Prof. Dr. Sinsi
|
Mısır, Mısır Tarihi, Mısır Hakkında, Misir Tarihi
Mısır, Mısır Tarihi, Mısır Hakkında, Misir Tarihi
Mısır, Mısır Tarihi, Mısır Hakkında, Misir Tarihi
İ Ö 3100 civarında beraberinde insana özgü uzun
deneyimler sahibi olan Mısırın yazılı tarihi başlar
Tarıma ait toprakları kesin olarak belirlenmiş, dininin
belli başlı unsurları oluşturulmuş, dili ve yazısı
saptanmış, önemli kurumları yerlerini almışlardır Yeni
Krallık döneminde (İ Ö 1500) Mısırlılar bronzun
varlığına rağmen çakmaktaşını şekillendirmeyi biliyorlar
ve zorunluymuş gibi taştan yontulmuş ve cilalanmış aynı
bıçakları kullanıyorlardı Cenaze törenleriyle ilgili
rahipler, yazı daha ortaya çıkmamışken yaşamış olan
atalarının onlara sözlü olarak aktardıkları cümleleri
hâlâ tekrarlamaktaydılar Kısaca Mısır’ı tarihi
medeniyet yolunda insanın en uzun deneyimini
oluşturmaktadır Bu da dördüncü binden Hıristiyanlığın
başlangıcına kadar olan dönemi kapsar İnsanlar bu çok
uzun zaman diliminde aynı dili konuştular, bu dünya ve
ölümden sonraki dünya hakkında aynı fikirleri
paylaştılar ve aynı kuralların zorunluluğu altında
yaşadılar
Mısır medeniyeti sadece eskiliğinden değil aynı zamanda
sürekliliğinden dolayı da ilginçtir Devamı ettiği süre
göz önüne alınırsa bu süreklilik dikkat çekicidir Ve
bunun en önemli sebeplerinden biri Mısır medeniyetinin
sıkı sıkıya coğrafi bir koşula, Nil Vadisi’ne bağlı
olmasıdır Medeniyet buraya yani Mısır’a dışarıdan
getirilmemiş ve bizzat vadide doğup gelişmiştir
Medeniyet Nil vadisine özgü nilotigue ve Afrikalıdır
Aslında onu daha güçlü kılan da budur Bu yüzden de
istilacılar anarşi ve zayıf dönemlerde vadiye hakim
olmaya çalıştıklarında toplum içinde sindiriliyorlar,
ülkenin gereklerine uyum sağlayamazlarsa dışlanıp
uzaklaştırılıyorlardı Mısır’daki bu kesintisiz
uygarlığın sürekliliği özellikle evrensel tarihi
anlamamıza yardımcıdır Bu uygarlık bizi o olmadan
hiçbir şey kavrayamayacağımız Afrika kıtasındaki eski
yaşam hakkında aydınlatmakla kalmayıp aynı zamanda eski
insanın yaşamını etkilemiş olan manevi veya teknik bazı
yenilikleri incelememize, tarihlendirmemize de yardım
eder Madenlerin keşfinden, tarımın, hayvancılığın, inşa
tekniklerinin, dokumanın, sulamanın geliştirilmesinden,
dümenin icadından, altın kullanımından çok tanrılı
dindeki manevi gelişmelerin görünüp Hıristiyanlığın
başlangıcına kadar gelişimi etkilemiş büyük küçük her
olayın izlerini Mısır’da görmek mümkündür
Dünyanın bu en eski medeniyeti aynı zamanda çok kısa bir
süredir tanınan medeniyetlerden biridir Bu
medeniyetinden yeniden keşfedilmesi sadece bir yüzyıldan
biraz fazla bir süredir Gerçekleştirilmiştir ki, bu da
bizi Egyptologie’nin yeni bir bilim dalı olduğunu
açıklar Özetlemiş bu sentez Egyptologie’yi yaratan Jean
François Champollion (1790-1831) buldukları sayesinde
gerçekleştirilebilmiştir
Champollion 1822 yılında Mısır dilini keşfetmiş,
böylelikle Mısır tarihi gerçeklik haline gelmiştir
Mısır Medeniyeti hakkında bildiklerimizi daha geçen
yüzyıldan beri sahip olmaya başladığımızı düşünürsek
daha ne gibi sürprizlere karşılaşacağımızı bilmeyiz
Günümüzde hâlâ Mısır piramitlerinin nasıl yapıldığı
hakkında kesin bilgilere sahip değiliz Bir çok bilim
adamı uzun zamandan beri bu konuyla uğraştıkları ve bir
çok projeyi denedikleri halde kesin çözüme
ulaşamamışlardır Dikilitaşların nasıl bir teknikle
dikildiği sorusunun yanıtı daha 1999 yılında
bulunmuştur
KARANLIK ÇAĞLAR
(Prehistorik ve Thinis Dönemi)
Eski Mısır’ın geri kalmış dönemle ilgili ilk sorun
kronolojik sıradır Bu soruyu cevaplayabilmek için
tarihçilerin elinde çok az bilgi bulunmaktadır Mısır’da
yıllar o sırada tahtta oturan firavunun saltanatının
başlangıcından itibaren sayılırdı Her hükümdar
değişikliğinde yıllar yeniden sıfırdan başlardı Bu
yüzden bilinen ilk kralın tahtta çıkış tarihini saptamak
için bütün krallarının saltanat sürelerini bilmemiz
gerekir Bu gün üç mısır kralının hanedanlık süresini
kesin olarak bilmemizi gökbilimsel kronolojiye
borçluyuz Astronomi sayesinde elde edilmiş tarihlerin
kral listeleri (mısır belgelerinde ve Manethon’un
yazdıklarından), soyağaçları, eşlemeler, Mısır’ın komşu
halklarının tarihleri ile birleştirilerek Mısır’da
tarihin başlangıcı olarak günümüzden önce 30 yüzyılın
başları saptanmıştır “Karbon 14” veya diğer adıyla
“radyokarbon” metodu sayesinde de Mısır’ın tarih öncesi
dönemlerinin kontrol edilebilmesi mümkün hale gelmiştir
Prehistorik ve Predinastik (Hanedanlık Öncesi) açıdan bu
tarihler daha önce düşünülenlerden farklıdır ve kesin
kronoloji şöyledir:
Fayum B (Neolitik) İ Ö 5700 - 4300 dolayları
El Omari (Neolitik) İ Ö 4000 - 3500 dolayları
Nakada II (Predinastik) İ Ö 3500 - 3300 dolayları
Hierakonpolis (I Hanedan) İ Ö 3000
Snofru (IV Hanedan) İ Ö 2800
Senvosret III (XII Hanedan) İ Ö 1800 - 1700 dolayları
En son metotlarla da onaylanmış olan Mısır’da Tarihi
Çağ’ın başlangıcı olarak kabul edilen 3100 tarihi bizi
yanılgıya düşürmemelidir Bu tarih yapay ve yaklaşık
olup yazının başlangıcı değil bilinen yazı anıtların
başlangıcını bildirmektedir Gerçekte Mısır’da medeniyet
bu tarihten çok daha eskiye dayanır Medeniyet ve yazı
birbirinden farklı iki kavramı oluşturmaktadır Mısır’da
Nil vadisinde uygarlık tarihinin gerçekten önem taşıyan
yüzyıllarının Eski Krallık döneminin başlarına rastlayan
5 binle İ Ö 2780 yılları arasında geçtiğini
söyleyebiliriz Gerçekte de dil, yazı, din, kurumlar ve
ülke siyasal birliği bu tarihler arasında
kurulmuşlardır Burada bu dönemi öneminden dolayı
değerlendirmeliyiz Bu dönem Mısır tarihinin karanlık
dönemini oluşturduğundan, eskiliğinden ve eldeki
verilerin eksikliğinden tam olarak tanınmamaktadır
Paleolitik Dönem: Uzun yıllar Mısır’da , Avrupa’da
yaşanmış olan “taş çağları”nın yaşanmamış olduğuna
inanıldı Oysa ki Mısır’da yalnızca neolitik çağ değil,
paleolitik çağ bile mevcuttu Sonuç olarak her dönemde
Nil Vadisi’nde yaşam mevcuttu Son çalışmalar sonucunda
“ilk öncü Mısırlılar”ın Akdeniz dünyasından önce İ Ö
13000ler de Paleolitik Çağın sonlarında Yukarı Mısır’da
buğday ve arpa tarımı yaptıkları tahmin edilmekteydi
Oysa bugün bu varsayım geçersizdir Yine de kesin olan
vadinin batısında İ Ö 7000’de yetiştirilmese de arpanın
tüketilmiş olduğudur
Neolitik Dönem: Yapılan kazılar sonucunda Mısır’da tam
bir neolitik dönem yaşandığı, bakırın kullanımından
evvel tarımın, hayvanların evcilleştirilmesinin
gerçekleştirildiği ve seramik sanatının geliştiği
ispatlanmıştır
Neolitik dönemle birlikte vadinin görünümü tamamen
değişir İklim günümüz iklimine yakındır Nil küçülür ve
Mısır kalabalıklaşır Kıyı bölgelerinin kuruması ve çöle
dönüşmesi yaşayanları Nil’in sularıyla verimli hale
gelmiş olan kısıtlı alandaki topraklarda yerleşmeye
yönlendirir Neolitik bu toplulukları haklı olarak
hanedanlar dönemi Mısırlıların ataları olarak kabul
etmek mümkündür Bu insanlar kesin olarak tek bir ırka
mensup değillerdi Onlar Akdeniz tipi insanların ve son
paleotik dönemden gelen zencileri andıran tipin bir
karışımıydılar Onların bir zamanlar üzerinde
yaşadıkları topraklar bugün, Nil’in taşımış olduğu
balçıklar arasında gömülü haldedir
Bu yığılmalardan dolayı suyun yükselmesi de neolitik
yüzeyde kazılar yapılmasını imkansız hale getirmektedir
İlk Mısırlıların alet takımları çakmaktaşı ve taştan
oluşur Bunlar özellikle yontmalarının güzelliğiyle
dikkat çekerler Yazılı tarihin başlangıcından itibaren
dikkat çeken Mısırlı sanatçıların ustalıkları onlardan
önce yaşamış çakmaktaşı yontucularının devamı
olmalarıyla açıklanabilir Vadinin ilk sahipleri gruplar
halinde kulübelerde yaşamaktaydılar ve sığır, koyun,
keçi gibi hayvanları yetiştirmeyi bilmekteydiler
Evcilleştirilmiş tek hayvan köpekti ve büyük olasılıkla
sürü hayvanlarının bekçiliğinde, kolektif yaşamda
küçümsenmeyecek yeri olan avda yardımcıydı Tarımın bu
insanların yaşamında önemli bir yer tuttuğunu kazılar
sonunda bulunmuş tarım aletlerinden, taştan çapalardan
ve çakmaktaşından oraklardan anlamaktayız Elde
ettikleri ekinlerin taneleri kilden yapılmış ambarlarda
saklanmaktaydı Neolitik çağın insanları bu taneleri una
dönüştürmeyi bilmekteydiler Kazılar sonucunda çok
sayıda değirmentaşı bulunmuştur İlginç olan nokta
bulunmuş olan orak ve değirmen taşlarının tarihi zamanda
kullanılmış olanların benzeri olmalıdır Yine bu dönemde
insanlar postları hazırlamayı, hasır ve kumaş dokumayı,
dikmeyi biliyorlardı Zıpkınlar, bilezikler, iğneler
yapmak için kemiği işlemekteydiler Ölüler embriyon
pozisyonu denilen dizler çeneye katlanarak, yan
yatırılarak köyün yakınındaki oval çukurlara
gömülüyorlardı Sonuç olarak neolitik uygarlık burada
bütün maddi unsurları oluşturarak Mısır uygarlığının
gelişmesi için gerekli zemini hazırlamıştır Yaşanacak
şehirleri kurup, tarım alanlarını hazırlayarak insana
özgü görüntüyü oluşturan işte bu neolitik uygarlıktır
MISIR'IN KLASİK ÇAĞI
KRAL NARMER
İÖ 3200’e doğru Hierakonpolisli Narmer o dönemde mevcut
olan iki krallığı birleştirdi Bunlar Yukarı Mısır
(başkenti Hiyarokompolis, tanrısı akbaba, tanrıça Nehet,
simgesi Beyaz Taç idi) ve Aşağı Mısır (başkenti Buto,
tanrısı yılan, tanrıça Uto, simgesi Kırmızı Taç idi )
krallıklarıydı İki taca sahip olan Narmer otuz
hanedanın art arda gelişiyle üç bin yıl boyunca ve Büyük
İskender’in gelişine (333) kadar Mısır’ı yöneten
kralların ilkiydi
Narmer başkentini ilk iki hanedan krallarının yaşadığı
Tis’de kurdu Narmer’in Delta ucunda yeni Memfis kentini
kurduğu sanılmaktadır Ülkenin birliğini koruyan bu ilk
hükümdarların yaptıkları işlerin önemli olduğunu
söylemek gerekir
Mısır tarihi dört büyük döneme ayrılmıştır: III IV V
ve VI Hanedanlığı kapsayan Eski Krallık, XI Ve XII
Handanlıkla Orta Krallık, XVIII XIX ve XX Handanlıkla
Yeni Krallık ve son olarak Yunan fethine kadar olan Geç
Dönem’dir
ESKİ KRALLIK DÖNEMİ (İ Ö 2780-2400)
Eski Krallık döneminin tarihi ne yazık ki çok az
bilinmektedir Aslında bu döneme ait birçok yapıt
bulunmaktadır, fakat yönetim, ordu, siyasal tarihe ait
belge olmadığından sadece maddi uygarlık hakkında bilgi
sahibiyiz
Eski İmparatorluğun firavunları kendilerinden önce
gelenlerin bilgece siyasetinin meyvelerini toplayarak
Mısır'ın gelişmesi için etkinlikler yaptılar Zoser
sülalesinin ilk hükümdarı, son derece akıllı ve
becerikli bir adam olan İmhotep adlı vezirinin
yardımıyla bütün kuruluşları yenileyerek, monarşi
dönemini başlatmış oldu Krallığın başkentini kısa süre
içinde Mısır tarihinde çok büyük yeri olan Memfis
şehrine getirdi Bununla birlikte Memfis sülaleleri
devri başladı Zoser'den sonra gelenler, özellikle
4 Sülaleden Kral Snefru, Mısır’ın askeri gücünü arttırdı
ve krallık hakimiyetini Nubye'ye uzatarak Sina
madenlerini ele geçirdi Sonraki prensler, halk üzerinde
ve yöneticiler üzerinde otorite sağlayamadılar ve
böylece o dönemde Mısır'da çok güçlü ve etkili olan Ayn
Şems rahipleri, kendi çıkarlarına uygun düşen kral
adaylarını başa getirmeye başladı Bu iç karışıklıklara
rağmen Mısır, yoğun bir askeri etkinlik sürdürüyor, doğu
sınırda tedirginlik uyandıran Asyalı halklara sefer
düzenliyor ve Libya'da otoritesini güçlendiriyordu
Piramitler devri olarak da bilinen Eski Krallığın
4 Sülalesi döneminde Snefru, ikinci Snefru, Kefren ve
Mikerinas bu dönemde yapılan piramitlerdir Diğer
piramitler ise 3 Sülale zamanında Coser ve 5 Sülale
zamanında Unas piramitleri inşa edilmiştir İlk piramit
olan Kral Coser’in piramididir Yedi basamaklı bu
piramitlin bir eşi daha yoktur Daha sonra kontrolü
eline alan 6 Sülale zamanında genişleme siyaseti devam
ediyor ve bu arada da Akdeniz’in doğusundaki sitelerle
sıkı ticaret ilişkileri kuruluyordu Sülalenin en
dikkate değer ismi Pepin I, Sina yarımadasındaki
bedevileri yenerek Mısır'a bakır madenlerinin yolunu
açmış,Nubye'yi birtakım iktisadi yararlar sağlayacağı
için Mısır'ın bir sömürgesi haline getirmişti Vakitsiz
ölen firavun, yerine 6 yaşındaki oğlunu bırakmıştı
Pepin II (oğlu) dönemi çok uzun sürdü fakat, Pepin II,
babası gibi, bu çok geniş ve merkeziyetçilikten uzak
imparatorluğu yönetecek otoriteye sahip değildi Böylece
valiler bağımsız hareket etme alışkanlığı kazanmışlardı
Pepin I’ in ordu birlikleri önünde boyun eğmek zorunda
kalmış ve şu ana kadar her fırsatta Mısır'ın
vesayetinden kurtulmak için fırsat kollayan bedeviler,
Pepin II'nin güçsüzlüğünü ve valilerin bağımsız
davranışlarını fırsat bilip, 2300 yılında hiçbir
direnişle karşılaşmadan Mısır'ın içlerine kadar
girdiler Krallık iktidarının ve yönetici sınıfların
acizliği halkın ayaklanmasına sebep oldu ve bu bir
sosyal devrime yol açtı O günden beri Mısır görülür bir
anarşi içine girdi ve bu 8 Sülalenin sonuna kadar sürdü
Bu devrimle Mısır 3 krallığa ayrıldı:
1-Asyalı istilacıların ele geçirip oturduğu Delta
Krallığı
2-Heraklepolis dolaylarında Orta Mısır Krallığı
3-Teb dolaylarında da Yukarı Mısır Krallığı
Bu krallıklar arasında Teb sülalesi diğer krallıkları
yenerek topraklarını genişletti ve böylece Orta Krallık
Dönemi, Teb Sülalesi tarafından kurulmuş oldu Aslında
Eski Krallık, yağmacıların istilası altında, yok olmayla
sonuçlanan çökme dönemine girmeden önce uygarlık ve
siyasi kuruluşlar alanında dikkate değer bir dirilik
göstermiştir Ülkeyi, başkentleri olan Memfis'ten
despotça yöneten bir hükümdar, işbaşında kendilerine
hizmet eden merkezi bir hükümet ve bunu yöneten bir
vezir vardı ki;aynı zamanda adalet,maliye ve tarım
bakanıdır İdari yönetim bakımından Mısır, illere
bölünmüş ve bu iller valilerin otoritesi altına
konulmuştu Bu valilerin yetkisi çok genişti Ayrıca
hükümdarın, mahalli yönetimi ve valilerin icra biçimini
fiilen kontrol etmesi mümkün değildi Bunun için bütün
Eski Krallık süresince devlet memurları kendilerini
bağımsız saydılar Hükümdar bu duruma karşı koyamıyordu,
zamanla valilik babadan oğla geçen bir makam oldu
Böylece merkeziyetçilik ve merkez iktidarı büsbütün
bozuldu
Bu yarıderebeylik düzeninin Mısır birliği tarafından
taşıdığı tehlikeyi fark eden Teb monarşisi öbür
krallıklara karşı kazandığı zaferden sonra, merkezi
iktidara bağlı bir yönetim düzeni kurmaya çalışmıştı Bu
sayede Orta Krallık kurulacaktı Teb monarşisinin ilk
işi, Mısır birliğini yeniden kurmak ve ona kaybettiği
toprakları geri vermek oldu Bu birliğin başı Mentuhotep
II idi Bu hükümdar Asyalılara, Nubyelilere ve Habeşlere
karşı bir sürü seferler yaptı Ondan sonra gelen
Mentuhotep III aynı siyaseti güttü ve 11 Sülalenin son
hükümdarları da Kızıldeniz ile yeniden ticaret
ilişkileri kurdular 12 Sülale zamanında Mısır
Yakındoğu'da yeniden en güçlü devlet niteliğini yeniden
kazandı Bu dönemde dikkate değer üç hükümdar vardı;
Mısır'ın kudretini yenileyen ve canlandıranlar
oldular:Amennemes I,Sesostris I ve Sesostris III
Onların etkisi Mısır'ın Asya sınırlarına, Libya'ya ve
Sina yarımadasına kadar uzanmasını sağladı Sesostris I
; üçüncü çağlayana kadar ulaştı ve Sesostris III de bu
bölgeleri kontrol altına aldı Daha sonra Nubye'yi
düzenli bir şekilde sömürgeleştirdi, Libya'ya yapılan
sefer yağmacılara karşı polis tedbiri niteliğindeydi
Sina ve Punt' (Somali kıyıları) a seferler düzenlenmesi
de ticari amaçlıydı
Bundan sonraki silik prensler tahtı, zorba komploculara
bıraktı ve bunlar başa geçtiklerinden itibaren zaten git
gide bir düşüşte olan monarşi rejimini bozmuş
oldular Böylece Hiksos istilasına sebep oldular
Deltaya ilk gruplar 1730 da, sonuncular da 1680 de
vardılar Bunlar Mısır tarihinin anısını uzun zaman
saklayacağı büyük yıkım yaptıktan sonra Aşağı ve Orta
Mısır'a yerleştiler
Zamanla Hiksoslar artık ülkenin sahibi olmuş, ancak
Yukarı Mısır'daki yerli sülale, Hiksos hakimiyetini
tanımak şartıyla varlığını sürdürebilmişti Teb sülalesi
bir yüzyıl Hiksosların hakimiyeti altında kaldıktan
sonra bir kurtuluş savaşına girişti ve önce Memfis'i ele
geçirdi sonra da Hiksosların başkenti Avaris'i ele
geçirdi Onları Filistin'e kadar kovaladı O zaman başta
bulunan Ahmes I, Mısır birliğini yeniden gerçekleştirdi
ve Mısır tarihinin en parlak sülalesi 18 sülaleyi
başlatmış oldu Daha sonra gelen Mentuhotep III,
valiliğin babadan oğla geçmesini kaldırdı ve göreve bir
sınır getirdi Sesostris III, toprağın verimliliğini
sağlayan kanallar ve barajlar yaptırdı Bu çalışma
sonunda Fayyum, Mısır'ın en zengin bölgelerinden biri
oldu
12 Sülalenin düşüşünden sonraki anarşi döneminde
hükümdarlar, Sesostris III’ ün reformlarını
koruyamadılar Ve bu yüzden valilik, parayla
satılabilen, miras bırakılabilen bir makam haline
gelmişti ve her ne kadar Teb Sülalesi, Yeni Krallık
dönemini başlatmaya çalışsa da bu işe kendini 18 Sülale
adayacaktı Orta Krallık dönemi ise artık tarih olmuştu
YENİ KRALLIK DÖNEMİ
Yeni Krallık dönemindeki Mısır (MÖ1600-1100),
18 Sülalenin ve özellikle ülkenin iç ve dış siyasetine,
kişilikleriyle yön veren birkaç olağanüstü hükümdarın
eseridir Bu sülalenin hükümdarları,beceriklilikleriyle
sık sık baş gösteren taht kavgalarının sebep olduğu
karışıklıkları önlemeyi bildiler, böylece siyasi
iktidarın uzun ömürlü olmasını sağladılar
Uluslararası alanda, Mısır siyaseti yeni meydana gelen
olaylara uygun biçimde reaksiyon gösteriyordu
Hiksosların istilası Mısır’ın en çok, Asya’dan gelen
saldırılardan korkması gerektiğini açıkça göstermişti
Böyle bir tehdidin tekrarlanmasını önlemek için
18 Sülale daha sonraları Asya’da bir Mısır imparatorluğu
kurmaya çalıştı ve bu siyasetin, Mısır uygarlığının
geleceği bakımından son derece önemli sonuçları oldu
Hiksosları Deltadan attıktan sonra, Ahmes I’in ilk işi
Nubye’yi ele geçirmek oldu Ondan sonra gelen Tutmes I
ve Tutmes III, Sudan’a kadar ilerlediler ve orada Mısır
uygarlığını hakim kıldılar Ama Mısır’ın emperyalist
arzuları en çok Asya’da kendini gösterdi Ahmes I, ilk
yaptığı seferde Fenike’yi yönetimi altına aldı Amenofis
ve özellikle Tutmes İmparatorluğu zamanında Mısır’ın
sınırları Fırat’a kadar genişledi Genişleme Tutmes III
zamanında yeni bir güçle devam etti Mısır’a karşı
ittifak kurmak için Asyalı prensler arasında gerçekleşen
yakınlaşma, Asya da durumu güçleştiriyordu Bunun başını
çeken Mitanni idi Tutmes III Asya’da Mısır hakimiyeti
kurmak için sekiz sefer yaptı Birinci seferde kral,
kendisine karşı birleşenleri Megiddo’da ezdi Sonra
Celile’yi Sur’a kadar ele geçirdi Fethedilen ülkeyi
örgütledikten sonra Tutmes, Lübnan’ı savunan başlıca
düşmanı olan Kadeş prensini devirmeyi gerekli gördü ve
Kadeş üzerine yürüdü Çabucak teslim olan Kadeş’in
ardından Filistin,Fenike ve Lübnan’ın da fethedilmesi
Asya’da sağlam bir harekat üssü sağladı, özellikle
Fenike limanlarına sahip olmak, mısır birliklerini
denizden daha kolayca götürmeye elverişli oluyordu
Tutmes III şimdi de Fırat yöresine göz koymuştu ve
kafasına koyduğunu da yaptı Böylece hemen hemen bütün
Asya krallıkları Mısır’a vergi ödemeye başladı Artık
Tutmes Asya’nın da hakimiydi Tutmes son Asya
prenslerini bastırdıktan sonra öldü Yerine Amenofis II
geliyor Ayaklanmaları bastırıyor, Mitanni ile bir
anlaşma politikası içerisine giriyor ve bu politika,
meyvelerini Tutmes IIII zamanında veriyor Mitanni ve
Mısır bir ittifak antlaşması imzalıyor ve
Firavun,Mittanni’nin kızlarından biriyle evleniyor Bu
ittifak aslında , Mısır ‘a kafa tutmaya yetenekli tek
devlet olan Hitit İmparatorluğuna karşı yöneltilmiştir
Amenofis III hiçbir bakımdan kendinden önceki krallara
benzemiyordu Çok rahat ve tasasız biriydi ve Asya’daki
politika onu ilgilendirmiyordu Bu davranış gerileme
döneminin sebeplerindendir Hitit kralı Şuppiluliuma, bu
sırada Mittanni’ye saldırmış,Hurrileri ezmiş ve Batı
Asya’nın en büyük kısmını ele geçirmişti Amenofis III
ve Amenofis IIII müttefiklerini yardımsız bıraktılar ve
bu yüzden Asya’daki Mısır İmparatorluğunun hemen hemen
bütünü çöktü Bununla birlikte Şuppiluliuma’dan sonra
gelenler,Hitit zaferlerini ayakta tutmayı başaramadılar
ve bu sayede Mısır Kenan ülkesinde etkisini
sürdürebildi
Asya’da fetihler yapma politikası 19 Sülalenin
hükümdarlarınca yeniden ele alındı Sethi, Filistin’de
Mısır hakimiyetini, Hititler tarafından yardım gören ve
aralarında güç birliği kuran prenslerin ordusunu
yendikten sonra,yeniden kurdu Tutmes III’ün siyasetini
ele alarak Lübnan’ı istila etti, Hitit kralı Mürsil,
Mısır ilerlemesini durdurmaya çalıştı ama Kadeş’te
yenildi Buna rağmen Sethi I, otoritesini Suriye’de
sağlamlaştırmayı başaramadı Sethi I’in krallığının
sonuna kadar Mısır, Asya siyasetine karışamıyor
Mısır’ın aradan çekilmiş olması Hititler için elverişli
bir durumdu;böylece yeniden Suriye ve Lübnan’ı kontrol
edebilecekti Sethi I’den sonra Ramses II güçlü ve
hırslı bir prensti, ama Hitit hükümdarı Muvattali de
aynı derecede hırslı ve güçlüydü Böylece iki hükümdar
arasında savaş kaçınılmaz olmuştu Muvattali ilk hamleyi
yaptı,savaştan kesin bir sonuç alınamadı Savaş yıllarca
sürebilirdi ama Muvattali’nin ölmesi Hitit’in karışıp
tekrar düzelmesi olayın akışını uzattı ve en sonunda
Hitit hükümdarı Hattuşil III ve Ramses II bir ittifak
yaptılar Tarihte Kadeş barışı olarak geçen bu antlaşma
Batı Asya’ya yarım yüzyıllık bir barış sağlamıştı
Daha sonraki yıllarda başka tehlikeler çıktı Mısır için
Bunların başında Asur devleti geliyordu,öbürü Balkanları
ve Küçük Asya’yı işgal edecek olan Hint-Avrupa
dalgalarının gelişiydi Daha sonra Filistin başkaldırdı,
bu sırada Ramses II’nin yerine Mernaptah geçmişti ve
Filistin’i yeniden ele geçirdi
|