ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Hazır Mesajlar & Güzel Sözler (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=666)
-   -   Yakilası Mektuplar (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=893998)

Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 10:29 PM

Yakilası Mektuplar
 
altın kalplim, ensevgili! Bana gönül alıcı, güzel mektuplar yaz, biraz alçakgönüllü ol, inayet et de arada beni sevdiğini söyleyiver. Kendini küçültmekten korkma. Sen bana, bugün benim sana verdiğimden üç kuruşluk daha çok sevgi vermişsin, eee, n’olmuş yani? Benden karşılık görmezsin korkusuyla duygularını açıklamaktan çekinme, utanma –kuşkusuz, duyguların varsa eğer. Yoksa, zaten zorla çekip alamam ki. Ruhunla diz çökmeyi de öğren, yalnızca ben kollarımı açıp seni çağırdığımda değil, ben arkamı döndüğümde de. Kısacası, cömert ol, harca, israf et sevgini benim için. Senden bunu istiyorum! Ne yazık ki seninle sürekli birlikte olmak benim kişiliğimi bozuyor, ama bunu bilmek seninle boğuşmak için güç veriyor bana. Unutma, teslim olmalısın, çünkü sevgimin gücü nasıl olsa sana boyun eğdirecek. ...

Ah sevgili, Tanrı şahidim olsun, başka hiçbir çift böyle bir görev üstlenmemiştir: birbirlerinden birer insan yaratmak. Bir tanem, kendine iyi bak, seni kucaklar, öpücüklere boğarım.”

Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 10:29 PM

Yakilası Mektuplar
 
eline yuregine saglik bizlerle paylastigin icin

Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 10:29 PM

Yakilası Mektuplar
 
Yüreğine sağlık. Teşekkürler

Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 10:29 PM

Yakilası Mektuplar
 
ben bu yazısını çok severim cezmi ersöz'ün eline sağlık canım

Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 10:29 PM

Yakilası Mektuplar
 
teşekkür yetmez.mektup ekleyin bakimm.

Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 10:29 PM

Yakilası Mektuplar
 
güzel dile getirmişsin

Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 10:30 PM

Yakilası Mektuplar
 
Bir tek seni sevdiğim doğruydu... Ve bu doğru yüzünden hayatım yalana battı...

( baska söleyecek bisi bulamadım ..........)

Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 10:30 PM

Yakilası Mektuplar
 
Seni ne çok sevdim ben. Ne çok gözyaşı döktüm senin için. Geceleri sen yatağında meleklerin kanatlarıyla uçarken ben penceremin önünde senin rüyana girmek için dua ederdim. Bir bakışına, bir dudak kıvrımında titreşen gülüşüne ulaşmak için dünyanın bütün çiçeklerini önüne sererdim.

Şiirler, şarkılar, sevgiler içimde tutuşan bir ateş, onun yangınında senin için kül kesildim. Ağır hastalar geceyi zor geçirir. Sabahı bekler kırgın yürekler, hasta umutlar, yalnız ruhlar. Yalnızdı gecelerim. Hastaydı gecelerim. Kan kaybından giden bir yaralı gibi umarsızdı gecelerim. Bir uçurumun kenarına beni taşıyan karabasandı gecelerim. Adına yalnızlık dedim. Sensizlik dedim.. Sen beni bilmedin, beni tanımadın, beni sevmedin.. Bu bir ölümdü, bu bir fermandı .. Bıçak kesmez artık beni, ip asmaz, çeküller yüreğimi taşımaz. Yaşamak mümkün değil, yalnızlık karanlık kapılarıyla üstüme kapandı. Amansız acılar içindeyim.

Ey Sevdiğim.. Ben seni ne çok sevdim. Dünya bildi, bir sen bilmedin. Yalnızlığın diğer adı aşka karşılık almamaktır. Kaçılamayacak kadar yakın, tutulamayacak kadar uzak bir yerdesin.. Benim aşkıma yalnızlık kucak açtı. Senin yokluğuna dokundum, içim yandı. Odamın çıldırtan sessizliğinde sana seslendim. Yankısı döndü dolaştı, senin kapıların bana kapalı. Kendi sesim yine bana ulaştı. Anladım ki beni hiç duymayacaksın.

Sana sitem edemem. Sana kırılamam. Bir tek dileğim var senden, son bir tek isteğim. O da MUTLU OLMAN.

MUTLU OL SEVDİĞİM.. BİRİCİĞİM.. AŞKIM. NEREYE, KİME GİDERSEN GİT YETER Kİ SEN MUTLU OL...

(karşılıksız bir aşka mektup )

Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 10:30 PM

Yakilası Mektuplar
 
Ve sessizce içilen and, gökyüzündeki yıldızların en parlağı oldu yolunu bulmak isteyenlere...

Kelimeler....

Topu topu bildiğin bir kaç kelimeymiş ama sen bütün kelimeleri bildiğini, kullandığını sanırmışsın da kendini aldatırmışsın....

Cümleler...

Bildiğin üç beç kelime ile en fiyakalı cümleleri kurduğunu sanırmışsın, en güzel cümleleri kurmak ister, kuranlara özenir ve kıskanırmışsın... sanki en güzel cümlenin kime ait olduğunu, en güzel cümleyi kuranın da kurduranın da kim olduğunu bilmezmiş gibi...

Sorular....

Sorduğun sorulara aldığın yada alamadığın cevapları beğenmez ve bütün cevapların en iyisini kendinin bildiğini sanırmışsın... Sordukların en bilindik sorularken bile, en bilinmeyen cevabı verdiğini zannederek kendini beğenirmişsin... Kendi kendine kanarmışsın...

Cevaplar...

Bir çok cevap içerisinde yüzerken sen, sorularına cevap alamamaktan şikayet eder, yakınırmışsın... Etrafındaki cevaplarla tatmin olmazmışsın ama yine de içlerinden en işine geleni alır ve sonradan da bu benim hayat felsefem diye yuttururmuşsun kendine...

Ve susmak...

En zoru gelirmiş sana... konuşamadığını bile bile, inatla kendini anlatmaya çalışırmışsın, kendine, çevrene, dünyaya... kelimelerin içine sığdırmak için uğraşırmışsın hayatını... bilmediklerinin bir çığ gibi büyüyerek üstüne geldiğini göre göre sanki herşeyi biliyormuşçasına anlatmak istermişsin...

Tüm bildiklerinin aslında hiç bir şey bilmediğine işaret olduğu bildiğin halde... Ve bazen konuşamadığını anladığında 'susmak' yapabileceğinin en iyisiyken...

Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 10:30 PM

Yakilası Mektuplar
 
Tek kanatlı,solgun düşlerimi, yüzünde kanayan o kutsal ışıkla aydınlatan sonsuzluk meleğim...

SANA NEYİ ANLATAYIM?"EVET YANLIZIM...

Sadece bunu söyleyip susmak isterdim...Ebediyyen susmak.çünkü canım acıyor...Konuştukça,arzuladıkça,özledikçe,en kötüsü yaşadıkça canım acıyor."

Ruhumu yaktıktan sonra şimdi de damarlarımda dolaşan sensizliğin etimi yakan acısını mı?O acıyı uyutsun diye sığındığım,ama sevgini orada da hep ama hep kaybettiğim soğuk rüyalarımı mı?Odamın tavanındaki yoksulluğumu ve kimsesizliğimi harç yapıp içine doldurduğum o derin,o sonsuz çatlakların altında ,sen,diye her gece koynuna girdiğim o zamansız ölümlerimi mi?

Şimdi burada değilsin.Ama beni duyabiliryorsun,biliyorum.Kapat gözlerini benim için ve dinle n'olur.çünkü bunu sana ancak bir kez söylemeye cesaretim var.Seni ait olduğun çevre için değil,bana ait olman için değil,karşılığında beni sevmeniz için değil. Sadece sen olduğun için sevdiğimi söyleyebilseydim...Ne zaman sevgine acıksam kendi kalbimi yedim.

Kendi etimi...Aşkımı....Ruhumu yedim.

"YÜREĞİMİN EN SAKLI YERİNDE YALNIZCA SENİN ELİN DOLAŞMIŞTI"

Seni yollarca,şehirlerce uzağından sevdim.

Seni kelimelerce,şiirlerce yakınından sevdim.

Seni,dünya üzerinde sanki ilk kez benim için kalemi eline alıp yazdığın mektuplarca sevdim.

Seni umutsuzca, beklentisizce, hayallerce sevdim uzağından.

Zamanla kırgınlık kimlik değiştirdi ve vazgeçiş oldu benim için.Unutmanın en ağırı unutamadan unutmaktır.Seni sonsuza kadar kaybetmek,kimlik değiştirdi ve unutmak oldu benim için...

Anlamadın mı artık,varlığım sana acı vermek için değil,sadece seni sevebilmek için yaşadım ben...Hala seninle geçireceğim anların telaşıyla ,tüketir gibi yaşıyorum sensiz geçen günlerimi...Seninle geçen zaman bir daha tekrarı mümkün olmayan,doğaçlama bir melodi gibi benim için.Sanki birlikte yazılmış kaderimizin sayılı dakikalarından an çalıyorum.Öyle birikmişsin ki içimde...Seni yaşamakla tüketmem,seni sıradanlaştırmam mümkün değil.İçime çektikçe çoğalıyorsun sevgili...

"Sevgilim,beni bensiz bırakma olur mu?çünkü sen nereye gidersen git,ben oradayım.Benim başka gidecek bir yerim yok.

Benim senden başka gerçeğim yok.Sende yaşıyorum ben sadece.

Senin kalbinin topraklarında yaşıyorum ben.Beni bensiz bırakma olur mu?

Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 10:30 PM

Yakilası Mektuplar
 
Duy ki bu mektuplar sanadır şimdi.

Sözler, sarf edilen aşklar senindir.

Artık kıymetin değil bunlar, anlatmıyor güzel gözlü insanlar...

Bak saatine sevgili, aşk trenini kaçırma bu durakta...

Sesim çıkmıyor ki neden, inan soğuktan değildir herhalde,

Ağlamaktan...

Su üzerindeki gölgen beni gösterir,

Taş attığın zaman kaybolurum...

Basit aşklar satan aşkçı amca, nerde o şimdi?

Ne yapar oralarda?

Duy ki bu mektuplar sanadır şimdi,

Sabah saat 7'dir. Güneş doğar aydınlanır etraf,

çevrem aydınlanır insanlar.

Ve en önemlisi sen, hep karanlık göründün bana neden?

Söyle son durak artık...

Bak aşkçı amca da gidiyor,

Hadi! ne o acemi aşık, ne oldu?

Bir an gözlerin aşka büründü,

Kalbin güzellikleri mi geldi aklına?

Nedir, gözlerin mi doldu?

Dedim ya ağlamaktan kısıldı sesim,

Bağırsam şu gökyüzü duyar ancak.

Sana olan sevgimin şimşekleri çakar ve yağmur başlar inan...

Surların dibinde savunmam var,

Al ve idam et beni. Görüyorsun ki söz yağmurun artık,

Yağmur sularıyla boğ beni...

Aslında bu mektuplar sanadır inan...

çöz sevginin iplerini koparsana!

bu kadar da olmaz dedirtme,

Yaşanılan ne ki senin için,

Kuru bir aşk değil mi?

Ne olacak sanki, aşkçı amcadan satın aldın.

Sevgini verecek başka birini bulursun elbet...

Yaramaz çocuklar gibi koştum, yoruldum...

Elimde bir uçurtma, uçuruyorum oralarda buralarda...

Ne fark eder ki sevgili,

Senin aşkın bir dağ kelebeği. O daldan o dala,

konarsın güzel görüntü vermek için...

Bir de mana ararsın ya hani, bakışlardan, konuşmalardan...

Bende kin yok artık sana, bakamıyorum gözlerim dolu,

Konuşamıyorum sesim kısık, unuttun mu yoksa bunları?

Ben ölümcül olduğumu bile sende fark etmişken,

sen kapak konusu oldun dergilerde,

astroloji idi aşkının geleceği...

Hey! Bu aşk treninde, uyuma ve beni dinle...

Duy ki bu mektuplar senin, yaralı bir aşığa dermansın şarkılarda...

Bu yürek bir söz dinlese, bilirdim ona yapacağı...

Mecnun değilim ki kudretli olayım.

Yüzüne bakıldığında utanan, yığılmış ve ayakaltındayım...

Kendini bu kadar küçük görem dersin,

derken bile bir yüreksin sözlerinle...

çocukluğumun küçük bisikletinde, son turumu atmaktayım...

Ne kadar iç acıtır, çünkü artık son turundur ve çocuksundur...

İç acıtır sona giden ayrılıklarda...

İşte böyledir sevgili, küçük bir kâğıt yazısı veya bir telefon mesajı kadar kolaydır...

Birbirini seven insanların, kalplerinin arasında, hep bir ip vardır.

Ayrılık günü geldiği vakit, bu ipler kopmak zorundadır.

İpler iyice gerilir, sevenlerin kalpleri iyice acımaya başlar.

Gel gör ki sevgili, o ipler, bir ömür sonunda kadar, hiç kopmayacaktır...

Hala o âşıkların trenindesin.

Yolculuk nereye peki?

Benden uzaklaştığını hissederim inan,

çünkü söküntü ipler hala hala kalbimde...

Duy ki bu mektuplar senindir,

Bil ki yılların ardından, sana başka bir trenle geleceğim

Ve bu mektupları sana vereceğim...

Hiçbir yere kaçamazsın, Adresin kalbimde yazılı...

alıntı

Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 10:30 PM

Yakilası Mektuplar
 
Varlığın, yokluğuna özdeş şimdi…

Yazıyorum birkaç dakika ağlamışlığın ve gözyaşının üstüne…



Sen bulanıklaşsan da, gözüm hep ufuktaki yalnız haberciyi gördü… Buğulanmış cama çarparken yağmur damlaları, ben çizdim bir kâlp içine iki bedeni…

Zamanın bilmem hangi köşesindeydik hatırlamıyorum. İşime gelmeyen buluşmalardan kaçmadım sen varsın diye… Çam diplerinde petunyaları kuruturken ellerimizde, sen bana SENİ SEVİYORUM derken bile bakamıyordum gözlerine. Utancımdan … alışık olmadığımdan belki … belki de o öpülesi dudaklarından ayıramam dudaklarımı diye, korkumdan.. Farkına varamadım gerçeklerin.. Gözlerine saklanmış hainliği sezseydim eğer; … eğer, denizlerden çaldığın dalganın, bir mühür gibi yüreğime leke yapacağını çözebilseydim, mayasız öperdim seni.. Özüm’süz …



Güzel kelimeler istiyordum senden … Ay ışıklarıyla yıkanmış, okuyunca en çirkin anlarımın anlamlaştığı, okuyunca dokunduğun gözlerimin mızmızlaştığı …



Kulağımın arkasına fısıldanmış güzel kelimeler biriktirmiştim ben sana oysa… terk edip gitmeseydin ansızın; duyacaktın … Ben çırpınırken bir kaşık suyun derinliğinde boğulmamak için, sen görünce beni böyle çaresiz, beni böyle çırılçıplak; tutup çıkarırsın diye uzatmıştım ellerimi..Sen, biraz yukardan ifrit dolu yüreğinle bakıp gülmüştün hâlime.Oysa ben susmanı bekliyordum.. birde ıslak bedenimi sarmanı… bir “NEYİN VAR SENİN” e öyle ihtiyaç duymuştum ki o an; anlatmak istedim, ama sen … yoktun..!



Yıllar geçti aradan.. ve farkında olmadan…

Adımlarım daha büyük, daha hızlı ve daha sağlam…

Yokluğunda büyüttüğüm acılarımı her gün tazelemek zoruma gitmeye başladı. Ve hasretinin bitime uğraması gerekti. Eylüldü.. hüzün mevsimiydi.. nasıl unuturdum seni? Yaprakların salına salına karıştığı toprağı öpüyordum, “Vatanım” diye değil! Sen dön diye…



-Köylü kız- büyüsü bozulduğunda ben öğretmen olmuştum.. Hani rüyalarımın en güzel sahnesinde seyrederken, göz yaşlarımı tutamadığım … hani en mateminde gecenin; üzerimde bir hamal gibi taşıdığım sensizlik yükünü atmak istediğimde, düşünüp de derinlere daldığım….

Hatırladın mı?

Saçlarım; senin bildiğin kadar sıradan değil artık..

Gözlerime durulmayı öğrettim..

Dudaklarıma kilit vurdum konuşmasın diye..

Yüreğimdeki seni her gece zindana attım bensizliğin acısını, sensizliğin acısını çektiğim gibi çek diye! !



Gitme Sevgili!

Sokak aralarında yitirdiğim aklımı geri ver bana.. yüreğim yüreğinde.. Böyle kuru bir beden ne işe yarar sensiz.. Ya dünümü ver, yada hakkımı! çok mu arzu ettiklerim?

Hayatının kısa film akropollerinde hiç mi karem yok? Senaryoda figüran olarak ölmek istemiyorum.. al beni de gözlerine…



Gözünle gördüğün her seksiyonda bir sahtekârlık, her parselinde acı ve göz yaşı… Güzel kelimelerinden duymak istiyordum bir ikindi çayı ertesinde.. Dudaklarından dökülmedikten sonra, adıma yazılan mektupların ne albenisi var ki?



Evlendim…Soğuk duvarlarında, gece lâmbasının aydınlattığı kadar görebildiğim dünyanın eşiğinde, bedenimi saran başka kolları sen zannedip doyasıya, hissedilmeyen kokunu sineye çektiğim günler aklıma geldi..

Evlendin…İkinci sayfa haber bültenlerinden öğrenmek istemezdim… Bilmek isterdim yerime koyduğun biblonu… Kim bilir hangi Can sırada bekliyordu Yanmak için… Farkında olmadan işlediğin günahın bedelini ödeyeceksin demiştim … Yüreğimi yüreğine koymuş olsaydın farkına varırdın süzülmemiş gerçeklerin… Arsız gönül kuşun konmuştu bir başka evin bir başka penceresine…Açar mıydı? …



Yıllar geçti aradan … farkında olmadan.

Cebimde kimsenin göremediği bir öfke saklı sevdiğim… Çıkardığımda dağ dayanmaz ki gönlün dayansın? Ben, kaybolmuşluğun sefasını sürerken, sen, bensizliğin nedametini çekiyorsun… Hissediyorum bunu…Ne ektin ki biçesin?

Beni arıyorsan;

Yokum! !

Sisle çevirdiğin bu evren, artık benim olmadığı kadar, seninde değil! !

Zaman hızla akıp gidiyor..

Yıllar sonra bugün, bakıp da halime gülmeyeceğim… Gözlerime durulmayı öğrettim…

Dudaklarım, dudaklarında güneşe selam çakmayacak artık..

Erkekçe, namusluca çekip gideceğim gözlerinin önünden;

Arkasına bile bakmadan…



Dur! !

Yaklaşma…

Yollarına toz olduğum sevgili! !

Dudak büktüğüm gidişine…

Yüz eskittiğim zamanla..

Ey Yüreğimi yüreğine bir kez olsun konuk edemediğim sevgili! ! !

Dokunma ellerime..

O eller ki, zamanın bir köşesinde, okul kaçışlarının heyecanıyla atan kâlpleri bir bedene dolduran; sonra Tek can ile kenetlenip kaderin vahametini inadıyla kıran eller…



Git..

Varlığın, yokluğuna özdeş şimdi…

Yazıyorum birkaç dakika ağlamışlığın ve gözyaşının üstüne.....

Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 10:31 PM

Yakilası Mektuplar
 
Sende beni özledinmi

Benim seni özlediğim kadar

Ellerim ellerini

Gözlerim gözlerini

Kalbim diğer yarısını

Gülüşüm gülüşünü

Bakışım bakışlarını

Dudaklarım seni seviyorum demeyi

Günaydın aşkım demeyi

Ve en önemlisi benim olduğun her anı herdakikayı

Özledi bu beden

Ama bir tek şeyi hiç özlemedim

Hatta lanetle andım o günü

İşte o gün den sonra 65. gün buğün

Beni terkedip bi başına koyuşunun 65. günü buğün

Beni yarım bırakıp gittiğin günün 65. günü buğün

Ve beni terkettin gün buğün

işte o günü bir tek özlemiyorum

Ve nefretle anıyorum...

Evet besbelli sen özlememişsin beni

Özleseydin ben şu an bu şiiri değil

Seni sevdiğimi arar söylerdim sana defalarca

Bu fırsatı bana vermediğin için çok teşekkürler, nefretle teşekkürler.

Gerçekten dediğin gibi sen beni haketmiyosun...

Sen bu mükemmel yüreği haketmiyosun...

İşte hep senin bu söyleminle avutuyorum kendimi...

Ve kan ağlayan yüreğimi..

Onu susturmak zor çok zor

Gözlerim ağlamıyor artık ama

Kalbim inan 65 gündür ağlıyor...

Hiç susmaksızın...

Ve hiç bıkmaksızın..

Susmuyor o da özlemiş arkadaşını diğer yarısını can yoldaşını dostunu...

Nolur ben benden geçtim

Bari onlara yapma bu ihaneti...

Sana iki mektup yazdım

3. mektubu yazmak için seni bekliyorum

Çünkü söz verdim tanrıya senin döndüğün gün yazıcam 3. mektubu

Odamda bi köşe hazırladım sana

1.mektub ve 2. mektubu astım ve bir boş köşe 3. mektubu özlemle bekleyen ve

benim ellerim kadar soğuk, elemle bekleyen duvar...

yani anlayacağın aşkım herkes seni özledin...

DÖN ARTIK!!!

Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 10:31 PM

Yakilası Mektuplar
 
çok güzeller. sağolun.

Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 10:31 PM

Yakilası Mektuplar
 
ELİMDE KALDI UMUTLARIM

Her sabah hüzünle karışık bir umut var içimde. Sensizliğin hüznünü, yeni bir günün seni getireceği umuduyla bastırıyorum. Her doğan gün yeni bir umut, yeni bir arayış benim için. Belki sana kavuşacağım zamana bir gün daha yaklaşıyorum, bugün değilse yarın... Kim bilir belki de yalnızca kendimi avutuyorum. Gittiğinden beri hep yalnızlık şiirlerine takılıyor gözüm. Bir başıma değilim sensizlikten yalnızım.

Terk edilip gitmek en çok nasıl koyar insanı bir ben bilirim. Gitmelerin gidenlerin arkalarında bıraktığı çaresizlikleri, en koyu özlemleri... Senin gidişin bir ateş gibi çöktü yüreğime. Hiç bir yağmur yetmedi içimdeki hasret ateşini küllendirmeyi. Hiç bir sevgi yetmedi senin özlemini gidermeyi. Ben her sabah beni sana götürecek yollarda yürüdüm, senin duyacağın şarkıları söyledim yalnızca. Ve gelmeyişinin her akşamında aslında doğduğunu hiç anlamadığım güneşle beraber ben de battım bir kez daha...

Geceleri hep uyudum, uyudum; gün boyu çektiğim hasreti rüyalarımda biraz olsun giderebilmek için. Her şeye iyi gelen yaraları iyileştiren zaman hiç bu kadar açılmamıştı yüreğimi. Bin bir umutla sarıldığım sabahlar artık hiç doğmaz oldu. Benim günümde gecemde karanlık şimdi. Ne ay uğurluyor gecelerimi ne sana benzettiğim yıldızlar parlıyor. Elimde kaldı umutlarım

Sensizlik öyle kötü bir yara oldu ki artık., içimde öyle büyük bir boşluk açtın ki, bir gün olurda geri dönersen kendi yaptığın boşluğu sen bile yetmeyeceksin. Orası hep bomboş paramparça kalacak. Büsbütün çam kırıklarıyla kaplı kalbim. Ne zaman seni düşünsem, seni hatırlatacak en ufak bir şey görsem o kırıklarla dolu yeri batmaya başlıyor yüreğime. Artık sabahları yalnızca hüzünle uyanıyorum. Hiç bir şey beklemiyorum günden. Seni bile.

Varlığında sensizliği yaşamaktansa içimdeki boşluklarla, kırıklarla, boş umutlarımla sensizken alışırım, alışmaya çalışırım yokluğuna...


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.