Konu
:
Varoluşçu Psikoloji
Yalnız Mesajı Göster
Varoluşçu Psikoloji
09-06-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Varoluşçu Psikoloji
Varoluşçuluk
Varoluşculuk öğretisine göre
evrende kendi varlığını yaratan tek varlık insandır
İnsan kendi değerlerini kendi tayin eder ve kendi yolunu kendisi çizer
O halde insan özgürdür
Yani insan kendi sorumluluğunu üstlenebileceği oranda özgürdür
İnsan kendi varlığını tayin ettiği için özgür ve dolayısıyla sorumludur
İnsan bu sorumluluk nedeniyle bunalım
kaygı ve sıkıntı duyar
Varolma sorumluluğundan doğan bu kaygı ve sıkıntı insanın temel davranış ve eylem gücünü oluşturur
Varoluş anksiyetesi
yaşamın sorumluluğunu hissetmektir
Hayvanlar çevrelerinin farkındadır
İnsan ise farkında olduğunun da farkındadır
Doğmuş olduğumuzu ve bir gün öleceğimizi biliriz
Ölümün kaçınılmazlığı yokluk ve hiçlik duygularını yaratır
Bu duygu ise insanı doyumlu ve anlamlı yaşayıp yaşamadığı konusunda kaygılandırır
İnsan kendinden kaçmak için basmakalıp dünyaya sığınır
İnsan kendinden kaçmak için basmakalıp dünyaya sığınır
İnsanı kendi hakiki varlığına sırt çevirmeye ve kendi dışındaki basmakalıp dünyaya dalmaya
kendisini değil de nesneler dünyasını başlı başına bir amaç saymaya iten şey insanın hakiki varlığına katlanamayışıdır
Birey kendi özgürlük ve sorumluluğuna katlanamaz ve bunun için gündelik basmakalıp değerlere sığınarak özgürlüğünü ve sorumluluğunu ortadan kaldırmaya çalışır
Bireyin öz benliğine dönmesi
ölümü bütün varoluşu yok eden o kesin sınırı korkusuzca göze almasıyla mümkündür
Varoluşçulara göre insan ve içinde bulunduğu dünya tek bir bütündür
Straus "beyin değil insan düşünür "der
Bundan dolayı varoluşçu görüş insanı da tümüyle parçalara ayırmadan ele alır
İnsanı bilinç ve bilinçaltı olarak ayırmanın ön yargılı ve zararlı bir yaklaşım olduğuna
bunun varoluşun bütünlüğünü bozduğuna inanır
Varoluşçu psikoloji davranışların nedenlerini açıklamak yerine
içinde bulunulan anda yaşanılanları anlamaya çalışır
Psikoterapide hastanın geçmişi önemli olsa bile
şu anda yaşanılanlar daha önemlidir
Varoluşçu psikoterapide tutum şöyledir:
(1) İnsan sorununu üstlenebildiği kadar güvenli ve dolayısıyla özgürdür
Bu nedenle tüm mesele seçim ve karar vermededir
Bu noktada benim varoluşcu anlayışı benimseyen meslektaşlarıma bir kaç sorum var
1-Tüm mesele karar verebilmek ise neden sigarayı bırakmaya karar veren insanların çoğu bırakamamakta hatta belki e bu karardan sonra içtikleri sigara sayısı sigarayı bırakamamaktan dolayı artmaktadır
2- Varoluşçu bir psikoterapist danışanına karar vermeyi tavsiye ettiğinde ya danışan "gördüğünüz gibi sosyal fobi ve depresyondan kurtulmaya karar verdiğim için burada terapiye devam ediyorum ama karar vermek yetmediği için hala sorunlarımdan kurtulamadım" derse varoluşçu arkadaşlar ne cevap veriyorlar acaba doğrusu çok merak ettim
Diyelim ki varoluşçu arkadaş "kararlarınızı zayıf veriyorsunuz iyi karar
uygulanan karardır" diye cevap versin bu sefer danışan o "kadar güçlü karar verme yeteneğim olsaydı zaten size hiç gelmezdim" demez mi?
(2) Varoluşçu yaklaşımda öfkelenecek bir durum meydana gelmişse öfaaai yaşamalıyız
Üzülürsek üzüntüyü yaşamalıyız
Var isek duygularımızı yaşamalıyız
(3) Varoluşçu görüşe göre insan mantıklı düşünceyle anlaşılamaz
Bu nedenle terapist olayları kendi mantığıyla izlememeli
hastanın mantığıyla izlemelidir
(4) Varoluşçulara göre ölüm korkusu bir insanda varsa bu insan yaşamayı beceremiyor demektir
Varoluşçu Psikoterapiler
İnsan beyninin çalışma prensipleri ile ilgili son yıllarda ilginç çalışmalar var
Beyin yarım kürelerinin fonksiyonları üzerine araştırmalar yapan bilim adamları bir takım ciddi sonuçlara ulaşmışlardır
Bu çalışmalara göre insan beyin yarım küreleri farklı fonksiyonlara sahiptir
Sağ beyin senaaaci
hayalci
keşfeden
yaratan ve sanatçı özelliklere haiz iken
sol beyin analizci
parçacı
mantıklı düşünen
matematiksel bakan
de terminal bağlara sıkı sıkıya bağlı ve dilin yapılanmasını sağlayan bölümdür
Yukarıdaki cümlelerimin konu ile bağlantısı olmadığını düşünen okuyucular olabilir
Gestalt psikolojisini mikst beyin yapısının bir ürünü görüp diğer psikoloji ve terapilere bakacak olursak hep sol beyin fonksiyonları açısından insanları inceliyorlar gibi
Ancak varoluşçu psikoterapi yaklaşımı diğer tüm yöntemlerin karşısına farklı bir kimlikle çıkıyor ve hepsini reddediyor
Prof
Dr
Özcan Köknel Varoluşçu Ruhbilim yaklaşımı hakkında güzel bir özet yaparak şunları söylemektedir
"Varoluşçuluğu oluşturan düşünce akımları 19
yy
ortalarında başlamıştır
Gizemci düşünür Kierkegaard'ın (1813-1885) gizemsel düşüncelerinden yararlanan Heidegger (1889-1976)
insanın kendi varlığının kendisi tarafından yaratıldığını ileri sürerek bu öğretiyi ortaya atmıştır
Varoluşçuluk öğretisi
insanın kişisel anlamını değerlendirmesini
yaşama sürecinde kendi yolunu seçmesini
düşman ve amaçsız bir evrenin doğurduğu
kişiliğin yitirilmesi tehlikesine karşı
insanın kendi özgür istemiyle direnmesi gerektiğini savunur
Gabriel Marcel'in (1889-1973) öncülüğünde Tanrıcı varoluşçuluk; Jean Paul Sartre'in (1905-1980) öncülüğünde Tanrısız varoluşçuluk adını alarak iki ayrı akım olarak kısa bir süre içinde gelişmiş ve yayılmıştır
19
ve20
yy
'da
Varoluşçu Ruhbilime katkısı olan ilk ruhbilimci olarak Franz Brentano (1838-1917) gelir
Brentano
bilinç alanında ancak duyu organlarıyla algılanabilen süreçler üzerinde durarak
aynı zamanda görüngüye (fenomen) dayanan öğretiyi de kurmuştur
Husserl (1859-1938) bu öğretiyi geliştirmiş
varoluşçu çözümlemeyi getirmiş ve Freud'un yapısal kuramını kabul ederek hastalara yaklaşımda kullanmıştır
Bunları
Ludwig Binswanger (1881-1966)
Karl Jaspers
Eugen Minkowski
Medard Boss
Erwin Strauss
Antonia Wenkart izlemiştir
Bu bilim adamları varoluşçu öğretinin ruhbilim ve ruh hastalığının tedavisinde kullanılan yöntemler içinde yer alıp gelişmesine öncülük eden görüngücülük öğretisinin de kurucuları olmuşlardır
Varoluşçuluk öğretisine göre
evrende kendi varlığını kendisi yaratan tek varlık insandır
İnsandan başka tüm varlıklar
varoluşlarından önce yapılmışlar
biçimlenmişler
nitelik kazanmışlardır
insan kendini nasıl yapar
varlar ve değerlendirirse insan odur
Yaşama anlam veren insanın kendisidir
İnsan kendini varladığı için özgür ve sorumlu olmak zorundadır
Bu sorumluluk nedeniyle bunalım
sıkıntı
kaygı duyar
Varolma so-rumluluğundan doğan bu kaygı ve sıkıntı
insanın temel davranış ve eylem gücünü oluşturur
Görüldüğü gibi
Varoluşçuluk
nesnel varlığı insana
insanı kişisel varlığa
kişisel varlığı da düşünceye bağlayarak idealizme varmaktadır
" (Köknel s:29-30
1984)
Varoluşçulara göre insan davranışları doğadaki diğer fiziksel olaylar gibi değerlendirilemez
incelenemez
kategorilere ayrıştırılamaz
İnsan davranışları bu bağlamda açıklanamaz
ancak anlaşılabilir
İnsan davranışlarının anlaşılabilmesi için veya insanın bütüncül olarak anlaşılabilmesi için tüm yargılardan ve ön fikirlerden uzak olmak gerekir
İnsan mekanik bir aygıt olmadığından onun davranışlarını bir takım gruplara ayırmak
sistematize etmek
şablonlaştırmak insanı anlamak değil
tam tersine onun anlaşılmasını zorlaştıran temel faktördür
Hele hele bir takım hastalık isimleri altında insanları birer kemiyet gibi değerlendirmek
bilgisayar programlarına kodlamak
sistematize etmek insana yapılacak en büyük ihanetlerden biridir
İşte varoluşçu felsefeden yola çıkan bilim adamları insanı anlamak için toptan psikiyatriyi reddeden anti psikiyatri anlayışlarına da kaynaklık etmişlerdir
belki de insana insanca bir yaklaşım tarzını varoluşçu terapilerde bulmak mümkündür
İnsanın gerçekten insan olarak değerlendirildiği hasta ile hekimin eşit şartlarda gerçeği aradığı anlayış ve yaklaşım tarzı sadece varoluşçu tedavilerde mümkündür
Bu kadar müsamahalı ve geniş bir yaklaşım tarzını ihtiva etmesi nedeni ile uygulamada geniş bir yelpazenin varlığı da kendiliğinden ortaya çıkmaktadır
Bu tedavi programında kişi hekimi ile eşit şartlar altında kendini anlamaya çalışır
patoloji olarak görülen bozuklukları anlamaya hayatını anlamlı kılmaya ve aktif bir üretkenliğe dönmeye çalışır
Varoluşçu psikoterapistler arasından Victor Frankl'ın görüşlerine ve eklektik tarzına bakmakta yarar vardır
Ona göre;" Ego'yu tedavi etmek amacı ile O
eklektisizme yönelerek psikoterapi
davranış tedavisi
ilaç tedavisi
ve gevşeme egzersizlerini bir arada kullanmaya kadar işi ileri götürmüştür
Buna kendi yarattığı Logo terapi adlı yöntemi de eklemiştir
Bu yöntemin temel hedefi hastada az yada çok miktarda kaybolmuş olan egonun temel gücünü
yani iradeyi geliştirmektir
Frankl'a göre yaşamında artık anlam göremeyen bir kişi hastalanır
çünkü insan anlam yokluğunda varolamaz
Logo terapide anlama ve özneye saygı şu yönlerde ortaya çıkar
Varoluştaki kişisel amaç ve değerlerin keşfedilmesine engel oluşturan şeylerin analizi zorunlu olarak anlama çabasını ve öznelliğe saygıyı gerektirir
Ama logo terapi aynı zamanda iradeyi ve sorumluluk duygusunu uyandırmaya ve desteklemeye yönelik teknikleri de içerir" (Güleç
s:111
1993)
Her hasta farklıdır
Semptomların ifadesinde kullanılan dil her hasta için farklıdır
Hastaların ifadeleri ancak kendi içsel ve dışsal dinamikleri ile birleştirildiğinde anlam kazanır
Hastanın ruhunu anlamadan yapılan yaklaşım tarzları her zaman hatalıdır ve kişiyi yanlış sonuçlara götürür
Hastaya gerçekten yardımcı olmak istiyorsak tüm şahsi düşüncelerimizi bir tarafa bırakarak hasta gibi hissetme
onunla beraber düşünmek zorundayız
Hasta ile olan ilişkilerimizde
hastanın geçmişine kilitlenme değil
geçmişten günümüze intikal eden şu andaki sorunlara yoğunlaşmak gerekir
Geçmiş şu anda hastayı etkiliyorsa önemlidir
Her hekim az veya çok varoluşçu bir yaklaşım tarzını benimsemek zorundadır
Hastaların kendi dünyalarında bağımsız ve özgür bir fert olduğunu kavrayamayan
insan olarak onlara gerçekten değer veremeyen hiç bir yaklaşım tarzının fazla yararlı olamaz
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul