Yalnız Mesajı Göster

Yörük Sözlüğü

Eski 10-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yörük Sözlüğü







YÖRÜK SÖZLÜĞÜ

Türkler çeşitli dillere kelime verdiği gibi (Örneğin: Kara, yoğurt) bir çok dilden de kelimeler almıştır Konuştuğumuz dil arı Türkçe değildir Türkistanda ki Türk boyları (Özbek, Kazak, Kırgız gibi) ile anlaşmazlık sebebi onlarla Türkiye Türklerinin müştereken kullandığı Türkçe kelimelerin ancak üçte bir oranında olmasıdır Türkistanda ki Türklerin konuştuğu dil içinde Rusça, Moğolca, Çince, Farsça kelime oranı çok yüksektir Batıdan örnek verirsek 9yy da; Balkanlara giden ve halen Bulgaristan’ın Rodoplar bölgesinde yaşayan müslüman Pomak (Kuman) Türklerinin konuştukları dildeki kelimelerin kökenlerinin oranları: %30 Ukrayna Slavcası, %25 Kuman-Kıpçakça, %20 Oğuzca, %15 Nogayca ve %10 Arapça Günümüz İstanbul’unda yüksek öğrenim görmüş bir Türk’ün konuştuğu dildeki kelimelerin kökenine bakarsak; %40 Türkçe, %20 Arapça, %20 Latince ve Batı dilleri (İngilizce, Fransızca, Ermenice gibi Hint Avrupa grubu, %10 Farsça ve %10 oranında Asya dilleri (Moğol, Rus ve benzeri) ve diğer diller Kürtçe, Lazca, Gürcüce, Çerkezce vb olduğunu görürüz

Sadece Yörüklerin veya diğer Türk boylarına göre yörüklerin daha çok kullandığı kelimelerden örnekler verilmektedir Bir kişi bu kelimelerin %70’inin anlamını biliyor veya kullanıyorsa Yörüktür Türkiye dışındaki Türk boylarının kelime haznesinde, sözlüklerinde bu ve benzeri sözcüklerin varlığı onlarla Yörüklerin aynı boydan olduğunun, çok önemli bir gösterge ve belgesidir Yörük köyü veya mahallesinde büyümemiş, annesi, babası memur, şehir ortamında yetiştirilenler bu kelimelerin çoğunluğunu duymadığı, kullanmadığı için bilemeyebilir Ama anne ve babası yörükse o da yörüktür Anne ve babasından biri yörük değilse, çocuğun tercih hakkı vardır Kendini ne hissediyorsa, ne görüyorsa odur Yörüklüğün kan bağıyla (ırsi genetikle) ilgisi olmakla beraber, benimseme, ait olma, hissetme duygusudur Kültürel kimliktir

- A -

Ağı; zehir

Ayaz: esintili soğuk rüzgar

Abbacık: temiz

Alaf: ateş alevi

Azık: yolculuk için yiyecek, kumanya

Arılık: Din adamına muska veya dua karşılığı verilen para

Aşmak: geçmek

Aplak: yüzü geniş olan

Acar: yeni

Artık: geriye kalan, fazla

Artık yeter: dayanamıyorum, çekemiyorum

Alay: kuş sürüsü topluluğu

Ağız; yeni kuzulayan koyun veya buzağılayan ineğin ilk sütü

Alıcı kuş; kuzgun

Abaru-anagız: şaşkınlık sözcüğü

Arnaç-annaç : karşıda

Aralık: dış kapı ile oda kapısı arasındaki boşluk,hol, giriş, sofa

Atak: cesur, sosyal, girişken, girgeç

Atik: hareketli

Ağıl: kuzuluk,hayvan damı, ahır

Ahlat: yabani armut

Abuk sabuk konuşmak: mantıksız, rastgele konuşmak

Akça-ağca: beyaz

Avutmak: oyalamak

Andavallı: ahmak

Anıtmak: dikilmek, hareketsiz durmak

Al: kızıl, kırmızı

Anırma: eşek sesi

Aşina: bilinen, bildik, tanıdık

Aşırmak: geçirmek (bir şeyin üstünden)

Ağrık: un, tuz, peynir gibi yük eşyası,

Aydaş: hastalıklı, cılız gelişmemiş çocuk

Alınyazısı, yazı: kader

Akrabalıkla ilgili sözcükler: ana (anne), aba (abla), boba (baba), baldız, dede, elti, birice (kuma), cice (yenge), bacanak, bacı, dayı, hala, gardaş (kardeş), herif, er, hanım, hatun, ebe, nene, koca, karı, torun, yeğen, emmi (amca), abi (ağabey)

Av hayvanları: dağ keçisi, dağ koyunu, geyik, tavşan, ur kekliği, turaç, bağırtlak, üveyik, lop güvercini, kaz, ördek, cırık

Ağmak: süğmek, sarkmak, akmak, yürümek

Aralamak: ayırmak, karışıklığı düzeltmek

- B -

Bağır: göğüs

Büngüldemek: kaynamak, hareketli

Bükmek: çevirmek, kıvırmak, eğirmek

Bük: köşe, dönemeç, viraj, çıkıntı, burun,

Burmak: bükmek, sıkmak,eğmek, çevirmek

Buymak: üşümek, donmak

Boğuntu: sıkıntı

Binit: binilecek taşıt, hayvan

Belemek: bebeği beze sarmak, kundaklamak,

Böğelek: sığırı sokup huysuzlandıran sinek

Böğü: akrep cinsi zehirli örümcek

Bayır: yamaç, yaka, barı, yokuş, yukarı,

Birhoş: acaip

Bir kez: birdefa, daha, kere

Bayat: tazeliğini yitirmiş, kart

Bayındır: gelişmiş, yapılaşmış, düzenli,

Bazı: bir kısmı, bir bölük, bir grup

Bel bel bakmak: şaşırmış, ahmak gibi

Belik: saç örgüsü

Bozkır: ağaçsız, susuz, otlu yer

Bitmek: tükenmek, sona ermek, yeşermek

Böğür: koltuk altı boşluğu

Beri: bu yan

Beriki: bu taraftaki, öbürü değil

Bört, böcü, karaböcü: kurt

Bunca: bu kadar, böyle

Belişmek: üleşmek, parçalamak, bölmek

Bel: dağ geçidi

Bürümek: kaplamak, örtmek

Bizlemek: karıştırmak

Bilişmek: tanışıp, görüşmek

Bıçmak: biçmek, doğramak, kesmek

Bahna: hayvanın yem yediği yer

Budamak: ağaç dalını kesmek

Burkulmak: kıvrılmak, dönmek

Bürgü: böşörtüsü

Bön bön bakmak: şaşkınlık

Bellemek: toprağı kazmak

Berkitmek: sağlamlaştırmak, düzeltmek

Boşlamak: bırakmak

- C -

Cıbıldak: çıplak

Cavlak: saçsız, kel,

Caka: gösteriş, fiyaka

Cücü; kuş

Cula; siyah karga

Cıvık: akışkan, sulu, sıvı

Civcik: serçe

Cılk: bozuk

Cırnak: tırnak

- Ç -

Çiğin: omuz

Çetrefilli: karışık, zor

Çandır-Kırma: melez, karışık

Çimmek: yunmak, yıkanmak

Çakıldak: koyunun arka bacaklarındaki tüylere yapışık sert gübre parçaları

Çeltek: çobanın yardımcısı

Çavmak: yabana gitmek, sıçramak,

Çerçi: seyyar satıcı

Çabut: bez

Çolpa: beceriksiz, sünepe

Çekişmek: kavga etmek

Çömelmek-çövmek: diz kırıp oturmak

Çıngı: mini ateş parçası, köz parçacıkları, kıvılcım

Çendik: kazıntı, oyuntu, boşluk

Çöğdürmek: işemek, küçük çişini yapmak

Çiğ: pişmemiş, sabahları çayırların sisten ıslanması

Çabuk: tez, acele

Çatmak: sataşmak, bulaşmak

Çorak: susuz

Çaşak-çarşak: yamaçlardaki oynak küçük parça taşları olan yer

Çelermek: koyunun kendiliğinden mundar olarak ölmesi,

Çekgit: uzaklaş

Çat: birleştiği yer (su, yol gibi iki şeyin)

Çıkılamak: çıkı dürmek,bohça,kese

Çilenti: hafif ve az yağan yağmur

- D -

Durhele, duragör: bekle

Dıkız: kuru

Debelenmek: kıvranmak, hareket etmek, el ayak oynatmak

Dıkamak: örtmek, kapamak

Dellenmek: aklını yitirmek

Dinç: canlı, güçlü, sağlam

Dal: arka, sırt

Dalamak: köpek ısırması

Döş: bağır, göğüs

Dölek: uygun yer, düz

De: söyle, konuş

Dağarcık: deri ekmek torbası

Deve isimleri: köşşek, maya, buhur, daylak, avrana, tülü, yoz, lök, beserek, kirinci, boz

Dokunmak: rahatsız etmek, hastalandırmak, üzmek, değmek

Diğer: öbürü, öteki

Dokunaklı: üzücü, etkileyici

Dokumayla ilgili sözcükler: ıstar, argaç, kirkit, tarak, kırklık (makas), çözgü, kilim, halı, tülü, seccade

Düğlemek: bağlamak, düğüm atmak

Dene: yapmaya çalış, tahıl tanesi

Depmek, tepişmek: tekmelemek

Dirliksiz: geçimsiz

Dıkmak: katmak, koymak

Domuşmak: büzülüp oturmak

Davranmak: kıpırdamak

Döşek: minder

Dürü: Kız evine, oğlan evine götürülen hediye

Dürmek: kapatmak, toplamak

Dolamak: sarmak

Dövmek: kavgada üstün gelmek, dayak atmak

Doşan: eski yıpranmış

Diri: canlı, hareketli

Dıkım: sokum, lokma, bir parça yiyecek

Dingildemek: sallanmak

Davranın: hazırlanın, kalkın, kıpırdayın

Dermek: biçmek, toplamak d

Dindi: yoruldu, durdu, kesildi, bitti

Dönemeç: viraj

Dibinde: altında, yakınında, kıyısında

Diniz: sessiz, sakin

Dingin: yorgun

Dinelmek: ayakta durmak

Dibek: havan

Düzmek: ağaç parçasını yontmak

Döl almak: hayvanları yavrulatmak

Dımdızlak kalmak: herşeyini kaybetmek

Dıkmak: katmak

Dehle: sür

Dulda: gölge, siper, rüzgarsız yer

Dilmek: dilimlemek, parçalara ayırmak, kesmek

Devşirmek: toplamak

Daşmak: dışarı çıkmak, akmak

Düden: dere ve göl sularının yeraltına aktığı kovuk, delik

Dolak: dolama, kuşak: bele sarılan dokuma bez

Davar: keçi sürüsü

Dambaşı: evin üstü, çatı

Doğramak: kesmek, parçalamak

Ditmek: kazmak, deşmek, parçalara ayırmak,ufalamak

Denk: uygun, eşit

Denkleştirmek: tamamlamak, ayarlamak

Dürtmek: itmek

Depreşmek: ortaya çıkmak

Darılmak: dargın konuşmamak, ilişkileri kesmek

Dazlak: kel

Didişmek: inatlaşmak, tartışmak

Dubaracı: hileci

Alıntı Yaparak Cevapla