Yalnız Mesajı Göster

Ahlak Gelisimi

Eski 09-06-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ahlak Gelisimi




Ahlak Gelisimi
Toplum içinde yasayan bireyler olarak belirli dogru ve yanlis
kavramlarini baskalariyla paylasmak ve birlikte yasamanin geregi
olan birtakim kurallari izlemeye yetenekli olmak zorunda oldugumuz

bilinir Bizim kisisel mutlulugumuz da, toplumda esitlik ve adaletin
varligi da, birtakim ahlak standartlarinin herkesçe kabul edilmesine
baglidir Ahlak gelisimi, çocuklarin, belirli davranislari "dogru" ya da
"yanlis" olarak degerlendirmelerine rehberlik eden ve kendi eylemlerini
yönetmelerini saglayan ilkeleri kazanmalari sürecidir
Çocuklarin ahlak gelisimi konusunda tarihte üç büyük felsefe
ögretisi vardir Birincisi, St Augustine gibi teologlarin savundugu "ilk
günah" ögretisidir; buna göre, çocuklar dogal olarak günahkar yaratiklardir,
dolayisiyla yetiskinlerin müdahalesine gereksinmeleri vardir
John Locke'un baslattigi ikinci görüs, çocugun ahlak açisindan yansiz
(nötr) oldugunu, egitim ve yasantinin çocugu dogru ya da günahkar
bir kisi yapacagini ileri sürer Jean Jaques Rousseau'nun temsil ettigi
üçüncü ögretiye göre, çocuklar "dogustan saf ve temiz" yaratiklardir
ve ahlakdisi davranislar yetiskinlerin bozucu etkisinden kaynaklanir
Bu görüslerden herbiri ahlak gelisimi konusundaki üç büyük çagdas
psikolojik yaklasimda yeniden ortaya çikar Birinci görüs, degistirilmis
bir biçimde Sigmund Freud'un kuraminda görülür Ikinci görüs,
ahlak gelisimini kosullanmanin ve yasantilarin bir sonucu olarak gören
toplumsal ögrenme kuraminda temsil edilir Üçüncü görüs, Jean
Piaget ve Lawrence Kohlberg'in gelistirdigi bilissel gelisim kuraminda
yansitilir Ahlak gelisimi konusunda ilk psikolojik modeli getiren
psikanalitik kurama göre ahlak gelisimi, süperegonun ortaya çikmasi ve
anahaba yasaklarinin içsellestirilmesi sürecinden ibarettir Toplumsal

ögrenme kuramcilari ahlak gelisimini, ani hiçbir degisim olmadan derece
derece ve sürekli biçimde ilerleyen birikimli bir toplumsallasma
olarak görürler Buna karsilik, bilissel gelisim kuramcilari ahlak
gelisimini, belirgin degisimlerle ilerleyen ve birbirinden temel
farkliliklarla ayrilan evrelere dayandirirlar
Piaget'in kuramini yeniden ele alan ve genisleten Kohlberg, ahlak
gelisimi açiklamasini -tipki Piaget gibi- ahlaki eylemden çok ahlaki
yarginin gelisimine dayandirmaktadir (Bu yaklasimda çocuk bir "ahlak
filozofu" olarak görülür) Kohlberg'e göre, ahlak yargisinin gelisiminde
alti evre vardir ve bunlar üç temel düzeyde toplanir Her düzey,
bireyin benligi ile toplumun kurallari ve beklentileri arasindaki
farkli iliski türünü yansitir "Gelenek-öncesi düzey", daha çok dokuz
yasin altindaki çocuklarin, bazi ergenlerin ve suçlularin çogunun bulundugu
düzeydir; bu düzeyde kurallar ve beklentiler benlige disardan
yöneltilmektedir "Geleneksel düzey", ergenlerin ve yetiskinlerin çogu
için tipik düzeydir; bu düzeyde benlik genis toplumun kural ve beklentilerini
içsellestirmistir Insanlarin ancak çok azinin ulasabildigi
"gelenek-ötesi düzey" de ise bireyler, kendileri ile baskalarinin kurallari
ve beklentileri arasinda farklilik olusturmakta ve kendi ahlaki degerlerini
kendilerinin seçtigi ilkelere göre akilci yollardan tanimlamayi
yeglemektedirler
Kohlberg'e göre, bütün kültürlerdeki insanlar adalet, esitlik, sevgi,
saygi, otorite gibi ayni temel ahlaki kavramlari kullanirlar Ayrica
bütün bireyler, kültür farkliligina bakmaksizin, bu kavramlara bagli

olarak ve ayni düzen içinde ayni akilyürütme evrelerinden geçerler
Bireyler arasindaki farklilik, yalnizca, evreleri ne hizla geçtikleri ve
nereye kadar ilerledikleri açisindan ortaya çikar Kohlberg ve yardimcilari
bu görüslerini Birlesik Devletler'de, Ingiltere'de, Israil'de,
Bahama'da, Meksika'da, Tayvan'da, Malezya'da ve Türkiye'de sinamislar
ve kuramin evrenselligini vurgulamislardir

Kohlberg'in arastirma yönteminin temelini olusturan varsayimli
ikilemler yetiskinleri ele alan ahlak öykülerine dayanmaktadir Buna
karsilik, kendisi de bir evre kuramcisi olan William Damon, ahlak
ikilemlerini çocuklarin yasantilari alaninda olusturmus ve çocuklarin
hiçbir akilyürütme türünü sonuna kadar kullanmadiklari sonucuna
varmistir; ancak, çocuklar yaslari ilerledikçe daha ileri akil yürütme
düzeylerini daha siklikla kullanmaya egilim göstermektedirler Öte
yandan, toplumsal ögrenme kuramcilari, çocuklarin, yetiskinlerin ahlak
standartlarini, öncelikle, gözlemledikleri davranislari ve degerleri
dereceli bir taklit etme süreciyle kazandiklarini savunmaktadirlar Onlara
göre, eger Piaget ve Kohlberg'in savundugu gibi ahlak yargilari
bilissel yapilara bagli evreleri siki sikiya izleseydi, bu yargilari kisa
süreli deneysel durumlarda degistirmek çok güç olurdu Oysa Bandura
ve MacDonald, çocuklarin ahlak yargilarinin yas etkenine evre kuramcilarinin
ileri sürdügünden daha az bagli oldugunu deneysel olarak
gösterdiler Cowan, Turiel, Keasey, Rothman gibi evre kuramina bagli
arastirmacilar ise, özde ögrenme kuramcilarinin ileri sürdügünden daha
az degisim oldugunu onlarinkine benzer arastirmalarla ortaya koydular

Bu tartismalar ahlak gelisimi çizgisinin en azindan düzenli bir
sira izledigini ortaya koymaktadir Bununla birlikte, toplumsal etkilerin
sonucu olarak, gelisim düzeninde ve belirli düzeylere ulasma hizinda
bireyler arasinda farkliliklar vardir Psikanalizciler ise, Piaget ve
Kohlberg'i elestirmede toplumsal ögrenme kuramcilarindan degisik
bir yol izlemislerdir Psikiyatrist James Gilligan, "ahlakliligin üstünde"
çok daha olgun bir isleyis evresinin oldugunu ileri sürmektedir;
bu, bireylerin kendilerini "ahlaki yükümlülüge feda etmeleri"nden
çok, karsilikli gereksinmelerini psikolojik açidan anlamalarini saglayan
"sevgi ahlaki" (love ethic)'dir
Arastirmalar ahlakliligin duruma göre özellesme egiliminde oldugunu
göstermektedir Çocuklarin çogu belirli durumlarda çalmakta,
yalan söylemekte, sahtekarlik yapmakta, digerlerinde ise bunlari
yapmamaktadir; bütün ve bölünmez bir vicdan ya da süperego kavrami
pek az destek bulmaktadir Bazi bireyler digerlerinden daha tutarli
bir dürüstlük, bazilari da daha tutarli bir namussuzluk göstermektedir;
ancak tutarsizligin daha egemen bir egilim oldugu söylenebilir
Öte yandan, yas, zeka ve cinsiyet farkliliginin ahlaki davranista çok
küçük bir payi oldugu, buna karsilik grup yasalarinin ve güdüsel etkenlerin
daha önemli bir rol oynadigi görülmektedir Ayrica, arastirmalar,
yetiskinlerin eylemlerinin sözcüklerinden daha yüksek sesle
konustugunu ve yetiskin ikiyüzlülügünün varligini ortaya koymaktadir
(Vander Zanden, 1981)
Ahlaki olgunlasma, çocugun kendi vicdaninin buyruklarini dinlemeye

baslamasiyla ortaya çikar Bu olgunlasma, birey günlük etkinliklerinde
ve yasaminin örgütlenmesinde kendi yargisina dayandikça
ilerler Birey, ahlak ilkelerini özümledigi ve etkili bir davranis
düzenlemesi yaparak eylemde bulundugu zaman karakter ortaya çikmaya
baslar Karakter, ileri bir olgunlasmanin ve yetiskin kisiliginin temel
ve sonul belirtilerinden biridir Ahlaki karakter yetiskinin
insancillasmasina ve kendi yazgisini denetlemesine katkida bulunur Bu
asamada birey, Allport'un dedigi gibi, "Aldigim karar yasamimin sonrasi için
de geçerli olmalidir!" biçimindc düsünmeyi basarir Ahlaki olgunlasmada
ilerleme, bireyin iyi ve dogru olani seçmesini saglayan özgürlügün
artmasiyla belirlenir Bu noktada ergen ve yetiskin için ideal aynidir
(J Pikunas, 1976)
Gelisimsel açidan yetiskinlerin ahlakina egemen olan temel düzey
"geleneksel düzey"dir Geleneksel düzey, soyut düsünme ve rol
alma yeteneginin gelismeye basladigi ergenlik döneminde ortaya çikar
ve yetiskinlik boyunca baslica düzey olma özelligini korur Zihinsel
gelisim yetiskinlikten önce tamamlandigina göre, yetiskinlerin ahlaki
yargi farkliligi zihinsel gelisimle açiklanamaz Yetiskinlikte görülen
degisim bilgi ve deneyim birikimine baglanabilir; ancak bu birikimin
kazanilmasi yeni bir evrenin ortaya çikmasi demek degildir Çünkü
evreler ancak "nitelik" degisimiyle ortaya çikarlar Ise girme, evlenme,
cinsel iliski kurma, anababa olma gibi degisimler ise bireyde
yalnizca "içerik" degisimlerini yansitirlar

Sonuç olarak, yetiskinlikte yeni bir ahlaki düsünme yapisi olusmamaktadir
Arastirmalar, yüksek evre özelligi gösteren bütün yetiskinlerin
bunu daha ergenlik dönemindeyken göstermeye basladiklarini
ortaya koymaktadir Su halde, ergenlikte gerekli gelisim olanagini
ve özgürlügünü bulamayan kisilerin yetiskinlikte daha ileri bir ahlaka
sahip olmalari söz konusu degildir Yetiskinlikte ortaya çikan degisimler,
kisilerin daha önce gelistirmis olduklari kaliplari daha tutarli
bir biçimde kullanmalarindan kaynaklanmaktadir Yetiskinlik yillari
daha önce ulasilan en yüksek evrenin tutarlilik kazanmasina olanak
saglamaktadir Kisilik psikolojisi açisindan yetiskinlikteki ilerleme,
ahlak evresi degisimi degil, ego güçlenmesi sürecidir Ego güçlenmesi,
bireyin sahip oldugu ahlaki yapilari kisilik bütünlesmesi dogrultusunda
nasil kullanacagini ögrenmesi demektir Yetiskinlikteki ahlak
gelisimi, daha önce kazanilmis ahlak yapilarinin kullaniminin bütünlesmesi
ve yasama uygulanmasi olarak nitelendirilebilir

Alıntı Yaparak Cevapla