ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Kıssadan Hisse (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=457)
-   -   Hurafeler (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=883583)

Prof. Dr. Sinsi 10-09-2012 11:34 PM

Hurafeler
 
hurafeler

Hurafe: Dînî bilgiler ve kaideler arasına karışmış, yanlış, bâtıl inanç.Hepimiz bir şekilde, kıyısından köşesinden bâtıl inançla tanışmış, şâhit olmuş, hattâ uygulamışızdır.
Nasıl mı?

1- Daha ilkokula gitmiyordum, 5 veya 6 yaşlarındaydım ama çok iyi hatırlıyorum. Bir gece köyde tuvalete giderken korkmuştum.
Işık yok, karanlık, yeni terimle “Halüsinasyon” gördüm demek ki, yâni olmayan bir şeyi varmış gibi zannettim, anne diye bağırmışım, gelip beni teskin ettiler.

Ertesi sabah, rahmetli dayıma götürdüler. Bazı hastaları okuduğunu biliyordum. Durumu anlattılar. Hemen bir siyah tavuk veya horozun kesilmesini âmirâne bir eda ile emretti.

Eskiden her evde yemek öncesi odanın içinde el yıkamak için bakır leğenler olurdu. O leğenin içine horozun kanını akıttılar, benim göyneğimi (Atlet fanilası yerine giyilen bezden iç çamaşırı) o leğendeki kana buladılar ve ben korkudan ağlarken zorla giydirdiler.

Bu şekilde benim korkumu gûyâ zail etmiş, beni tedavi etmiş oluyorlardı. Gerçi bir daha böylesi bir korku tekerrür de etmemişti.

2- Aradan yıllar geçti, ben delikanlı olmuştum. En küçük kardeşim doğdu. Evde bir koşuşturma, bir sevinç, bir telâş, herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor. Ben ne yapacağımı bilmeden sağa sola bakarken: Büyüklerimden birisi, bir kâğıda sarılmış bir şeyi elime tutuşturdu. “Bunu al, câmiye git, kimsenin göremeyeceği, dikkatinin çekmeyeceği bir yere koy” dedi.
Sordum, “Bu nedir” diye.
Kardeşimin “Göbek bağı” imiş. Oraya koyarsam kardeşim âlim, fâzıl, dindar birisi olacakmış büyüdüğünde. Gittim ve son cemaat yerinde üst üste yığılmış pek kullanılmayan hasırların en altına sakladım.

Şu anda bahsettiğim kardeşim işçi emeklisi. Cuma namazlarını kaçırmaz, gününün çoğu zamanını sigara içerek ve kahvede okey oynayarak değerlendirir.

3- Kız kardeşim 3 yaşına gelmesine rağmen hâlâ doğru dürüst yürüyemiyordu, birkaç adım atıp düşüyordu.

Bir akşam evde annemler konuşurlarken onun da bir çâresi var olduğuna şâhit oldum.

Akrabamız ve komşumuz Nazmi Dayı çağırıldı eve. Durum bir güzel izah edildi, yapacağı iş anlatıldı. İşin mâhiyeti şuydu:
Ertesi gün Cuma idi. Nazmi Dayı bizim mahalledeki câmide Cuma Namazını kılacak, arkasına bakmadan, hiç kimse ile konuşmadan doğru bizim eve gelecek, iki ayağı bir iple birbirine bağlanan bebeğin ayağındaki ipi okuyarak kesecek, buna “Köstek Kesme” deniyor, çocuk yürüyecek.

Ertesi gün operasyon aynen uygulandı. Çocuk bir 6 ay daha yürüyemedi, sonra yürüdü. Bir hastalık sebebiyle götürdüğümüz doktor, yürüyememe sebebi olarak, gıdasızlık ve zayıflıktan olduğunu söyledi.

4- Kütahya’da Çamlıca adı ile anılan bir mesire yeri ve aynı adı taşıyan Okçu ve Göveççi köylerini hâvi köylerimiz var.

Bu çevrede Ormancı olarak görev yaptım. Ormanlık alana ilk girdiğimde âdeta şok oldum. 10- 12 yaşlarında, 6 veya 7 Cm. çapındaki çam fidanlarının gövdelerinin boydan boya yarılıp, sonra da iplerle sarıldığına şâhit oldum.

Yaptığım araştırmada: Hemen köyde bulunan bir ailenin ezelden beri “El verildiği için, Ocak olduğu için” fıtıklı olarak doğan bebekleri bu şekilde yardıkları canlı fidanın yarığının arasından geçirdiklerinde fıtığının iyi olacağına inanırlarmış.

Fidan hemen sıkı sıkı bağlanır, kurumazsa bebek şifa bulurmuş, O güzelim fidanların çoğu maalesef kurumuştu. Bu şekilde yüzlerce fidan. İnsanın içi kan ağlıyor, büyümeleri mümkün değil.

“Eğer, böyle bir durumda bu işi yapanı yakalarsam, ancak bir bebeğin sığabileceği bu yerden bu işi yapanı geçireceğim” diye ilan etmiştim ama onca dikkatime rağmen, tam sabah ezanı veya öncesi bu işi yaptıklarından yakalayamadım.

Bunun bir benzeri de yine Karaağaç köyümüzde bir “Ocak” aile tarafından, meşe fidanlarında yapıldığını biliyorum.

Şükür son zamanlarda yok denecek kadar azaldı bu tedavi şekli.

5- Soğuk, fırtınalı bir akşam… Vakit yatsıya yakın, ortalık eni konu karanlık… Kütahya’da Menderes Bulvarı’nda yolun tam ortasında bulunan bir mezar ve başında yaşlıca bir çift…

Mezarın, yolun tam ortasında olması ayrı bir menkıbe. Yol açılırken dozer bir mezara rastlamış, ne kadar uğraştıysa mezarı söküp geçememiş, birkaç kez kepçesi kırılmış, operatörü anahtarı atmış, “Gerekirse istifa ederim, bana bu mezarı kaldır demeyin” demiş.

İşte o mezarın yanından geçiyorum. Yüksek sesle münakaşa ediyor çift. Yavaşça selam verip yanlarına gittim. Başımda pek nâdir taktığım Azerbaycan’dan gelme Astragan kalpak var.

Sordum: Bayan söze girdi: “Beyefendi, eşim bu gece Cuma gecesi, bu mezara mum dikip biraz sevap alalım diye tutturdu, fakat rüzgârdan dolayı bir türlü mumları yakamadı, ben de sonra gelelim diyorum, kabul etmiyor, o yüzden bana bağırıp çağırıyor” dedi.

Mezara mum yakılmasının Müslüman geleneğinde yeri olmadığını, daha çok Hıristiyanların âdeti olduğunu, illâ da sevap kazanmak istiyorlarsa Üç İhlâs ile Bir Fâtiha okumalarının daha çok işe yarayacağını anlatmaya çalıştım.
Elinde bir kutu mum ve bir kutu kibrit bulunan beyle şöyle bir diyalog yaşadık:
-Siz hoca mısınız?” dedi sertçe kalpağa bakarak.
-Evet, dedim.
-Hangi câmide?
-Ulu Câmi’de. (Aklıma Ulu Cami geldi o anda )
-Ben niye görmedim?
-Gelseydiniz görürdünüz” dedim ben de aynı sert tavırla.
Bayan: “Sanki câmiye gidiyormuşsun gibi bir de soruyorsun” diye kocasını bir güzel haşladı, ben de o vesile ile rahatladım, camiye sık gitmemesi ile bir iddiadan kurtulmuştum.

Mumu ve kibriti ellerinden alıp Alâeddin Camiine bıraktım.

Kurşun dökmeden sarılık hastalığına yakalanan hastanın alnının pis jilet veya çakı ile çizilmesinden, türbelere ve mezarlara çaput bağlamadan, ay tutulmasında teneke çalıp tüfek patlatmaya kadar nelere şâhit olmadım, olmadık.

Bu hurafeler bir mânâda bir yerlerden bize intikal eden kimilerine göre kültür, kimilerine göre gelenek, kimilerine göre âdettir.

Mesele: Kültüre sahip çıkmaktır, ancak böylesi “Abesle İştigal” kültürleri de elden geldiğince usulü, erkânı ile ayıklayıp bunlarda ısrar edenleri uyarıp atmaktır. “Kaş yaparken göz çıkarmak” deyiminde olduğu gibi, o güzel dinimizle alâkası olmayan bu âdetlerden kurtulmak temennisi ile…

isa kahramandan alıntıdır...


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.