Yalnız Mesajı Göster

Felsefe-Özgürlük Üzerine/Afşar Timuçin

Eski 10-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Felsefe-Özgürlük Üzerine/Afşar Timuçin




Bugün sizinle özgürlük üzerine konuşalım Önce her zamanki gibi kavramdan başlayalım isterseniz
Özgürlük nedir?

Özgürlük dediğimiz şey, doğrudan doğruya seçme gücüdür Özgür insan dediğimiz insan, seçebilen insandır
Soruna bir başka açıdan bakarsak, seçecek şeyi olan insandır
Gerçek anlamda özgürlük, bilinç temeli üzerine oturur Ancak bilinçli varlıklar, yani insan özgür olabilir
Ama hangi insan?
Bilinçli insan

Dolayısıyla şöyle de diyebiliriz Biz bilinçlendikçe özgür olabiliriz Çünkü bilinçlendikçe seçme gücümüz artar Seçecek şeylerimiz çoğalır Öyleyse özgürlük dediğimiz şey, tam tamına bilinç koşullarımızla ilgilidir Ancak yetkin bilince ulaşmış insanlar gerçek anlamda özgür insanlardır

Genellikle özerklikle özgürlüğü karıştırıyoruz Çünkü özerk olmak dediğimiz şey, dıştan bağımlanmamış olmak demektir Ama biz dıştan bağımlanmamış olmayı özgürlük diye anlıyoruz, dolayısıyla özgürlükle özerkliliği eş anlamlı gibi kullanıyoruz Ama insan, hem özerkliğe hem de özgürlüğe gereksinimi olan bir varlıktır
Özgürlüğü kendi bilinç koşullarında sağlar ama özerkliğini de toplumsal yaşam koşullarında sağlar

Hayatta bir karşılığının da olması gerekiyor sanırım bunun Yani bilinçle eylem ilişkisini de kurmamız gerekiyor

Tabii… İnsan bilinçli eylem yapma gücüne ulaşmış olmadığından birçok zorlukla karşılaşıyor Bilinçli insan gerçek anlamda seçimlerini doğru yapabilen insandır Yani eylemlerini en uygun koşullarda gerçekleştirebilen insandır Öyleyse insanlar neden umutsuz oluyorlar genellikle, neyi seçeceklerini ve nasıl seçeceklerini bilmediklerinden

Bunun da temelinde bilinç eksikliği yatıyor

Yani ben içinde yaşadığım dünyayı doğru dürüst kavrayamamışsam, içinde yaşadığım insanlığın bilincini doğru dürüst edinememişsem orada benim yaşamam biraz körlemesine olacaktır Yazgı dedikleri şey biraz da budur, değil mi?
Benim başıma gelenlerdir yazgı Ama benim başına gelenlerin çoğunu ben başıma getiriyorum

Demek ki insanın oturup düşünmesi gerekiyor: Ben gerçek anlamda özgür bir varlık olduğum zaman gerçek anlamda doğru eylemler ve onun temeline de yerleştireceğim doğru fikirler üretebilirim

Eskiçağ’ın kölecilik düzeninde özgür olabilenler, egemen sınıfın üyeleriydi Ortaçağ’da da durum değişmiyor; serf, krala, kiliseye ve senyöre bağlı Ardından tarihin bir döneminde sahneye çıkan ve yükselişe geçen sınıf, burjuvazi, hem iktisadi anlamda, hem de kültürel ve toplumsal anlamda özgürlüğü savunarak ortaya çıkıyor Hatta Fransız Devrimi’nin bayrağında eşitlik, özgürlük, kardeşlik yazıyor
Sonra ne oluyor?

Burjuva sınıfı, evrensel düzeyde çok insani temel kavramlar ortaya koydu Bunların başında da özgürlük vardı, yine söylediğin gibi eşitlik, kardeşlik ve adalet vardı Ancak bunları gerçekleştirirken kendi içinde zorluğa uğradı Çünkü bunları tam anlamıyla gerçekleştirdiği zaman kendi çıkarlarına aykırı davranacağını gördü Eskiçağ köle emeğinden yararlanıyordu, Ortaçağ serfin emeğinden yararlandı, burjuvazinin de işçi sınıfının emeğinden yararlanması gerekiyordu Hangi koşullarda?

En az harcama koşullarında Yani emeği olabildiğince ucuza getirmeye çalışıyordu Emeği ucuza getirdiğiniz zaman ne özgürlük kalır, ne eşitlik ne de adalet kalır O zaman burjuva sınıfı, kendi koyduğu değerlerin karşısına geçmiş oldu ve bu koyduğu değerleri bir anlamda yaşamda geçerliliği olamayacak değerler gibi algılamaya başladı O zaman ortaya çıkan tablo tabii ki özgürlüklerin yalnızca ve yalnızca egemenler için düşünülebileceği noktasında kendini gösterdi Bu da şu anlama geliyordu: burjuva sınıfı yalnızca iktisadi özgürlüklerden yanadır Ama başka türlü özgürlükler burjuva sınıfının varlığını tehdit eder

Özellikle 20 yüzyılın başlarından sonra bu tutum kesin biçimde belirmeye başladı Yani iki dünya savaşı dünyaya felaketler getirirken burjuva sınıfının katı görüşlerini de getirdi Her zaman ucuz emek ve her zaman ticari özgürlük… Ama başka özgürlük kesinlikle sözkonusu değil (Buradaki özgürlüğü özerklik anlamında kullanıyorum) Burjuva sınıfı, özerklik vermediği, özerkliğini engellediği kitlelerin zaten özgürlüğünü de sağlayabilecek durumda değildi Zaten özerk olmayan insanlar nasıl özgür olabilsin

Özetlersek, burjuva sınıfı, kendi çıkarları doğrultusunda, kendi ortaya koyduğu değerlerin karşısına geçti

Bu çağın düşünürleri arasında Rousseau’nun özel bir yeri var Siz de, özgürlük fikrinin yasa düzeni fikriyle geliştiğini ve toplumsal sözleşme kavrayışında anlatımını bulduğunu söylüyorsunuz Rousseau ne demişti?

Rousseau’nun temel özelliği, bunu çok net çok açık ortaya koymasa da, sanayi düzeniyle gelen adaletsizliklerin insanlara mutsuzluk getireceği ile ilgilidir Yani Rousseau ne demek istiyordu; o kadar kötü kullandık ki bilgiyi, sanatta da bilimde de, bu bizi insanlığı zedeleyecek, insan yanımızı yok edecek bir duruma kadar götürdü Dolayısıyla nereye doğru gittiğimizi çok iyi düşünmek ve çok iyi hesaplamak zorundayız

Rousseau’dan önce bu tehlikeyi gören olmamıştır Rousseau, ilk defa sermayeci düzenin insanlık için bir tehlike olabileceğini gördü Ama açık açık bir düzen eleştirisine girmedi

Dolaylı olarak toplumsal yaşam koşullarını eleştirirken bilginin iyi kullanılmamasıyla gelen sıkıntıları bize açıkladı Bunu açıklarken aslında şunu demek istiyordu: bu adaletsiz düzen böyle devam ederse insanlık çok büyük zarar görecek Hatta bilimlere ve sanatlara karşı görünür ama bir yerde der ki, ‘ben bilimlere ve sanatlara açık açık karşı duracak kadar cahil bir adam değilim ama…’ Bu ‘ama’, doğrudan doğruya bilginin kötü kullanımıyla ilgilidir

Marks’ın da Rousseau’dan etkilendiğini biliyoruz Marks’ın, Engels’in, Lenin’in (Marksizm’in de diyebiliriz) Rousseau’dan farklı bir içerik ve yöntemle, burjuva toplum düzenine getirdiği eleştiriler var Buna, burjuvazinin özgürlük anlayışı için getirilen eleştirileri de katabiliriz Örneğin Marks ve Engels, “Bugünkü burjuva üretimi koşullarında özgürlükten ticaret özgürlüğü, alma ve satma özgürlüğü anlaşılır” diyor Lenin ise şunu söylüyor: “Para gücüne dayalı bir toplumda, kitlelerin sefalet içinde süründüğü bir toplumda, bir avuç zengin insanın asalak olarak yaşadığı bir toplumda gerçek ve katışıksız özgürlük varolamaz” Siz ne düşünüyorsunuz bu görüşler karşısında, katılıyor musunuz?

Elbette İnsanın insan olma koşullarını en aza indirgediğiniz zaman onun özgür olması sözkonusu değildir artık İnsan beslenme haklarını kullanamıyorsa, gerçek anlamda güçlü bir aile kurma haklarını kullanamıyorsa, kendi bilincini geliştirme haklarını kullanamıyorsa nasıl olacak da kendini özgür kılacak Bir kere kendini özgür kılabilmesi için kendisine gerekli zaman verilmiyor Zamanı elde ettiğini düşünelim, işsizlik koşullarında; bu kez de yaşamını sürdürebilmek için gerekli güçlere sahip değil İktisadi ve toplumsal güçlere sahip değil Yani bugünün insanının kültür planında iyiden iyiye geri kalmış olmasının da zaten temel nedeni budur

Bugünün insanı, bütün bu iletişim araçlarının güçlülüğüne rağmen kesinlikle kendini iyi yetiştirme hakkına sahip değildir Çünkü o, bir anlamda Ortaçağdaki insan gibi artık sıkı sıkıya toplumun malıdır Ve hatta öyle bir hale getirilmiş ki, kendini özgürleştirme gereksinimi bile duymuyor
Onun asıl duyduğu gereksinimler neyle ilgili?

Beslenmeyle, üremeyle ve dinlenme zamanlarıyla ilgili Bunun dışında kendisi için özel bir koşul bile düşünmeyecek halde Bir anlamda bilinç açısından boğulmuş durumdadır

Bunun için bugünün insanının özgürlükle ciddi bir ilişkisi yok

Bugün bir özgürlük istemi ile kendini ortaya koyan kitlelerle pek karşılaşmıyoruz Sadece çok baskı gören kitlelerin tepkileri var ama ben şu şu koşullar içinde yaşamak ve özgür olmak istiyorum, bunun için gerekli haklara da sahip olmak istiyorum diyen kitlelerle karşılaşmıyoruz Yetinmeyi bilen kitleler oluşturdu sermayeci düzen



Alıntı Yaparak Cevapla