![]() |
Beni Kurayza Savaşı
Beni Kurayza Savaşı
Resûlullah efendimiz (s.a.v) Hendek savaşından Medine'ye dönünce hane-i saadetine gelip siiahlannı ve zırhlarını çıkardı. Mübarek vücudu tozlandığından temizlik yapıyordu. Tam o esnada Cebrail Aleyhisselâm, Hz. Dıhye (r.a) suretinde kendisine gelerek: MEy Allah'ın Resulü, Cenab-ı Hak senin hemen Kurayzaoğulları üzerine yürümeni emrediyor" diyerek ilâhi emri tebliğ etti. Resûlullah efendimiz (s.a.v), bunun üzerine Hz. Bilâl'ı çağırarak Ashab-ı Kirama söylemesi için şu emri verdi: "Ey Ashabım! Kalkınız, adannıza ve develerinize bininiz. İtaat edenler, ikindi namazını Kurayzaoğulları'nın yurdunda kılsınlar!" Emir derhal verilmiş ve Ashab da son hızla toparlanmıştı. Resûl-i Ekrem efendimiz (s.a.v) de atına binerek ve sancağını Hz. Ali'ye vererek Beni Kurayza Yahudilerinin bulunduğu kaleye doğru yol aldılar. 3000 askerle kalenin önüne kadar geldiler. Yahudilere: "Allah ve Resulünün emrine boyun eğerek kaleden inin ve teslim olun!" şeklinde verilen emre Yahudiler, red cevabı verdiler. Bu arada münafıklar kaleye gizli bir haber göndererek, "Salon teslim olmayın. Medine'den gitmenizi isterlerse bile kabul etmeyin. Eğer çarpışmaya devam edecek olursanız biz size yardım ederiz. Sizi Medine'den çıkarırlarsa biz sizinle çıkıp gideriz" diyorlardı. Münafıkların Yahudilere verdiği bu ümide Yahudiler bir ay kadar direnmeye devam ettiler. Bu zaman içerisinde münafıklardan va'dedilen yardim da yapılmayınca Yahudiler, korku ve endişeye kapıldılar. Resûl-i Ekrem Efendimiz'e (s.a.v) baş, vurarak anlaşma teklif ettiler. Efendimiz her şeye rağmen muhasarayı kaldırmıyor ve Yahudilerin kayıtsız şartsız teslim olmalarını istiyordu. Yahudiler bu maksada Resûlullah Efendimiz'e (s.a.v) ne kadar yalvardılarsa da, en sonunda teslim olmak zorunda kaldılar. Sonunda Hz. Sa'd Bin Muazin (r.a) hakemliğini kabul ederek onun, kendileri hakkında vereceği karan kabul etmek zorunda kaldılar. Hz. Sa'd Bin Muaz, Hendek gazasında ağır yara atmıştı. Efendimiz kendisine haber gönderdi. Hz. Sa'd, sedye ile Karayza kalesine getirildi. Hz. Sa'd Bİn Muaz, kendisine verilen hakemlik görevi İçin: "Canım sana feda olsun Ya Resûlullah! Muhakkak ki, Allah ve Resulü hüküm vermeye daha lâyıktır". Diyerek affını istedi ise de, Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v): "Bunlar (Yahudiler) hakkında hüküm vermeyi Allah Teâİa sana emretmiştir" buyurdu. Hz. Sa'd Öncelikle Yahudilerin haklarında verilecek karara razı olacaklarına dair kendilerinden kesin söz aldı. Yahudiler kendi istekleriyle hakem kabul ettikleri Hz. Sa'din vereceği karara bir İtirazda bulunmayacaklarına dair söz vermeleri üzerine, her iki taraf da Hz. Sa'd taralından verilecek hükmü merakla beklemeye başladılar. Hz. Sa'd, şu muazzam hükmü açıkladı: "Benim hükmüm odur ki, akıl ve baliğ olan bütün erkeklerin boynu vurulsun, kadın ve çocuklar da esir alınsın. Mallan da Müslümanlara teslim edilsin". Hz. Sa'din bu kesin lükmü karşısında Yahudiler donup kaldılar, Çünkü onların kitaplarında da azgınlık yapanlara verilecek ceza aynen bu şekilde belirtiliyordu. Azgın Yahudiler, kendi kitaplarında da aynı mevcut olan ve haklarında verilen hükme hiçbir itiraz edemeden kabul etmek zorunda kaldılar. Hz. Sa'd'ın verdiği hüküm ilâhi hükme de aynen mutabık olduğunu Allah'ın Resulü de haber vermişti. Verilen hüküm hemen uygulandı. Akıl baliğ olan bütün erkekler toplanıp bağlandı ve hüküm infaz edildi. Geri kalan çocuklar, kadınlar ve mallar Müslümanlar arasında pay edildi. Böylece uzun yıllar Müslümanlar için büyük bir huzursuzluk kaynağı olan Yahudilerin hepsi Medine'den temizlenmiş oldu. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.