Konu
:
Yüreğime Uzat Dua Kokan Avuçlarını…
Yalnız Mesajı Göster
Yüreğime Uzat Dua Kokan Avuçlarını…
10-24-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Yüreğime Uzat Dua Kokan Avuçlarını…
Kurtul zamansız karanlıklardan
Düş artık susuzluğun can damarlarına
Sığındığın yetmedi mi annenin masalsı eteklerine
Durma öyle yabancı gibi
Vaktim dar, gelmediğin her an aleyhime
Suçüstü yakalanmadan ölümün kalemine, sen doğ içimin musalla sessizliğine
Göbek bağını kes masal yüzlü hüzünlerden
Yalpalasa da yüzünü rüzgarlar, pes etme sakın şehrime gelmekten
Yüzüme kapanan ayazların ardından süzül kapılarıma
Küf koksa da kapılarım, kerametle boyansa da avuçlarım sen rengarenk balonlarınla gel bana
İlmeğini kendi ellerimle düğümlediğim uykusuz yüzümü duvağınla kapat
Kapat ki sancılar vurmasın sağır yarınlarımı
Sadece gel
Gelirken karanlığı devir üzerime
Geleceğime mühürledim mi seni soyunurum basiretsiz geçmişimi
Yarınlarımı kuşanır, yüreğime kundaklarım seni
Kambur olsa da sırtım, yarınlarıma doğrulur gövdem
Köklerim nadasa bırakılmış olsa da büyütürüm seni umudun varolduğu sabahlarda
Vakitsiz olsa da gelişin…Yeter ki gel sen…
Çözül bağlarından
Düş artık düşsüzlüğümün dipsiz yatağına
Üç vakte kadar süzül avuçlarıma
Zamansızlığın suskularına vursun çığlıkların
Gözlerimin suçsuzluğuna inat dilimde intiharlar bileyen cümlelerime düş
Mavi bilyelerini saklayan adamın toprağa bakan yüzünü gökyüzüne çevir
Rengarenk balonların ardına takılayım
Hadi doğ duaları kabul olan yüreğimin sessiz kıyılarına
Ömür vadem olmadan sen bayram günlerinden ibaret sevinçlerime ortak ol
Bulutsuzluğuma dağıt gözlerinin ıslak nemini
Avuçlarımdan köklerini sökmeye hazırlandığım mavi kubbenin gölgelerine süzül gözlerinde saklı aydınlığınla
Kelepir bir düş’ün sığ sevinçlerinde büyütürüm seni
Yeter ki bir an evvel gel göğüs kafesimin bir “ dua “ ıslaklığındaki gözyaşlarıma
Kaderimin enkazına istiflediğim düğümlerimden kurtar beni
Sokul şah damarı sıcaklığıma
Sonra da kıvrıl hüviyetimin kurak coğrafyalarına
Acıya tok bedenime doğur yüreğini
Kanamalı olsa öznelerin düşür cümlelerini öksüzlüğüme
Ağlamaklı sesinle kaybolsun karanlıklarım
Seni büyütürken sol yanımda, uykusuzluğum kanasın
Toprağa dönmüş ellerim seninle yeniden rengarenk balonların peşinde koşuştursun
Tökezleyen gölgelerim varlığınla güneşe vurulsun
Üç vakte kadar düş avuçlarıma
Önce umut ol umutsuzluğuma…
Sonra da gül ol kuru dallarıma
En son Elif ol yüreğimin kepenk vurulmuş yalnızlığına
Adresini yitirmiş gençliğime sunulmuş bir hediyenin mucizevi sevinci ol
Gün doğumu sancılarına tanıklık eden çocuksu yanımın gülümseyen yanı ol sen
Her bayram arifesinde babama giden yollarda yanımda ol
Yüreğimi büktüğüm mezarı başında beni topraktan kaldıran ol
Kemikleri sızlamasın diye avuçlarıma damıttığım gözyaşlarımı sil yüreğinle
Ketum halimle susarken sen babamın ellerinden tut
Gözlerini ser soğuk gölgelerine
Çınar ağacına diz çökmüş bulutsuzluğun güneşe bakan yüzü ol sen
Kaldır beni dünyaya getiren adamın toprağa kök salmış halinden
Ya da bırak beni bana
Ama hayır hayır
Tut ellerimden
Çevir yüzümü aydınlığa
Yüzünden yüzümü koparamam
Senin için seccademi gözyaşlarıyla yıkamadan kapatamam ömür sahifesimi
Bana vaat edilmiş mucizenin baş kahramanısın sen
Sen bozkır sabahı düşlerimin son durağısın
Ellerini uzat bana
Ya dol avuçlarıma ya da vur beni karanlığıma
Methiyeler düzeyim yüzündeki beyaz duvağa
Gülüşlerimi süreyim avuçlarında belirginleşen aydınlığa
Eşkalini çizemediğim kadere boyun eğmeden vurulayım saçlarına
Ezberimi yitirmeden hak ettiğim tüm zamanı sana devredeyim
Kimliğim elimden alınmadan düş artık hüviyetimin boşluğuna
Gömleğimin yırtık yanına dolsun dilsiz varlığın
Rüyalardan ibaret olan düş’üm artık zamanın karnından avuçlarıma doğsun
Sen doğ yeter
Sen varol yeter
Nadasa bırakılmış coğrafyalarıma bakıp korkma avuçlarıma süzülmekten
Sen gülümse gözlerimin badiresi bir türlü bitmez yarınlarına
Yüzüm Yusuf’un gözlerinde yitip giderken sen Nuh’un gemileriyle dön kıyılarıma
Gelmen için ölmemi bekleme
Erken ya da geç düş kollarıma
Zaman testisinin dudakları susuzluktan çatlarken sen bakir topraklarımda filizlenen tomurcuğum ol
Hadi durma sancılarımda
Kırık aynalarımda tara saçlarını
Dualarımın kıblesine döndür avuçlarını
Kabulü dudaklarında saklı amin’lerin sesi ol
Mavi kubbenin altında susmayacak ezanın dinginliğinde vereyim adını
Sussun efil deyen rüzgar
Dönsün bıçağın yüzü toprağa
Lâl olan dilim yansın senin adını sayıklarken
Gülüşlerin düşerken güllerin dallarına rukü’ya yönelmiş dizlerim doğrulsun Kudüs’e
Ayak uçlarıma savrulsun âmâ gençliğim
Doğumunla kurtulsun kelepçelerden ketum dilim
Baharlarla müjdelensin gelişin
Filistin’ e revâ görülen sancılarda büyümek vaat edilse de sana gözlerin hep Yusuf gözlü aydınlıklarda anılacaktır
Hadi gel
Bekletme seni bekleyenleri
Yankılansın odalarım sesinin dilsizliğinde
Bu bedenin aslı suretine yenik düşmeden sen vurul geleceğime
Tevekkül dağlarına bıraktığım duaların kabulüne iştirak et şimdi
Vakit; sessiz harflerimden düşüp seninle yeniden kurmak alfabeyi umut sadeliğinde
Bir gül büyütmek kökleri bakir topraklarda Elif tazeliğinde…
Gözlerindeki aydınlığa vurulduğumdan beri
Karanlıklara dargınım ben
Sana susadığımdan beri
Seccademdeki gözyaşlarımla kavgalıyım ben
Çözül bağlarından
Kurtar kendini karanlıklarından
Gökyüzüm hazır,
Sal gökyüzüne renkli balonlarını
Sen düşsüzlüğümü yağmaladığından beri
Ezberimi yitirdim
Düştüm sesli harflerimden…
Hadi doğrul rüku’lardan
Dualarımın kıblesine döndür yüzünü…
Kurtul Yusuf’un düştüğü zindanlardan
Gök kubbe hazır…
Mavi bilyelerini saklayan bu adam hazır
Her şey tamam
Çözül bağlarından
Doğ karanlıklarıma
Vakit tamam
Yüreğime uzat dua kokan avuçlarını…
İsmail Sarıgene
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul