Prof. Dr. Sinsi
|
Efendimiz(S.A.V)Şiirler
Efendimiz(s a v)Şiirler
Hakkında Efendimiz(s a v)Şiirler
BEN SENİ GÖRMEDEN SEVDİM
Yorgun gecelerde titreyen,
Bir yetim bir öksüz yüreğimle sevdim Seni
Ey gönül bahçemde büyüttüğüm nazlı çiçek
Ey sevdamın adı, aşkın gerçek anlamı
Bu hasret bu gurbet söyle, söyle ne zaman bitecek
Ben Seni görmeden sevdim
Yolunu gözledim bir Medine sabahı
Ellerimde güller, güllerki kokunu aldığım
Kokunu alıp yandığım, yanıp yanıp ağladığım
Ben Seni görmeden sevdim
Gözlerini gözlerime deydir Efendim, ellerini ellerime
Sevmeyi Senden öğrendim ilkin
Sevilmesi gereken her şeyi Senden
Şefkat Seninle mana buldu
Buz çöllerini Seninle aştım
Abı-hayat sundum sıcak ikliminde
Gözlerini gözlerime deydir, ellerini ellerime Efendim
Ben Seni görmeden sevdim
Bahar yüzlü insanlar bildim etrafında pervane
Onlardan biri olmak istedim hep, her emrine amade
Seninle yaşamak, Seninle ölmek,
Seninle ağlamak ve Seninle tebessüm etmek
Aynı sofrayı Seninle paylaşmak istedim
Ama en çok Seni, Seni görmek istedim
Göremesemde!
Ben Seni görmeden sevdim
Kokunu aldım güllerden
Ben Seni görmeden sevdim
Adını andım yürekten
Sevgiliii, en Sevgiliii
Görmeden, görmeden sevdim ben Seni ey Sevgili
Ben Seni görmeden sevdim
Veysel Karani sabrıyla büyüttüm sevgimi
Yüzünü yoldaş ettim
Kah yeller gibi estim Yemende
Kah mecnun gibi düştüm çöllere
Bil ki ölüm kapımı çalıp geldiğinde
Ne zaman? Nasıl? Kim bilir nerede ?
Ben Seni görmeden sevdim
Rüyalarım var Sana dair
Özlemlerin var Sana
Al yüreğim senin olsun Sultanım
Uyandır beni aşka
Ey gülü vefa, Ey rahmet sağanağı
Yağmur yağmur, tane tane düştünde gönlüme
Kurak topraklarım hayat buldu gelişinle
Ben Leyla çölünde seraplar gördüm çok zaman
Boş hülyalara daldım kayboldum
Su içtiğim pınarlara ateşler dokundu
Ben aşkımın hicranını sırtımda taşıdım
Ben Seni görmeden sevdim
Seni görmeden seven milyonlarca sevdalı gibi
En berrak duyguları besledim Sana, en nadide hisleri
Gell Efendim, al götür beni uzaklara
Düşmeden gülüm tuzaklara
Gözlerimde yaş akar durur
Bu ayrılık beni yakar vurur
Gözlerini gözlerime deydir
Ellerini ellerime Efendim
BEN SENİ GÖRMEDEN SEVDİM  
Arzu halim var Ya Resul
Rabbimin en güzel kulu
Sevgililer Sevgilisi
Seçkinler seçkini
Dertlerimin devası
Zindanımın nuru
Sen saraydasın
Ben zindanda
Zindanım çok karanlık
Korkuyorum Ya Resul
Annesini kaybeden bir çocuk,
Korkusu var yüreğimde
Yüreğim sana muhtaç Ya Resul
Bir bakışını
Bir gülüşünü görsem
Yıkacağım zindanımın duvarlarını
Sana muhtacım Ya Resul
Zindanımın penceresinden
Sadece senin sarayın gözükür
O saray ki her iki alemi süsler
Sarayının ışıkları vurur zindanıma
Sarayının kapısında
Nice seçilmişler durur
Baş çıplak, ayak çıplak
Hepside senden şefaat ister
Arkana bir dönsen
Bir gülüşün, bir bakışın
Bütün dertlerimin devası
Sana muhtacım Ya Resul
Zindanımın penceresinden
Sadece senin sarayın gözükür
Bir gece geliversen
Giriversen rüyama
Ne olur Ya Resul
Hilal kaşlarını
Deruni bakan gözlerini
Görsem
Öpsem, öpsem
Ellerini doyasıya öpsem
Razıyım sarayının dilencisi olmaya
Seçkinlerinin ayakları altında kalmaya
Daha çok ağlasam
Daha çok yalvarsam
Gelir giriverir misin rüyama
Gözüm arar, gönlüm arzular seni
Bekliyorum Ya Resul
Karanlıkta yolunu kaybeden
Bir geminin yıldızları,
Toprağı kuruyan köylünün
Yağmuru beklediği gibi
Bekliyorum seni Ya Resul
Hiç olmazsa perdenin kenarından
Göz ucuyla bir lahza baksan 
Zindanım bir an dahi aydınlansa
Sana muhtacım Ya Resul
Zindanımın penceresinden
Sadece senin sarayın gözükür
Sakalım sarığım cüppem yoktur
Cesedimde bir iz bulamazlar sevgine dair
Açsalar kalbimi
Hasret denizine ulaşırlar
Bu zindanda derbederim
Başım çıplak, ayağım çıplak
Sana muhtacım Ya Resul
Zindanımın penceresinden
Sadece senin sarayın gözükür
Sensiz her gecemin şafağı karanlık
Her kışımın baharı, sonbahar
Hasretim dermanımı tüketti
Özledim seni Ya Resul
Gel rüyama gecemi aydınlat
Pamuk ellerinle okşa beni Ya Resul
Hasan’ını okşar gibi
Hüseyin’ini okşar gibi
Sev beni Ya Resul
İbrahim’ini sever gibi
Fatıma’nı sever gibi
Sana muhtacım Ya Resul
Zindanımın penceresinden
Sadece senin sarayın gözükür
Rüyada bile görsem seni
Yıkılır zindanımın duvarları
Yıkıversen duvarlarımı
Sarayına alıversen de,
Kıtmir’in olsam bahçende
Sana muhtacım Ya Resul
Zindanımın penceresinden
Sadece senin sarayın gözükür
Yıllardır bekledim
Duvarlarıma hep senin ismini kazıdım
Dedim Rabbimin en merhametli kulu
Bekliyorum Ya Resul
Gözlerim ıslak
Yüreğim yanık
Zindanımın penceresinden
Sadece senin sarayın gözükür
Sana muhtacım Ya Resul
Muhammed Mustafa (S A S)
Toplansın yürekler Allah aşkına,
Gören zalim gözler dönsün şaşkına,
Gönüller sel olup gitsin taşkına,
Muhammed Mustafa sevdası ile
Zikirler coş edip diller ağlasın
Bülbülün aşkından güller ağlasın
Aksın göz pınarı seller çağlasın
Muhammed Mustafa sevdası ile
Yükselsin alevler gönülde hardan
Vazgeçilsin biraz dünyalık yardan
İçilsin badeler manevi bardan
Muhammed Mustafa sevdası ile
Yücelsin göklere tekbirler yerden
Koşalım menzile tan vakti erden
Geçelim bedenden geçelim serden
Muhammed Mustafa sevdası ile
Dıştaki ten özün aynası olsun
Kibir iflas edip benlik son bulsun
Cümle gönüllere muhabbet dolsun
Muhammed Mustafa sevdası ile
Dervişçe dolanıp hırka giyerek
Helalden kazanıp helal yiyerek
Sol yanlar çırpınsın Allah diyerek
Muhammed Mustafa sevdası ile
Sevgiliye Adanmış Sözler
Ey Dildârım, dilâverim, dilarâm; muhabbetinle dilhûnum, dilbesteyim, dilşâdım
Aşkımı anlatmaktan bizârım Güller seni kokuyorken, yıldızlar senden ışıtıyorken, ırmaklar sana akıyorken, ben ne söylesem kâfi gelmez
Aşkın kendisi mektupken âşıktan mâşuka, aşkı mektuba sığdırmak kimin haddi
Aşk, aşk mıdır yaşanmıyorsa, söyle! Aşk demek şimdilerde şöhret, mal, mülk demek olmuş
İnsancıkların elinde vefasızlığın adı olmuş aşk Aşk demek söz demek, ahid demek ya ; tutulmamak için verilen sözlerin adı olmuş aşk!
Sen ki bu aşklardan berisin efendim Adı deliye çıkmıştı, o mecnun ki âşıktı Leyla’ya
Bir deli aşk ki, Leyla’nın leyl saçlarının, leyl gözlerinin ardında Mevlasını bulan Ey sevgili yollarım ol Mevlaya!
İki gözümden kıymetli, şefkatli, gül-i râna canım Efendim
Aşkına biçâre talipken, gayri amacım yoktur ki bu saadet, dünya servetlerinden üstündür
Servet nedir ki gülümsemeniz güneşlere bedelken, üzülmeniz arzı titretirken 
Ayağınızın altında bir parça toprak olabilme şerefi için milyonlarca mahbublarınız bekleşirken, kapında boynu bükük bir dildâde olmak yeter de artar bile
Aşk dokunmak değil, muhabbeti kalpte dokumaktır Efendim
Aşk yazılmadan okumak, aşk söylenmeden işitmektir Efendim
Sizden muhabbetinizi istemek haddim değildir lâkin, gönül ferman dinlemiyor Efendim
Ey efendiler Efendisi, Ey kainatın muhabbeti için halkolunduğu gerçek dost, mahbup, sevgili 
Firakınla bu dünya çölden başka nedir ki?
Ancak vuslat hayali ile ruhum yemyeşil bir vâhadır Efendim
|