Prof. Dr. Sinsi
|
Nazım Hikmeti Birde Bu Üç Şiiriyle Tanıyınız.. (Önce Kurana Kızgın Sonra İse...)
Nazım Hikmet İSTANBUL ’da, Kur ’an-ı Kerim ’de komunizm arıyor, bulamıyor Çok kızgın
Yaldızlı meşin kabı
Parçalanmış kitabı,
Ay altında dün gece
Deli bir derviş gibi,
Mumu sönmüş, rahlesi
Yere devrilmiş gibi,
Okudum saatlerce
Yaldızlı meşin kabın
Parçalanmış koynunda,
Çevirdikçe küf kokan
Her sarı yaprağını,
Sandım eşeliyorum
Bir mezar toprağını
İnce el yazıları
Canlandı birer birer,
Masallarda çizilen
Yüzleri gösterdiler
İblis bir yılan oldu
Adem Havva ’ya kandı
Kardeşini öldüren
Lanetli ruhu gördüm
Koca tahta bir gemi,
Ummanlarda çalkandı
Ufuklarda güvercin
Bekleyen Nuh ’u gördüm
İsmail ’in topuğu
Kumdan çıkardı zemzem
Tur-u Sina ’da Musa,
Kaldırdı kollarını,
Asasını vurunca
Yarıldı bahri kulzem,
Buldu Beni İsrail
Kudüs ’ün yollarını
Zekeriya zikrini
Bir sonsuz ah ’a verdi
Doğdu İsa, bikrini
Meryem Allah ’a verdi
Kureyşli Muhammed ’e
Kucak açtı Medine
Bir ateş mezar oldu
Kerbela Hüseyin ’e
Sahifeler döndükçe
Bunlar hep birer birer,
Doğrulup devrildiler
Ay battı, Güneş doğdu
Kalbimizde ateş doğdu
Yaldızlı meşin kabı
Parçalanmış kitabı,
Varsın gömülsün diye
Ebediyyen uykuya,
Attım bir kör kuyuya
Yazık, yazık bize ki,
Asırlarca aldandık
Karanlıkta çizilen
İzleri görmek için
Görüp yüz sürmek için
Ne gökten necat geldi,
Ne bir parça merhamet,
Çalışan esirlere
İsa, Musa, Muhammed
Sade bir satır dua,
Bir tütsü buhur verdi
Masal Cennetlerinin
Yollarını gösterdi
Ne beş vakit namazı,
Ne Anjelüs ’ün çanları,
Zincirden kurtaramadı
Yoksul çalışanları
Yine biz köleleriz
Efendilerimiz var
Yine her mel ’un taşı
Yosunlanmış bir duvar
Esir, efendi diye
Koymuş da adlarını,
İkı bahta ayırmış
Arzın evlatlarını
Efendi işletiyor
Esir işliyor yine
Yine efendilerin
Gümüşlü sofrasından,
Kar gibi ekmeğinden,
Gümüş dolu tasından
Kırıntı, artık bile
Düşmüyor işleyene
Yine biz esir geçen
Her günün akşamında
Eve, sade bir lokma
Ekmek getiriyoruz
Gece yağmur inlerken
Evimizin damında,
Isınabilmek için
Güneş bekler gibi,
Birbirine sokulan
Hasta köpekler gibi,
Yırtık yorganımızın
Altında titriyoruz
Çiftimiz balyozumuz
Sonsuz çalışmamızla
Asırlardır bağrında,
İnleyen kazmamızla
Heyecana geldi de,
Kara toprağın kalbi,
Kendini teslim eden
Taze bir gelin gibi
Çiçeklerle dolandı
Dünya isimli ağaç,
Biz bu ağacımızın
Dibinde ölürken aç,
Efendiler gösterip
Sırıtan dişlerini,
Birer birer topluyor
Bütün yemişlerini
Efendiler, ağalar,
Evliyalar, keşişler
Ebedi karanlığın
Boğulsun kollarında
Artık temiz ruhların
Aydınlık yollarında
Sade bir din, bir kanun
Bir hak: İşleyen dişler!
Nazım Hikmet MOSKOVA ’da:
Bu da masalmış ama
Ben kapıldım bir kere
Mutlaka gitmeliydim
Anlatılan ülkeye
Gitti, gördü aslanım
Yüz bin kere pişmanım:
Saray, villa lüks hayat
Başkaları yaşıyor
Yoldaş İgor kuyrukta
Ekmek bayat, aşı yok
Vitrinlerde sıralı
Kar gibi ekmek peynir
Et, balık ve havyar
Votka, þarap hepsi var
Ne alınır, ne yenir
İgor ’un yaptığı bu,
Sadece seyredilir
Ekmek için vesika,
Yemek için vesika,
Suyunu çıkarırlar
Adamı sıka sıka
Akşam olur doluşur,
Leş gibi odalara,
Üstüste bu insanlar,
Tamamen hayvanlaşır
Kuduz köpekler gibi,
Birbiriyle dalaşır
Burada da değişen
Sade isimler olmuş
Aç, sefil ve perişan
Milletin benzi solmuş
Bir müddet sonra ben de
Onlardan biri oldum
Niçin terketmiştim ben?
Ah, benim güzel yurdum
Sade kalem verdiler,
Yazdırdılar durmadan
Millet-memleketime
Küfrettim radyolardan
Değışmedi kaderim
Hayat daha rezalet
Hürriyet diye geldim,
Gece gündüz esaret
Bir inanç, bir teselli
Hiç kalmamış besbelli
Ne Musa ne İsa var,
Ne Muhammed ’in adı
Gönüller tesellisi
Elde başka ne kaldı?
Bir ömür böyle geçti
Nerdeyse ölüyorum
Neymiş,”işleyen dişler ”
Buna ben gülüyorum
Bekliyorsam bir necat
O, gökten gelecektir
Edecekse bir rahmet,
Rabbimiuz edecektir
Marks bir rüya gördü
Engels essah zannetti
Lenin bu hayal üzre
Düzenledi herşeyi
Stalin mezar kıldı
Hürriyete ülkeyi
Bir teselli aradım,
Nerde bulabilirim?
Das Kapital mı dedin?
İstemem onu Hayır!
Sakın bana vermeyin,
Yakarım cayır cayır!
Evet, hatırlıyorum
Hayır, çok arıyorum
Yaldızlı meşin kabı
Parçalanmış kitabı
Þu kanayan ruhuma
Bir merhem arıyorum
Kararan vicdanıma
Bir ilham bekliyorum
Yaldızlı meþin kabın
Parçalanmış koynunda
Çevirdikçe küf kokan
Her sarı yaprağını,
Vatan hasretiyle ben,
Koklamak istiyorum
Ruhumun tufanında
Çalkalanırken benliğim,
Güvercin bekler gibi,
Kur ’anı gözlüyorum
Nerde bulabilirim?
Kimden alabilirim?
Son nefeste kim okur
Yasin ve ’l Kur ’anil hakim?
Nazım Hikmet öldü
|