türü olduğunu göstermiştir
Lucy Australopithecus afarensis maymun türünün daha önce bahsedilen tüm özelliklerini üzerinde taşımaktadır Diğer ifade ile tam bir maymundur
Adı geçen bilim adamlarının verdikleri bilgiye göre Milenyum Adamı Lucyden çok daha yaşlı olmasına rağmen dik yürüyebilmekte, çene ve diş yapısı ise insana benzemektedir
Nitekim ünlü Fransız bilim dergisi Science et Vie, Mayıs 1999 sayısında bu konuyu kapak yapmış Elveda Lucy başlığını kullanarak Australopithecus türü maymunların insanın soyağacından çıkarılması gerektiğini yazmıştır
Orrorin Tugensis fosilleri: 2000 yılında bulunan ve Milenyum Adamı olarak anılan Orrorin tugensis ise on iki küçük fosil bulgusuna dayandırılan bir türdür
Kalıntıları bulan Fransız araştırmacılar bu türün iki ayak üzerinde yürüyen canlılar olduğunu iddia etmelerine rağmen bu görüş evrimciler arasında bile yaygınlık kazanmış değildir
Çoğu evrimci bunun iki ayak üzerinde yürüyen bir tür olamayacağını düşünmektedir
Orrorin tugensis fosilinin insanımsı olduğunu kabul etmek isteyen evrimcilere ise halletmeleri gereken çok büyük bir sorun beklemektedir
Orrorin tugensis fosilini insanımsı kabul etmeleri durumunda defalarca propagandasını yaptıkları Lucy fosilini çöpe atmak zorunda kalacaklardır
Çünkü Orrorin Tugensis bulan araştırmacılar, bu türün morfolojik olarak Homo genusuna Australopit- hecinelerden, yani Lucy'nin de dahil olduğu Australo- pithecus Afarensis ve A Anamensis türlerinden daha yakın olduğunu ileri sürmektedirler
Araştırmacılar evrimin gerilemiş olamayacağını savunmakta ve Australopithecus genusunun insan soy ağacından çıkarılmasını talep etmektedirler
Bir bakıma Orrorin Tugensis insan soy ağacını içinden çıkılmaz bir şekilde karmaşıklaştırmakta, evrim teorisi taraftarlarını çıkmazlara sokmaktadır
St W573 fosili:Fransız ve Kenyalı bilim adamlarının Kenya'nın Baringo bölgesinde en az 6 milyon yıllık olduğunu tahmin ettikleri bir fosil buldular
Fosili bulan bilim adamları bu fosilin yarı insan yarı maymun ara format özellikleri taşıdığını, insanın bugüne kadar bulunan en eski atasına ait olduğunu, 1974 yılında bulunan ve insanın atası olarak lanse edilmeye çalışılan Lucy isimli fosilden 3 2 milyon yıl daha yaşlı olduğunu belirtmekteydiler
Evrim teorisi taraftarlarının yeni bulunan bu fosile böylesine önem vermelerinin nedeni daha önce bulunan Milenyum Adamı taşılından da daha yaşlı olmasıdır Çünkü daha önce bulunan ve insanın atalarından birisi olarak lanse edilen Lucy fosili, Milenyum adamı fosilinden daha genç olmasına rağmen evrimci ölçüler baz alındığından daha az gelişkindir Diğer ifade ile evrim gerçekleşmemiştir
Lucyin, yeni bulunan Milenyum Adamı fosilinden daha genç olmasına rağmen daha az gelişkin olması evrim teorisi taraftarlarına güç durumda bırakmıştır
Buna karşılık evrim teorisi taraftarları türler arasındaki evrimin farklı oluşabileceğini, bu nedenle Milenyum Adamının Lucyden daha gelişkin olduğunu öne sürerek durumu kurtarmaya çalışmışlarsa da bu çabaları boşuna gitmiş görünmektedir
Evrim teorisi taraftarları her ne kadar Lucy fosilini ısrarla insanların atalarından birisi olarak takdim etseler de Lord Solly Zuckerman ve Prof Charles Oxnard ve Liverpool Üniversitesinden Fred Spoor gibi konunun uzmanlarından dünyaca ünlü üç anatomistin yaptığı detaylı incelemeler sonucunda Lucy'nin, insanın atası olmayacağını, dik yürüyemeyen, günümüz maymunları ile benzer özellikle sahip, soyu tükenmiş bir maymun türü olduğunu göstermiştir
Lucy Australopithecus Afarensis maymun türünün daha önce bahsedilen tüm özelliklerini üzerinde taşımaktadır Diğer ifade ile tam bir maymundur
Adı geçen bilim adamlarının verdikleri bilgiye göre Milenyum Adamı Lucyden çok daha yaşlı olmasına rağmen dik yürüyebilmekte, çene ve diş yapısı ise insana benzemektedir
Nitekim ünlü Fransız bilim dergisi Science et Vie, Mayıs 1999 sayısında bu konuyu kapak yapmış Elveda Lucy başlığını kullanarak Australopithecus türü maymunların insanın soyağacından çıkarılması gerektiğini yazmıştır
Aynı dergide St W573 kodlu yeni bir Australopithecus fosili bulgusuna dayanarak yazılan makalede, şu cümleler yer almaktadır:
-Yeni bir teori Australopithecus türünün insan soyunun kökeni olmadığını söylüyor 
St W573' incelemeye yetkili tek kadın araştırmacının vardığı sonuçlar, insanın atalarıyla ilgili güncel teorilerden farklı; hominid soyağacını yıkıyor Böylece bu soyağacında yer alan insan ve doğrudan ataları sayılan primat cinsi büyük maymunlar hesaptan çıkarılıyor Australopithecuslar ve Homo türleri (insanlar) aynı dalda yer almıyorlar Homo türlerinin (insanların) doğrudan ataları, hâlâ keşfedilmeyi bekliyor
Ardipithecus Ramidus Kaddaba fosili: 2001 yılında, California Üniversitesi antropologlarından Haile Selaisse Etiyopya'da Ardipithecus Ramidus Kaddaba ismini verdiği bir fosil buldu Evrim taraftarlarınca hemen bir ara format olarak ilan edildi
Bu fosil kesin bilimsel bulgulara ulaşılamamasına rağmen tamamen önyargılara dayalı olarak ilkel insan türü diye yorumlanmış ve evrim soy ağacının boş kaldığı düşünülen bir yerine yerleştirilmesi uygun görülmüştü
Bu fosilin evrim teorisi taraftarlarının zaman içinde bulmayı umdukları yarı insan, yarı maymun bir yaratık olduğu öne sürülüyor; konusunda yeterli araştırmaların yapılıp yapılmadığı, yeterli bilimsel bulguların olup olmadığı göz ardı edilerek evrimci aceleciliğiyle bu fosilin insan evriminin çok önemli bir parçasıymış gibi kamuoyuna sunuluyordu
Sunuluyordu ama kısa bir zaman sonra adı geçen fosille ilgili bilgilerin birbirleriyle çeliştikleri fark edilecek, evrim taraftarları bir kez daha derin bir hüsrana uğrayacaklardır
Bulunan son fosil hakkında birçok çelişki söz konusudur Her ne kadar evrim teorisi taraftarları bu yeni fosili insan ile şempanzeler arasındaki zincirin bir halkası olarak tanıtsalar da bilimsel araştırmanın sonuçları onların bu beklentilerinden çok daha farklıdır
Evrim teorisi taraftarları söz konusu fosil ile ilgili olarak şu sorulara yanıt verememektedirler
1 Bulunan kemikler birbirinden kilometrelerce uzaktadır ve farklı tarihlerde bulunmuştur Aynı canlıya aitse niçin ve neden bu kadar uzaklarda bulunmaktadır?
Bulunan fosil yedi kemik parçasından ve 4 dişten oluşmaktadır
Time dergisi, tek bir ayak parmağı kemiğini göstererek, bu kemik canlının iki ayak üzerinde durduğunu gösteriyor iddiasında bulunmaktadır ama bu ayak parmağı kemiğinin, diğer kemiklerden 16 km ileride bulunduğu belirtilmektedir Aynı canlıya aitse niçin 16 km uzakta bulunsun?
Nature'daki orijinal rapor incelendiğinde daha da vahim bir durumla karşılaşılmaktadır
Bu raporda, Ardipithecus'un kemiklerinin aslında 1997 yılından itibaren 5 farklı bölgeden 11 farklı insanımsı örneğinden toplandığı açıklanmaktadır
Time dergisinin söz konusu ettiği ayak parmağı kemiği ise 1999 yılında bulunmuştur ve diğer bulunan kemiklerden de 0 6 milyon yıl daha gençtir Yani tüm bulunan kemikler aynı canlıya ait değildir ve hatta aynı dönemde yaşayan canlılara da ait değildir
2 Fosilin diş yapısı insanın evrimi ağacı açısından çelişkiler içermektedir
Ardipithecus Ramidus Kaddaba morfolojik açıdan Tim White'ın 1992 yılında bulduğu Ardipithecus Ramidus isimli fosil ile benzerlikler taşıdığı için Ardipithecus grubundan sayılmıştır Ancak, fosilin diş yapısı bu gruplandırma için önemli bir çelişki oluşturmaktadır Çünkü bulunan fosil, 1992 yılında bulunan fosilden 1,5 milyon yıl daha yaşlıdır
Ancak Time dergisinde de belirtildiğine göre, 4,4 milyon yıllık Ramidusun dişleri 5 8 milyon yıllık Kadabbanın dişlerinden daha fazla maymunsu özellikler göstermektedir Yani genç olan fosilin dişleri yaşlı olana göre daha çok maymunsu özelliğe sahiptir Oysa evrim teorisine göre, zaman ilerledikçe maymunsu özellikler giderek kaybolmalı, insani özelikler çoğalmalıdır
Evrim teorisi taraftarlarınca önemsiz bir bilgi gibi aktarılan bu gerçek, söz konusu maymun-insan sıralamasının tutarsızlıklarla dolu olduğunu göstermesi açısından önemlidir
Antropoloji profesörü ve Arizona State Universitesinde İnsan Kökenleri Enstitüsü direktörü olan Donald Johanson, bu konuda yapılan önyargılı sınıflandırmayı şöyle ifade etmektedir:
-5 5 milyon yıllık fosilleri 4 4 milyon yıllıklarla aynı türlerin üyeleri olarak yanyana koyduğunuzda, bunların bir ağaç üzerindeki ince dallar olabileceklerini dikkate almazsınız Herşey düz bir çizgide olmaya zorlanmıştır
3 Bu canlı soyu tükenmiş bir şempanze türüdür Bazı evrimciler Ardipithecus'un insanlar ve şempanzeler arasındaki zincirin bir halkası olduğunu kabul etmektedirler Ancak Henry Gee bu fosilin insandan çok şempanzeye benzediğini belirtmektedir
Science dergisinin 13 temmuz 2001 tarihli sayısında söz konusu fosille ilgili yayınlanan yazıda ise George Washington Üniversitesi'nden Bernard Wood'un şu yorumuna yer verilmektedir:
-Bu bulguyu insan veya şempanze atası kategorilerinden birine sıkıştırma zorunluluğu hissetmek bir hatadır
Time dergisinde ise Wood'un şu sözlerine yer verilmektedir:
-Bu bir hominid ata ya da şempanze ata olarak sınıflandırılması mümkün olmayan bir yaratığın ilk örneğidir Fakat bu onu her ikisinin de ortak atası yapmaz Sanırım kuyruğu bu eşeğin üzerine tutturmak çok zor olacak
Evrim teorisi taraftarları genelde soyu tükenmiş maymun türlerini insan ile şempanze arasındaki zincirin bir parçası olarak göstermeye çalışırlar
Kuyruksuz maymunun Latince karşılığı olan pithecus eki ile isimlendirilen bu canlılar, aslında türü tükenmiş kuyruksuz maymunlardır ve insanın hayali evrimi için hiçbir delil teşkil etmezler
İnsanın atası olarak belirtilen fosiller gerçekte soyu tükenmiş şempanzelerdir Örneğin en ünlü pithecus örneği olan Lucy'nin (Australopitpecus afarensis) şempanzelerle aynı büyüklükte bir beyni vardır, kaburgaları ve çene kemiği şempanzelerinkiyle aynı şekildedir, kolları ve bacakları canlının bir şempanze gibi yürüdüğünü göstermektedir Hatta leğen kemiği de şempanzelerinki gibidir
Sonuç olarak, söz konusu Ardipithecus Ramidus Kadabba fosili de Nature dergisinde de belirtildiği gibi şempanzeye benzemektedir ve insanın kökeni ile hiçbir ilgisi yoktur
Nature dergisinin kıdemli editörü Henry Gee tarafından derginin 12 Temmuz 2001 tarihli sayısında yazılan Return to the Planet of Apes başlıklı makalede, bu kalıntılardan yola çıkarak böyle bir tanımlamanın tartışmalı olacağı belirtilmiştir
Henry Gee'nin adı geçen eleştirisinde böyle yeni bir alt-türün tanımlanmasının yanlış olacağı özellikle belirtilmektedir Buna rağmen, tamamen evrimci ön yargılara dayalı olarak bu fosil ilkel insan türü diye yorumlanmış ve evrim soyağacında boş kaldığı düşünülen bir yere yerleşmesi daha uygun görülmüştür
Henry Gee'nin eleştirisinde, söz konusu evrimci yorumların neden gerçekleri yansıtmadığı da açıklanmıştır
Gee, bu kemiklere bakıldığında, bu canlıların yaşam stilleri ve davranışları hakkında pek çok ihtimalden bahsedilebileceğini, ancak bunların hiç bir şekilde bilim açısından tatmin edici izahlar olamayacağını da şöyle belirtmektedir:
-Öne sürülecek bu ihtimallerin tatmin edici olup olamayacağı ise başlı başına bir sorundur
Etiyopya'da bulunan ve Ardipithecus ramidus kaddaba ismi verilen fosil için 13 Temmuz 2001 tarihli Science dergisinde Paris Doğa Tarihi Müzesi'nden Brigitte Senut'un şu yorumu aktarılıyordu:
-Son buluntular hominid evriminin yolu ve zamanlaması ile ilgili bugüne kadar kabul edilmiş düşüncelere karşı çıkıyor
|