![]() |
Küfür Ve İsyan
Küfür ve İsyan Hakkında Küfür ve İsyan ''Iman, bir manevi tuba-i cennet cekirdegini tasiyor. Kufur ise, manevi bir zakkum-u cehennem tohumunu sakliyor." Iman ve ibadet, insani en zirvelere cikaran iki hususiyet oldugu gibi; kufur ve isyan dahi, onu en alcaklara indiren iki ozelliktir. Kufur, ALLAH'i tanimamak; isyan, O'nun emirlerine karsi gelmektir. Ehl-i zindikanin ustadi olan seytan, tarihin her devrinde insanlari kufur ve isyana sevk edecek seyler bulmustur. Gunumuzde de, "tesaduf-tabiat-sebepler" gibi bahanelerle, bir kisim insanlari iman ve ibadet yolundan cevirmektedir. Bediuzzaman, "kor kuvvet- serseri tesaduf- sagir tabiat" ifadeleriyle, bu batil mabutlarin portresini cizer. Bunlarin mahiyetine gecmeden once, kufrun ne olduguna bakalim. Evet, kufur, * Butun kainata karsi bir tahkir (hakaret) * Bu varliklarda cilveleri, nakislari gorunen ALLAH'in butun mukaddes isimlerini inkar ile red * Cenabi Hakkin hakkaniyet ve dogrulugunu gosteren nihayetsiz delilleri yalanlama * Butun bu sebeplerden dolayi, nihayetsiz bir cinayet * Umum mahlukatin ve esma-yi Ilahiyenin hukukuna bir tecavuz * Bir fenalik * Bir tahrip * Bir adem-i tasdik * Hz. Peygamberden geldigi kesin olan bir seyi inkardan hasil olan bir zulmet * Ruh cevherini bozan bir musibet * Sikintilarin kaynagi * Sonsuz nimetlere nankorluk * Manevi bir cehennemin cekirdegidir. Zerreler (Atomlar) Kufur ehlinin temelsiz temellerinden biri, kainati ezeli kabul edip, her seyi atomlarin rast gele hareketleriyle izaha kalkismalaridir. Atomlar enfusi ve afaki cezbeli iki hareketle ALLAH'a zikir ve tesbih etmektedir. Mevlevi gibi zikreden ve donen o atomlari, ehl-i kufur, kendi kendine sersem gibi donup oynuyor sanmislar. Halbuki zerreler, * Kadir-i Ezelinin kanunuyla hareket eden kucucuk memurlari * Onun emriyle hareket eden bir ordusu * Kader kaleminin uclari (Her bir zerre bir kalem ucu) * Kudret kaleminin noktalari (Her bir zerre bir nokta) * Herbiri manevi, Rabbani, muazzam, hadsiz basli bir fonografin birer plagi hukmunde olan masnu'larin ustunde donen ve tahmidat-i Rabbaniye kasideleriyle o masnuati konusturan ve tesbihat-i Ilahiye nesidelerini okutturan birer igne basidir. * Canli cisimler, o gezgin zerreler icin terbiye gordukleri - Birer mektep - Birer kisla - Birer misafirhanedir. Kainattaki hareket, * Kudret kaleminin Samedani mektuplari yazmak icin islemesi, kainattaki hareketi ve hareketliligi meydana getirmektedir. Bu hareketin ismi tahavvulat-i zerrattir. Yani atomlar bir yerde sabit kalmamakta, daima hareket ile yeni yeni eserlerde yer almaktadirlar. Anasir (elementler), * Masnuatin tarlasidir. ALLAH'in yarattigi ve hayranlikla seyrettigimiz eserler, elementlerden meydana gelmistir. Bu elementler, degisik bunyelerde yer alarak, farkli farkli goruntuler meydana getirirler. Butun Ilahi masnuat, elementlerle dokunmaktadir. Bunu,--bir benzetmeyle--alfabe ve kitaplar seklinde de anlayabiliriz. Butun kitaplar, alfabedeki harflerle yazilmistir. Onun gibi, butun varliklar da, elementler alfabesiyle meydana getirilmistir. Ehl-i kufur, kainattaki hareketi ve atomlarin tahavvulatini tesaduf ile aciklamaya calisir. Onlara gore, ezelden beri var olan atomlar, tesadufen degisik bunyelerde yer alirlar; tesadufen hayat olusur, tesadufen insan meydana gelir. Halbuki tesaduf, * Cehlimizi orten gizli bir Ilahi hikmetin perdesidir. Kainatta tesadufe tesaduf edilmez. Tesaduf olarak gorunen seyler, gercekte Ilahi birer tasarruftur. Mesela, tesadufi zannolunan afetler, * Gadab-i Ilahi'nin eserleridir. Sozgelimi, afetlerde bazan kullanilan ruzgarlar, tesadufen degil, ALLAH'in emrettigi sekilde eserler. Kor kuvvet, Ehl-i kufrun esassiz esaslarindan biri de, ALLAH'in kudretini kor bir kuvvete irca etmeleri;. "gezegenler arasi cekim kuvveti, itme-cekme kuvveti, suyun kaldirma kuvveti..." gibi isimlere takilip, ALLAH'in kudretinden gaflette bulunmalaridir. "ALLAHin kudreti, mahiyetiyle mechul, mu'cizeleriyle malumdur." Gordugumuz ve gormedigimiz butun varliklar, o kudretin tezahurudur. Fakat o kudretin nasil bir kudret oldugu, bizce bilinmemektedir. Kudret, * Imanda en ehemmiyetli bir esas * Hasir ve nesrin en kuvvetli bir temel tasi * Pek cok imani meselelere ve Kur'ani gerceklere en luzumlu bir medardir. Ehl-i kufrun, boyle bir kudretin tezahurunu, itme-cekme... seklindeki kanun ve kuvvetlere vermesi, en buyuk cehalettir ve korluktur. Cunku, bu kanun ve kuvvetler, * ALLAH'in fitri seriati * Adetullah'a birer isim. (Bunlar ALLAH'in koydugu kanunlardir ve kainattaki nizami netice veren ALLAH'in adet ve sunnetine birer isim.) * ALLAHin terbiye eden kudretinin bir cilvesidir. Bu Rabbani kudretin bir cilvesiyle vucut sahasina cikan varliklar, "Ilahi kudretin mucessem kelimatidir." (Ilahi kudret, gozle gorulur kelimeler hukmunde olan varliklarla kendini tanittirmaktadir). Uzay merkezindeki tuslarla, Mars'a gonderdikleri insansiz uzay aracini yonlendiren insanlik, fiziki sirlarin ortaya cikmasiyla, zamanla Ilahi kudreti daha iyi anlayacaktir. Ve eger bir gun insanlik, dusuncelerini ekrana mucessem bir goruntu olarak yansitabilirse, "Kun=ol!" emriyle esyaya vucud veren Ilahi kudreti anlamakta daha az zorlanacaktir. Cunku ALLAH'in zati, ezeli kudreti, * En latif, en has bir nur * Butun nurlarin nurudur. Tabiat, * Ehl-i kufrun batil mabutlarindan biri olup, orumcek agindan daha zayif iken, ozellikle asrimizda pek cok insan, bu aga takilmislar. Bediuzzaman, kufurde kullanilan tabiat icin, "tabiat tagutu" ifadesini kullanir. Tabiat tagutu, * Dalaletin menbai yani kaynagi * Kufrun temel tasi * Kufrun dayanak noktasi * Bir bataklik * Zulumat ve evhamin menbaidir. Halbuki gercekte tabiat, * Ancak bir san'at olabilir, Sani' olamaz * Bir nakistir, nakkas olamaz * Ahkamdir, hakim olamaz * Kanundur, kudret degildir, Kadir olamaz * Mistardir, masdar olamaz. * Kainatin yaratilisinda yururlukte olan itibari kanunlarin toplami ve neticesi * ALLAH'in kanunlarinin bir mecmuasi * Kader-i Ilahinin bir nevi defteri * Kudret-i Rabbaniyenin bir nevi programi * Kadir-i Zulcelalin bir nevi fitri seriatidir. (Fiziki alem bir cesede benzetilirse, tabiat bu cesedin unsur ve azalarinin fiillerini intizam ve rabt altina alan ALLAH'in fitri kanunlari olur. Nasil ki insanin davranislarini kanunlar kontrol altinda tutar, buyuk bir insan olan tabiat da ALLAHin kanunlarina tabidir.) Yaratilmis olan tabiatin yaratici olmayacagi bu derece acik iken, tabiat fikriyle kufre dusenler hakkinda Bediuzzaman, "insan suretinde ahmak sarhoslar" ifadesini kullanir. Boyle ahmak sarhoslar "Ilah olarak hicbir seyi kabul etmiyoruz" deseler bile, tabiati ilah kabul etmekten kurtulamamislardir. Sebepler, * Ilahi kudret, su alemde sebeplerle tasarrufta bulunur. Yagmur buluttan, meyveler agaclardan, insanlar anne-babadan gelirler. Neticelerin sebeplere baglanmasi, bir kisim insanlarin sebepleri putlastirmasina sebep olmustur. Halbuki sebepler, * Kudret-i ezeliyenin tasarrufuna ince bir perde * Birer bahane * Birer zarf * Ilahi san'atlara bir kilif * Rahmani hediyelere birer tablacidirlar. Neticelerin sebeplere baglanmasi, ufukta yer ile gogun gorunuste birlesmesi gibidir. Halbuki, aralarinda yerden goge mesafe vardir. Bir kalemin yazmakta vasita olmasi gibi, sebepler de Ilahi tasarrufa vasitadir. Kalem kendisi yazmaz, kalemle yazilir. Onun gibi, mesela, bulut yagmur vermez. Fakat ALLAH bulutla yagmur gonderir. Putlar, * Eskide ve gunumuzde kufur ehlinden pek cok kimse, bir takim seyleri putlastirmaktan kurtulamamistir. Kucuk putunu yaninda tasiyan ve yolculugu esnasinda ona ibadet eden cahiliyye Arabiyla, elli metrelik Buda heykeli karsisinda secdeye varan Budist profesor arasinda, aslinda bir zihniyet farki yoktur. Sekiller degisse de, bakis ayni bakistir. Bediuzzaman'a gore, golgeli-golgesiz suretler, * Ya bir zulm-u mutehaccir (taslasmis bir zulum) * Ya bir riya-yi mutecessid (cesed giymis bir gosteris) * Veya bir heves-i mutecessim, yani cisimlesmis bir hevestir. Insanoglu, putlastirdigi batil mabudlardan kurtulmakla, gercek hurriyeti elde edecektir. Zira, gercek hurriyet, ALLAH'a kul olmaktir. ALLAH'a hakkiyla kul olmayanlar, kullara kul olmaya mahkumdurlar. Gunahlar, Iman sahibi kisi, kufur ve isyandan uzaktir. Fakat, irili ufakli bir kisim gunahlardan tamamen uzak kalmasi, adeta mumkun degildir. Fakat tevbe ve istigfarla, gunahlarin kalb ve ruhta meydana getirdigi kirlerden temizlenebilir. Evet gunahlar, * Ebedi hayatta daimi hastaliklardir. * Bu dunyevi hayatta dahi kalp, vicdan, ruh icin manevi hastaliklardir. Asrimizin gunah dosyasi hayli kabariktir. Bediuzzaman, bu asrin portresini "hasta-gaddar-bedbaht" seklinde cizer. Bu asrin hassasini da soyle belirtir: "Dunya hayatini baki hayata bilerek tercih etmek" (Kirilacak bir cam parcasini, baki elmaslara--bildigi halde--tercih etmek). Boyle bir asirda takva buyuk onem kazanmistir. Takva, * Yasaklardan ve gunahlardan kacinmaktir. Gunahlarin adeta orf haline geldigi bir toplumda, gunahlardan uzak kalmak buyuk bir mucadele ister. Cunku icimizden nefis ve heva, disimizdan da seytan veya seytan fikirli insanlar, bizi daima gunaha tesvik etmektedirler. Nefis, devekusu Seytan, sofestai Heva, bektasi gibidir. Su vecize ile bahsi noktalayalim: "Helal dairesi genistir, keyfe kafi gelir. Harama girmeye hic luzum yoktur.'' |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.