![]() |
Aşik Pervani Mehmet Gökalp - Kimdir Kısaca Hayatı
AŞIK PERVANİ Mehmet Gökalp Karadeniz yöresinde çok sayıda halk şairi yetişmiştir. Sahil kesiminde mani, türkü ve destan söyleyen, kemençe ve tulum-zurna çalan şairler iç kesimlerde ise saz eşliğinde koşma, destan ve güzelleme söyleyen şairler çoğunluktadır. Sadece Artvin ve ilçelerinde 160 dan fazla şair yetişmiş olup bunların 60 dan fazlası halk şairidir. işte Aşık Pervani de bunlardan biridir. 5 Mart 1931 tarihinde Yusufeli'nin Havuzlu (Okar) köyünde doğan İsmail Çelik, 19. yüzyıl halk şairlerinden İkrari'nın torunudur. Babası Ali, annesi Ayşe olup, kendi köyünde çiftçilikle geçinirken köyün mazrası olan Satol Yaylasında çift sürerken uykusu geliyor. Bir yabanı armut (panta) ağacının gölgesinde yatıp uyuya kalıyor. Rüyasında Hızır, İlyas ve Kutup Nebi onu Mısır'ın Kenan ilinde asıl adı Ayşe, mahlası ''Nazlıhan'' olan bir kızı gösteriyorlar. Pirlerin elinden bade içen İsmail onlarla yedi deryayı dolaşıyor. Bir susuz değirmen görüp bu değirmenin kime ait olduğunu soruyor: -Bu değirmen Narmanlı Sümmani'ye aittir. Yedi deryanın suyu bu değirmenden geçerdi. Kendisi öldü ve değirmen de artık dönmüyor, diyorlar. Sonra yeni yapılmış bir değirmen gösteriyorlar. Bu değirmenin kime ait olduğunu soruyor: -Oğlum bu değirmenin sahibi yoktur, diyorlar. O da: -İhtiyar baba, bu değirmen benim olmaz rnı? diye soruyor. Pir diyor ki: -Ya oğlum, bu değirmen senin için yapılmıştır. On iki hicapta ''perdede'' bu değirmenin taşları sanki kanat bağlamıştır. Bundan öteye yol yoktur. Bundan ötesi karanlıktır... diyor. İsmail bakıyor ki değirmenin taşları sanki kanat bağlamış, öyle hızla dönüyor ki, şaşırıyor o anda: -Ne güzel dönüyor, ayni pervanaye benziyor, deyince pırlerden biri ona hitaben: -Bundan sonra senin aşıklar arasında adın Pervani'dir diyor. İsmail'e mantık ve imla öğrettikten sonra, Nazlıhan'ı ona, onu Nazlıhan'a nişanlıyorlar ancak Hızır Nebi: -Oğlum Pervani, eyvah ki göreceğin bundan ibarettir. Sana bundan sonra sevdiğine kavuşmak kısmet değildir deyip: ''Size destur demişiz'' diyorlar ve kız oradan ayrılıp gitmeğe, Pervani de arkasından şiir söylemeğe başlıyor : Dön beri dön beri yüzün göreyim Bir dakika karşımda durda öyle git Eyledin cismimi hep kızıl yara Derin yaralarım sar da öyle git, Sevdiceğim ben karında ötüştüm Şirin dudu gibi lisan konuştum Göründün gözüme elimden kaçtın Bana bir teselli ver de öyle git. Bir telini vermem yüz bin liraya Neylerim ki perde geçti araya Cismimi düşürdün kızıl yaraya Yarama bir derman sar da öyle git PERVANİ'nin elden gitti cananı Gönül feryat eder eyler figanı Sevdiceğim bulam nerede seni Bari bir nişane ver de öyle git. diye seslenince, Nazlıhan durup ona karşılık veriyor: Dinle ey sevdiğim sefil Pervani Sana cemalimi görmek haramdır Erenler ki bize haram dediler Dünyada murada ermek haramdır Bu dünyada deremezsin gülümü Sümbüller kuşattı sağ ve solumu Sırma saçlarımı, ince belimi İnce beli sana sarmak haramdır Ara, görmek için düş gurbet ele Ben bir gülüm senin gibi bülbüle Sen bir bülbül oldun şol gonca güle Sana gonca gülü dermek haramdır, Od düştü de yakar benim içimi Sevdiceğim affeyle gel suçumu Gerdana dökülen sırma saçımı Senin için teli örmek haramdır Nazlıhan'ım bir murada eremem Haram derler pirler burda duramam Bu dünyada cemalini göremem Sana bir nişane vermek haramdır. Bu koşmayı söyledikten sonra kaybolur. İsmail, uyandığı zaman gece yarısı olmuş, çifte koştuğu iki öküz de uzaklaşmıştır. Henüz 18 yaşında olan İsmail köyüne dönünce Osman adlı bir marangoza dut ağacından bir saz yapmasını söylüyor, Osman Usta da: -Sen düğünlerde zurna çalardın, ne zaman saz çalmayı öğrendin? diye takılıyor ama dut ağacından da bir saz yapıyor. Genç Aşık İsmail Pervani, altı aylık bir bekleme süresinden sonra sazı eline alıp şiirler okumaya başlıyor. Köylüler onun gerçek bir aşık olup olmadığını anlamak için Zor (Esenyaka) köyünden ünlü aşık Huzuri (1887-1951) yi getirip onunla karşılıklı deyişmelerini istiyorlar. Huzuri, İsmail Pervani ile bir müşaarede bulunuyor ve ayrılırken: -Sümmani'nin yadigarı size mübarek olsun diyor. 1949 yılının bahar ayında yanına Osman Çolak adlı arkadaşını (Sofu) alan Pervani, önce Narman'ın Samikale köyüne gidip, aşık Sümmanl'nin mezarını ziyaret ediyor, mezarı başında bir koşma söylüyor: Hicret edip geldim Yusufelinden Haki payen yüzüm sürmeğe geldim Bülbül vaz geçer mi gonca gülünden Açılan gülleri dermeğe geldim Ben de meftun oldum kaşı alaya Halimiz ayandır Gani Mevla'ya Oltu'dan uğradım Samikale'ye Sümmani Baba'yı görmeğe geldim. Pervani eyledi derd ü figani Erenlerden almış lütfu ihsanı Aşıkların piri Baba Sümmani Huzurunda divan durmağa geldim. Erzurum, Erzincan, Sivas, Eskişehir, İstanbul demeyip 15 yıl gurbet elde gezen Pervani'nin elimizde 250 şiiri var. Yayına hazır olup himmet sahibi bir Karadenizliyi bekleriz. En çok Sümmani ve şair Huzuri'nin tesiri altında kalan Pervani, aşk şiirleri yanında tasavvufla ilgili şiirler de söylemiştir. Fuzuli'nin meşhur: Beni candan usandırdı cefadan yar usanmaz mı? Felekler yandı ahımdan muradım şem'i yanmaz mı? diye başlayan gazelindeki söyleyiş güzelliğini şu semaisinde görüyoruz: Düşenler böyle sevdaya Yanıp ta püryan olmaz mı? Dalanlar muhit deryaya Coş edip umman olmaz mı? Çekerim aşkın narını Neylerim dünya varını Görenler Hak didarını Acaba hayran olmaz mı? Hakk'ı bilir halayıklar Hakk'ı zikreder sadıklar Aşk ile yanan aşıklar Bu dünyadan usanmaz mı? Var geçtim zevkle sefadan Gönül ayrılmaz Leyla'dan Pervani yandım sevdadan Cismim kana boyanmaz mı? Hz. Muhammet Mustafa için söylediği ilahı, yepyeni duygu ve düşüncelerle doludur: Geldi nebiler serveri Doğdu cihana Muhammet Saçıldı mü'minler nuru İndi lisanı Muhammet. Bunca seksen bin alemin Hem peri hem de ademin Cümle Arap ve Acemin Dini, imanı Muhammet O'dur nebiler Sultanı Kör olsun sevmeyen onu Cem'etti Osman Kur'an'ı Duyuldu şan-ı Muhammet Zir ü zemin, asumanın Biz gibi mahcur kalanın Ağlayan Aşık Pervan'ın Derdi dermanı Muhammet. Yunus Emre'nin şiirlerine de nazireler yapmış olan Aşık Pervani, son yıllarını tasavvufa vermiştir. İşte bir örnek: Misafirhanedir dünya İşte geldik, gidiyoruz. Geçen günler oldu rüya İşte geldik gidiyoruz. Emekler oldu nafile Çektiğimiz bunca çile İnsan-ı kamil bizimle İşte geldik gidiyoruz Kalır dünyada servetin Eğer verdinse zekatın Ameldir senin cennetin İşte geldik gidiyoruz Bu dünya sana kala mı? Mevla'dan yardım ola mı? Dilimiz mübin kelamı İşte geldik gidiyoruz. Üç günlük yalan dünyaya Emekler gitti havaya İşimiz kaldı kübraya İşte geldik gidiyoruz Ağlayanın yüzü gülsün Dünya malı sana kalsın Kalanlara selam olsun İşte geldik gidiyoruz Bu dünyaya konan göçer Yarap bizi etme naçar Hak Kerim'dir kapı açar işte geldik gidiyoruz. Pervani arttı ahımız Affet Yüce Allah'ımız Topraktır son durağımız İşte geldik gidiyoruz. Semai tarzında söylediği şiirler yanında ilahileri hiç de yabana atılır cinsten değil. Bir ''münacaat''ında Allah'a ihlas ile yalvarıyor: Aşkın ile eyle hasta Kavuşmak isteriz dosta Tevhid ile son nefeste Ölenden eyle Allah'ım. Aşk bülbülü eyler dadı Zikretmede binbir adı Felah bulmaktır muradı Olandan eyle Allah'ım. Zat-ı mutlaksın Yarabbi Resube olmuşuz tabi Olsam ayağın turabi Sürenden eyle Allah'ım. Pervani kulun kemterin Ümmetiyiz Muhhemed'in Yarabbi, hüsn ü didarın Görenden eyle Allah'ım. Görüldüğü gibi Yunus'un şiirlerinden geçen ''Dost'' ve ''Kemter'' kelimlerini Pervani de ustalıkla kullanmıştır. İlkokul tahsili olmasına rağmen, Hak aşığı olmanın verdiği ilham ve duyuşla şiirlerine ifade kuvveti katmıştır: Aman Yarab kusurumu Affetmek bir adalettir Sana karşı günahım çok Benim için rezalettir Düşmüşüm ah ile zara Aldandım nefs ü envara Elim boştur yüzüm kara Affolursam ne devlettir. Düşünüp de fikir etmek Birliğine şükür etmek Seni daim zikir etmek Bana lütf u saadettir. Pervani bu dünya fani Eyleme cürmü, isyanı Zikreyle Gani Yezdanı Şefaatçı Muhammet'tir. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.