ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   İslami Yazılar & Hikayeler (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=320)
-   -   Bir Yusuf, Bir Leylâ, Bir Ben ... (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=891836)

Prof. Dr. Sinsi 10-10-2012 09:43 PM

Bir Yusuf, Bir Leylâ, Bir Ben ...
 
Bir Yusuf, Bir Leylâ, Bir Ben

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Bir Mecnun’ um, bir Leylâ
Bir Yusuf’ um, bir Züleyhâ
Aşk benim, Âşık ben, Mâşuk ben
Yâr benim, Yaren ben
Yara benim, Yaralı ben, Yaralayan ben,
Yanan benim, Yakan ben
Can benim, Canan ben,
Gül benim, Bülbül ben
Benim işte, benden öte Sen olan ben!...
Söyleyen benim, Dinleyen ben
Konuşan benim, Lâl ü Ebkem ben
Söz benim, Sükût ben
Nokta benim, Virgül ben
Kelime benim, Cümle ben
Yazan benim, Yazılan ben
Okuyan benim, Okunan ben,
Benim işte, bunca yalanı söyleyen!...
Pay benim, Paye ben
Pare Pare olan benim, Paralayan ben
Kördüğüm olan benim, Çözen ben
Gönül benim, bir gönül arayan ben
Yalnız benim, Yalnızlık ben
Vuslat benim, Hicran ben
Sevinç benim, Hüzün ben
Ölü benim, Yaşayan ben
Ölüm benim, Ölecek olan ben
Leyl benim, Neharen ben
Giz benim, Sır ben, Aşikâr ben
Doludizgin koşan benim, Yürüyen ben
Aynada gördüğün benim, Yansıyan ben
Destur isteyen benim, Destursuz buyur eden ben
Benim işte, benim Ben’ de kalan Ben!...


Prof. Dr. Sinsi 10-10-2012 09:43 PM

Bir Yusuf, Bir Leylâ, Bir Ben ...
 
Sonu “kaf”la biten, “aşk”ta kalb vardır. Kaf, kalbidir aşkın. Aşkın kalbini çıkarıp aldığınızda geriye “aş” (k) kalır, ceset kalır, madde kalır.
Mecnun’un aşkına özenip de yürüdüğümüz yollar, çöl değil. Oysa aşk, çölde haz verir insana. Kalb, çöl yanmışlığında kanıyorsa aşk vardır. Aşk, yanmışlıkla daha bir lezzet verir aşığa. Susuzluktan çatlayan dudaklardan dökülen Leyla adı, cânân adı, can verir ölür ruhlara. Çölde ceylanların sürmeli gözlerinde Leyla’yı görenler, aşka uyanır seherlerde. Ve aşkın büyüsü örülür seherlerde. Toprak öperken alınlarımızdan, aslında Leyla’dır buseler konduran.

Ask ne hamsoz ne atestir
Ask ne mecnun ne leyla
Ask ne huzun ne Sevinctir
Ask dedigin yuce MEVLA..


Prof. Dr. Sinsi 10-10-2012 09:44 PM

Bir Yusuf, Bir Leylâ, Bir Ben ...
 
Gaflet devam etmektedir. Zehirli bal kaşıkla değil,petek petek yenir.

Gaflet içinde gaflet;

“Gel ey Leyla, gel ey candan yakın canan uzaklaşma, Senin derdinle canlardan geçen Mecnun’la uğraşma” yazdırmıştır defterin sırlı bir yerine.

Yalnız deftere değil,

“Kalmasın bir nokta-i muzlim bu sevda yolunda” dercesine, halka arz edilen paçavralara da…

Çile mevsimidir lâleler için…

Soğuk, lâlenin kalbini yakmalı ki, içinde gizlenen esmâ aşkını nazarlara döksün…

Çilesiz ruhlar ham yapılıdır, gelene sevinmez, gidene de üzülmez. Lâle kırağı görmeli ki, açsın. “Lâlenin çilesi de yalnızlıktır toprak altında.” diyerek,

bir yandan karı, diğer yandan donmuş toprağı eşeleyip içine tohum yerleştirenler, gözyaşı dökerken bunu mırıldanırlar. Ama anlaşılmaz bir dua daha vardır oracıkta dillenen; ancak bu ne duyulur, ne de hissedilir. Eller açılıp, nefse tatlı gelenlerin terkedilme zamanı gelmiştir.

Toprağın altındaki lâleler, üstündekilerin açılmasını beklerken bilinmez bir hisle kavrulmaktadır. “Müneccimle muvakkît ne bilir, Dertlilere sor geceler kaç saat?” terennümü başlamıştır.

“Bir yâr olsun, bize Mevla’nın yolunu göstersin, ‘çile ile gel’ değeri bilinsin.” Bahar günleri yaşanırken acı bir rüzgâr eser. Açılan çiçekleri yakar, kavurur.

Cemre beklenirken kırağı düşmüştür lâlelere.

Demek ki; çile noksan kaldı, bize düşen gayrı sabırdır, sonu şeker şerbet olan, ama kendisi zehir olan sabır…

bazen bahar bazen kıştır yaşanan; ama görülen duyulan hep aynı şeydir. Başka yananlar da vardır. İyiyi kötüden ayıran sırrı söyleyenler gayret ederler; art arda gelen harfler kelime olup, okunsun diye uğraşırlar. Ve tevfik Mevlâ’dandır.

Beyaz lâle, ortada sarı ve kırmızı gül tomurcukları, çiğdemler, mor menekşeler en sonunda Leyla’ya ulaştırılır.

Zaman başkalaşır, mevsim değişir, çile dolmaya doğru gider. İlâç, ecza mesabesindedir ama, yine de şifa bir türlü gelmez:

“Derman arardım derdime / Derdim bana derman imiş.”

Gönül yangını silip atmıştır nahoş şeyleri. Dikenler gitmiş; gül kokusuyla, rengiyle ortada kalmış; ateş, günah yollarını tıkamıştır.

Evvelden hissedilemeyenler yaşanmaya başlanmışır:

Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem; Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bizarım!” hali tercüme eden tefsir gibidir.

Güneşin lâleleri bitirdiği mevsim gelir. Ümit ferleri tükenmeye yüz tutar. Derken eski defterin kapalı sayfaları açılır.

Milimetrik oturan bir zaman tevafuku beyinleri zorlar, ye’sin yerleşeceği yerde; “Vazgeçmiş olaydı aramaktan ne bulurdu?

Elbet biri candan, biri canandan olurdu.” mısraları, mevsimin geçmediğini bağırmaktadır sanki. Güz tekrar bahara döner, hayalin bahçeleri yeniden açmaya başlar…

Ateşe su Leyla…

Filiz Gül



Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.