Yalnız Mesajı Göster

Ciddiyetsizlik: İtibar Törpüsü

Eski 10-11-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ciddiyetsizlik: İtibar Törpüsü







Yangını Söndürmek İçin
Dolayısıyla, şayet davranışları içinin akisleri, sözleri de gönlünün solukları olan fazilet abidesi kahramanlar yetiştirmek istiyorsanız, önce kendiniz çok ciddi, hassas ve mesuliyet şuuruyla dopdolu olmalısınız Adeta, “Tulumbanı al, yetiş imdâda, yangın var!” diye inleyen ve sizi çağıran nesillere el uzatmayı diliyorsanız, her hareket ve davranışınızı kurtarma cehdine ve irşâd hayatına göre ayarlamalısınız bir yere mi gideceksiniz, mutlaka birinin elinden tutma mülâhazasıyla gitmeli ve bunu yaparken de rıza-yı ilahi düşüncesiyle oturup kalkmalısınız Ümit nesline rehber olma azmindeyseniz, artık sizin hayatınızda hususî tenezzühe bile yer yoktur; size düşen, fıtrî ihtiyaçlarınızı dahi mefkureniz istikametinde kanalize etmek ve alıp-verdiğiniz her nefesin bir gün mutlaka sorulacağı şuuruyla yaşamaktır Öyle yaşamaktır, zira, yürüdüğünüz yol nebilerin, sıddîklerin, velilerin ve şehitlerin yoludur; onlar hep yaşadıklarını anlatmış ve anlattıklarını da mutlaka yaşamışlardır

Kur'ân-ı Kerim, İsrailoğullarına hitaben doğrudan doğruya bir tehdit, Müslümanlara da dolaylı olarak bir ikaz sadedinde, “Siz insanlara iyiliği emredip, kendinizi unutuyor musunuz? Halbuki kitabı da okuyorsunuz Hiç akletmiyor musunuz?” (Bakara, 2/44) buyurmuştur Dahası, İsrailoğullarının bir kısmı yaşamadıklarını anlatmaları ve birbirini kötülükten vazgeçirmeye çalışmamaları sebebiyle Hazreti Davut ve Hazreti İsa'nın lisanı ile lanetlenmişler; bu lanetten sonra da (bazı tefsircilere göre tabiatları açısından) maymun ve hınzıra dönüşmüşlerdir Evet, söylediğini yapmama, bir münafıklık sıfatıdır Tarih boyunca, hemen bütün münafıklar kendileri yaşamadıkları halde anlatmış, anlattıklarını da hep kulak ardı etmişlerdir Bu kötü fiilleri sebebiyle de bütün bütün özlerini yitirmiş ve haktan uzaklaştıkça uzaklaşmışlardır Tabii ki, o kötü akıbet, sadece geçmiş Peygemberlerin ümmetleri ve mazinin münafıkları için sözkonusu değildir; aynı mezmum vasıfları üzerinde taşıyan bütün topluluklar için geçerlidir Bugünün insanının da kendi tabiatının değişmeyeceğine dair bir teminatı yoktur; öyleyse, insanca yaşamak ve iman üzere ötelere gitmek isteyenler yaşadıklarını anlatmalı ve anlattıklarını da yaşama gayreti içinde bulunmalıdırlar

Diğer taraftan, ısrarla üzerinde durma mecburiyetindeyiz ki, ideal nesli yetiştirmek, her şeyden evvel bir îman mevzuudur ve şimdiye kadar bu meseleye sahip çıkanlar da hep îmanı kavî insanlar olmuştur Peygamber Efendimiz'in devrinde, koca bir cemiyet içinde, birkaç samimî ve îmanı kavî insanın başlattığı bir tebliğ ve temsil hareketinin, kısa zamanda ma'şerî vicdanda mâkes bularak yüzbinlerin derdi-dâvâsı hâline gelmesi de başka şekilde izah edilemez Allah Rasûlü'nün bir güneş gibi doğduğu o karanlık döneme bakılırsa, o günün insanının bugünün laubali fertlerinden hiç de farklı olmadığı görülecektir Onlar da b irbirini alaya alıyor, cahiliye şiirlerinde görüleceği üzere sürekli birbirini tahkir eden sözler söylüyorlardı onlar da hiç olmayacak meseleleri gülme bahanesi yapıyor, muhataplarını en çirkin lakaplarla çağırıyor ve herkesi küçümsüyorlardı Fakat, Hazreti Bediüzzaman'ın ifadesiyle, Allah Rasulü (aleyhi ekmelü't-tehaya) son derece vahşî, âdetlerine mutaassıp ve inatçı kavimlerin çirkin adetlerini ve ahlâk-ı seyyielerini yirmiüç sene gibi çok kısa bir sürede kaldırıp atmış, onları ahlâk-ı hasene ile teçhiz edip bütün âleme muallim ve medenî milletlere üstad eylemişti Hiç şüphesiz Rasûl-ü Ekrem Efendimiz'in ve ashâb-ı güzînin öncülük ettiği iç içe inkılaplar niteliğindeki bu hareketin en dikkat çekici ve karakteristik yanı onun şekilcilik ve merasimden uzak olması, kamil iman sahibi ve sözünün eri kimselerle temsil edilmesiydi Zira, çile ve ızdıraptan uzak olan, ciddiyetsizliğe ve laubaliliğe yakın duran bir hareket, şekil ve merasime esir olmaktan kurtulamaz; iman zaafına maruz ve lakayt fertlerin rehberliğinde uzun mesafeli yollar alınamaz


Alıntı Yaparak Cevapla