Prof. Dr. Sinsi
|
Ordu İlinin Meşhurları
Ordu İlinin Meşhurları
Ordu İlinin Meşhurları
ORDU İLİ MEŞHURLARI
Tiryaki Hasan Paşa,Hekimoğlu,Yunus Emre
HEKİMOĞLU
Yöremizde yani Ünye ve Fatsa’da adına türkü yakılmış bir eşkıyadan söz edelim 1900’lü yıllarda Fatsa’da Tahmazoğlu Hulusi Ağanın yanında işçi olarak çalışan Hekimoğlu, çeşitli nedenlerle Hulusi Ağayı öldürür ve dağa çıkar Burada çeşitli arkadaşları olur Bu arkadaşlarınd
Hekimoğlu’nun vurulduğu anın belgesi
Dağa çıktıktan sonra zaptiye ve köylüler devamlı peşlerine düşerler 1910 yılında Fatsa’da kendi köyünde yeni Yassıtaş Köyünde olduğu öğrenilir Kaldığı ev sarılır, ve çıkan çatışmada Hekimoğlu arkadaşları ve Alanlı Osman ölü olarak ele geçirilir Bu olay o senelerde Fatsa’da Yunanistanlı Misyon Jan adındaki bir Rum tarafından fotoğrafla tespit edilir
Resim 1961 yılında Fatsa belediyesine Misyon Jan tarafından gönderilir Ancak Fatsa’da resimde bulunan şahısları tanıyan çıkmaz
Ancak daha sonra Hulusi Ağanın yeğeni ve Hekimoğlu’nu öldüren grupta görev yapan ve Ünye’ye yerleşen Yusuf Tahmaz resim hakkında bilgi verir Bu yörenin halkı daha sonradan Hekimoğlu türküsünü ortaya çıkarmıştır
1850-1860 yılları arasında Korgan Yaylası’na yakın bir köyde Hekimoğulları’nın bir oğlu dünyaya gelir Adını İbrahim koyarlar İbrahim küçük yaşta babasını kaybeder Bir evin biricik oğludur Yaşlı anasıyla yoksulluk içinde büyümeye başlar O yıllarda yerli halk, bir çok yerden bu bölgeye gelip yerleşen yabancılara karşıdır Sonradan bu yöreye akın akın gelip yerleşenler, umumiyetle Gürcü’lerdir O devirde yörenin yerli halkı, Rum’larla birlikte yaşamaktaydı İbrahim, artık delikanlı çağına erişmiştir Sarışın uzun boylu, çok yakışıklı bir genç olan İbrahim, gözünü budaktan sakınmayan dürüst, akıllı, yiğit biridir Kısa zamanda çevresinin sevgisini kazanır Söylentilere göre Korgan yöresinde egemenlik kurmuş Sefer Ağa adında bir Gürcü Bey’i yaşamaktadır Sefer Ağa’nın vurduğu vurduk , kestiği kestiktir Bu ağanın Fadime adında güzel mi güzel, narin mi narin bir kızı vardır Fadime’yi ağalar, beyler ister Fadime doğuştan amca oğluna sözlüdür Günlerden bir gün babasının değirmen yolunda İbrahim’le göz göze gelirler O günden itibaren birbirlerine sevdalanırlar Yüreklerini bir ateş sarar Ateş bacayı sarmıştır Gizli gizli buluşmaya başlarlar Bir Gürcü Beyinin kızını istemek İbrahim’in haddine mi düşmüştür? Onun kaderi, ta doğduğu günden itibaren amca oğluna yazılmıştır Bir Gürcü geleneğine göre o zamanlar, çocuklar yalnız Gürcülerle başgöz edilir Kız tarafı, karşı taraftan yüklü bir başlık alır Bu başlık hem de altındır İbrahim ile Fadime’nin buluşmaları günün birinde duyulur Dilden dile dolaşmaya başlar Sefer Ağa ile Fadime’nin sözlüsü, bu olayı duyar duymaz küplere binerler İlk önce Fadime sorguya çekilir Bu sevdanın gerçek olduğu anlaşılınca, bir odaya kilitlenir Artık Gürcü Bey’i İbrahim’e düşman kesilir Ona savaş açar Teke tek buluşmayı önerir Bir de buluşma yeri belirler İbrahim, silahını kuşanıp belirlenen yere tek başına gelir Sefer Ağa ise sözünde durmaz Adamlarıyla beraber gelir Aniden İbrahim’i yaylım ateşine tutarlar İbrahim’in çevresi sarılmıştır Büyük bir çatışma sonunda İbrahim, bu çemberi yarıp kurtulur Bu çatışma sırasında Sefer Ağa’nın en önemli adamlarından birisi ölür Bu olay yörede büyük yankı uyandırır Artık İbrahim’in adı Hekimoğlu olarak ün kazanır Ondan sonra Hekimoğlu lakabıyla çağrılmaya başlanır Artık Hekimoğlu’nun dağa çıkmaktan başka çaresi kalmamıştır O artık Kumru, Niksar, Perşembe, Kümbet, Kragöl, Çambaşı, Akkuş yaylalarını ve Karadeniz kıyılarındaki ormanlık bölgeleri kendisine mesken edinecektir Hekimoğlu’nun dağa çıktığını duyan yöre köylüleri kendisine kucak açarlar Ondan her türlü yardımlarını esirgemezler Özellikle Hekimoğlu’nun yoksul halkla dostluk kurması, zenginlerden alıp fakirlere vermesi kendi ününün yayılmasını daha da arttırır Himayesine birçok kişi katılır O, artık Gürcü Bey’inin korkulu rüyası olur Bunun üzerine Sefer Ağa, Korgan, Fatsa ve Ünye’ye kadar bütün yöreleri dolaşır Hekimoğlu’na karşı büyük bir taraftar toplar Sonra Fatsa’ya inip, soluğu Zaptiye Karakolu’nda alır Zaptiye Komutanı’yla anlaşıp, Hekimoğlu’nun peşine düşerler Sefer Ağa ne yapıp yapar, sonunda önemli bir istihbarat alır Hekimoğlu’nu Kumru’nun bir köyünde, bir fırıncının evinde olduğunu birilerinden öğrenir Zaptiye kuvvetleri ve kendi adamlarıyla Kumru’daki köye yürürler Bir gece yarısı fırıncının evini kuşatırlar Büyük bir çatışma başlar Bu çatışmada Ağa’nın en önemli adamlarından olan Hulusi Ağa ölür Tabii Hekimoğlu ve adamları gereken tedbirleri almışlardır Evin hemen bitişiğinde bulunan fırının, fırıncının yardımıyla ekmek pişirilen tarafını delerek kaçmayı başarırlar Hulusi Ağa’nın vurulması Ordu’dan Samsun’a kadar büyük bir heyecan uyandırır Gürcüler, bu olayı bir nevi matem ilan ederler Çoğu hükümet kuvvetlerine katılır Bunların arasında öyle birisi vardır ki Hulusi Ağa’nın yakını, çoğunun korkulu rüyası, Dadyan Arslan’dır Bir gün Hekimoğlu’nun yeğenleri Mehmet ile Hüseyin köylerine gitmek için Hekimoğlu’ndan izin isterler Çitlice Köyü’nde konaklamak isterler Kendilerine en yakın kişi Köy Muhtarı Kıralioğlu Hasan Ağa’dır Bu Muhtar, Hekimoğlu’nun çok yakın dostu bilinmektedir Daha sonra Dadyan Arslan tarafından satın alınan Muhtar, evinde bulunan Hekimoğlu’nun iki yeğenini ihbar eder Dadyan Arslan’a hemen haber ulaştırır Dadyan Arslan zaptiye kuvvetleriyle Muhtar’ın evini basar Evin her tarafı sarılır İki genç kurşun yağmuruna tutulur, delik deşik edilirler Hekimoğlu bu haberi alır almaz, çok büyük öfkeye kapılır En yakın arkadaşı Gedik Halil ile görüşür Yeğenlerinin acısı ciğerlerini parçalamıştır Muhtarın kalleşliği onda derin yaralar açmıştır Muhtardan bu kalleşliğin hesabını sormaya and içer Aradan birkaç gün geçtikten sonra Hekimoğlu, Gedik Halil ve arkadaşları bir gece yarısı muhtarın evini kuşatırlar Evde Muhtar’dan başka kimse yoktur Çoluk çocuğu plan gereği başka bir köye taşınmıştır Çünkü Dadyan Arslan öyle emretmiştir Adamları ve hükümet kuvvetleri günlerdir pusudadır Hekimoğlu’nun intikam aşmak için geleceğini bilmektedirler Artık Muhtarın bir işareti kalmıştır Muhtar işareti verir Ev sarılır Uzun bir çatışmadan sonra Gedik Halil vurulur Hekimoğlu ağır yaralanır, çemberi yarar Aldığı ağır yaralara Aynalı Martin’ini basarak bir hayli o köyden uzaklaşır Artık gücü kesilir, bir ağacın dibinde son nefesini verir Hekimoğlu ile Gedik Ali’nin cesetleri Fatsa’ya götürülür O zamanın kaymakamı İrfan Bey’e teslim edilir Halk, yığın yığın Fatsa’ya akın etmektedir Şehirde büyük bir heyecan doğar O zaman Fatsa’da bulunan bir Rum vatandaşı onların fotoğraflarını çeker Tarih:1910 Daha sonra Amerika’ya yerleşen bu kişi çoğalttığı bu fotoğrafı Fatsa Belediyesi ve yakın dostlarına gönderir Bu fotoğrafta Hekimoğlu ve arkadaşlarının cesetleri, Kaymakam İrfan Bey ve zaptiyeler görülmektedir
Yazım Şekli ile:
Hekimoğlu
Hekimoğlu dediğin bir küçük uşak
Bir o yandan bir bu yana narinim sırmalı fişek
Hekimoğlu’nun anası o karıt karı
Eridi kalmadı narinim dağların karı
Hekimoğlu derler benim aslıma
Aynalı martin yaptırdım da narinim kendi nefsime
Bohça ağaç dibinde kaymak yedin mi
Hulusi’yi vuran
Hekimoğlu odur dedin mi?
Gelme Hulusi gelme vururum seni
Alkanlar içerisinde koyarım seni
Konaklar yaptırdım mermer direkli
Hekimoğlu geliyor narinim aslan yürekli
Konaklar yaptırdım döşetemedim
Ünye Fatsa bir oldu narinim baş edemedim
Çıktı canım kara kuştur pezevenk
Hekimoğlu geliyor narinim uçkur çözerek  
Ladri
(Ladri: Yazarı belli olmayan şiir ve deyişlerde kullanılan bir sözcük)
Türkü şeklinde  
HEKİMOĞLU
Hekimoğlu derler benim aslıma
Aynalı martin yaptırdım narinim
Kendi neslime
Konaklar yaptırdım mermer direkli
Hekimoğlu geliyor da narinim
Aslan yürekli
Konaklar yaptırdım döşetemedim
Ünye Fatsa bir oldu da narinim
Baş edemedim
Ünye Fatsa arası Ordu da kuruldu
Hekimoğlu dediğim narinim
0 da vuruldu
TİRYAKİ HASAN PAŞA ÜNYELİDİR
Kanije Kalesi Kumandanı Gazi Tiryaki Hasan Paşa Osmanlı Devletinin namlı bir paşası olup, kendisinin Ünyeli olduğunu iddia ediyoruz
Şöyle ki; Cumhuriyet Gazetesi'nin 1950'li yıllarında yayınladığı tarihi "Osman Gazi’den Atatürk'e" adlı eserde Paşa'nın doğduğu yer ile nerede öldüğü, pek belli olmamakla beraber o eserde şöyle bir cümlesi var "Ben Karadenizli yalı uşağıyım ömrümün çoğu denizlerde geçmiştir " Bu söz ve vücut yapısının ince uzun, esprili, zeki, şakacı bir tip oluşu Karadenizli olduğunun bir ispatı gibidir
|