Konu
:
Testis Hastalıkları - Testis Hastalıkları Nelerdir Testis Hastalıkları Adları,Türleri
Yalnız Mesajı Göster
Testis Hastalıkları - Testis Hastalıkları Nelerdir Testis Hastalıkları Adları,Türleri
09-08-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Testis Hastalıkları - Testis Hastalıkları Nelerdir Testis Hastalıkları Adları,Türleri
Testis Hastalıkları - Testis Hastalıkları Nelerdir Testis Hastalıkları Adları,Türleri
Testis Hastalıkları - Testis Hastalıkları Nelerdir Testis Hastalıkları Adları,Türleri
VARİKOSEL
Skrotum içinde pleksus pampiniformisi oluşturan venlerin genişlemesi ve kıvrımlarının artmasıdır
Genellikle ergenlikten sonra ortaya çıkmaktadır
Yaklaşık %10 oranında görülür
Varikosel genellikle sol tarafta görülür
Bunun nedenleri;
1
Sol spermatik ven sağa oranla daha uzun yol katederek vena kava inferiora ulaşır
2
2
Sol spermatik ven dik açı ile sol renal vene açıldığı için drenaj daha zordur
3
3
Sol spermatik ven yetersiz valvüler yapıya sahiptir
4
4
Sol spermatik ven superior mezenterik arterin baskısına maruz kalarak drenajı güçleşmektedir
Sağ tarafta görülürse böbrek tümörü veya retroperitoneal tümörler akla gelmelidir
İleri yaşdaki erkeklerde sol tarafta aniden varikosel gelişmesi de bu tip bir tümörün geç belirtisi olabilir
Varikoselin yatar pozisyonda kaybolmaması da bu sebepleri düşündürmelidir
Varikosel bazen kasığa vuran künt ağrıya ve testisde çekilme hissine neden olabilir
Ayakta uzun süre kalındığında ağrı artar bigisayarlı tomografi gibi daha ileri tetkikler planlanmalıdır
Varikoseli tespit edilen hastalarda spermogram spermlerin sayısı sperm yapıları bozulmuştur
Bu vakalarda yüksek oranda infertilite (kısırlık) gelişir
Ağrısız varikosellerde testislerde ufalmaya ve infertiliteye neden olmaş ise cerrahi tedavi gereklidir
En etkili cerrahi girişim internal ve eksternal spermatik venlerin bağlanmasıdır
Bir sperm hücresinin yapılmaya başlaması ile olgunlaşıp depo edilmesi arasında 75-90 gün gerektiğinden sol spermatik ven ligasyonundan ortalama 3 ay sonra sperm hücrelerine ait bozukluklar düzelmeye başlar
HİDROSEL
Hidrosel testisi saran zarlar arasında normalden çok daha fazla sıvı toplanmasıyla torbanın ileri derecede şişmesi durumudur
Normal olarak bu aralıkta testisin kayganlığını sağlamak için 0
5-1
0 ml sıvı bulunur
Hidroselde ise bu sıvı miktari 200- 300 ml hatta bazen çok daha fazla olur
Hidroselin 4 şekli vardır;
Erişkin hidroselinin iki şekli vardır
Basit hidrosel : Tek taraflı oval şekilli hidrosellere basit hidrosel denir
Semptomatik hidrosel genellikle erişkin yaşlarda skrotal bir patoloji sonucu meydana gelir
Akut epididimit ve akut orşit sonucu emilenden daha fazla miktarda sıvı salgılanması sonucu olur
Testis tümörlerinin % 10-15’inde kronik hidrosel gelişebilir
Hidroselin tek tedavisi cerrahidir
SPERMATOSEL
Testisin üzerinde ve arkasında yer alan testisin arka üst tarafında bir sertlik veya şişlik olduğunu fark eder
Muayene ve ultrason ile tanı koyulur
Büyük hacimlere ulaşmadığı taktirde tedaviye gerek yoktur
Çok büyürse ameliyatla çıkarılır
ORŞİT
Değişik mikroorganizmaların kan yoluyla testise ulaşması sonucu gelişen testis enfeksiyonudur
E
Coli klebsiella ve psödomonas en sık rastlanan mikroorganizmalardır
Özellikle kabakulak orşiti sık görülmesi nedeniyle özel dikkat gerektirir
Puberteden önce oldukça nadirdir
Kabakulak orşitleri parotitislerin %20-35’inde görülür
Bazen parotit olmadan da orşit görülebilir
Genellikle parotitisden 3-4 gün sonra başlar skrotum eritemli ve ödemlidir
Ateş 40 dereceye ulaşabilir
Epididimitde görülen karakteristik üriner semptomlar yoktur
Kabakulak orşiti olan vakaların %30’unda spermatogenez geri dönüşümsüz olarak hasar görmüştür
Etkilenen testiste atrofi görülür
Orşitlerde testis büyümüş hassaslaşmıştır
Skrotum cildi kızarık ve kalınlaşmıştır
Hastanın ateş 40 dereceye çıkabilir
Tedavide antibiyotikler yatak istirahati ve lokal soğuk-sıcak uygulanması yararlıdır
Testisin yukarı asılması hastayı rahatlatır
EPİDİDİMİT
Değişik mikroorganizmaların epididime ulaşması sonucu gelişen epididim enfeksiyonudur
Psödomonas N
Gonorhoea ve C
Trachomatis gibi mikroorganizmalar etkendir
Skrotumda aniden başlayan şiddetli ağrı vardır
Skrotum büyümüş ve derisi kızarıktır
Epididim hassastır
Önceleri epididim skrotumdan ayırd edilirken daha sonraki saatlerde skrotumda tek bir kitle halinde palpe edilir
Tedavi; antibiyotik spermatik kord çevresine anesaaai uygulanabilir
:-):-):-):-)üel ve fiziksel aktivite kısıtlanır
Epididimitler iyi tedavi yapılırsa komplikasyonsuz iyileşir
İyi tedavi yapılmaz ise kronikleşir hatta skrotal fistül gelişebilir
TESTİS TÜMÖRLERİ
Testis tümörlerii tedavisi mümkün olan ve yüksek oranda kür elde edilebilen genç ve orta yaşlı erkeklerde daha sık izlenen tümörlerdir
Seminom grubu testis tümörleri radyoterapiye çok duyarlı olup orşiektomi ve ışınlama ile tüm evreler için % 90’nın üstünde kür oranı elde edilir
Non-seminom testis kanserlerinin tedavisinde efektif kemoterapi kombinasyonlarının kullanılmaya başlanmasıyla kür oranı % 40’lardan % 80’lere yükselmiştir
PATOLOJİ
Testiküler malignitelerin çoğunluğu (%95) germ hücreli tümörlerdir
Germinal hücreli tümnörler seminom ve non-seminom olmak üzre iki ana gruba ayrılırlar
Seminomların klasik teratomlar ise non-seminomatöz germ hücreli tümörlerin sub gruplarıdır
KLİNİK GİDİŞ
20-34 yaşları arasında görülme sıklıkları artar
Testiste ağrılı veya ağrısız şişlik en sık izlenen semptomdur
Human koryonik gonodotropin (HCG) salgılayan tümörlerde jinekomasti izlenebilir
Paraortik tutulumda ilk bulgu bel ağrısı olabilir
İlk yayılımları spermatik ven boyunca renal pedikül ve paraortik bölge lenfatiklerine doğru olur
Paraortik ve vena cava çevresindeki lenfatiklere yayılım çoğu kez retrograttır
Daha sonraki yayılım duktus torasikus yoluyla sol supraklavikuler bölgeye veya transdiyafragmatik lenfatiklere olur
Hematojen :-):-):-):-)stazlar ise direk vasküler invazyonla en çok akciğer ve % 25’i evre III)
TANI ve EVRELEME ÇALIŞMALARI
Tanı histopatolojik olarak konulur
Testiste kitle varlığında değerlendirme için yüksek spermatik kord bağlanması yoluyla yapılan radikal inguinal orşiektomi ilk tercihtir
Transskrotal biyopsi tümörün skrotuma ve lokal lenfatiklere yayılma riski dolayısıyla kullanılmamalıdır
Transskrotal yaklaşımların retrospektif olarak incelenmesi sonucunda yüksek inguinal orşiektomi ile kıyaslandığında küçük ancak istatistiki olarak anlamlı fark bulunmuştur (transkrotal da nüks oranı % 2
9 iken yüksek orşiektomide % 0
4)
Evreleme çalışmasında fizik muayene eğer izleniyorsa bunlar non-seminom tümör gibi tedavi edilmelidir
Nonseminom tümörlerin yaklaşık % 90’da BHCG ve AFP yükselir
BHCG’ nin yarı ömrü bir gün iken AFP ‘ de bu süre beş güne ulaşır
Takipte akciğer filmi ekstanodal yağ dokusu invazyonu nüks ihtimalini arttırır
5 cm’den büyük lenf nodu (bulky hastalık) tutulumu kötü prognoza işaret eder
Evre III’de ise hastalık artık retroperitoneal nodları da aşmıştır
TEDAVİ
SEMİNOMLAR:
Erken evre seminomlarda (Evre I ve II) yüksek orşiektomiyi takip eden radyoterapi ile % 90’nın üzerinde kür sağlanır
Mikroskobik yayılım riski altındaki lenf nodu bölgeleri (homolateral iliak ve retroperitoneal) “hoaaa sopası” şeklinde bir alandan 25 Gy dozda ışınlanır ve evre I’de %98 oranında kür sağlanır
Bu hastalarda aynı taraf iliak lenf nodlarının paraortik bölgeyle birlikte ışınlamasının sadece paraortik bölge ışınlaması ile karşılaştırılmasında üç yıllık nüks oranları sırasıyla % 96
0 ve %96
6 olarak bulunmuştur
Sağ kalımda benzer şekilde %100 ve %99
3 olarak bulunmuştur
Bu yüzden sadece paraortik bölge ışınlaması risk grubunda olmayan hastalarda alternatif bir tedavi yaklaşımıdır
Cerrahi sonrası ışınlama yapılmaksızın sadece takip yapılan hastalarda nüks oranı % 15 olarak bulunmuştur
Bu hastalarda nüks radyoterapi ve kemoterapi ile tedavi edilebilmiş VIP rejimleri de diğer kullanılan şemalardır
Bu grup hastalarda ise beş yıllık sağ kalım % 60’ın altındadır
NON-SEMİNOMLAR
Effektif kemoterapi rejimlerinin gelişmesiyle bu tümörlerin iyleşmesinde hayli başarı sağlanmıştır
Erken evrede erişkinlerde abdominal yoldan testisin çıkarılması ve retroperitoneal lenf di:-):-):-):-)iyonu uygulanan bir metoddur
(Bu metodun uygulandığı klinik olarak evre I olan % 27 hasta evre II ye yükselmiştir) Ancak çocuklarda retroperitoneal lenf nodu di:-):-):-):-)iyonunun morbidite (tam empotans veya retrograt ejekülasyon) dışında tedaviye bir katkısı yoktur
Kemoterapi nüks düşünüldüğünde hemen uygulanmalıdır
Diğer bir alternatif de lenf nodu di:-):-):-):-)iyonu uygulamadan yüksek inguinal orşiektomi yapılmasıdır
Hastalar kısa aralıklarla dikkatli olarak takip edilmelidirler
% 90-95 civarında kür elde edilebilir
İleri hastalıkta ( bulky evre II sonuçları netleşmemiştir
İleri hastalık grubunda kür oranı % 60-80 arasında değişmektedir
TEDAVİYE BAĞLI YAN ETKİLER
ERKEN DÖNEM
25 Gy dozunda uygulanan radyoterapide yoğun yan etkiler gözlenmesi nadirdir
Bulantı nötropeni ve allopesi gözlenir
GEÇ DÖNEM
25-35 Gy dozlarında da geç etkiler sık izlenmez
Tedavi sırasında böbreğin aldığı doza dikkat edilmelidir
İkincil malignite oluşması oldukça nadir olup en erken tedaviden 10 yıl sonra gözlenebilir
Kemoterapiye bağlı oligospermi pulmoner toksik etkiler (bleomisin içeren rejimlerde) gözlenebilir
RADYASYONUN SAĞLAM TESTİSE ETKİLERİ
Testis radyasyona çok hassastır
1 Gy oligospermiye onuncu haftadan sonra aspermiye rastlandığı rapor edilmiştir
Genellikle bir yıl içinde düzelme izlenir
Karşı testisi korumaya yönelik bloklama yapılırsa bu etkiler daha az oranda izlenir
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul