Prof. Dr. Sinsi
|
Yaratılışımız Bizim Tercihimiz Olmamasına Rağmen İmtihan Olmamızın Sebebi Nedir?
Yaratılışımız bizim tercihimiz olmamasına rağmen imtihan olmamızın sebebi nedir?
Hakkında Yaratılışımız bizim tercihimiz olmamasına rağmen imtihan olmamızın sebebi nedir?
Yaratılışımız bizim tercihimiz olmamasına rağmen imtihan olmamızın sebebi nedir?
Çevremizde birçok hadise bizim irademiz dışında gerçekleşmesine rağmen ve bizim de bunlardan etkilendiğimiz halde neden sorumluyuz?
Cevap 1:
Allah Teâla günah işleme kabiliyeti olmayan meleklerle, hiç sorumlu olmayan hayvanları yaratmıştır
Bu iki varlıktan başka, hem melekleri geçecek kadar mükemmel, hem de aklı olmayan hayvanlardan daha aşağı olacak kadar kötü olma özelliğindeki insanı yaratmıştır
Allah'ın hiçbir şeye muhtaç olmadığını, kainata ve içindeki faaliyetlere bakan bir insan görebilir Biz bir düşünelim, dünyaya gelmeden önce kainatın neyi eksikti de biz geldikten sonra tamamladık Veya ibadetimizle ne yapıyoruz ki Allah'ın herhangi bir ihtiyacı görülüyor
Allah her şeyi kemaliyle bilendir Ama bu bilmesi bizi yönlendirmesi anlamına gelmemektedir Çünkü O'nun ilmi ezelidir Yani geçmiş, gelecek ve şimdiki zamanı aynı anda müşahede eder Ve herkes vicdanen bilir ki, istediğim şeyi yaparım, konuşurum istemediğim şeyi yapmam Bu kaideye göre Allah bizim ne yaptığımızı bilir Ama biz de yaptığımız şeyin irademizle olduğunu vicdanen ve alken biliriz
Allah bizi kendisini tanımak ve kendisine layık olacak şekilde ibadet etmek için yarattı Bu vazifeyi yerine getirecek alet ve cihazları da yaratmıştır Yani bizden istenen şeyler ile bunları karşılayacak sermaye muvazenelidir Burada herhangi bir adaletsizlik olmadığını bütün insaf ve vicdan ehli bilir Fakat Allah'ın bizi yaratırken bize sorup sormaması ise, tamamen Allah'ın iradesini kısıtlamak anlamına gelir
Oysa alimlerimizin ittifakı ile "Allah - la yüsel"dir Yani yaptığı işlerden sorguya çekilmez Ama kainatta yaptığı ve yarattığı herhangi bir hadisenin hikmetsiz veya adaletsiz olduğuna dair hiç kimse ağzını açamamaktadır Çünkü, kainatta hikmetsiz ve abes olabilecek bir durum yoktur Bütün kainatı didik didik araştıran bilim adamları bu ilahi hikmet karşısında hayrete düşmektedir
Allah'ın insanı yaratmasının çok hikmetlerinden birisi ibadettir Çünkü:
1 Allah insanı imtihan için yarattı Bu hikmet insanın yaratılmadan olamayacağı kesindir
2 Allah kainatta tecelli ettiği cemal ve kemalini hem kendisi -kendine mahsus bir şekilde- görmek hem de başkalarının gözüyle görmek istiyor Başkasının görmesi derken bunların başında insan gelmektedir Bu hikmet de yine insanın yaratılmasını gerekli kılıyor
3 İbadet için yarattı Bu hikmetin yerine gelmesi için var olan birisi gerektir Yaratılmadan ibadetin yerine gelmesi mümkün değildir Burada yaptığımız ibadetin miktarına göre cennetteki yerimiz hazırlanıyor
4 Allah'ın her şeyden daha büyük olduğunu ilan etmek ve Allah'ın emirlerini yaymak Bu hikmetin yerine gelebilmesi için, hem tebliğ edenin hem de tebliğ edilenin yaratılması icap eder
5 Bir çekirdeğin ağaç olması için toprağa girmesi gerektiği gibi, insanın da yetişip olgunlaşmsı ve terakkisi için dünya tarlasına gönderilmiştir
6 Eğer başka alemde yaratılsaydık o zaman da neden bu alemde yaratıldık diye sormamız gerekecekti İnsan için en mükemmel imtihan salonu bu olduğu için buraya gönderildik denilebilir
İşte tüm kainatta rastlanılamayan hikmetsiz iş ve fiillere elbette şeriatta da rastlanmaz Yani bizim taşıyamayacağımız işleri Allah bize yüklemez Bütün hayvanlara, bitkilere ve cansızlara vazifeler yükleyen Allah, elbette bize de bazı vazifeler yükleyecektir Yoksa tüm kainatta mevcut olan hikmet, insanlar yönünden abes olacaktı Hiçbir işinde abesiyet ve çirkinlik olmayan ve bu gibi şeylerden münezzeh olan Allah, elbette insanlara da taşıyabilecekleri bir yükü yüklemesi gerekmektedir
Kâinatın ömrü milyarlarca yıl ile ifade ediliyor; insanlık âleminin ömrü ise bin seneyle ifade ediliyor Henüz insan nevi yaratılmadan, bu hadis-i kudsîde verilen haber, öncelikle melekler âlemine bakıyordu Allah'ı bilen, eserlerini temaşa ve tefekkür eden, O'na isyandan uzak bu mübarek varlıklar, hadis-i kudsîde verilen haberi ibadetleriyle, tesbihleriyle, itaatleriyle, marifet ve muhabbetleriyle tahakkuk ettirmiş oluyorlardı Hayvanlar âlemi de yaratılış gayelerine tam uygun bir hayat sürmekle, ruhları yönüyle, melekleri andırıyorlardı Bitkiler âlemi ve cansız varlıklar da mükemmel bir itaat ile vazife görüyorlardı
"Hiç bir şey yoktur ki Allah'ı tesbih ve O'na hamd etmesin "
mealindeki âyet-i kerimede geçen "şey" tabiri, canlı-cansız her varlığı içine alır Her şey O'nu tesbih eder ve O'na medih ve senada bulunur
Cenab-ı Hak, bütün bu tespih ve ibadetlerin çok daha ileri derecesini icra etmeye kabiliyetli bir başka mahiyet daha yaratmayı irade buyurdu: İşte bu ulvi mahiyet, arzın halifesi olacak olan insandı Cenab-ı Hak, topraktan bir insan yaratacağını meleklere haber verdiğinde, yukarıdakine benzer bir soru, meleklerden de gelmiş ve onlara cevaben, "Siz benim bildiklerimi bilemezsiniz, " buyrulmuştu
İmtihana tabi tutulan ve kazanmaları halinde melekleri geçecek olan bu yeni misafirler, âyet-i kerimede de haber verildiği gibi, ancak Allah'a ibadet için yaratılmışlardı
"Ben, cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım " (Zariyat, 51/56)
Âyette geçen "ibadet" kelimesine bir çok tefsir âliminin "marifet" mânâsı verdiği dikkate alındığında, bu insanın, Allah'ı tanımak, varlığını, birliğini bilmek, sıfatlarının sonsuzluğuna inanmak, mahlûkat âlemini de hikmet ve ibret nazarıyla temaşa ve tefekkür etmekle vazifeli olduğu anlaşılıyordu
Bu mümtaz mahlûk, sadece cemal tecellilerine muhatap olmayacak, Cenab-ı Hakk'ın hem cemal, hem de celal tecellileri ile ayrı ayrı imtihanlara tabi tutulacaktı
Nitekim öyle oldu ve öylece devam ediyor Nimetler, ihsanlar, ikramlar, güzellikler, sıhhat, afiyet, ferah, gibi haller hep cemal tecellileridir Ve insanoğlu bunlara karşı şükredip etmeme şıklarından birini tercihle karşı karşıya Maalesef, nefis ve şeytanın galebesiyle çoğu insan, cemal tecellileriyle sarhoş olup bu imtihanı kazanamıyorlar
İmtihanın diğer yönü, hastalık, musibet, bela, afet, ölüm gibi celal tecellileri  Ve neticede sabır, tevekkül, teslim, rıza, imtihanına tabi tutulma Akıl aksini düşünse de gerçek şu ki, bu imtihanı kazananlar, birincilere nispetle çok daha fazla
Bundaki hikmet şu olsa gerek: Musibet ve hastalıklar, insana kul olduğunu, aciz bir varlık olduğunu çok iyi hatırlatıyor, ders veriyorlar Konumuza ışık tutacak bir Nur cümlesi:
"Fâtır-ı Hakîm, insanın mahiyet-i maneviyesinde nihayetsiz azîm bir acz ve hadsiz cesîm bir fakr dercetmiştir Tâ ki, kudreti nihayetsiz bir Kadîr-i Rahîm ve gınası nihayetsiz bir Ganiyy-i Kerim bir zâtın hadsiz tecelliyatına câmi' geniş bir âyine olsun " (Sözler, Yirmi Üçüncü Söz)
İbadet ve marifet için yaratılan insan, bu vadide mertebe kat edebilmek için aczini ve fakrını hissedecek, sürekli olarak Rabbine sığınacak ve Ondan medet dileyecektir Duadan geri durmayacak, huzuru yakalamaya çalışacaktır Bunlar ise başta nefis ve şeytan olmak üzere, dünya hayatında insanı, medet dilemeye ve sığınmaya götüren her türlü musibet, hastalık, çaresizlik ve sıkıntılarla mümkün
|