ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Serbest Forum (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=151)
-   -   Kadınların Tahrik Edici Hareketleri (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=993615)

Prof. Dr. Sinsi 10-24-2012 09:47 PM

Kadınların Tahrik Edici Hareketleri
 

Kadınların Tahrik Edici Hareketleri

Ayetin müslüman kadınlara başka bir hatırlatması da yürüyüş ve davranışlarının, dikkat çekmeyecek bir şekilde olmasıdır:

Ali bin İbrahim'in tefsirinde şu açıklamaya yer verilmiştir:

Kadın, ayaklarına takılan bileziklerin (halhalların) sesi işitilmesi için ayaklarını birbirine vurmasın. Bellidir ki, bu ayetten maksat kadınların, erkekleri kendilerine meyillendirecek ve erkeklerin, özellikle bekar gençlerin ruhlarında etki bırakacak tahrik edici hareketlerden uzak durmalarıdır.

Bu ayet ve Peygamber'in hanımlarına hitap eden Ahzab/32. ayet müslüman kadınlara, İslam'dan önceki cahiliyet devri kadınları gibi, gösteriş yapmamalarını ve bundan kaçınmalarını hatırlatıyor.

Aslında insanların ruhunda ve toplum ahlakında kötü etki bırakan her çeşit elbise, giyim, süs ve kadının yabancı birinin şehvet ve şeytani meyillerini uyandırmak amacıyla yaptığı herhangi bir hareket İslam dini açısından kötü bir davranış olarak kabul edilmiş, kınanmış, bazı kısımları haram ve bazı kısımları ise mekruh bilinmiştir. Ve bu hususda bir çok hadisler de vardır.

Kısacası, İslam'ın insan nesli üzerindeki ahlaki ve makul kontrolü ve toplumun genel iffetine ciddi bir şekilde önem vermesi, bu derin emirlere ve zarif nüktelere göre amel etmeyi gerektirmektedir.

Tevbe (dönüş)

Ayetin sonunda Allah'a ve İslam'a doğru genel bir dönüş ve tevbeden söz edilmiştir.

Bu emir, cahil insanların, sapık ve zevke düşkün erkek ve kadınların tevbe eder, takva ve iffet erkânını gözeterek doğru bir yolu tutmaya karar verdikleri takdirde İslam'ın muhabbet bağrının ve Allah'ın merhamet kapısının kendilerine açık olduğunu ifade etmektedir. Bilindiği gibi insanlar iyilik ve temizlikte aynı seviyede değillerdir. Herhangi bir sebep yüzünden, ister ailevi eğitim yetersizliği, ister kötü ortam ve propaganda araçlarının fesadı körüklemesi veya iç ve dış faktörlerin neticesinde olsun günah ve sapıklık tuzağına düşen nice insanlar vardır. Bunlar, bedbahtlık ve felaket için yaratılmadıklarını bilmelidirler. Onların içlerinde var olan ilahi fıtrat ve vicdanları, daima Kur'an'ın hidayeti ve salih kimselerin kılavuzluğu onları tevbe etmeye sevketmektedir. Bir de bakarsın ki, onlar da sağlıklı bir düşünce ve kalbî bir eğilim sonucu cahilce tutku ve taklitlerden kurtulmuş insanca ve temiz bir hayat yolunu seçerek şaşkınlık ve sapıklık vadisinden saadet ve ebediyet caddesine yönelmişlerdir.

* * * * *

"Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına dışarı çıkarken üstlerine örtü almalarını (cilbablarını kendilerine yakınlaştırmalarını) söyle; bu onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar. Allah bağışlayan ve merhamet edendir." (Ahzab: 59)

Bu ayette cilbab, müslüman kadına tavsiye olunmuş ve kadınların iffet, vakar ve şahsiyetli tanınma ve zevk düşkünlerinin eziyetinden korunmalarını sağlayan bir vesile olarak tanımlanmıştır.

Müfessirlerin tümü bu ayetin, müslüman kadına hicab ve tesettürü farz kılan ayetlerden biri olduğunda ittifak içindeler. Bu ayet başıboş gençlerin, müslüman kadınları rahatsız etmeleri hakkında nazil olmuştur.

[size="3"]Ali bin İbrahim'in Tefsir'inde şöyle geçer: Ayetin inme nedeni şudur ki, müslüman kadınlar akşam, yatsı ve sabah namazı için camiye gidip Peygamber'le cemaat namazı kılıyorlardı. Bazı gençler onların yolunun üzerinde oturup onları rahatsız ediyorlardı. Bu yüzden yukarıdaki ayet indi ve bu eziyetleri engellemek için müslüman kadınları İslami tesettüre riayet etmeye davet etti."

İbn-i Cevzi bu hususta Süddi'den şöyle naklediyor:

[size="3"]"Fasık kimseler, gece evinden dışarı çıkan kadınları rahatsız ediyorlardı. Örtülü bir kadını gördüklerinde bu kadın, hürdür deyip onu takip etmiyorlardı. Ancak örtüsüz olduğunu gördüklerinde onu takip ederek rahatsız ediyorlardı."

Bu ayet-i mübarekede iki konu hakkında konuşacağız:

1 - Çoğulu "celabib" olan "cilbab" kelimesinin manası, bu kelimenin sözlüklerde yer alan ve halk arasında kullanılan anlamı.

2 - Kadınların iffetli tanınmasında ve fırsat peşindeki zevk düşkünlerinin tecavüzünden korunmasında örtünmenin rolü ve başka bir deyişle, hicabın felsefesi.

Cilbabın Anlamı:
Bu kelimenin sözlük anlamını bilmemiz, ayet-i kerimenin asıl maksadını anlamamız için faydalı olacaktır.

Şimdi, muteber lügat ve tefsir kitaplarına müracaat ederek cilbabın anlamını araştıralım:

Zemahşeri "Keşşaf" adlı tefsirinde cilbabı şöyle açıklamıştır:

"Cilbab, kadının başına attığı başörtüsünden büyük ve cübbeden küçük, geniş bir elbisedir."

İbn-i Abbas'tan şöyle nakledilmiştir:

"Cilbab, yukarıdan aşağıya bedenin tümünü kapsayan bir aba ve örtüdür."

Lisan-ül Arab şöyle diyor:

"Cilbab, gömlek ve başörtüsünden geniş, abadan kısa bir örtüdür ve kadın onun ile baş ve göğsünü kapatır.

Diğer lügatçılardan da, kadının kendini örttüğü (çarşaf ve cübbe gibi) örtüye kadının cilbabı söylendiğini nakletmiştir."

Kurtubi'nin tefsirinde ise şu açıklama mevcuttur:

"Cilbab, başörtüsünden daha büyük bir elbisedir. İbn-i Abbas ve İbn-i Mes'ud onun âbâ anlamında olduğunu kabuletmişler, bazıları da onu, başörtüsü diye tanımlamışlardır. Doğrusu ise, cilbab bütün bedeni kapsayan bir elbisedir."

el-Mu'cem-ül Vasit'te cilbab için şu manalar zikredilmiştir: "Entarı, tüm bedeni örten bir örtü, başörtüsü, çarşaf ve âbâ."

Mu'cem-u Mekaiys-il Lügat'ta şöyle geçer: "Cilbab, entariye denir."

Ekrab-ül Mevarid'de ise şöyle yazılmış:

"Cilbab, entaridir; veya melefeden küçük genişce bir elbisedir. Kadının, diğer elbislerini altında gizlediği örtüye denildiği de nakledilmiştir."

El-Müncid'de şöyle gelmiş:

"Cilbab, gömlek veya geniş bir elbisedir."

Larus şöyle yazıyor: "Cilbab kadınların geniş elbisesi veya çarşafı, kadınların elbiselerinin üzerine örttükleri örtüdür. Yatan birinin üzerine örttüğü melefeye de denir."

Mecma-ul Beyan'da da şöyle yer almıştır:

"Cilbab, kadının bir iş için evden çıktığında, baş ve yüzünü örttüğü bir örtüdür."

Ve diğer bazı müfessirler cilbab için başörtüsü, örtü, elbise ve gömlek manalarını nakletmişlerdir.

Tefsir-i Tibyan'da İbn-i Abbas ve Mücahid'den şöyle nakledilmiştir:

"Celabib cilbabın çoğuludur ve kadınların başörtüsü anlamındadır. Kadın evden bir iş için çıktığında baş ve yakasını onunla örter.

Hasan'dan da şöyle nakledilmiştir:

"Cilbab, tüm bedeni örten ve yüze sarkan bir elbisedir."

Ehl-i Sünnet'in muasır alimlerinden olan Sabunî de: "Bütün müfessirler cilbabın vücudun tüm âzasını örten bir örtü olduğu görüşündedirler."[23] diye yazıyor.

Başka tefsir ve lügat kitaplarında da yukarıdaki manaya benzer manalar geçmektedir.

Celabib'in anlamını belirlemek için bu kadar araştırmayla yetiniyoruz. Lügatcılar ve müfessirlerin bu kelimeden ne anladıkları aydınlığa kavuşması için yukarıda geçen sözlere dikkat etmek gerekir. Onlardan nakledilen sözlere iyice dikkat edilirse cilbabın baş ve boyunu örten başörtüsünden, başka bir şey olduğu anlaşılmaktadır ki bu, çeşitli örf ve adetlere göre bazen cübbe, bazen çarşaf ve bazen de başka bir şekilde olabilir. Bu elbisenin özelliği, onun dar ve bedene yapışkan olmayıp vücudun güzelliklerini örtecek bir şekilde geniş ve uzun oluşudur. Kadın, bu elbiseyi giyerek kendini yabancı erkeklerin dikkatini çekmiyecek bir hale sokar. Buna göre vücudun hacmini gösteren örtünmenin yeterli olmadığı, vücudun âzasını örtmenin yanısıra, vücudun cazibelerini de örten bir örtünmenin gerekli olduğu ortaya çıkar.


Prof. Dr. Sinsi 10-24-2012 09:47 PM

Kadınların Tahrik Edici Hareketleri
 

Hicabın Felsefesi

Önceden de söylediğimiz gibi mezkur ayetin son bölümünde "bu iş onların tanınıp incitilmemeleri için daha uygundur." diye buyurarak örtünmenin felsefesine değinilmiştir. Bunu şöyle açıklayabiliriz:

a) Örtünmenin, müslüman kadının saygınlık ve şahsiyetindeki tesiri

b) Örtünmenin saldırı ve eziyetlerden muhafazadaki rolü

Kadın ve erkek, genel insani temeller açısından eşit olmalarına rağmen kadının, kendi türüne mahsus olan incelik ve kibarlığı açısından erkeğe kıyasla hissedilen ve inkâr edilemez bir farkı var. Erkeğin de erkeklik açısından gönül bağlaması ve göz gezdirmesi inkâr edilemeyecek bir gerçektir. Hadislerde "el-mer'etü reyhanetün", yani "Kadın bir çiçektir." diye geçmektedir. Bu, kadının yaratılışı açısından ne kadar ince ve hassas bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir. Böyle bir yapıya sahip olan bir varlık eğer gereğince muhafaza edilmezse, aklın ve dinin belirlediği sınırlar dahilinde korunmazsa çiçek gibi solup özelliğini yitirecektir.

Bu zerafet, incelik ve güzelliği kadına veren ilahî hikmet üzerine kurulu yaratılış sistemi, kadındaki iffet eğilimini daha bir güçlü kılmıştır. Hadislerden, kadındaki iffet ve hayâ eğiliminin erkektekinin on katı fazla olduğu anlaşılmaktadır. (Mekarim-ül Ahlak, s.238) İşte örtünme bu ilahî fıtratın bir tezahürü ve nişanesi mesabesindedir.

Elektirik kablosunun iki müsbet ve menfi kutbu çıplak bırakıldığında yangın ve ölüm icad eder. Ama uygun bir şekilde kullanıldığında hayat için gerekli olan birçok araçları devreye sokar. Yine kadın ve erkek arasında sınırsız ilişki kurulur da, bu ilişkiler engellenmezse dünyayı fesad ve felakete sürükler. Ama dini ölçüler çerçevesinde mâkul ve mantığa uygun sınırlamalarla hareket edilirse kadın ve erkek arasındaki ilişkiler insan neslinin bekâsına, ilerlemesine ve kemala doğru yükselmesine neden olur.

İklim ve geleneklere uygun bir nevi hicabın bütün asırlarda kadın ve kızlar arasında var olup günümüzde de devam etmesi ve tarihte varlıklarını sürdürebilmiş uygarlıkların sürekli olarak kadın ve erkek arasında belirli sınırlamalar koymaları sözümüzün doğruluğunu gösteren tarihi bir delildir.

Kur'an-ı Kerim, kadının toplumdaki onur ve itibarını sağlayan etkene değinerek müslüman kadınları makamına uygun örtünmeye davet ediyor. Onların, iffet ve hicab örtüsüyle kendilerini örtmeleri zevk düşkünlerinin kendilerini rahatsız etmelerine ve sarkıntılık yapmalarına engel olur. Bunun karşısında adeta piyasaya sunarcasına kendini süsleyen, güzelliğini herkese göstererek dikkatleri üzerinde toplayan kadın, bu işiyle kendi değerini düşürmüş, kendini alçaltmış, onur ve şerefini yitirmiş olur.

Kısacası Kur'an-ı Kerim pekiştiği müslüman kadınlardan tavır ve davranışlarında insanlığa iffet ve iman örneği olmalarını istemektedir.

* * * * *

"Ey Peygamber'in hanımları, sizler herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Allah'tan sakınıyorsanız edalı konuşmayın, yoksa kalbi bozuk olan kimse kötü şeyler ümid eder; daima ciddi ve ağırbaşlı söz söyleyin, evlerinizde oturun, eski cahiliyede olduğu gibi açılıp saçılmayın." (Ahzab/32-33)

Peygamber'in Hanımlarının Ağır Sorumluluğu

Bir insanın sorumluluk haddini, onun içtimai konumu belirler. Buna göre, akrabalık veya evlilik yoluyla Peygamber'e (s.a.a) yakınlığı olan bir ferdin, belirgin bir içtimaî konuma sahip olduğundan sorumluluğu daha ağırdır ve halkın da ondan beklentisi daha çoktur. Bunun için, Peygamber'in hanımlarından da beklenen, diğer kadınlara örnek olacak derecede iffetli olmalarıdır. Bu hususta İmam Bakır'dan (a.s) şöyle rivayet edilmiştir:

"Onların sevap ve azapları iki kattır." (Tefsir-i Kumî)

Örneğin, din aliminden beklenen, halkın herhangi birinden beklenenden daha çoktur. İslam'ın hakim olduğu bir ortamda müslüman kadından beklenen, gayr-i İslami bir ortamda yaşayan bir kadından beklenenden daha çoktur. Sevap ve azap da bu çerçevede değişebilir.

Hükmün Peygamber'in Hanımlarına Mahsus Olmayışı
Bu ayette Peygamber'in (s.a.a) hanımlarına yönelik zikredilen görev ve sorumluluklar onlara özgü olmayıp diğer kadınlar için de geçerlidir. Aralarındaki tek fark şu ki, Peygamber'in (s.a.s) hanımları diğer kadınlara nazaran sorumlulukları daha ağır olduğu için çok daha dikkatli olmaları gerekir.

Bazı müfessirlerin de söylediği gibi İlahi ahkâm önce Peygamber'in ailesine iniyor, daha sonra başkalarına bildiriliyordu. Hicab ve iffet konusunda da anen böyle olmuştur. (Revai-ül Beyan c.2, s.379)

Kadının Yabancı Bir Erkek İle Konuşması

Ayette geçen "yumuşak ve çekici konuşmayın" hükmünün gereğince Peygamber'in hanımları ve müslüman kadınların yabancı erkeklerle yumuşak ve çekici bir tarzda konuşmaları yasaklanmıştır. Çünkü kadının yumuşak bir tarzda konuşması fesada yol açabilir.

Ama ciddi konuşmak, yabancı erkeğin kalbinde ona karşı bir isteğin oluşmasını önler. Bu yüzden müslüman kadınların mahrem olmayan erkeklerle konuşmaları ciddi ve zaruret miktarınca olmalıdır.

Tokalaşmak ve Şakalaşmak

Peygamber'in, şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

[size="3"]"Yabancı bir kadınla tokalaşan kimse kıyamet günü zincirle bağlanmış bir halde gelir ve ateşe atılır. Allah, yabancı kadınla deyip gülen kimseyi her kelimesi için bin yıl hapsedecektir."



Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.