Yalnız Mesajı Göster

İngilizlerin İslâm Düşmanlığı

Eski 10-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İngilizlerin İslâm Düşmanlığı




Ingilizlerin islâm düşmanlığı
Hakkında Ingilizlerin islâm düşmanlığı




İNGİLİZLERİN İSLÂM DÜŞMANLIĞI

İngiliz câsûsunun, birinci kısmda bildirilmiş olan i’tirâflarını okuyanlar, İngilizlerin dünyâ müslimânları için neler düşündükleri hakkında, ma’lûmât sâhibi olurlar Aşağıda, İngiliz Müstemlekeler nâzırlığının [sömürgeler bakanlığının], câsûslara verdiği emrlerin dünyâ müslimânları üzerinde nasıl tatbîk edildiğini ve misyonerlerin fe’âliyyetlerini kısaca bildireceğizİngilizler, mağrûr ve kibrlidir Onlar, kendi şahslarını ve vatanlarını ne kadar hurmete lâyık görürse, diğer insanları ve memleketleri de, o derece aşağı görürler İngilizlere göre insanlar üç kısma ayrılır: Birincisi, İngilizler olup, Allahın insân olarak yaratdığı en mükemmel mahlûkun, kendileri olduğunu söylerler İkincisi, beyâz renkli Avrupalı ve Amerikalılardır Bunların da, hurmete lâyık olabileceklerini kabûl ediyorlar Üçüncü kısm ise, birinci ve ikinci kısmın hâricinde kalan insânlardır Bunlar, insân ile hayvan arasında bir mahlûkdur Bunlar, hurmete lâyık olmadıkları gibi, hürriyyet, istiklâl ve vatan bunlar için değildir Bunlar, bilhâssa İngilizler tarafından idâre edilmek için yaratılmışlardırİngilizler, bu gözle bakdıkları müstemlekelerdeki yerli ehâli ile birlikde yaşamazlar Müstemlekelerinin her yerinde, İngilizlere mahsûs kulüpler, gazinolar, lokantalar, hamamlar, hattâ mağazalar vardır Yerli ehâli buralara giremez 20 nci asr başlarında Hindistâna yapmış olduğu seferleri ile meşhûr, Fransız muharrir Marcelle Perneau (Hindistân seyâhatı notları)nda diyor ki:(Avrupada şöhret bulmuş, hattâ ba’zı üniversitelerce kendisine profesörlük ünvânı verilmiş olan bir Hind âlimine, Hindistândaki bir İngiliz kulübünde buluşmak üzere söz vermişdim Hindli gelmiş, fekat İngilizler, şöhretini bile hiçe sayarak onu içeri bırakmamışlar Bundan haberdâr olunca, ısrârım üzerine Hindli ile kulübde görüşebildim)İngilizler, kendilerinden olmıyanlara hayvanlara bile lâyık olmayan muâmeleler yapmışlardırEn büyük müstemlekeleri olup, senelerce vahşîce, sadistce zulm etdikleri Hindistânın Amritsar şehrinde [m 1919] bir gün âyin sebebi ile toplanan hindûlar, bisikleti ile gezen bir İngiliz kadın misyonerine hurmet etmezler Misyoner, İngiliz general Dyere şikâyetde bulunur General derhâl askerlerine emr vererek, ma’bedde âyinle meşgûl halkın üzerine ateş açdırır ve on dakîkada yediyüz kişi ölür Binden ziyâde kişi de yaralanarak yerlere serilir General bununla da iktifâ etmiyerek, ehâliyi üç gün elleri ve ayakları üzerinde hayvan gibi yürütür Mes’ele Londraya şikâyet edilir Hükûmet tahkîkât yapılmasını emr ederTahkîkât için Hindistâna gelen müfettiş, generale müdâfe’asız halka ateş açdırmasının sebebini sorunca, general, (Buranın kumandanı benim Buradaki askerî bir icrâ’atı ben takdîr ederim Öyle lüzûm gördüm ve emr etdim) cevâbını verince, müfettiş, (Pekâlâ, ehâlinin yüz üstü sürünmesini emr etmenizin sebebi nedir?) diye sorar General, (Hindlilerden bir kısmı tanrıları karşısında yüz üstü sürünüyorlar Bunlara, bir İngiliz kadının bir Hindû tanrısı kadar mukaddes olduğunu ve onun karşısında da hakâret değil, sürünmeleri îcâb etdiğini anlatmak istedim) der Müfettiş, halkın, alış veriş için dışarı çıkmak mecbûriyyetinde olduğunu söyleyince, general, (Bunlar insan olsalardı, sokakda yüzüstü sürünmezlerdi Çünki, bunların evleri birbirine bitişik ve damları düzdür Damlar üzerinde insan gibi yürürlerdi) cevâbını verir Generalin bu sözleri İngiliz basınında neşr edilince, general kahraman i’lân edilir [Dyer, Reginald Edward Harry 1281 [m 1864] de doğdu, 1346 [m 1927] de İngilterede öldü Dünyâ târîhine (13 Nisan 1919 da Amritsar şehrinde İngiliz zulmüne karşı meydâna gelen olayları, şehri kan gölüne çevirerek basdıran meşhûr İngiliz general) diye geçdi Hindistânın her yerinde İngilizler aleyhine büyük gösteriler yapılması üzerine vazîfeden alınarak, emekliye sevk edildi Fekat, İngiliz Lordlar kamarası Dyerin yapdıklarını medh-u senâ ile karşılayarak, ona yardım yapılmasını kararlaşdırdı İngiliz lordlarının, kontlarının diğer milletlere nasıl bir gözle bakdıkları burada da açıkca görülmekdedir]İngilizlerin, halkı beyâz renkli ve aslen Avrupalı olan müstemlekelerini idâre şekli ile, halkı beyâz renkli olmıyan ve yerli ehâlînin bulunduğu müstemlekelerini idâre şekli birbirinden farklıdır Birincileri, imtiyazlı, hattâ kısmî muhtâriyete sâhibdirler İkincileri ise, zulm altında inlemekdedirler (Dominyon) ismini verdikleri birinci kısm müstemlekeler, iç işlerinde muhtâr, dış işlerinde ise İngiltereye bağlıdırlar Bu müstemlekelere misâl olarak, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda vs gösterilebilirMüstemleke işleri iki nezârete tevdî edilmişdir Bunlar, Müstemlekeler nezâreti ve Hindistân nezâretidir Müstemlekeler nezâretinin başında, (Secretary of state for the Colonial department) (İngiliz müstemlekeler nâzırı) ünvânını taşıyan kimse bulunur Bu nâzırın iki müsteşarı ve dört muâvini vardır Müsteşarın biri avam kamarasından olur Diğer müsteşar ve muâvinleri devâmlıdır İktidârın değişmesi ile bunlar değişmezler Bu dört muâvinden biri, Kanada, Avustralya ve ba’zı adalar ile, ikincisi, Cenûbî Afrîka ile, üçüncüsü, şarkî ve garbî Afrika ile, dördüncüsü ise Hindistân ile meşgûl olurİslâm düşmanlığı, zulm, istibdât, hîle ve hıyânet üzerine kurulan İngiliz imperatorluğu, kendisine (üzerinde güneş batmayan devlet) ünvânını vermişdi Kanada, Güney Afrika, Yeni Zelanda, Fiji, Pasifik adaları, Papua, Tonga, Avustralya, İngiliz Belucistanı, Birmanya, Aden, Somali, Borneo, Brunei, Sarawak, Hindistân, Pâkistân, Bengladeş, Malezya, Endonezya, Hong-Kong, Çinin bir kısmı, Kıbrıs, Malta, 1300 [m 1882] de Mısr, Sûdan, Nijer, Nijerya, Kenya, Uganda, Zimbabve, Zambia, Malawi, Bahama, Greneda, Guyana, Bostwana, Gambia, Gana, Sierro Leone, Tanzanya, Singapur gibi devletler İngilizlerin hegemonyası içine alındı Bu dünyâ devletleri, hem dinlerini, dillerini, örf ve âdetlerini gayb etdiler Hem de yeraltı ve yerüstü zenginlikleri İngilizler tarafından sömürüldü 19 cu yüzyıldaki isti’lâları sonunda, dünyâ topraklarının yaklaşık dörtde birine, dünyâ nüfûsunun da, dörtde birinden ziyâdesine sâhib ve mâlik olduİngiliz müstemlekelerinin en mühimi, sertâcı, Hindistân idi İngilizlere cihân hâkimiyetini te’mîn eden, onun, üçyüz milyondan ziyâde nüfûsu [Bugün 700 milyondan ziyâdedir] ve nihâyetsiz tabi’î servetleridir Sâdece birinci cihân harbinde, İngiltere bu müstemlekeden, birbuçuk milyon asker ve bir milyar rupye nakdî para almışdır Bunların çoğunu Osmânlı devletini parçalamak için kullanmışdır Sulh zemânında ise, İngilterenin muazzam sanâyı’ini yaşatan, İngiliz iktisâdını [ekonomisini] ve mâliyesini takviye eden Hindistândır Hindistânın diğer müstemlekelere nazaran çok ehemmiyyetli olmasının iki sebebi vardır Birincisi, dünyâyı sömürmelerine en büyük mâni’ olarak gördükleri İslâmiyyetin Hindistânda yayılması ve burada müslimânların hâkim olmasıdır İkincisi, Hindistânın tabi’î zenginlikleridirHindistânı muhâfaza edebilmek için, Hindistân yolu üzerinde bulunan bütün İslâm ülkelerine saldırmış, fitne ve fesâd tohumları ekerek, kardeşi kardeşe kırdırmış ve bu ülkelere hâkim olarak, bütün tabî’î zenginliklerini ve millî servetlerini hep kendi memleketine taşımışdırOsmânlı imperatorluğundaki hareketleri titizlikle ta’kîb etmek ve çeşidli siyâsî oyunlarla Osmânlıları Ruslarla harbe sokarak, Hindistâna yardım elini uzatamıyacak hâle getirip, parçalamak ve yok edip, işgâl etmek, hâin İngiliz siyâsetinin esâsı idi Hindistâna ilk ayak basan Avrupalılar Portekizlilerdir 904 [m 1498] senesinde Hindistânın Malabar sâhilindeki Kalküta şehrine gelen Portekizliler, ticâret ile uğraşmış ve Hindistân ticâretini ellerine geçirmişlerdi Dahâ sonra, Hollandalılar Hindistân ticâretini Portekizlilerden almışlardır Hollandalılardan da Fransızlar almışlar, fekat karşılarına İngilizler çıkmışdırHindistândaki İslâm âlimlerinin büyüklerinden allâme Muhammed Fadl-ı Hak Hayrâbâdînin (Es-Sevret-ül-Hindiyye) ya’nî (Hindistân ihtilâli) kitâbı ve bunun (El-yevâkît-ül-mihriyye) hâşiyesinde de zikr olunduğu üzere, İngilizler ilk olarak 1008 [m 1600] senesinde, Hindistânın Kalküta şehrinde ticârethâneler açmak için Ekber Şâhdan izn aldılar Ekber Şâh, bozuk i’tikâdlı bir kimse idi Bütün dinleri aynı derecede tutardı Hattâ, muhtelif dinlere mensûb âlimleri toplıyarak, bu dinlerin karışımı, umûma şâmil ve müşterek bir din kurmaya çalışdı (Dîn-i ilâhî) ismini verdiği bu dîni 990 [m 1582] de resmen i’lân etdi Bu târîhden ölümüne kadar, bütün Hindistânda bilhâssa serâyda, İslâm âlimlerine i’tibâr azalmış ve Ekber Şâhın dînine temâyül edenler baştâcı yapılmışdır İşte böyle bir zemânda, İngilizler Hindistâna girdiler Birinci Şâh-ı Âlem Muhammed Behâdır Şâh bin Alemgîr zemânında Kalkütada arâzî satın aldılar[Birinci Şâh-ı âlem bin Âlemgîr 1124 [m 1712] de vefât etdi] Bunları muhâfaza için asker getirdiler 1126 [m 1714] da Sultân Ferrûh Sîr Şâhı tedâvî etdikleri için, bütün Hindistânda toprak satın almalarına izn verildi Müslimân Hind hükümdârlarının ismlerini paralardan kaldırdılar 1253 [m 1837] de İkinci Behâdır Şâh hükümdâr oldu İngilizlerin yapdıkları zulmlere dayanamayarak, 1274 [m 1857] de, İngilizlere karşı askerlerin ve halkın teşvîki ile büyük bir ayaklanma başlatdı Böylece ismine para basdırmağa ve hutbe okutmağa muvaffak oldu ise de, buna karşı İngilizlerin tepkisi ve zulmü çok şiddetli oldu İngiliz askerleri Delhî şehrine girince, evleri, dükkânları basıp, malları, paraları yağmaladılar Genç, ihtiyâr, kadın erkek demeden bütün müslimânları, hattâ çocukları kılınçdan geçirdiler İçecek su bile bulunamaz oldu İkinciBehâdır Şâhın komutanlarından Baht hân, Sultânı ordu ile birlikde çekilmeye râzı etdi ise de, İngilizlerin gözüne girmek isteyen, Mirzâ İlâhî Bahş ismli başka bir komutan, Behâdır Şâha, ordudan ayrılıp teslîm olursa, İngilizleri suçsuz olduğuna, zorla ayaklanmanın başına geçirilmiş bulunduğuna inandırabileceğini ve İngilizler tarafından afv edileceğini söyleyerek, Behâdır Şâhı aldatdı Böylece Behâdır Şâh geri çekilen ordunun ana kısmından ayrılarak Delhînin içindeki Kal’a-i Muallâdan 10 kilometre uzakdaki Hümâyün Şâhın türbesine sığındıAhlâksızlığı ve beceriksizliği ile meşhûr ve o sırada İngiliz ordusunda istihbârât subaylığıyapan meşhûr papaz Hudson, bunu Receb Alî adındaki bir hâinden öğrenerek, durumu ordu kumandanı general Wilsona bildirdi Yakalamak için yardım istedi Wilsonun verebileceği paralı askeri olmadığını bildirmesi üzerine, Hudson, kendisinin bu işi bir kaç kişi ile yapmasını teklîf ederek, sultânın teslîm olması için cânına ve âilesine dokunulmıyacağı te’mînâtının verilmesi gerekdiğini bildirdi Wilson bu teklîfi önce kabûl etmediyse de, sonradan kabûl etdi Bundan sonra 90 kişi ile Hümâyûn Şâhın türbesine giden Hudson, Sultâna, oğullarına ve hânımına dokunulmayacağına dâir te’mînât verdi Bu papaza aldanan Behâdır Şâh teslîm oldu Hudson, dahâ sonra sultânın iki oğlunu ve bir torununu yakalamağa çalışdı Fekat, Sultânın iki oğlunun ve torununun kalabalık muhâfızları olduğu için, yakalayamadı General Wilsondan, bunlara da cânlarına dokunulmıyacağına dâir te’mînât aldı Hâin Hudson, Sultânın iki oğluna ve torununa çeşidli vâsıtalarla haber göndererek, kendilerine bir zarar gelmeyeceğine dâir te’mînât verdi Bunlar da, papazın yalanlarına aldanarak teslîm oldular Hudson, İngiliz siyâseti ve hîlesi ile kandırdığı, sultânın iki oğlu ve torununu ele geçirince, hemen zincire vurduŞâhın iki oğlu ve bir torununu elleri bağlı olarak



Alıntı Yaparak Cevapla