09-07-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Yolculuğa Çıkarken Bırakacakların
Yolunu arayan bir yolculuksa çıkılacak olan, heybeni doldurmak değildir yapacağın
Olabildiğince boşalt heybeni:"ben"i
Sende ne çok fazla şey var şimdi O yüzden gidemiyorsun belki
Tıklım tıklımsın sen;ellerin ana baba günü
Bırak, sıkı sıkı tutmadığında seni bırakacak olan sesleri
Kurduğun bütün o uzun cümleleri yırtıp yırtıp doldur,
burada kalacakların debelenecekleri döşeklere
Saman cümlelerle dolu döşeklerin emniyetli kucağına ihtiyacı var kalıcı olanların
Çok kullanılmış cümlelerin güvenliğine ihtiyacı var bu dünyaya yatıya gelenlerin
Sen bu dünyaya yatıya gelmedin
Gelseydin bu oyuncak yaygaralarda, bu dar odalarda küçük bir hükümranlığa kanaat eder, rahat ederdin
Sen, rahat değilsin
Bütün bu bilmeleri arsız yağmacılar için bırak geride
Baksana, aaaifleniyorlar, rahat ediyorlar bilince
Bildiklerinden bahsettikçe mühim şeyler oluyor sanıyorlar yeryüzünde
Karanlık köşelerde bilgi biriktiriyorlar, düzenli, disiplinli bir
sinsilikle; hava aydınlandığında kullanılmak üzere
Bırak bilmelerini bu evde, bulunca aaaiflensinler diye
Bahsetmenden çok hoşlandıkları o kolay duyguları lime lime et çıkarken Kullanılmaz hale getir
Birinin eline geçebilir çünkü, para eder, tekrar tekrar satarlar bıkmadan
Hiç tiksinmezler pörsümüş duyguları tıkınmaktan
Karşılaşmaların anlık yüzlerini iade et sahiplerine
Onlara geri ver gözlerini
O gözler sende ne çok başka başka insanlar görmüştü
Gülmemeye çalış onlara, sanılmış yüzlerini teslim ederken
Sakın gülme, ciddiye alırlar seni
Hiçbirşeyi doğru dürüst anlamazlar; ama, hızla fark ederler kendileriyle alay edildiğini
Tiksinirsin, düşünürsen sıra bunu anlamaya gelince ne açıkgöz olabileceklerini
Bu gümeleri, içmeleri, gezmeleri de bırak burada
Bırak, soğurup dursun kalabalığın çocukları gecenin kaygan, şekerli hallerini
Bu, mutsuzların eğlenme gayretinin acıklı resmi
Bu gündüzleri de alma yanına
Kararsız selmalaşmaların tökezlemeleri,
İyi hesaplanmış karşılaşmaların ödlekliği,
Aydınlığın yorucu nezaketleri  
Fena hırpalarlar bunları beceremeyenleri;
Kendi yüzlerini izlemeyenleri
Kötü şeyler olacağı hissini yaratır umut
Sakın alma yanına, uğursuzluğu çağırır
Umut, geride kalanlara çok gerekli  
Bir şey olacağını sanıyorlar çünkü birden bir şey olacağına gizli gizli inanıyorlar hepsi
Korkaklar kötü bir şey geleceğini söylüyorlar dünyanın başına
Aptallaştırıcı cesaretiyle övünenler herşeyin güzel olacağını tekrar ediyorlar
Birden birşey olmayacak halbuki
İnsanlığın zamanı o kadar kendinden ibaret ki!
Anlamak, geçmiş zamanlı bir fiil Sen, geniş zamandasın, ferah bir zamanda
Olmuşların ve olacakların ortak bilgisinin vaktine gitmektesin
Geniş zamanlı bir bilmek kalıncaya dek sıyır kendini
Bilmekten ibaret bir şey ol sen
Eğer hakikaten bir yolculuğa niyetliysen
Biraz susarsan, bildiğini anlayacaksın birazdan
Yolculuk kimsesizliktir
Kimseyi alamazsın yanına
Avuç içine saklanacak kadar küçük birşey olsa aşk 
Keşke, saklayıp her yere götürebilsen
"Gönülçelen" hiçbir şey kalmasın üzerinde Bırak onu, bırak kendi evinde
Kimse kimsede o kadar yol alamaz
Sakın bilmediğini söyleme, bilmezden gelme:
Biri en fazla magmasını geçer diğerinin Sıra çekirdeğe gelince  
Her aşk, çamur gibi bir eriyiğe dönüşür; yol, insanın çekirdeğine varınca
Tarif edilmiş herşey, tariflere muhtaç bu dünyada kalacak
Onların ihtiyacı var buna Biri bir diğerine karışmıyor böylece
Hem kolaylaşıyor işleri, hem de vakit geçiriyorlar işte
Bırak tarif edilmiş kendini burada
Tarif edilmiş kendin, en büyük yükündür senin Ya da kendin sandığın ne varsa 
Şimdi sen bir yolculuk insanısın Yol olmak üzeresin
Yolculuk için gerçekten hafiflemelisin
Yol olmak için, hiçkimse olana dek eksilmelisin
Eksilerek çoğalacağını iyice bilmelisin
Ece Temelkuran
|
|
|