Prof. Dr. Sinsi
|
Birbirinin Acısını Anlamak!
Cinayet bu ayın başında, 1 Temmuz günü, Almanya’nın Dresden kentinde işlenir
Türbanlı genç bir Mısırlı eczacı, mahkemeye verdiği bir Alman tarafından duruşma sırasında on sekiz bıçak darbesiyle öldürülür
Üstelik üç yaşındaki çocuğuyla kocasının gözleri önünde   
Bu arada, karısının üstüne kapanan koca da polis tarafından yanlışlıkla vurulur ve bacağından yaralanır  
Bu ayın başında işlenen Dresden cinayeti ve cinayetle ilgili bazı gelişmeleri Nilüfer Göle’den dinlerken nedense Sivas’taki o sabahı, Madımak’ı anımsadım
Madımak Katliamı da 16 yıl önce yine sıcak bir temmuz günü ayın başında yaşanmıştı
1993 yılıydı
Katliamın ertesi günü sabaha karşı Ankara’dan Sivas’a arabayla gelmiştim, ortalık aydınlanırken Yangın yerinde tüten dumanlar hâlâ genzimi yakıyordu
Dehşet içindeydim
Aralarında yazarların, ozanların bulunduğu 37 kişi daha saatler önce burada yanarak ölmüştü
Katliamın hedefi Alevi’lerdi
Hatırlıyorum, Sivas’ta o sabah vakti hüküm süren tuhaf sessizliği  Aleviler kendi mahallelerine çekilmiş, evlerine kapanmışlardı Katliam konusunda kimsecikler konuşmak istemiyordu
Etrafa korku ve acı çökmüştü
İnsanların yüreği yanıyordu
Sokaklarında in cin top oynayan Alevi mahallesinde dolaşırken, belleğimin derinliklerinden Kahramanmaraş, Çorum katliamları çıkıyor, yakılan Alevi mahallelerinden yükselen dumanların tüyler ürpertici fotoğrafları gözümün önüne geliyordu
Türkiye 12 Eylül’e, darbe ortamına böylesine kanlı tuzaklarla çekilmiş ve darbeyle birlikte her şey bıçak gibi kesilmişti
Bizim memleketin sanki kaderiydi bu acılar
1950’lerden itibaren sağcı-solcu diyerek, ülkücü-devrimci diyerek, Sünni-Alevi diyerek, Türk-Kürt diyerek, Türk-Rum, Ermeni, Yahudi diyerek bu ülkenin istikrarıyla, barışıyla her fırsatta oynanmış, darbeler yapılmıştı
İnsanların aynı çatı altında birbirleriyle çatışmadan, birbirlerine tahammül ederek, tolerans göstererek huzur içinde yaşamalarının her şeyden önce insanlığın bir gereği olduğu bizim ülkenin insanına hep unutturulmak istenmiştir
Farklı inançların, farklı renklerin, farklı kimliklerin, farklı düşüncelerin insanlara insanlığını unutturamayacağı gerçeği sürekli ıskalanmıştı
Madımak katliamı da bunun korkunç bir örneği idi Dresden Cinayeti’ne de bu pencereden bakılabilirdi
Birinde 37 kişinin, ötekinde 1 kişinin öldürülmesi gerçeği değiştirmiyordu Birinde Alevilerin yakılarak, ötekinde türbanlı bir Mısırlının bıçaklanarak öldürülmesi gerçeği değiştirmiyordu
İkisinin geri planında da farklı inançlara duyulan nefret yatıyordu İkisinde de esas mesele, ‘öteki’ne yönelik düşmanca duyguları besleyen zihniyet dünyasından kurtulmaktı
O kadar acılar yaşadık, bunu başarabildik mi? Karşılıklı tahammül, tolerans olmadan huzur ve barış olamayacağını ne kadar öğrenebildik? Bunun yolunun da demokrasiden, özgürlükler düzeninden geçtiğini kavrayabildik mi?
Sanmıyorum
Madımak’tan 16 yıl sonra, Zaman gazetesinde katliamın yıldönümü dolayısıyla, temmuz ayı başında çıkan kısa haberdeki şu satırlar beni bu açıdan birkez daha karamsarlığa itti  
“2 Temmuz 1993’te gerçekleştirilen Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli’nde yangın çıkmış, aralarında otel görevlilerinin de bulunduğu 37 kişi ölmüştü ”
Bu kadarcık mı?  
Bu kadarcık duyarlık, bu kadarcık empati mi?  
Ne yazık!
16 yıl önce, 3 Temmuz günü sabaha karşı benim Madımak’ta, Sivas’ta gördüklerim, konuştuklarım, hissettiklerim bu kadarcık değildi
Madımak’a adını koyamamak, gereken duyarlığı bunca yıl sonra bile göstermekten kaçınmak  
Neden, niçin?
Örneğin, Madımak’la aynı tarihlere rastlayan bir başka cinayet de, Erzurum’un Başbağlar Köyü Katliamı da elbet lanetlecektir, lanetlenmelidir
Acılar mukayese edilemez
Acılar paylaşılır
O acılara yol açan insanlık dışı olaylar herhangi bir ayrım yapılmaksızın kınanır
Evet öyle
Türkiye’de herkesin birbirlerinin acılarına saygı göstermeyi öğrenmesi şart
Türkiye’de herkesin birbirlerinin dertlerine, sorunlarına eğilmesi, ilgi göstermesi şart
Sünnisi, Alevisi, Kürdü, Türkü, Ermenisi, Yahudisi hepsinin karşılıklı olarak birbirlerinin sorunlarıyla uğraşmaları şart
Yoksa herkes kendine dönük yaşarsa, yoksa herkes hak ve özgürlükleri sadece kendisi için isterse bu topraklarda daha çok acılar yaşar, daha çok kanlı tuzaklara düşeriz
Ve daha çok bekleriz demokrasi ve hukuk düzeninin bir hayat tarzı olarak bu topraklara yerleşmesini  
Şunu da bir yana yazın:
Bu açılardan Sünnilerin de, Alevilerin de, Kürtlerin de, kendi tutumlarını gözden geçirmeye ihtiyaçları vardır
Peki ya Dresden Cinayeti?
Bu da, Avrupa’daki İslamofobi konusu da yarına
Hasan CEMAL ( Milliyet yazarı)
|