Konu
:
Kısa Hikayelerle Mustafa Kemal Atatürk
Yalnız Mesajı Göster
Kısa Hikayelerle Mustafa Kemal Atatürk
10-10-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Kısa Hikayelerle Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal ATATURK
ANZAC Memorial 1934
Atatürk'ün bahçe mimarı Mevlüt Baysal anlatıyor:
Çankaya Köşkü'nün bahçesini yapıyordum
Bir gün Atatürk yaveri ve ben bahçede dolaşıyorduk
Çok ihtiyar ve geniş bir ağaç Ata'nın geçeceği yolu kapatıyordu
Ağacın bir yanı dik bir sırt diğer yanı suyu çekilmiş bir havuzdu
Ata havuz tarafındaki kısma yaslanarak karşıya geçti
Derhal atıldım:
- Emrederseniz derhal keselim Paşam!
Bir an yüzüme baktı sonra:
- Yahu dedi sen hayatında böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki keseceksin!
***
Atatürk 1936'da bir lise öğrencisine şunları yazdırmıştır: "Garb senden Türk'ten çok geriydi
Manada fikirde tarihte bu böyleydi
Eğer bugün garb nihayet teknikte bir tefevvuk gösteriyorsa ey Türk çocuğu o kabahat da senin değil senden evvelkilerin affolunmaz ihmalinin bir neticesidir
"
***
Birgün Müslüman memleketlerinden birinde (Mısır'da) bağımsızlık davası için çalışan liderlerden biri Mustafa Kemal'i görmeye gelmişti
Kendisine:
-"Bizim hareketin de başına geçmek istemez misiniz?" diye sordu
Olabilecek şey değildi ama insan yoklamalarını pek seven Mustafa Kemal:
-"Yarım milyonunuz bu uğurda ölür mü?" diye sordu
Adamcağız yüzüne bakakaldı
-"Fakat Paşa Hazretleri yarım milyonumuzun ölmesine ne lüzum var? Başımızda siz olacaksınız ya
"
-"Benimle olmaz beyefendi hazretleri yalnız benimle olmaz
Ne vakit halkınızın yarım milyonu ölmeye karar verirse o zaman gelip beni ararsınız
"
***
Düşman 18 Mart 1915' te donanma saldırısında başarısızlığa uğraması üzerine karadan zorlama yapmak üzerine boğaz dışındaki adalara yığınak yapmaya koyuldu
Bu haber alındıktan sonra 22 Mart 1915' te Çanakkale bölgesinde beşinci ordu kuruldu
Bütün kuvvetler ordu emrindeydi
Ordu onbeşinci kolorduyu Maydos çevresinde bırakarak 19
tümeni 19 Nisan' da yedek alarak Biga' ya geldi
25 Nisan 1915' te tanyeri ağarırken Arıburnu ve Seddülbahir bölgesine ilk düşman birlikleri çıktı
Arıburnu' na cıkan kuvvet gözetleme taburunu püskürterek sonradan Kemalyeri adı verilen yere kadar ilerledi burada arkasından koşup gelen 27
Türk alayı ile karşılaştı
Düşman çıkarmasını haber alan Mustafa Kemal Conkbayırı yönünde yürüyen düşmana karşı ordudan emir almayı beklemeden kuvvetlerini harekete geçirdi
Birliklerine kendisi yol bularak Kocaçimen tepesine vardı
Askerlerine orada kısa bir dinlenme vererek Alata gidilmediği için yanındakilerle yaya olarak Conkbayırına geldi
Orada cephaneleri bittiği için ve düşmanca kovalanan bir gözetleme bölüğüne rastladı: - Niçin kaçıyorsunuz? Dedi
- Efendim düşman
- Nerede düşman? - İşte
diye 261 rakımlı tepeyi gösterdi
Gerçekten de düşman birinci avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış serbestçe ilerliyordu
Askerleri dinlenmeleri için bırakmış ve düşman da bu tepeye gelmişti
Düşman ona kendi askerlerinden daha yakındı
Bulunduğu yere gelseler kuvvetleri pek kötü duruma düşeceklerdi
O zaman bir mantıkla mı yoksa içgüdüsel olarak mı bilinmez kaçan erlere: - Düşmandan kaçılmaz dedi
- Cephanemiz kalmadı dediler
- Cephanemiz yoksa süngümüz var dedi
Ve bağırarak: - Süngü tak! Dedi
Yere yatırdı
Aynı zamanda Conkbayırı' na doğru ilerleyen piyade alayı ile Cebel bataryasının erlerini marş marşla bulunduğu yere gelmeleri için emir subayını yoladı
Erler yere yatınca düşmanda yere yatmıştı
İşte savaşın kazanıldığı an bu andı
***
YENİ TÜRK ALFABESİNİN KABULU Atatürk 1928 yılı Haziran' ında yeni Türk Alfabesi' nin tespiti ile ilgili bir komisyon kurulmasını istedi
Çalışmaların sonucu olan alfabeyi Ata'ya Falih Rıfkı Atay getirdi
Atatürk bunları uzun uzun inceledi ve sordu:
- Yeni yazıyı uygulamak için ne düşündünüz?
Falih Rıfkı: - Bir onbeş yıllık uzun bir de beş yıllık kısa süreli iki öneri var dedi
Öneri sahiplerine göre ilk zamanlar iki yazı bir arada öğrenilecekti
Gazeteler yarım sütundan başlayarak yavaş yavaş yeni yazılı kısmı artıracaklardı
Daireler ve yüksek okullar içinde bazı yöntemler düşünülmüştü
Atatürk Falih Rıfkı'ya baktı: -
Bu ya üç ayda olur ya da hiç olmaz dedi
Hayli radikal bir devrimci iken Falih Rıfkı dahi şaşırmış ve bakakalmıştı
Atatürk devam etti ve:
- Çocuğum dedi gazetelerde yarım sütun eski yazı kaldığı zaman dahi herkes bu eski yazılı parçayı okuyacaktır
İşte bu yüzden olmaz dedi
***
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ
10 Ağustos 1915
Conkbayırı' nı almak ve bütün boğaza hakim olmak için İngilizler 20
000 kişilik bir kuvvetle günlerce kazdıkları siperlere yerleşmişler hücum anını bekliyorlardı
Gecenin karanlığı tamamen kalkmış tan ağarmak üzereydi
8
tümen komutanı ve diğer subaylarını çağırdım:
- Mutlaka düşmanı yeneceğinize inanıyorum ancak siz acele etmeyin evvela ben ileri gideyim size ben kırbacımla işaret vediğim zaman hep birlikte atılırsınız
Bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim
Hücüm baskın şeklinde olacaktı
Sakin adımlarla ve süzülerek düşmana 20-30 metre yaklaştım
Binlerce askerin bulunduğu Conkbayırı' ndan ses çıkmıyordu
Dudaklar sessizce bu sıcak gecede dua ediyordu
Kontrol ettim
Kırbacımı başımın üstüne kaldırıp çevirdim ve birden aşağı indirdim
Saat 4
30 da kıyametler kopmuştu
İngilizler neye uğradıklarını şaşırmıştı
Allah Allah sesleri bütün cephelerde karanlıkta gökleri yıkıyordu
Her taraf duman içinde ve heyecan her yere hakim olmuştu
Düşmanın topçu ateşi büyük çukurlar açıyor her tarafa şarapnel ve kurşun yağıyordu
Büyük bir şarapnel parçası tam kalbimin üzerine çarptı sarsıldım elimi göğsüme götürdüm kan akmıyordu
Olayı Yarbay Servet Bey'den başka kimse görmemişti
Ona parmağımla susmasını emrettim
Çünkü vurulduğumun duyulması bütün cephelerde panik yaratabilirdi
Kalbimin üzerinde bulunan saat param parça olmuştu
O gün akşama kadar birliklerin başında daha hırslı olarak çarpmıştım
Yalnız bu şarapnel vücudumla kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı
Aynı günün gecesi yani 10 Ağustos günü beni mutlak ölümden kurtaran ve parçalanan saatimi Ordu Komutanı Liman von Sanders Paşa' ya hatıra olarak verdim
Çok şaşırmış heyecanlanmıştı
Kendisi de alıp cep saatini bana hediye etti
Bu hücumlarda İngilizler binlerce ölü bırakarak tamamen geri çekildi ve Çanakkale' nin geçilmeyeceğini iyice anlamış oldular
***
SAVARONA
Atatürk' ün İstanbul' daki mutluluklarından biri Florya' yı keşfetmesi oldu
Birkaç gidip gelmeden sonra buradaki plajı canlandırmaya karar verdi
Deniz köşkü alaturka deniz hamamı gibi birşeydi
Atatürk denize o kadar ihtiraslı bağlanmıştı ki yıllarca yaz aylarını adeta su içinde geçirdi
Yüzme ve kürek idmanları yapar ve burada da halktan ayrılmazdı
İlk projeye göre Atatürk Köşkü kumsalın sonundaki bir tepecik üstüne yapılacaktı aşağıda da bir banyo yeri hazırlanacaktı
Kalabalıktan uzaklaşmayı istemedi
Yine ilk projeye göre demir yolu geriye alınacaktı:
Canım dedi
Ankara' da dağ başında yaşıyorum İstanbul' da Saraya hapsoluyorum; bırakın burada gelenleri gidenleri hiç olmassa tren gürültüsü duyayım
Son zamanlarda Şile' yi görmüş pek sevmişti yaşasaydı orasını da canlandıracaktı
Büyükçe tekne olarak emrinde Ertuğrul Yatı vardı
Marmara için yapılmış bu yatla bir defa Karadeniz' e çıkmıştı
Sert bir havada yat az daha batıyordu
Memleket kıyılarını dolaşmak üzere İstanbul' dan uzaklaşınca Denizyolları' nın bir yolcu gemisini seferden alıkoymak gerekiyordu
İşte Atatürk' e yeni bir yat alınması bu gereksinimden doğmuştu
Amerikalı bir milyoner kadının yaptırmış olduğu Savarona ileri sürülen bir düşünceye göre Amerika' ya sokulmadığı için ucuza almıştı
Planlarını görmüş ve yatı çok beğenmişti
Ne yazık ki yat geldği zaman Atatürk'ün ölümcül bir hastalığı vardı
Pek sevdiği bu yatta çok zamanı yatakta geçirdi
Bir gün şöyle dedi:
-Bir çocuk oyuncağını bekler gibi bu yatı beklemiştim
Mezarım mı olacak bu tekne benim? Atatürk' ü ölüm yatağına Savarona' daki kamarasından bir koltuğun içinde ancak götürebildiler
Yat Dolmabahçe Sarayı önünde boynunu bükerek Atatürk'ü boşuna bekledi
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul